Araştırmacılar, bu yeni yaklaşımın maliyetli biyometrik deri ve sensörlere olan ihtiyacı ortadan kaldıracağını ve "geleneksel yöntemlerden uyarlanabilirliğe, esnekliğe, sezgisel hissetmeye doğru bir geçiş" sağlayacağını belirtti.
Ekibin tasarımı, robotun üzerinde serbestçe yerleştirilebilen, hareket ettirilebilen ve ayarlanabilen sanal düğmeler, şalterler ve kaydırma butonları içeriyor. Bu sistem, robotların özel dokunma sensörlerine ihtiyaç duymadan fiziksel etkileşimleri algılamasını sağladı.
Makine öğrenmesi algoritmalarının doğruluğu, robotun yüzeyine çizilen sayıları bile tespit edebilmesini sağlıyor; bu da insanların robotlarla etkileşimi için yeni yöntemler sunabilir.
Araştırmacılar, bu teknolojik gelişmeyi detaylandıran çalışmada "robotun hassas bir şekilde çevresini hissedebilmesini ve bir insanın yüzeyindeki dokunuşlarının mekandaki ve zamandaki yerini doğru bir şekilde belirleyebilmesini sağladık" ifadesini kullandı.