AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik katıldığı canlı yayın programında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 

Çelik seçim gündemine ilişkin şu ifadeleri kullandı: 

Bizim Seçim İşleri Başkanlığımız belki de 4-5 yıl boyunca bunun hazırlığını ve tatbikatını yapar. Kimin nerede görev yapacağı kimin hangi sandıkta görev alacağı bellidir. Bugün siyasal katılımdan bahsediyorsak, demokrasinin derinleşmesinden bahsediyorsak; bugün baktığımızda bunun ana kolonları şehirler üzerinden kurulur. Şehirler artık ana aktör durumda. En ücra yere kadar şu anda aşağıdan yukarıya yönetimi belirleyecek, o şehrin yönetimde söz sahibi olacak yöneticilerin belirlenmesi için kampanya yapıyoruz. Bu demokrasinin gücünü, sadece ana damarlarında değil kılcal damarlarında sirayet ettiğini gösterir. Demokrasi dediğimiz şey yerel yönetimlerdir. Fazla afiş dağıtılması tartışmasını takip ediyorum. Seçim geçtikten sonra bir problem olarak ortada oluyor. Bir açıdan aslında demokrasinin gücünü gösteriyor. Yukarımızda savaş var. En kılcal damara kadar demokrasi mekanizmasına sahipsiniz. Onun yan ürünü olarak bu tip şeyler oluyor. Adaylar kendilerini afişlerle, bilboardlarla, kampanyalarla tanıtıyorlar. Bu iş sokaktan başlıyor. Demokrasi bilinci beldeyi, ilçeyi, şehri ve ülkeyi etkiliyor. Yerel seçimlerin en canlı bölümü muhtarlarımızın kampanyalarıdır. Oradaki yarış ve temalar belkide yerel seçimin en büyük neşesi ve canlı boyutunu oluşturur. Belki de dünya tarihinde muhtarlarla bu derece buluşan, bu kadar toplantı yapan tek siyasi lider Cumhurbaşkanımız. Külliye'de Cumhurbaşkanımızla muhtarların buluşmasını düşünün. Eğer siz yeni bir yaşam alanı oluştururken, şehrin merkezi ile bağlantısını doğru kurarak yaparsanız bu demokratik tutum olur. Ama gettolaştırıcı yaşam alanı oluşturursanız ana agoradan; yani meydandan, şehrin yaşayan merkezinden koparırsanız o zaman antidemokratik bir yapıyı ortaya çıkarır. Bütün bunların hepsi bir yerel yöneticiden beklenilen taleplerdir. Şimdiki Çevre Bakanımız Mehmet Bey, yerel yönetimlerden sorumlu iken, Kızılcahamam'da belediye başkanları ile toplantıda benden de bir sunum talep etmişlerdi. Ben de yerel yönetim demokrasi ilişkisini anlatırken bu örneği verdim.


'ADAYLARIMIZIN TOPLUMSAL TALEBE GÖRE KAMPANYA YAPTIKLARI KONUSUNDA MUTMAİNİZ'

Performans konusunda her zaman sahayı diri tutma şeklinde bir çalışma mekanizmamız var. Bizim zaten Cumhurbaşkanımız günde 2 il, dönüp de 2 toplantı üstüne yapıyor. Bu tempoya yetişmek için adaylarımız da çok gayretli. Anketlerden tutun da çeşitli illerden taleplere kadar. Artık sandığa geldik. Gördüğüm şudur; birçok çeşitli projeler konusunda ciddi talep olan illerin, karşılamaya dönük olarak adaylarımız çok iyi proje hazırladılar. Adaylarımızın toplumsal talebe göre kampanya yaptıkları konusunda mutmainiz.

'SİYASETİN ALFABESİNE AYKIRI'

Siyasetin bir fiziği var projeler. Bir de siyasetin tartışmaları var. Bu seçimde de polemikler, tartışmalar oldu. Projeler anlatıldı. Demokrasimizin gücünü gösteren, toplumsal olarak demokrasiye verdiğimiz bütün dünyaya aslında bir örnek. Her şeye rağmen müzakere, demokrasi hattı Türkiye'de iyi işliyor. Centilmence hareketler, partilerin birbirlerinin seçim bürolarını ziyaret etmesi. Bunlar bence olumlu. Bu seçimin en negatif akılda kalan şey nedir? Rakibin yaptığı hatadan doğru söyleyemiyorum. CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in gençler '40 yaş üstü siyaset yapsın diye darbe yaparlarsa ben o darbeye teslim olurum' sözleridir. Gençlerle bilim, sanat, teknoloji ve değişimi yanyana getireceksiniz. Bir bilim adamı dese ki, 'öyle buluş yapacağım ki, insanlar üzerinde askeri darbe gibi etki yaratacak'. Şimdi meramını ifade etmiş olur ama çirkin ifade etmiş olur. Derler ki, başka örnek mi kalmadı? Aklında Türkçe'den başka cümle mi kalmadı? Siyasetin alfabesine aykırı. Daha sonraki izah daha da kötü. Orada diyeceği şey 'kastım bu değildi, meramımı anlatamamışım' Bu kabul görür. Bundan dolayı üzgünüm. Bu seçimin bence en negatif örneği budur.

 'İSTANBUL'U TARİHİ VE SİYASİ OLARAK BİR AĞIRLIĞI VE MERKEZİLİĞİ VAR'

'Sadece İstanbul' çok güzel meramını anlatan bir söz değil mi? ya da İBB Başkanının hala Bodrum'u İstanbul'un ilçesi zannettiği dönemde 'Sadece İstanbul' demek anlamlı değil mi? Bizim için her yer önemli. İstanbul'u tarihi ve siyasi olarak bir ağırlığı ve merkeziliği var. Toplumsal talebe göre yapılır siyaset. Şu anda toplumsal açıdan talep edilen şey depremle ilgili sorunların ortadan kaldırılması. Trafik ve altyapı ile ilgili sorunların kaldırılması. Murat Bey, tüm bunları kucaklayan, rasyonel, sadece İstanbul'a hizmet edecek bir kampanya olduğunu değerlendiriyorum. İstanbul dünyanın göz bebeğidir. Bizim Cumhurbaşkanımızın da İBB Başkanlığı'ndan gelmesinden dolayı, siyasi hayatından da önemli bir yer olduğundan Murat Kurum Bey'in ortaya koyduğu performans İstanbullunun talebini karşılamak açısından son önemli bir performans.

'İNSAN HAYSİYETİ VARSA, İNSANLIK VİCDANI VARSA ADRESİ GAZZE'DİR'

Gazze esasında insani, vicdani meseledir. Barselona, Londra, New York'a kadar şehirler ayağa kalkmış. Ülkelerin yönetimleri bu siyonist soykırıma destek verirken halklar son derece soylu, asil bir biçimde şehir hayatıyla ilgili örgütlenmelerini Gazze'nin insani mesele olarak, küresel vicdanın parçası olarak kullandılar. Demokratik ülkelerde bunu o kadar asil bir şekilde yapıyorlar ki, insanın insan olmakla gurur duyduğu anlardan bir tanesi. Esas tartışılması gereken mesele, birisi Gazze'den bahsetmiyorsa onun tartışılması gerekir. İllerdeki insanların Gazze'yle ilgili duyarlılığı yok mu? Berselona'da o kadar eylem yapıldı, oradaki yerel idareciler bunun dışında mı? Vatandaş park meselesinden tut da Gazze'ye kadar bütün meseleleri siyasetin meselesi olarak görüyor. Gazze siyasi değil insani mesele. İnsan haysiyeti varsa, insanlık vicdanı varsa adresi Gazze'dir. Adayımız ne güzel duyarlılığını ifade etmiş. Yüreğindeki Gazze ile ilgili duyguyu ifade etmiş. Çıksın rakibi de söylesin. Gazze'yi konuşmak yadırganmalıdır. AK Parti'yi kurma çalışmalarını yapıyoruz. New York'ta 'Hamas'ı sordular. Sayın Cumhurbaşkanımız o zaman 'Hamas terör örgütü değildir' demiştir. Her seferinde Cumhurbaşkanımız aynı cevabı verir. 'Onlar vatanını savunuyor, işgal sona ererse onlar da bunu yapmak zorunda olmaz' demiştir. Devletin bütün imkan ve kabiliyetleriyle bu meseleye bakılıyor. Acil ateşkes ve meseleyi iki devletli çözüme nasıl ulaştırabiliriz diye hepimizin çabaları bu çerçevede. Biz daha açık konuşabiliriz de mesele sonuç almak. O yüzden konuşmuyoruz.

Bakan Kurum: Bundan sonra dökeceğimiz gözyaşları sevinçten olsun Bakan Kurum: Bundan sonra dökeceğimiz gözyaşları sevinçten olsun

'VİZYON ÇERÇEVESİNDE OY İSTEYECEK'

Bu kadar antisiyaset olabilir. Bu eleştirileri dinledim. CHP Genel Başkanını dinledim. Bütün siyasi geleneklerde hükümet üyeleri mensubu oldukları partilerin adaylarına destek verirler. Bu 5 yıla bakın. 5 yıl içerisinde seçim olmadığı zamanlarda genel başkan yardımcıları, bakanlar, MYK üyeleri belli zamanlarda vatandaşlarımızla buluşurlar. Siyaset bu demektir. Herkes vatandaşın ayağına gidecek, bu vizyon çerçevesinde oy isteyecek. Dönelim bakalım bakan arkadaşlarımızın katıldığı programlara. Vatandaşımızın ilgisini, orada anlatılanlara dönük olarak olumlu karşılık vermesi siyasetin doğasında olan bir şey. Bunların söylediği siyasetsizleştirecek bir şey. Bu çağda seçim güvenliğini sağlamak için Ulaştırma, İçişleri, Adalet Bakanının görev yapması gerekiyor. Bununla ilgili enteresan anekdotlar vardır. Adayı getirip başka ile bırakıp tren seferlerini iptal ettirilen olaylar olmuş geçmişte.

'HERŞEY GAYET ŞEFFAF BİR ŞEKİLDE GERÇEKLEŞİYOR'

Hangi partiden olursa olsun oy çuvallarının başında nöbet tutan vatandaşlarımıza şükran duyuyoruz. Türkiye'de seçim güvenliği diye bir problem yoktur. Herşey gayet şeffaf bir şekilde gerçekleşiyor. CHP İstanbul ve Ankara belediye başkanı geçen seçimlerde 2 saatte bir açıklama yaptılar. 'Aramızda kalsın sayın Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı' diyorlar. 'Kazandık' diyorlardı. Bunu söyleyen kişiler belediye başkanlığını bırakıp o gece CHP adına açıklama yapan, sandık kurulundan gelen dataları değerlendiren kişiler bunlar. Söyledikleriyle bir tutarlık olması lazım.

"DOĞRUDAN SEÇMENİ MEZHEPLERİNE GÖRE AYIRIYORLAR"

'Hükümetle uyumlu yerel yönetim vizyonu olsun' dediğimizde 'ayrımcılık yapıyorsunuz' deniyor. Biz yerel yönetimlere gereken desteği sağlamışız. Bir yerde CHP adayı, ilçe belediye başkanını yanında tutarak 'büyükşehirle ilçe uyumlu olsun' demiş. Bunlar siyasetin doğasıyla barışık olmadıkları için sürekli olarak siyaset yapma biçimlerini yadırganacak unsur gibi sunmaya çalışıyorlar. Burada asıl üzüntü veren şudur; keşke CHP gerçek sosyal demokrat parti olsaydı. Bu siyasetin toplam kalitesine katkı sağlardı. Tipik bir aşırı sağ parti gibi davranıyor. Bir genel başkan çıkıp da gençlerle darbeyi aynı anda kullanabilir mi? Doğrudan seçmeni mezheplerine göre ayırıyorlar. 'Şu kesimin siyasi coşkusu daha fazla' diyor. Böyle cümle kurulur mu? Kimliklerin özgür olması başka bir şey kimlikçilik yoluyla siyasetin zehirlenmesi ayrı bir şeydir.

'MAKSİMALİST TALEPLER SÖZ KONUSU OLDU'

Siyasi olarak bir ilkeler koyarsınız. Önemli olan tutarlı şekilde çıkabilmek toplumun önüne. Sonuç olarak konuşulmuş, anlaşılamamış, onlar da ittifakın dışında pozisyon almışlar. Şimdi fiilen karşı tarafa destek veren bir şema çiziyorlar. Yönetim ile tabanı ayrıştırıyorum. Yönetimin yürüttüğü siyaset biçimi fiilen CHP'ye destek. Maksimalist talepler sözkonusu oldu biz de siyaseten doğru bulmadık. İlkeler çerçevesinde ittifak en geniş şekilde temsil edilsin. Biz buna bakarız.

'BİRBİRLERİNE CUMHURİYET TARİHİNİN EN AĞIR LAFLARINI SÖYLÜYORLAR'

Ben Türkiye İttifakı dedikleri şeye 'mahçup ittifak' diyorum. Açıkça adını koyamıyorlar. Orada fiili ittifak sözkonusu. CHP-DEM ittifakı diyemedikleri için başka etiketlemeyle sunmak istiyor. 14-28 Mayıs seçimleri üzerinden daha 1 yıl geçmedi. Çıktınız milletin önüne belge yayınladınız. 'Biz mutlu olacağız' diye kağıda yazdığınızda mutlu olmuyorsunuz ki. 6'sı 7'si karar vermeden Cumhurbaşkanı karar alamayacaktı onların modelinde. Onay vermezlerse yüksek bürokrat da atanamayacak. Ben bunu görünce 'Bundan çıksa çıksa askeri vesayet çıkar' demiştim. CHP köklü bir parti. Bu kadar görül vermiş vatandaşımız var. Belli talepler var. Onların haberi olmadan, parti yönetimin haberi olmadan, sayın Kılıçdaroğlu gizli pazarlıklar yapmış. Şimdi bu yapının aktörleri çıkıp birbirlerine Cumhuriyet tarihinin en ağır laflarını söylüyorlar. Hepsinin vatandaştan özür dilemesi gerekir.

'RAKİPLE MUKAYESE EDİLMEYECEK KADAR BÜYÜK TECRÜBENİN İÇERİSİNDEN GELİYORUZ'

Kendi parti çıkarları açısından düşünsem ha Kılıçdaroğlu olmuş ha Özel olmuş, hiç farketmez. En ağır vesayetin olduğu günlerden beri demokrasi, siyaset meydanlarındayız. Sandık sandık mücadele etmiş gelmişiz. Namluyla tehdit edilmişiz, darbeyle tehdit edilmişiz. Cumhurbaşkanımız ve kadrolarımız bir adım geri atmamış. Rakiple mukayese edilmeyecek kadar büyük tecrübenin içerisinden geliyoruz. Bu kadar zayıf, siyaset dışı genel başkanlar CHP'yi öyle bir yere savuruyor ki, CHP yönetimini aşırı sağa sürüklüyor. Bu iyi bir şey üretmiyor. Sayın Kılıçdaroğlu'nun iyi kötü bir çerçevesi vardı. Şimdiki genel başkanın adeta siyasetle alakası olmadığı gibi bir problem var. Bir kişi Türk siyasi tarihi çalışsın, sayın Özgür Özel en çok gaf yapan birinci sıraya yerleşecektir. Üzücü olan CHP gibi köklü bir partinin savrulmanın içine sokulmuş olmasıdır.

'TEŞKİLAT YAPIMIZ TAKLİT EDİLİYOR'

Biz herhangi şekilde bunun rakibine katkısı mı olur, zararı mı olur diye düşünmüyoruz. Biz teziz, karşımızdakiler antitez. Biz kendimizi karşıya göre belirlemiyoruz. Karşının bize göre belirlendiği bir siyasi yapıyız. 14-28 Mayıs seçimlerini anlatan anketler yayınlanıyor. Bir iki istisna hariç 3-4 puanla Kılıçdaroğlu önde gösteriyorlardı. Dedim ki 'Sokakta biz bunu görmüyoruz' dedim. Benim iddiamın arkasında 20 yıllık bir ispat vardı. Buradaki mevzu bir siyasi yapı olarak, tez olarak mı var oluyorsunuz. Bazı partiler kuruldu, gece gündüz AK Parti'nin içinde ne olup bittiği. O zaman parti olarak kurulmuyorsun ki. Tez olan biziz. Siyaset tarzımız taklit ediliyor, Cumhurbaşkanımız taklit ediliyor. Teşkilat yapımız taklit ediliyor. Bizim teşkilatlarımız dünyanın çeşitli yerlerinden gelip incelenen teşkilatlardır. Siyasetin demokrasiyi beslemek için ihtiyaç duyduğu enerji budur. Bazı partilerde bir yazılım var. Onlar hala telefonun ilk icat olduğu zamanlarda kalmış gibi görüntüleri var. Biz yazılımımızı güncelleyen kapasiteye sahibiz.

'BİZİM LEHİMİZE TECELLİ ETTİĞİNİ GÖRECEĞİZ'

Güçlü bir başarı ortaya koyacağımızı düşünüyorum. Sandık geldi artık, vatandaş kararını verecek. 'Şu ili aldık' dersek vatandaşımızın iradesine müdahale olur. Geçen seçim gibi AK Parti ve Cumhur İttifakı'na aşırı iddialı olanların yanıldığını ve neticenin bizim lehimize tecelli ettiğini göreceğiz. Hamza kardeşimizin uzun zaman İzmir'le ilgili hazırlığı var. İzmir'li. İzmir'i iyi tanıyor. Yüksek profilli bir figür. Bu yerel seçim döneminin ayırt edici kampanyalarından birini yaptı İzmir'de. Adayların belirlenmesi 1 günlük, 1 aylık çalışma değil.Ekonomik programın kazanımlarını artık görmeye başladık. Cumhurbaşkanımızın ekonomi yönetimine güçlü bir desteği var. Toparlanma zaten emekliye, çiftçiye, esnafa çok güçlü bir şekilde yansıyacak. Ekonomi seçimin güçlü bir parçası.

'TÜRKİYE YÜZYILI'NIN ŞEHİRLERİ DİYORUZ'

Adana'da sahadayız. Vatandaşımızda buluşuyoruz. Vatandaşların hizmetlerin karşılanması konusuda güçlü bir talebi var. Büyükşehir adayımız Fatih Bey lansman yaptıkları gibi ilçe adaylarımız da lansman yaptılar. Bunların gördüğü ilgiden son derece memnunuz. Türkiye Yüzyılı'nın şehirleri diyoruz. Rakibiz ama hasım değiliz. Medeni ilişki her yerde sözkonusu olmalıdır. En yoğun, en sert polemiğin sınırını şurada tutmak lazım; birbirimizin düğününe ve cenazesine gidemeyecek hale gelmemek lazım. Biz boks, güreş yapmıyoruz. İncitici bir hale getirmemek lazımdır. Bunu medeni, nitelikli ve kaliteli bir şekilde yapmak lazım.

'SİYASETTE EN KÖTÜ ŞEY KAYIT DIŞI OLMAKTIR'

Turgut Bey de son derece başarılı belediye başkanı. Her gittiği yerde güçlü bir şekilde ilgi görüyor. Ailesiyle ve kardeşleriyle, şirketlerle ilgili olarak izah ediyor. Ama cümlenin bir kısmı alınarak başka bir yere götürülmeye çalışılıyor. Sonuçta 'mal varlığımı saklıyorum' demiyor. Dezavantaj olan zengin olmak değil şeffaf olmamaktır. 'Babamdan şunlar kaldı, ailemindi bu varlıklar' diye açıklamış. Bunu siyasetçinin dezavantajlığı veya dezavantajsızlığı olarak görmemek lazım. İstanbul'da görüyorsunuz. CHP il başkanının söylediğini CHP genel başkanı yalanlıyor. Siyasette en kötü şey kayıt dışı olmaktır. Güçlü bir şekilde kazanacağız inşallah. Cumhurbaşkanımız yeniden Cumhurbaşkanı seçildi. Genel seçim bitti. Türkiye'nin seçimine 14-28 Mayıs'ta karar verildi. Önümüzde yeni anayasa meselesi var. Türkiye Yüzyılı'nın dinamiklerine önderlik yapacak sivil, halk tarafından üretilmiş bir anayasa yapma borcumuz var. Dilerim ve umarım ki, seçimden sonra bu mesele bütün partiler tarafından sağduyuyla ele alınsın. Sisteme enerji yükleyen bir anayasa ihtiyacımız var. Bu kaygıları üretenleri eleştirmiyorum. Kim kaygı üretiyorsa saygı duyarım. Ama bu kaygıların bir karşılığı olmadığı yıllar içerisinde görüldü. Hayat tarzları, Türkiye'nin yönetim biçimi olarak görüldü. Bu kaygıları oluşturan etkilerin bir karşılığının olmadığı görüldü. Sonuçta vatandaş karar veriyor, Anayasa'ya göre Türkiye yönetiliyor. Türkiye bunu rahatlıkla, şeffaf bir şekilde yapabilen bir ülke. Buralarda bir tansiyon kalmamıştır. Daha önce Türkiye buralarda yüksek tansiyon yaşıyordu ve ikide bir yoğun bakıma alınıyordu. Bunlar geçti. 

Editör: Nusret Odabaş