Hüseyin Türkoğlu / Diriliş Postası
ORUÇ, zengin fakir tüm Müslümanlara farz olan bir ibadettir. Her kesimden Müslüman’ın namazda makam, mevki fark etmeksizin omuz omuza saf tutması gibi Ramazan’da da hep birlikte oruç tutmanın bahtiyarlığı doya doya yaşanır. Her iki ibadette de şartlar insanların ekonomik ya da mevki durumuna göre değişmez. Ancak oruç, belli saatlerde yemeden içmeden tutulduğu için toplumsal hayat bakımından biraz daha farklılıklar arz eder.
TOK AÇIN HÂLİNDEN ANLAR
Bedenî olarak 11 ayın yorgunluğu bir ay boyunca atılırken Ramazan, varlıklı kimselerin fakirleri hatırlamak konusunda empati yapmalarını da sağlar. “Tok açın hâlinden anlamaz” atasözünün tersine, oruç, varlıklıların fakirlerin durumunu dikkate almasını temin eder. “Paylaşma ayı”nın bereketi ile zekâtlar, sadakalar, fitreler ve iftar ikramlarıyla toplumsal bir dayanışma sağlanır. Yerel, ulusal ve uluslararası yardımlar için hazırlanan ‘Ramazan kolileri’ ihtiyaç sahiplerine ulaştırılarak paylaşmanın en güzel örnekleriyle kardeşlik ve dayanışma bilinci dalga dalga yayılır.
GELENEKLER DEVAM EDİYOR
Geçmişte uygulanan, alan elin veren eli görmediği “sadaka taşı”, “zimem/veresiye defteri” gibi uygulamalar da yine bu ayda ihtiyaç sahiplerinin sevinmelerini temin eder. Zenginlerin, içinde yazılı olan tüm borçları ödeyerek zimem defterlerini satın alması esasına dayanan güzel gelenek, günümüzde gerek bireysel olarak gerekse bazı sivil toplum kuruluşları tarafından devam ettirilmektedir. Bunun dışında sivil toplum kuruluşlarının yardım hesaplarına yapılan bağışlar da oruç ayında azami oranda artmaktadır.
HERKESE İYİLİK YAPILMALI
Yardımlaşmayı öğütleyen yüce dinimiz başta anne ve babalarımız olmak üzere herkese iyilik yapmamızı emrediyor. Nisa suresinin 36. ayetinde Allahutaala, “Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, eliniz altındakilere iyilik edin. Şüphesiz Allah, kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.” buyurmaktadır.
Hatimle teravih
Teravih namazı, Ramazan ayına mahsus yatsı namazını müteakip kılınan 20 rekâtlık sünnet namazıdır. Günümüzde genellikle iki ya da dört rekâtta bir selam verilerek ve kısa sureler okunarak kılınmaktadır. Ancak bir de Peygamber Efendi’mizin sünneti olarak hatimle kılınan şekli vardır.
EN AZ BİR CÜZ OKUNMALI
Ramazan boyunca bir ya da daha fazla hatimle teravih namazı kılmak, her gün bir teravihte en az bir cüz okumak suretiyle mümkündür.
Bu şekilde teravih namazı, Peygamber Efendi’mizden sonra halifeler ve diğer İslam büyükleri döneminde de uygulanagelmiştir. Günümüzde de genellikle müftülükler tarafından belirlenen bazı camilerde hatimle teravih namazı kılınmaktadır.
Bu camiler de yine müftülüklerce halka ilan edilmektedir. İmkânı ve şartları müsait olan Müslümanların teravihi hatimle kılmaları, bir sünnetin ihyası bakımından önemlidir.
Neler orucu bozmaz?
- Unutarak yiyip içmek.
- Ağza gelen kusuntunun geri gitmesi.
- Sürme çekmek, göze ilaç koymak.
- İstemeyerek ağız dolusu kusmak.
- İstemeyerek boğazına un, toz, duman ve sinek kaçması.
- Gıybet etmek (Ancak gıybet oruca zarar verir).
- Rüyada ihtilam olmak, uyanık iken sadece bakarak cünüp olmak.
- Unutarak eşiyle birlikte olmak.
- Çiçek esansı, misk gibi güzel kokuları koklamak.
- Başkalarının içtiği sigaranın dumanının sakınıldığı hâlde ağza veya buruna girmesi.
- Yutmadan yemeğin tadına bakmak.
- Ağzı yıkadıktan sonra kalan ıslaklığı tükürükle yutmak.
- Dişler arasında kalan nohuttan küçük olan şeyi yutmak.
- Hacamat yaptırmak (kan aldırmak).
- Kulağa su kaçması.
- Misvak kullanmak.
Mahya nedir?
Ramazan aylarında birden fazla minareli camilerin iki minaresi arasına asılan ışıklı yazıya mahya denir. Osmanlı Devleti’nden beri selatin camilerde süregelen bir Ramazan geleneğidir. Geçmişte kandille yapılan bu uygulama, günümüzde elektrikli hatta dijital aydınlatma imkânları ile yapılmaktadır. Mahyalarda “Hoş geldin Ya Şehr-i Ramazan”, “Oruç tut, sıhhat bul” gibi birkaç kelimelik kısa cümlelerle Ramazan ayı ile ilgili mesajlar verilir.