Altı asır İslam dünyasının bayraktarlığını yapan Osmanlı Devleti’nin kurucusu olan Osman Bey’in hayatı dizi olarak ekranlara geliyor. “Kuruluş Osman” ismiyle izleyiciyle buluşacak olan dizide yer alacak bazı karakterler izleyiciler tarafından sıkça araştırılıyor. Dizideki Şeyh Edebali karakteri de merak edilenler arasında yerini alıyor. Peki, Şeyh Edebali’nin kimdir? Şeyh Edebali’nin Osman Gazi’ye verdiği nasihatlar nelerdir?

ŞEYH EDEBALİ KİMDİR? 

Şeyh Edebali 1206 senesinde Kırşehir’in Mucur ilçesi İnaç köyünde dünyaya geldi. Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Bey’in kayınbabasıdır. İlk tahsilini Karaman´da yaptı. Hanefi hukukçusu Necmeddin ez-Zahidi´den eğitim aldı. Daha sonra Şam’a giderek Sadreddin Süleyman b.Ebül-iz ve Cemalettin el-Hasiri gibi dönemin tanınmış alimlerinden din alanında dersler aldı. Şam’dan ülkesine dönünce tasavvufa yöneldi ve Eskişehir yakınlarında bulunan İtburnu köyünde bir zaviye kurarak halkı irşada başladı.

Tefsir, hadis ve İslam hukuku alanlarında uzmanlaşan Edebali, Mevlana Celaleddin-i Rumi ve Hacı Bektaşi Veli gibi dönemin ünlü alimlerinin sohbetlerinde bulundu. Bilecik’te bir dergah yaptıran Şeyh Edebali, Osman Bey’i birçok kez burada misafir etti. Edebali, Anadolu Ahileri’nin reislerindendir.

Söğüt ve Domaniç yöresi Selçuklu Devleti tarafından aşiretine yaylak-kışlak olarak verilen Osman Bey, sık sık Edebali’nin misafiri oldu.

Şeyh Edebali 1326 senesinde Bilecik’de 120 yaşında hayatını kaybetti. Türbesi Osman Gazi tarafından yaptırılmıştır.

OSMAN GAZİ’NİN EDEBALİ’YE ANLATTIĞI RÜYA

Edebâli Osman Gazi ile Bilecik’te tanıştı. Âlim ve sûfîleri çok seven Osman Gazi, mübarek günlerde şeyhin zâviyesine giderek dinî ve idarî konularda her zaman onun görüşlerine başvururdu (Cenâbî Mustafa Efendi, vr. 555ª). Âşıkpaşazâde’nin, Osman Gazi’nin imamı İshak Fakih’in oğlu Yahşı Fakih ve Edebâli’nin oğlu Mahmud Paşa’nın rivayetlerine dayanarak anlattığına göre Osman Gazi bir gece Edebâli’nin zâviyesinde kalmış, rüyasında şeyhin koynundan doğan bir ayın kendi koynuna girdiğini, aynı anda göbeğinden bir ağaç bittiğini ve bu ağacın gölgesinin dünyaya yayıldığını, altından dağlar yükseldiğini ve her dağın altından da suların çıktığını görmüş.

Osman Gazi rüyasını Edebâli’ye anlatınca şeyh, “Hak Teâlâ sana ve nesline padişahlık verdi. Mübarek olsun. Kızım Malhun Hatun da senin helâlin oldu” der. Edebâli’nin bu yorumu üzerine Osman Gazi Malhun Hatun ile evlenmiştir (Âşıkpaşazâde, s. 6; ayrıca bk. Terceme-i Menâkıb-ı Tâcü’l-ârifîn, vr. 3b; Mecdî, s. 20-21; Cenâbî Mustafa Efendi, vr. 556ª). Bazı kaynaklarda bu isim Mal Hatun şeklinde geçerken Oruç b. Âdil de Tevârîh-i Âl-i Osmân’da (s. 8-9, 84) yukarıda anlatılan rüyayı Osman Gazi’nin değil babası Ertuğrul Gazi’nin gördüğünü ve şeyhin Osman Gazi ile evlenen kızının adının Râbia Hatun olduğunu kaydeder.

Atv ekranlarında seyirci ile buluşan Kuruluş Osman dizisiyle Osmanlı dönemine ilgili arttı. Osmanlı Devleti’nin manevi kurucusu Şeyh Edebali’nin Osman Gazi’ye sözlediği Ey Oğul şiiri de en çok araştırılanlar arasında yer allıyor. İşte Şeyh Edebali’nin Ey Oğul şiiri sözleri…

EY OĞUL ŞİİRİ SÖZLERİ

Ey Oğul!

Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana… Güceniklik bize; gönül almak sana.. Suçlamak bize; katlanmak sana.. Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana.. Geçimsizlikler, çatışmalar,

uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana.. Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana… Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana.. Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana..

Ey Oğul!

Yükün ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı, Allah Teala yardımcın olsun. Beyliğini mübarek kılsın. Hak yoluna yararlı etsin. Işığını parıldatsın. Uzaklara iletsin. Sana yükünü taşıyacak güç,

ayağını sürçtürmeyecek akıl ve kalp versin. Sen ve arkadaşlarınız kılıçla, bizim gibi dervişler de düşünce, fikir ve dualarla bize vaat edilenin önünü açmalıyız. Tıkanıklığı temizlemeliyiz.

Oğul!

Güçlü, kuvvetli, akıllı ve kelamlısın. Ama bunları nerede ve nasıl kullanacağını bilmezsen sabah rüzgarlarında savrulur gidersin.. Öfken ve nefsin bir olup aklını mağlup eder. Bunun için daima

sabırlı, sebatkar ve iradene sahip olasın!.. Sabır çok önemlidir. Bir bey sabretmesini bilmelidir. Vaktinden önce çiçek açmaz. Ham armut yenmez; yense bile bağrında kalır. Bilgisiz kılıç da tıpkı ham armut gibidir. Milletin, kendi irfanın içinde yaşasın. Ona sırt çevirme. Her zaman duy varlığını. Toplumu yöneten de, diri tutan da bu irfandır.

İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, akşam ezanında ölürler. Dünya, senin gözlerinin gördüğügibi büyük değildir. Bütün fethedilmemiş gizlilikler, bilinmeyenler, ancak senin fazilet ve

adaletinle gün ışığına çıkacaktır. Ananı ve atanı say! Bil ki bereket, büyüklerle beraberdir. Bu dünyada inancını kaybedersen, yeşilken çorak olur, çöllere dönersin. Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma! Gördün, söyleme; bildin deme! Sevildiğin yere sık gidip gelme; muhabbet ve itibarın zedelenir…

Şu üç kişiye; yani cahiller arasındaki alime, zengin iken fakir düşene ve hatırlı iken, itibarını kaybedene acı! Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir.

Haklı olduğun mücadeleden korkma! Bilesin ki atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli (korkusuz, pervasız, kahraman, gözü pek) derler.

En büyük zafer nefsini tanımaktır. Düşman, insanın kendisidir. Dost ise, nefsi tanıyanın kendisidir. Ülke, idare edenin, oğulları ve kardeşleriyle bölüştüğü ortak malı değildir. Ülke sadece idare edene aittir. Ölünce, yerine kim geçerse, ülkenin idaresi onun olur. Vaktiyle yanılan atalarımız, sağlıklarında devletlerini oğulları ve kardeşleri arasında bölüştüler. Bunun içindir ki, yaşayamadılar.. (Bu nasihat Osmanlıyı 600 sene yaşatmıştır.) İnsan bir kere oturdu

mu, yerinden kolay kolay kalkmaz. Kişi kıpırdamayınca uyuşur. Uyuşunca laflamaya başlar. Laf dedikoduya dönüşür. Dedikodu başlayınca da gayri iflah etmez. Dost, düşman olur; düşman, canavar kesilir!..

Kişinin gücü, günün birinde tükenir, ama bilgi yaşar. Bilginin ışığı, kapalı gözlerden bile içeri sızar, aydınlığa kavuşturur. Hayvan ölür, semeri kalır; insan ölür eseri kalır. Gidenin değil, bırakmayanın ardından ağlamalı… Bırakanın da bıraktığı yerden devam etmeli. Savaşı sevmem. Kan akıtmaktan hoşlanmam. Yine de, bilirim ki, kılıç kalkıp inmelidir. Fakat bu kalkıp-iniş yaşatmak için olmalıdır. Hele kişinin kişiye kılıç indirmesi bir cinayettir. Bey memleketten öte değildir. Bir savaş, yalnızca bey için yapılmaz. Durmaya, dinlenmeye hakkımız yok. Çünkü,

zaman yok, süre az!..

Yalnızlık korkanadır. Toprağın ekim zamanını bilen çiftçi, başkasına danışmaz. Yalnız başına kalsa da! Yeter ki, toprağın tavda olduğunu bilebilsin. Sevgi davanın esası olmalıdır. Sevmek

ise, sessizliktedir. Bağırarak sevilmez. Görünerek de sevilmez!.. Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez.

Osman! Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın.

Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın.

Şeyh Edebali

Editör: Haber Merkezi