Necmettin Erbakan Üniversitesi'nde akademisyen olarak görev yapan Muhammed Ali Çağlar, umre yapmak için gittiği Suudi Arabistan'da taciz iddiası ile tutuklanmıştı. Yaklaşık 1.5 yıldır cezaevinde olan Çağlar'ın, serbest bırakıldığı belirtildi.

OLAYIN ASLI NE?
Olay Aralık 2022'de Mekke'de gerçekleşti. Necmettin Erbakan Üniversitesi'nde İslam hukuku dalında akademisyen olarak görev yapan, diğer yandan da Ürdün Üniversitesi'nde doktora yapmaya devam eden Muhammet Ali Çağlar, anne ve babası ile birlikte umreye gitti.

Türk akademisyen, Kabe'yi tavaf ettiği esnada Hacerül Esved'e (cennetten gelen taş) dokunmak istedi. Bilindiği gibi Hacerül Esved'e dokunmak bir hayli zor ve taşın etrafında sık sık izdiham yaşanıyor.

Muhammed Ali Çağlar da Hacerül Esved'e ulaşmaya çalıştığı sırada çantasını yer düşürdü ve çantasını almak için yere eğildi. O anda bir izdiham yaşandı. Kalabalığın içindeki Çağlar, Suudi polisler tarafından taciz suçlaması ile gözaltına alındı.

İşgalci İsrail kurduğu ve genişlettiği askeri koridorlarla Gazze'yi bölme ve kalıcı işgal peşinde İşgalci İsrail kurduğu ve genişlettiği askeri koridorlarla Gazze'yi bölme ve kalıcı işgal peşinde

Suudi yargı makamları, Muhammet Ali Çağlar'a taciz suçlaması ise 2 yıl hapis cezası ve 50 Bin Riyal (yaklaşık 360 Bin Türk Lirası) para cezası verdi.

Muhammet Ali Çağlar'ın eşi Melek Ebru Çağlar ise, konuya ilişkin o dönem yaptığı açıklamada, eşine iftira atıldığını ve taciz iddialarının asılsız olduğunu ifade etmişti.

Melek açıklamasında, Muhammet hakkında bir polis haricinde hiç kimsenin şikayette bulunmadığını ve olayın gerçekleştiği yerde, taciz suçlamasını kanıtlayacak herhangi bir kamera kaydının olmadığının altını çizmişti.

AYLAR ÖNCE SES KAYDI YAYINLANMIŞTI
Çağlar'ın, geçtiğimiz aylarda ses kaydı yayınlanmıştı:

"Ben Muhammed Ali Çağlar. Annem ve babam ile geldiğimiz umre ziyaretinde aleyhimde herhangi bir delil veya şikayetçi olmamasına rağmen tutuklandım. Yaklaşık 7,5 aydır insani olmayan şartlarda tutukluyum. Burada herhangi bir yatak vermedikleri için pek uzanmıyorum. 64 yataklı bir koğuşta 126 mahkum kalıyoruz. İnanılmaz derece iğrenç bir ortamda, küçük küçük böceklere ve rutubete maruz kalıyoruz. Hamam böcekleri ve çeşitli böceklerle dolu bir koğuş.

Anlatmakla bitiremeyeceğim daha birçok olumsuz koşula maruz kalmış durumdayım. Bunun hasebiyle astım hastalığım çok ilerledi. Nefes almakta güçlük çekiyorum. Tüm sağlığım artık tahmin edilemeyecek derecede. Bel ağrılarım sebebiyle ayakta dümdüz duramaz hale geldim. Vücudumda çeşitli yaralar çıktı. En kötüsü de akıl sağlığımı kaybetmek üzereyim. Artık tahammül edemiyorum. Buradan tek çıkış yolu ölüm olmamalı.

Lütfen beni buradan kurtarın. Devletime güveniyorum. Beni kurtaracağına inanıyorum. Yalvarıyorum lütfen beni aileme, henüz 2,5 yaşında olan oğluma kavuşturun. Her geçen gün hissedilen buhranla yavaş yavaş ölüme gittiğim bu mecradan beni kurtarın. Yetkililerin bu zulme daha fazla göz yummayacağına inanıyorum. Ne olur kurtarın beni."
 

Editör: Nusret Odabaş