Hüseyin Türkoğlu / Diriliş Postası
HİCRİ takvime göre eda edilen Ramazan orucu, her sene bir önceki seneden 10-11 gün daha erken olacak şekilde, zaman içinde bütün mevsimlerde tutulmaktadır. Orucun yıl içindeki tüm aylara denk gelmesi yaklaşık 36 yıl sürmektedir. Ergenlikten sonra 16- 17 yaşlarında oruç tutmaya başlayan bir kimse, 52-53 yaşlarında tekrar ilk oruç tutmaya başladığı günlerde Ramazan ayını idrak eder. Dolayısıyla dünyanın her bölgesinde ve her mevsimde oruç tutulmaktadır.
- GÜNÜN AYETİ
Oruç, sayılı ve belli günlerdedir. Sizden kim hasta ya da yolculukta olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar. Oruca gücü yetmeyenler ise bir yoksulun (günlük) yiyeceği kadar fidye verir. (BAKARA, 184).
“BEDENİN ZEKATIDIR ORUÇ”
Hâl böyle olunca bazen soğukla mücadele edilmesi, bazen de uzun ve sıcak yaz günlerinin zor şartlarında bu farzın yerine getirilmesi icap eder. İşte burada da “sabır” konusu öne çıkmaktadır. Peygamber Efendi’miz bir hadisişeriflerinde, “Her şey için bir zekât vardır. Bedenin zekâtı da oruçtur. Oruç sabrın yarısıdır.” (İbni Mâce) buyurmuşlardır.
- GÜNÜN HADİSİ
Ramazan ayının ilk gecesi olduğu zaman şeytanlar ile cinlerin azgınları zincire vurulur, cehennem kapıları kapatılır, onlardan hiçbiri açılmaz. Cennet kapıları açılır ve onlardan hiçbiri kapanmaz. (TIRMIZI, BUHÂRI)
TÜM AZALARLA TUTULMALI
Günün farklı saatlerinde yemek ve sıvı tüketmeye alışmış olan bedenler, Ramazan ayı boyunca imsak ile iftar arasında yemek ve içmekten uzak kalacaktır. Bu da önemli bir irade ve sabır gerektirmektedir. Tabii bedenî konuda gösterilecek sabır, her alanda ifa edilmelidir. Oruç tutan kimse daha mülayim olmalı, elinden ve dilinden uygunsuz bir davranış ya da söz çıkmamalıdır. Kişi, varsa kötü alışkanlıklarından kurtulmalı ve kendisini haramdan korumak konusunda çok daha dikkatli davranmalıdır. Aksi takdirde İslam dininin bir şartı olarak tutulan oruç sadece “aç ve susuz kalmak”tan ibaret hâle gelir.
- İFTAR NEDİR?
ORUÇ vaktinin bitişi, orucun açılmasıdır. Bu da güneşin battığı andır ve akşam ezanının okunmasıyla başlar. Bu vaktin oruçlulara ilanı için geçmişten günümüze iftar topu uygulaması da mevcuttur. Hadisişeriflerde iftar için ivedi olunması, sahurun ise geciktirilmesi tavsiye edilmiştir.
SINIRSIZ BİR MÜKÂFAT
O hâlde tutulan orucun makbul olması için sadece bedenle değil, ruhla da bu sabır imtihanını kazanmaya gayret gösterilmelidir. Hadis-i Kudsi’de belirtildiği üzere Cenabıhakk’ın “Oruç benim içindir, onun mükâfatını ben veririm.” müjdesine nail olacak bir şuurla bu farz yerine getirilmelidir.
Asırların geleneği mukabele
Bakara Suresi 185. ayette Kur’an-ı Kerim’in Ramazan ayında indirildiği beyan edilmektedir. Dolayısıyla Peygamber Efendimiz döneminden günümüze, her Ramazan ayında Kur’an daha fazla okunmaktadır. Mukabele, bir kişinin Kur’an-ı Kerim’i yüzünden veya ezbere okuması; diğerlerinin de onu yüzünden veya ezbere takip etmesi veya dinlemesinden ibaret bir uygulamadır.
Ramazan aylarının vazgeçilmezi olan mukabele geleneği, Peygamber’imiz (sav) ile Cebrail’in (as) uygulamasına dayanır. Vahiy meleği Cebrail (as), her yıl Ramazan ayında inen Kur’an ayetlerini Peygamber’imize okur, böylece yazılan ve ezberlenen Kur’an bölümleri kontrol edilirdi. Günümüzde de gerek camilerde gerekse evlerde, Müslümanlar bir araya gelerek bu güzel geleneği sürdürmektedirler.
Kimler oruç tutmayabilir?
- Sefer durumunda (yolcu) olanlar oruç tutmayabilir. Ancak yolculuk bitince tutulamayan orucun kaza edilmesi gerekir. Eğer bir engel yoksa oruç tutulması daha makbuldür.
- Oruç tuttuğunda (ciddi derecedeki) rahatsızlığı ilerleyebilecek olan kimseler (Müslüman bir hekimin tavsiyesiyle) oruç tutmayabilir veya niyetlendiği orucu bozabilir. Hastalık hâli geçince tutulamayan orucun kaza edilmesi gerekir.
- Aşırı açlık ve susuzluk sebebiyle helak olma yahut beden ve ruh sağlığının bozulma tehlikesi varsa bu kimse orucunu bozabilir. Sağlıkla ilgili durumlarda Müslüman bir doktorun tavsiyesinin dikkate alınması önerilir.
- Savaş (cihat) durumunda olan bir Müslüman, zayıf düşeceğinden endişe ederse oruç tutmayabilir.
- Hamile veya bebeğini emziren kadınlar, kendilerine yahut çocuklarına bir zarar gelmesinden endişe etmeleri hâlinde oruç tutmayabilirler. Bunlar da daha sonra oruçlarını kaza ederler.
- Hayız (adet) ve nifas (lohusa) hâlindeki kadınlar oruç tutmazlar. Oruçlu iken bu durumlar meydana gelirse oruç bozulur; daha sonra bu oruçlar kaza edilir.
- Oruç tutmaya gücü yetmeyen yaşlılar oruç tutmaz ancak tutamadıkları her gün için bir yoksulu doyuracak kadar fidye verirler.