DEMET İLCE / MUHABİR

Yatarken telefonla uğraşmak uyku sağlığını olumsuz etkiliyor Yatarken telefonla uğraşmak uyku sağlığını olumsuz etkiliyor

Sosyal medyada DEHB testleri giderek yaygınlaşıyor. Peki, özünde DEHB ne demek? Dikkati sürdürmede zorluk, huzursuzluk hissini de içeren hiperaktiviteler ve genellikle sabırsızlık veya aceleci karar verme davranışlarında belirgin olan öz kontrol sorunları gibi semptomlarla kendini gösteren bir bozukluktur. Fakat yetişkinlerde ve çocuklarda farklı nedenlerden kaynaklanmaktadır.  Bazı araştırmalar sosyal medya kullanımının da yetişkinlerde DEHB’e sebep olabileceğini gösteriyor. Üsküdar Üniversitesi’nden Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Sinem Zeynep Metin, Psikiyatri Uzmanı Dr. Erman Şentürk ve Psikiyatri Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Emine Yağmur Zorbozan, DEHB ile ilgili merak edilen tüm detayları Diriliş Postası’na anlattı.

“ERKEKLERDE DAHA YAYGIN”

Doç. Dr. Sinem Zeynep Metin, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun erkek çocuklarda ve erişkin erkeklerde daha sık tanı alan bir psikiyatrik durum olduğunu, bunun sebebinin de erkeklerin yaşadığı belirtilerin daha belirgin olması, daha gündelik yaşamda sıkıntı çıkarıyor olması, kız çocuklarının yaşadıklarının erkek çocuklarından daha farklı, daha belirgin olmayan belirtiler şeklinde görüyor olmamız ifadeleriyle açıkladı.

ERKEK ÇOCUKLARDA HİPERAKTİVİTE, KIZ ÇOCUKLARDA DİKKAT EKSİKLİĞİ

“Dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğunu biz iki alt gruba ayırıyoruz bunlardan biri dikkat eksikliği ile giden tip, diğeri hiperaktivite dediğimiz dürtüsellik ile giden tip ve bu ikisinin birlikte görüldüğü tipler erkek çocuklarda genellikle hiperaktivite ve dürtüsellik daha belirgin görünürken, kız çocuklarında bunu dikkat eksikliği olarak daha belirgin görmekteyiz.” diyen Metin, belirtileri şu şekilde açıkladı:

“Kız çocuklarında içe kapalı, çekingen, kendini çok ifade etmemesi, çok akıllı değil gibi tanımlanan durumlarda aslında dikkat eksikliği açısından değerlendirilmeleri gerekiyor. Düzgün değerlendirilmemesi sebebiyle kız çocukları erkek çocuklarından daha az tanı alamamaktadır. Erişkin yaşamda ise kız çocukları ve kadınlar dikkat eksikliğinden ziyade daha çok anksiyete bozukluğu, depresyon tanısı ile başvurmaktadır. Hastalar ve bu tanıların ince değerlendirilmesi, sorgulanması gerekiyor. Psikiyatrik muayenede ve bu muayene sonucunda da dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu açısından bu kişi riskli mi değil mi anlamak gerekir.”

KADINLARDA DEHB BELİRTİLERİ

Metin, kadınlarda DEHB’in başlıca nedenleri şu sözlerle anlattı:

“Kadınlardaki dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu yaygın görülen belirtileri genellikle gündelik hayatı organize edememe şeklinde çıkar bu kişiler gündelik hayatta yapacağı şeyleri organize edemezler ya da iş ile ilgili olan şeylere odaklanamazlar. Dikkatlerini sürdüremezler, bir şeyi kolay öğrenemezler. Bir ev hanımı ‘günlük işlerimi toparlamakta zorluk çekiyorum, düzene koymakta zorluk çekiyorum’ diyebilir ya da ofisinde görevli bir kişi ‘günümü planlamakta, işlerimi organize etmekte güçlük çekiyorum’ diyebilir. Dikkati sürdürmekte zorluk olabilir, aynı şekilde harcamaları ayarlamakta da güçlük olabilir. Dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu olan kişiler sıklıkla harcamaları kontrolsüz yapmak konusunda çok şikayet ederler. Öğrenmede güçlük çekerler, ilgilenmedikleri şeyleri anlamakta güçlük çekerler."

ERKEKLERE TANI KOYMAK DAHA KOLAY

Erkeklerde dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu belirtilerinin kadınlardakinden farklılık gösterdiğini belirten Metin, bu farklılıkları şöyle sıraladı:

“Erkeklerde daha çok dürtüsel, agresif, hiperaktif belirtilerin daha çok olması dolayısıyla, tanı koymak daha kolay olur. Kadınlarda ise dikkat eksikliği alt tipini 2. olarak gelişmiş anksiyete bozukluk ya da depresyonla başvurdukları için onun altında dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğunu aramak gerekir. Bunu da deneyimli klinisyen görüşme esnasında ayırt edebilir.”

GENETİK YATKINLIK GEREKİYOR

Bir kişinin DEHB olabilmesi için genetik yatkınlık olması gerektiğini yani ailede diğer bireylerde buna benzeyen özelliklerin olması ya da genlerinde taşınması gerektiğini belirten Metin, erken tanının önemine şöyle dikkat çekti:

“Psikiyatride her zaman uyuyan genler teorisi konusudur. Uyuyan genler herhangi bir stresörle ya da bir çevresel faktörle tetikler. Erken çocukluk döneminde bu bir travma olabilir, bir yetişme ortamının olmaması olabilir, ağır hastalıklar, viral hastalıklar olabilir. Birçok sebep sayabiliriz ve ilerleyen yaşantısında hem akademik olarak hem kişiler arası ilişkilerde çok daha başarılı sonuçlar alınacağı için erken tanı alınması önemlidir ama tek sebepten kaynaklanıyor diyemeyiz.”

İLAÇ TEDAVİSİ OLMADAN DÜZELMİYOR

DEHB tedavisinde yapılması gerekenleri anlatan Metin, “Dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğunun aslında tedavisi çok belirgindir. Birkaç tane ilacımız var. İlaç tedavisi olmadan bu bozukluk düzelmiyor.” dedi. Belli bir yaşın üzerinde de ilaç kullanımını devletin çok da desteklemediğini ifade eden Metin, bu anlamda günlük hayatında sıkıntı çeken kişilerin bu tedaviden yararlanması gerektiğinin altını çizdi.

Metin, dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu ile ilgili yapılandırılmış bilişsel davranış tedavi yöntemlerinin de olduğunu dile getirdi “Onları bilen psikolog arkadaşlarımız var. O terapileri uygulayarak kişinin günlük hayatta karşılaştığı sorunlarla baş etmesini kolaylaştırıcı yöntemler öğretebiliyor.” dedi. Metin, “Terapi sürecinde bir başka yapılabilecek yöntem ise eşlik eden depresyon ve anksiyete bozukluğunu tedavi etmek, kişiler arasında yaşanan sorunları tedavi etmek. Bazı durumlarda bu rahatsızlığın ağırlığına göre manyetik uyarım tedavilerinden de fayda görebiliyoruz.” diye devam etti.

ÇOCUKLUK ÇAĞINDA BAŞLAYAN PSİKİYATRİK BİR BOZUKLUK

Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunu genellikle çocukluk çağında başlayan ve erişkinlikte de devam edebilen bir psikiyatrik bozukluk olarak tanımlayan Dr. Erman Şentürk ise çok uzun yıllar boyunca dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğuna çocukluk çağı ya da ergenlik dönemi hastalığı olarak bakılmakta olduğunu, hem yapılan araştırmalarda hem de gözlemsel çalışmalarda erişkinlerde dikkat eksikliği hiperaktivite belirtilerinin görülebileceğinin gözlemlendiğini söyledi.  Şentürk, “Çocukluk çağında dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu tanısı alanların yaklaşık olarak %15 ile %35’inde erişkinlik dönemde de dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu belirtileri olduğu gözlenmektedir.” dedi.

%3 CİVARINDA ERİŞKİNLERDE GÖRÜLÜYOR

Erişkin popülasyonuna baktığımızda ortalama %3 civarında erişkinde dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu görüldüğünü belirten Şentürk, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunun özellikle çocukluk çağında hiperaktivite bileşeniyle ön plandayken ergenlik döneminde hiperaktivite bileşeninin yanına dürtüsellik bileşenin de eklendiğini, ergenlik dönemi sonlarına doğruysa hem hiperaktivite hem de dürtüselliğin azaldığını ifade etti.

Erişkinlik döneminde ise daha çok dikkat eksikliği bileşeninin ön plana çıktığını belirten Şentürk, yaş ilerledikçe insanlarda dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu belirtilerinin azaldığını söyledi.

İŞ YAŞAMINI NASIL ETKİLİYOR?

Ertürk, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu olan yetişkinlerin bu durumun iş hayatlarına nasıl yansıdığını şu sözlerle anlattı:

İş yaşamlarında genellikle başarabilecekleri görevin biraz altındaki işlerde çalışmaktadırlar ve bu durum aynı zaman da akademik yaşamda da karşımıza çıkmaktadır. İş hayatlarında yaşadıkları zorluklardan bir tanesi kendilerine verilen işleri planlamada, programlamada güçlük çekmeleridir. İşe başlamada ve başladıkları işleri bitirmede sorun yaşamalarıdır. Genellikle iş saatine uymakta sorun yaşamaktadırlar, işe geç gitme ya da iş saatini tamamlamadan erken çıkmak gibi bazı problemlerle ve işverenlerle sorun yaşamaktadırlar. Yine en büyük problemlerden bir tanesi çok fazla iş değiştirmeleridir. Genellikle başladıkları işlerde tutunamamaktadırlar ve yeni projelerle bambaşka işlere geçmektedirler. Genelde de o işlerde başarılı olamadıklarını gözlemlenmektedir.”

Şentürk, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu olan bireylerin iş yaşamlarında çok büyük sıkıntılar çektiğini, bu yüzden de medikal tedaviler almaları gerektiğini söyledi.

İÇSEL HUZURSUZLUK YAŞARLAR

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu, erişkinlikte her ne kadar hiperaktivite komponenti olsa dahi genellikle kendisini dikkat eksikliği bileşeni ile daha fazla hissettirdiğini söyleyen Şentürk, “Çocuklukta hiperaktivite belirtileri ön plandayken erişkinlikte hiperaktivite belirtileri; huzursuzluğa ve kaygıya bırakmaktadır. Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu olan erişkinler toplantıda oturmakta zorluk çekerler. Saatler sonra oturmaları gereken herhangi bir aktiviteden kaçınırlar. Bu kişilerde genel olarak içsel huzursuzluk halleri söz konusudur. Sabırsızlıklar gözlenmektedir. Sabırsızlıklar, kendisini toplumsal yaşamda bazı sıkıntılarla beraber getirmektedir.” dedi.

Şentürk, bu sıkıntıları şöyle dile getirdi:

“Trafik kurallarına riayet etmekte güçlük çekme, kırmızı ışıkta durmak istememe, aşırı derecede hızlı araba kullanma, zaman zaman kötü akran ilişkileri, dürtüsel davranışlar, şiddet içerikli davranışlar, alkol ve madde kullanımı ve uyumsuz davranışlarla karşımıza çıkmaktadır. Bazen de gereğinden fazla süreli olarak ya da hayatının en temel noktası olarak bazı hobileri de uygulayabilmektedirler. Aşırı spor yapma; dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu olan kişilerde gözlenmektedir. İkili ilişkilerde özellikle söz kesme ve araya girme ya da karşıdaki insanın söylediklerine kulak kabartamama, o sırada başka şeyler düşünme ve konuşulan şeylerle alakasız bir şekilde araya girme bu kişilerin sık karşılaştığı bazı olumsuzluklardır.”

YAKIN BELLEK İŞLEVLERİNDE SORUNLAR YAŞARLAR

Erişkin Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu olan bireylerin en sık karşılaştığı sorunlardan bir tanesinin yakın bellek işlevlerinde bazı sorunlar olduğunun altını çizen Şentürk, bu kişilerin yeni öğrendikleri isimleri, yüzleri hatırlayamama, yeni öğrendikleri tarifleri yapamama ve zamanında atılması gereken mailleri atmakta güçlük çekme veya evrakları saklayamama, anahtar veya cüzdanı evde unutma gibi olumsuz özellikler gösterdiğini söyledi.

EVLİLİKLERİNİ SÜRDÜREMEME ORANLARI 2 KAT DAHA FAZLA

Yetişkinlerde hiperaktivite bozukluğu olanlarda, “Sık iş değiştirme, aile içi şiddet, adli olaylar, alkol ve madde kullanımı, evlilikleri sürdürememe” gibi belirtilerin de yer aldığını ifade eden Şentürk, evliliklerde hiperaktivite bozukluğu olan kişilerin evliliklerini sürdürememe oranının bu bozukluğu olmayan insanlara göre 2 kat daha fazla olduğunu dile getirdi. Çok sık iş değiştirdiklerinden, yeni işlere katılımları ya da yeni işverenler tarafından işe alınmalarının da diğer insanlara göre daha fazla olduğunu belirten Şentürk, “Bütün bunlar bu insanların sosyal hayatlarında ve adaptasyonlarında uyum sağlamalarında çok ciddi anlamda problemler yaratmaktadır.” dedi.

TEDAVİ OLMAYANLAR CİDDİ PROBLEMLER YAŞAYABİLİR

Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunun özellikle çocukluk çağında tanısının koyulması ve buna uygun tedavinin başlanması gerektiğine dikkat çeken Şentürk, tedavinin önemini şu sözlerle anlattı:

“Çünkü çocukluk çağında tanı konmayan ve tedavi almayan bireylere ilerleyen yaşantılarda özellikle aile, iş ve sosyal hayatında çok ciddi problemler yaşadıkları gözlemlenmiştir. Çocukluk çağında dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu tanısı konan çocukların %15 ile 35’i erişkinlik yaşantısında da bu tanıyı almayı devam ettikleri, bu belirtileri göstermeye devam ettikleri bilinmekte ve toplumda yaklaşık olarak erişkinlerin %3’ünde dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu olduğu bilinmektedir. Bu kişilerin çoğu da ne yazık ki ya doktora gitmemekten dolayı ya da tedavi almaktan kaçındıklarından dolayı veya bu belirtilerin ne anlama geldiğini bilmediklerinden dolayı tedaviden mahrum kalmaktadırlar. Bu yüzden dikkat eksikliği olan bireylerde erken tanı çok önemsenmektedir. Tedavide genellikle uyarıcı ilaçlar kullanılmaktadır.”

Şentürk son olarak, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu belirtileri olan ve buna yönelik tedavi alan bireylerde belirtilerin çok büyük oranda ortadan kalktığını ve sosyal, aile ve iş yaşantılarına daha iyi bir şekilde devam edebildikleri söyledi.

KLİNİK OLARAK TANI KONUYOR

Psikiyatri Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Emine Yağmur Zorbozan da dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunu, çocukluk çağında başlayan ve erişkinlik döneminde yaşam boyu devam eden bir rahatsızlık olarak tanımladı ve çocukluk çağında tanı almamış bireylerin, erişkinlik çağında tanı alabildiklerine dikkat çekti. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun birçok tanı kriteri olduğunu belirten Zorbozan, “Bu tanıları psikiyatri hekimleri koyuyor. Kişiden aldığımız öyküye dayalı klinik tanı koyma sistemiyle, bir takım yardımcı testler yaparak tanı koyuyoruz. Genellikle bu kişilerin hayatında çocukluk çağından beri olan odaklanamama, sabırsızlık, sakarlık, dürtüsellik, okul başarısında düşüklük, dikkat eksikliği, potansiyelin altında kalma gibi sorunlar meydana gelebiliyor.” dedi.

Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunun tanısının klinik olarak konduğunu ifade eden Zorbozan, “Hasta detaylı olarak muayene edilir, hastanın öyküsü alınır, aynı zamanda bir takım psikometri testler uygulanır. Bütüncül bir tanı koyulur.” dedi.

TEDAVİ OLUMLU YANSIYOR

Zorbozan, yetişkinlerde dikkat eksikliği tedavi edildiği sürece kişiye olumlu yansımalarından şu şekilde bahsetti:

“Tanı ne kadar erken koyulursa tedavi etmek o kadar kolay olur. Genellikle ilaçlardan faydalanıyoruz, diyetler uygulanabilir, TMS yapılabilir, bilişsel davranışlı terapiler yapılabilir, bütünsel bir tedavi yaklaşımıyla kişinin hayatı daha işlevsel hale gelebilir, işlerini daha iyi organize edebilir, günlük hayata daha kolay adapte olabilir, trafik cezaları azalır, sakarlıkları azalır, alkol-madde kullanımında azalma olur. Tedavi ile kişinin hayatında olumlu değişiklikler olur.”

İLAÇ TEDAVİSİ TEK BAŞINA YETERLİ DEĞİL

Tanı kesin ve net ise ilaç tedavisi uygulandığını dile getiren Zorbozan, ilaç tedavisini şöyle anlattı:

“İlaç tedavisi için 2 grup ilaç vardır. Biri stimulan ilaçlar diğeri nonstimülan ilaçlar. Bunlarda FDA onayı olan belli başlı moleküller var. Genellikle kişinin yaşına, yaşam tarzına, ek hastalıklarına, geçmişte fayda gördüğü ilaçlara göre bir anamnez alıp kişi için en uygun ilaç tedavisine başlıyoruz.”

Tek başına ilaç tedavisinin yeterli olmadığını dile getiren Zorbozan, Bunun yanında bir takım davranışsal öneriler veriyoruz. Bilişsel davranışlı terapi uyguluyoruz, günü düzenleme, kişinin kendini tanıması, işlerini organize etmesi için yardım alması gibi durumlarda, terapi ile destekliyoruz. Bir takım özel diyet yöntemleri, araştırılan alternatif yöntemler, neurobiofeedback, TMS bunlarda dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu tedavisinde kullanılabiliyor.” açıklamasında bulundu.

Muhabir: Demet İlce