CHP Genel Başkanı Özel, dün akşam Ankara’da bir grup gazeteci ile bir araya geldi, değerlendirmeler yaptı, soruları yanıtladı.

Özel’in değerlendirmelerinden öne çıkanlar şöyle:

NORMALLEŞME
''Sosyal medya üzerinden olur olmaz eleştiriler, iddialar olduğu için algıyla olgu yer değiştirmiş durumda. Normalleşmenin isim babası benim. Aslında o sürece Sayın Erdoğan da bir isim takmaya çalışıyor ‘yumuşama’ diye. Ama toplumsal kabul normalleşmede karşılık buldu ve Erdoğan artık yumuşama demeyi bıraktı. Arada da bahsederse normalleşme diye bahsediyor. Şimdi esas mesele şu. İsim babası şöyle benim... Ben 31 Aralık günü bizden daha az oyu, milletvekili olan bütün liderleri aramıştım. Ama Erdoğan beni genel başkan seçilmemden sonra aramamıştı. Onun için de kendisini aramamıştım ve Abdullah Güler’i o aramıştım. Çünkü o aramıştı beni kutlamak için. AK Partililerin yeni yılını senin üzerinden kutlarım diye söylemiştim. ‘Genel başkanınızı arayamıyorum. Çünkü o da beni kutlamak için aramadı’ demiştim. Ama 31 Mart akşamı CHP 47 yıl sonra birinci parti olunca ben dedim ki artık bana düşer. Nisan ayının ikinci haftasından başındaki bayramda Erdoğan dahil bütün liderleri aradım. 23 Nisan’da yanılmıyorsam Anıtkabir’de karşılaştık. Telefon görüşmesinde de konuşmuştuk. ‘Ben sizi ziyarete geleceğim’ diye söylemiştim. Mayıs ayında ben onu ziyarete gittim. Haziran ayında da Erdoğan beni ziyarete geldi. Bu süreç için de bana sorulduğunda da ‘Ne yapıyorsunuz?’ diye ‘Ya bir şey yapmıyoruz. Normali bu. Normalleşiyoruz’ dedim. Ülkenin birinci partisiyle ikinci partisi ya da ana muhalefet partisiyle yürütmenin başındaki bir kişi el sıkışır. Arada bir ihtiyaç görürse görüşür.

Bunun dışında normalleşme meselesinde bazen işte şöyle söylüyorlar: ‘Efendim yumuşak muhalefet mi yapıyorsunuz?’ Eskiden yerel seçim geçerdi. Yerel seçimden sonra iki buçuk yıl kimse miting yapmazdı. Ben yerel seçimden sonra 9 tanesi tematik toplam 13 tane miting yapmışım. Yine yerel seçimden sonra örneğin tarımla ilgili, emeklilerle ilgili, asgari ücretle ilgili kampanyalar yapmışız. Şimdi de çok etkili bir iki aylık yine ekonomik bir kampanyayı başlatmak üzereyiz. Ben hangi sözü eksik söylemişim? Hangi adımı geri atmışım? Bu iktidarı yaptıklarının hangisinin karşısında geri çekilmişiz? Öyle bir şey yok.

Gelecek Partili Yamalı partisinden istifa etti Gelecek Partili Yamalı partisinden istifa etti

Normalleşme lafına sosyal medyada, orada, burada çeşitli anlamlar yüklüyorlar. Yalan dolan. İstismar ediyorlar. Eksik yaptığım bir tek şey var. Ben Erdoğan’a ya da Sayın Bahçeli’ye hakaret, iftira ya da sokak kavgasında söylenmeyecek sözleri söyleyip; bu milletin siyaset kurumuna güvenini sarsacak, siyasetin itibarınızı edilecek işler yapmaktan kaçıyorum. Bunu oldum olası doğru bulmam zaten. Eleştiri başka bir şeydir mesela. Bunu kullanılsın diye söylemiyorum. Örnek, meramımı anlatmak için... Mesela bugün Süleyman Soylu’ya siyasi bukalemun demek, hem içinde espri de olan hem de bu bir hakaret değil. Ama şerefsiz demek hakaret. Süleyman Soylu, önüne gelene şerefsiz, ahlaksız, namussuz... Ben mesela bu tip şeyleri yapmam. Ama Erdoğan’a en ağır eleştirileri söylerim ve burada hiçbir şeyi eksik yaptığımızı düşünmüyorum ben. O yüzden normalleşme bitti mi meselesine bitmedi, devam ediyor diyorum. Yarın yine karşılaştığımızda, bir şehit cenazesinde, düşünün bir ülkenin bir acıda ortaklaştığı en üst noktadır şehit cenazesi... Ben bütün liderlerin elini sıkıyorum. Erdoğan’ın elini sıkmaya devam edeceğim mesela. Gelecek bayramda yine Erdoğan’ı ararım, burada bir sorun yok. Ama normalleşmeyi şöyle pazarlamaya veya nitelendirmeye çalışıyorlar... Sanki bir koalisyon arayışı... Birlikte koalisyon kurmak, birlikte ittifak yapmak, birlikte Anayasa değiştirmek. Bunların hiçbirisi yok. Çünkü ben Erdoğan hükümetinin 22 yıllık yükünü sırtıma alma niyetinde değilim. Neden ittifak kurayım yani? Biz Türkiye İttifakı’nı kurduk. Neden onunla koalisyon kurayım? Mümkünse tek başımıza, olmazsa da başka muhalefet partileriyle koalisyon halinde biz Türkiye’yi yönetmeye talibiz. Koalisyon ortağı olduğun zaman artık eleştiremezsin de aynı doğruları savunacaksın. Böyle bir şey olmaz yani. Çok net.


 

Editör: Nusret Odabaş