İstanbul Teknik Üniversitesi Yer Bilimleri Enstitüsü Katı Yer Bilimleri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tolga Görüm, "İstanbul bildiğiniz gibi büyük bir depremi bekliyor. İstanbul'da bu deprem sonrasında bizim İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile İstanbul Teknik Üniversitesi'nin yürüttüğü birtakım çalışmaları var. İstanbul'da heyelan konusunda 17 binin üzerinde tabii hepsi aktif değil, 7 bine yakın aktif olan heyelan sahası var. Özellikle Büyükçekmece, Küçükçekmece; bunların güney kıyılarında bu tip heyelan alanları var" ifadelerini kullandı.
İstanbul Teknik Üniversitesi Yer Bilimleri Enstitüsü Katı Yer Bilimleri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tolga Görüm, 'Deprem sonrası tetiklenen heyelan tehlikesinin izlenmesi' projesi üzerinde çalışıyor. Bu projeyle depremlerin ardından meydana gelen heyelanlar tespit ediliyor. Proje kapsamında heyelanların haritalanması, uydu teknolojileriyle izlenmesi, gelecekte heyelanların tekrardan reaktivite olabileceği alanların belirlenmesi ve modellenmesi üzerine çalışmalar yürütülüyor. Çalışmalar sonucu elde edilen bulguların AFAD'a ait Afet Risk Azaltma Sistemiyle paylaşılarak, deprem bölgelerinde alınması gereken tedbirler konusunda çalışma yürütülmesi amaçlanıyor. Depremler sonrası oluşan heyelanlar doğalgaz boru hatları, elektrik hatları, barajlar gibi kritik yerleri etkiliyor. Şimdiye dek yürütülen çalışmalarda 3 bin 670 adet heyelan belgelendiğini belirten Görüm, depremlerin tetiklediği heyelanlar sonucu 100'e yakın kişinin hayatını kaybettiğini aktardı. NATO ve TÜBİTAK tarafından desteklenen projenin ortakları arasında, İstanbul Teknik Üniversitesi(İTÜ), Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ), University of Twente, METU, MIT Lincoln Laboratory, Abdul Wali Khan Üniversitesi ve Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) yer alıyor.
"PROJENİN ANA AMACI DEPREM SONRASI TETİKLENEN HEYELANLAR"
İstanbul Teknik Üniversitesi Yer Bilimleri Enstitüsü Katı Yer Bilimleri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tolga Görüm "Projemiz NATO tarafından desteklenen bir proje. Aynı zamanda TÜBİTAK desteğimiz de var bu proje kapsamında. İki projeyle destekleniyor. Projenin ana amacı deprem sonrası tetiklenen heyelanlar. Çünkü bildiğiniz gibi deprem sadece ev ve alt yapıda değil dağlık alanları da sarstığı için, bütün topografyayı etkilediği için, birçok heyelan gerçekleştiriyor. Depremlerin ikincil etkilerinden bir tanesi. Proje kapsamında özellikle kritik yapılar için örneğin, yerleşim alanları, doğalgaz boru hatları, elektrik hatları ya da barajlar yollar gibi kritik alanlarda deprem sonrası oluşan heyelanların haritalanması, bu heyelanların uydu teknolojileriyle izlenmesi, saha çalışmalarıyla izlenmesi ve gelecekte heyelanların tekrardan reaktivite olabileceği veya bunların ürettiği moloz veya moloz akmaları gibi ikincil etkileriyle yağışlar sonrası gelişen alanlarda bunları belirlemek, bunları modellemek bunların tahmini üzerine bir proje yürütüyoruz" dedi.
"TOPLAM 3 BİN 670 ADET HEYELAN BELGELEDİK"
6 Şubat depremleri sonrası yürüttükleri çalışmalara değinen Görüm, "Biz depremden hemen sonra bölgede çalışmalar yürütmeye başladık. Açıkçası bütün arama kurtarma işlemleri bittikten sonra biz sahaya ulaştık. Mart ayının başlangıcından Haziranda da aynı şekilde haritalama işlemlerimizi ve uzaktan algılama teknolojilerini ve insansız hava araçlarını da kullanarak hem de birebir gözlemler yaparak, toplam 3 bin 670 adet heyelan belgeledik. Bunları diğer kurum ve kuruluşlarla açık bir şekilde paylaştık ve yayına dönüştürdük bu işlemleri belgeledikten sonra" şeklinde konuştu.
"HEYELANIN ÜZERİNDE 480 METREYE KADAR YER DEĞİŞTİRME SÖZ KONUSU"
Görüm, "Bizim tespit ettiğimiz saha çalışmalarında 100'e yakın vatandaşımız depremin tetiklediği heyelanlar nedeniyle hayatını kaybetti. Özellikle Doğanşehir'de farklı alanlarda, farklı yerlerde, dağlık bölgelerde, örneğin Kahramanmaraş Ekinözü'nde 8 kişinin yaşamını yitirdiği bir heyelan var. Belli bölgelerde de doğrudan yerleşimi etkilediği hatta Doğanşehir'de Karanlıkdere'de özellikle bir köyde 15-20 haneyi etkileyen, bir köyü tamamen ortadan kaldıran, bir okulu tamamen ortadan kaldıran bir heyelan var. Onlarda da mesela sevindirici bir şekilde can kaybı yok. Onlarda 40'ncı saniyesinde başlamış, bütün evleri yıkılmış heyelan nedeniyle. Heyelan üzerinde yaklaşık 480 metreye yakın yer değiştirme söz konusu. 40'ncı saniyesinden itibaren olduğu için depremin ilk anında evlerinden kaçmışlar. Bu bölgelerin birçoğu heyelanlar aktif olduğu için tehlike arz ettiği için yerleşime kapatıldı, artık bu alanlarda kimse oturmuyor. Büyük heyelanların çoğu Malatya Doğanşehir, Adıyaman, Çelikhan, Tut, Yarpuzlu ve diğer köyleri çok yoğun şekilde etkilenen alanlar var, Sinci'ye doğru olan kısımlar var. Büyük heyelanlarımızın birçoğu burada. Gaziantep'te örneğin bir heyelan set gölümüz var. Bunun dışında bölgede aslında bu deprem göründüğünün aksine neredeyse geçmişte katastrofik büyük dini olaylarda bile Nuh Tufanı gibi benzer olaylarda abartılabilecek bir boyutu da vardı. Çünkü bir günde 2 büyük deprem gerçekleşti. Bunlar birçok heyelanı tetikledikleri gibi, bu alanda daha sonra 14 Mart'ta başlayıp 15 Mart'ta devam eden aşırı yağışlarla ki, son 20 yılın en yüksek yağışı bu, o yağışlarla birlikte yaklaşık 20'nin üzerinde 23 kadar vatandaşımız hayatını kaybetti. Bunlar moloz akmaları dediğimiz, çoğu yerde sel taşkın gibi tabir edilen ama bu bölgede özellikle Adıyaman Tut'ta heyelanların ortaya çıkardığı, deprem sonrasında tetiklenmiş malzemelerin moloz akmasına dönüştüğü yerlerde. Örneğin Tut'ta 4 vatandaşımız hayatını kaybetti" dedi.
"DEPREMLER UZUN SÜRECEK BİR TEHLİKE ZİNCİRİNİ BAŞLATIYOR"
Görüm, "3 yıl sürecek bu projede geleceğe yönelik de hem halkımızı korumak, hem yerleşim alanlarını, hem de devletin büyük yatırımlarını korumak için geliştirdiğimiz birtakım makine öğrenmesiyle birlikte uyguladığımız tekniklerle burada uzun dönemler sürebilecek deformasyonu modellemeyi düşünüyoruz. Bilinen bir realite var. Deprem 2 dakikaya yakın sürdü. Bu depremlerin anlık etkilerinin dışında uzun süre bir tehlike zincirini de başlatıyor. Bu tip heyelanlar ve büyük çatlak sistemlerine bağlı deformasyonlar ve bunun dışında da bu deformasyonların yanı sıra, özellikle tarımsal alanda etkilenebilecek ortaya çıkan moloz akmalarıyla hem yer fıstığı hem de badem gibi ağaçların yetiştirildiği Adıyaman, Gaziantep ve kuzey alanlarında tarımın da nasıl etkilendiği bizim için önemli. Çadır alanlarının veya geçici yerleşim yerlerini tahsis edildiği noktalarda bizim projemizin ana kapsamı da bu. Bu projenin öyle bir çıktısı da var. Halkı bilinçlendirmek için özellikle QR kodlarıyla birlikte AFAD ile ortak bir şekilde çadırların nerelere konuşlandırılması gerektiği, onları bekleyen tehlikeler nelerdir? Erken uyarı sistemleri geliştirmeye çalıştığımız için bu tip afetlerin tabii ki bu etkileri her ne kadar geçici olsa bile, gelecekte ülkemiz bir deprem bölgesi olduğu için bunların çıktıları ve bizim için en büyük öğrenme vakalarından bir tanesi. Çünkü bu tip olaylardan biz öğrenip gelecekte potansiyel olan olaylara nasıl bunu uygulayabiliriz bunu aktarmaya çalışıyoruz" şeklinde konuştu.
"İSTANBUL'DA 7 BİNE YAKIN AKTİF HEYELAN SAHASI VAR"
İstanbul'da 7 bin adet aktif heyelan sahası olduğunu belirten Görüm, "İstanbul bildiğiniz gibi büyük bir depremi bekliyor. İstanbul'da bu deprem sonrasında bizim İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile İstanbul Teknik Üniversitesi'nin yürüttüğü birtakım çalışmaları var. İstanbul'da heyelan konusunda 17 binin üzerinde tabii hepsi aktif değil, 7 bine yakın aktif olan heyelan sahası var. Özellikle Büyükçekmece, Küçükçekmece; bunların güney kıyılarında bu tip heyelan alanları var" dedi.