Diriliş Postası /

Haber Merkezi

Ülkemizde milyonlarca kişi diyabet sorunu yaşıyor. Şeker hastalığı olarak bilinen diyabetin genetik olduğu da hesaba katılırsa, günümüz kadar geleceği de yakında ilgilendiriyor. Soruna çözüm olarak sunulan ve sadece Tip 2 olarak tanımlanan şeker hastalarına uygulanan şeker ameliyatı ise kötü sonuçlarıyla karşılaşanların anlatısıyla ‘sadra şifa’ olmuyor. Yaklaşık 10 ay önce şeker ameliyatı olan Osman Hacıosmanoğlu, cerrahi operasyon sonrası yaşadıklarını gazetemize anlattı.

Osman Hacıosmanoğlu

“İLAÇLARIN DÜZEYİNİ ARTIRMAK ZORUNDA KALDIM”

“Metabolik cerrahi yöntemiyle ve farklı sistemlerle şeker hastalığına çözüm bulacağız iddiası bir hasta olarak benim tarafımdan tamamen reddedilmektedir” diyerek söze başlayan Hacıosmanoğlu, “Bu ameliyatı olmuş biri olarak 10 ay sonrasında bile ilaç kullanmayı bırakamadığımı, belli bir zaman sonra ilaçların düzeyini artırmak zorunda kaldığımı ifade etmek istiyorum. Hâlihazırda şeker seviyem yüksek seyrediyor. ‘Şeker ameliyatlarının yapılmasını istemeyen ilaç kartelleri var’ iddiası aslında bir yalan; çünkü şeker ameliyatı olan bir insan şeker hastalığından tamamen kurtulmuş olsa bile ki bu mümkün değil, zaten normal bir hastanın 30 senelik diyabetli yaşam süresince tüketeceği ilaç masrafı ameliyat yöntemiyle tek seferde elinden alınıyor.” dedi.

“FAZLA KİLOLU HASTALARIN DURUMU FARKLI”

“Şeker ameliyatı olduktan sonra insanların bir kısmı, yani çok kilolu olanları kısmen şekerden-diyabetten kurtulduğunu sanıyor. Halbuki onların diyabet sebepleri fazla kiloya bağlı obezitelik. Doğal olarak bu ameliyatta midelerinin bir kısmı alındığından, yemek yeme sorunları ortaya çıktığı için ve çok kilo verdikleri için bu diyabet sorunlarından bazıları kurtulabiliyor. Ama bunun için ekstra bir şeker ameliyatı adı altında insanların bağırsaklarını kesmek yanlış bir şey; çünkü bunun sonradan farklı sonuçları oluyor.”

BEYAZ EŞYA SEKTÖRÜ GİBİ!

“Şeker ameliyatı olmadan önce hastalara sonraki süreç tam olarak anlatılmıyor. Farklı şekilde anlatılıp hastalar ikna edilerek ameliyat ediliyor. Bu sistemde bu ameliyatı yapan doktorların bir çoğu tıpkı beyaz eşya sektöründeki gibi ya da araba ticaretindeki gibi yukarıdan aşağıya başlayarak 50 bin, 40 bin,30 bin, 20 bin gibi fiyatlar veriyorlar. Yani maddi durumunuza göre ameliyatını farklı doktorlarda olabiliyorsunuz; ekonomik durumunuza göre beyaz eşya almak gibi düşünebilirsiniz! Aslında burada insanlar ilaç bağımlılığından kurtulurmuş gibi algı yapılarak insanlar farklı bir tedavi yöntemine mahkûm ediliyor. Bana da ameliyattan sonra başka bir tedavi yöntemi önerildi. Hatta gittim kaydımı yapıp yatış yaptım; fakat nasıl bir tedavi yapılacağı, sonuçlarının ne olacağı net olarak söylenmiyor. Güvenemediğim için çıkış yaptım. Sadece bana değil, ameliyattan çıkan hastaların bir kısmına ek ameliyatlar öneriliyor ve bunlar yapılıyor. Ama bu hastaların birçoğu hâlâ ilaç ve insülin almaya devam ediyor. Bu ameliyat öncesi tüm tedavi yöntemlerini tükettikten sonra ameliyat yaptığını söyleyen doktorlar yalan söylüyor, ben daha önce insülin kullanmamış bir kişi olarak ameliyat olmaya ikna edildim; hâlbuki benim tedavi yöntemlerim bitmemişti. Beni tedavi eden doktor kamuoyunun bu konuda yakından tanıdığı A.Ç. Hatta ilgili kişinin bir vakfı bile var! Bu sistem asla ilaç kartellerinin karşı olduğu bir sistem değil; tam aksine sizden 30 yıl boyunca peyderpey alacakları diyabet ilaçlarının karşılığını bir günde ameliyatla peşinen alıyorlar. Kaldı ki bu işin sonunda uygulanacak ek tedavilere ödeyeceğiniz paralar da bu işin ekstrasıdır.”

“İNSANLARI KANDIRMAKTAN VAZGEÇİLSİN”

Şeker ameliyatının diyabet sorununa çözüm bulduğu tezinin tamamen yalan olduğunu söyleyen Hacıosmanoğlu, “Ben bunun canlı bir örneğiyim. Mide ameliyatı şeklinde yapılması gereken cerrahi operasyonlar şeker ameliyatı şekline dönüştürülüp hem insanlardan fazla para alınıyor hem de şeker ameliyatı diye bir şey varmış algısı pekiştiriliyor. Hâlbuki mide küçültme ameliyatları 7 bin lira ile 3 bin lira arasında bir fiyatla yapılıyor ve devlette elini taşın altına koyuyor. Şeker ameliyatı yalanıyla insanların bağırsaklarını da kesmenin açıklanır yanı yok. On aylık süreç içerisinde şekerimin sürekli yükseldiğini, ilaç almaya devam ettiğimi ve hiçbir katkısı olmadığını söylüyorum. Bu iş için gerekli yerlere şikâyet dilekçesi de verdim. Kamuoyu iyi okusun: Şeker ameliyatı bir yalandır ve bu yöntemle diyabete çözüm bulmak mümkün değildir. Çünkü biz TİP 2 olarak geçen hastalar genetik olarak bu durumdayız. Bağırsağı ters çevirmek suretiyle bizim genetik yapımızın bozulup farklı bir genetik yapıya dönüştürmeleri mümkün değildir. İnsanları kandırmaktan vazgeçilsin! Şeffaf olunsun; çünkü bu durum hekim güvenirliliğine de etki yapıyor. İnsanların işini düzgün yapan hekimlere de farklı gözle bakmasına zan duymasına neden oluyor. Zaten insanlara gerçekler anlatılırsa hiç kimse bu ameliyatı olmayacaktır. “ diye konuştu.

“EŞİM ÖLÜMDEN DÖNDÜ”

Aynı ameliyatı aynı doktor tarafından olan ve sonunda büyük mağduriyet yaşayan bir diğer kişi ise Buket Ezgü oldu. Ezgü’nün eşi Sedat Bey, eşinin 54 kiloda iken ameliyat edildiğini normalde bunun yanlış olduğunu söyledi. Eşinin ameliyat sonrası 39 kiloya kadar düştüğünü ve deyim yerindeyse ölümden döndüğünü, devlet hastanesinde başka bir ameliyatla biraz olsun kendine gelebildiğini belirten Sedat Ezgü, “Eşim, A.Ç. tarafından 23 Ekim 2019 tarihinde ameliyat edildi. Ameliyat sonrası şiddetli ağrılar ve şişkinlik oldu. Aylık ve 3 aylık kontrollerde bizi “barsak yerine alışmaya çalışıyor, normaldir” diyerek geçiştirdiler. 3 aylık kontrolden birkaç gün sonra eşim evde şiddetli ağrı, terleme, üşüme ve şişkinlik şikâyetleri ile rahatsızlanınca Kartal Dr. Lütfi Kırdar Hastanesinde Şubat 2020 tarihinde ameliyata alındı ve karnı yarılıp ince bağırsakta oluşan lenf bezlerinin yumruğa yakın şişmesi tespit edilerek söz konusu ur alındı. İnsanları kasap gibi kesen bu kişilerin üzerine Sağlık Bakanlığı’nın gerekli hassasiyetle ve süratle gitmediğini düşünüyorum. Metabolik Cerrahi ya da diyabet ameliyatı denilen ameliyatların zaman kaybetmeden bir an önce yasaklanmasını ilgili kim varsa ondan istiyorum.” ifadelerini kullandı.

Hastane ne diyor?

Osman Hacıosmanoğlu’nun gazetemize yaptığı açıklamaları ameliyatı yapan doktor A.Ç.’ye ulaşarak kendisine sormaya çalıştık. Ancak, doktor A.Ç., hasta yoğunluğu sebebiyle bizimle görüşmeyi kabul etmezken iddialara hâlihazırda çalıştığı özel hastanenin Müdiresi E.Ş. cevap verdi. Söz konusu iddiaları reddeden E.Ş. ise, “Osman Bey’in tedavi süreci henüz tamamlanmış değil. Kendisi için yasal davetiye çıkardık. Hasta, önerilen ilaç tedavisine olumlu cevap vermiyor. Tedavi sürecinde doktorun sorumluluğu olduğu gibi hastanın da sorumluluğu vardır; fakat Osman Bey bu konuda yeterli sorumluluğu göstermiyor. Hasta bilgilerinin korunması açısından şu aşamada daha fazla bilgi paylaşamayız” ifadelerini kullandı.

“İKİ AYRI EPİKRİZ HAZIRLADILAR”

Hastanenin yaptığı işlemden şüpheye düşen Hacıosmanoğlu epikriz talep edince kendisine imzasız ve mühürsüz bir epikriz (hasta çıkış özeti) belgesi uzatılmış. Hacıosmanoğlu duruma itiraz edince hastane ikinci bir epikriz belgesi hazırlanmış. Ancak iki epikriz arasında büyük fark mevcut. Zira hastane onayının yer almadığı ilk epikrizde bağırsakları da kapsayan büyük bir ameliyat olduğu bilgisi yer alırken imza ve mühürlü epikriz de yapılan işlemlerin mide ameliyatıyla sınırlı kaldığı belirtiliyordu. Ameliyat sonrası durumunda da bir iyileşme göremeyen Hacıosmanoğlu şeker ameliyatı adı altında yapılanların tamamen bir kandırmacadan ibaret olduğunu savunuyor.

MİLYONLARCA İNSANI İLGİLENİYOR

Şeker hastalığı, ya da diyabet (Diabetes Mellitus), pankreasın vücut için yeterli miktarda insülin üretememesi ya da ürettiği insülinin vücut tarafından etkili bir şekilde kullanılamaması sonucunda ortaya çıkan yüksek kan şekeri nedeniyle gelişen hastalık tür ve gruplarına genel olarak verilen isimdir. Türkiye Diyabet, Hipertansiyon, Obezite ve Endokrinolojik Hastalıklar Prevalans Çalışması (TURDEP) rakamlarına göre ülkemizde yaklaşık 10 milyon diyabet hastası var. Sosyal Güvenlik Kurumu’nun kayıtlarına göre de 7,8 milyon ilaç kullanan diyabetli bulunmakta. Diyabetin ailesel bir hastalık olması nedeniyle birinci dereceden yakınların da riskli grupta olduğunu düşünülünce 40 milyona yakın bir insanı doğrudan yahut dolaylı olarak ilgilendiriyor. Dünya genelinde ise yakın gelecekte bir milyar insanın diyabet sorunuyla karşılaşacağı tahmin ediliyor.

Editör: Haber Merkezi