Nihat Nasır – Diriliş Postası

MS (Multiple Skleroz), bağışıklık sisteminin merkezi sinir sistemine zarar verdiği kronik bir hastalıktır. Bu rahatsızlık, sinirlerin koruyucu kılıfına saldırarak çeşitli nörolojik sorunlara yol açar. MS belirtileri duyusal değişiklikler, kas güçsüzlüğü ve görme problemleri gibi geniş bir yelpazede olabilir. Hastalığın nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, genetik yatkınlık ve çevresel tetikleyiciler üzerinde durulmaktadır.

MS (MULTİPLE SKLEROZ) NEDİR?

Multiple Skleroz (MS), bağışıklık sisteminin sinir sistemine (beyin ve omurilik) saldırarak hasar vermesiyle ortaya çıkan bir hastalıktır. Normalde sinir sistemi bağışıklık sisteminden uzakta, saklı bir ortamda çalışır. Ancak bazı nedenlerle bağışıklık sistemi sinir sistemine saldırarak hasar oluşturur. Bu hasarın yerleşimine göre şikâyetler ve bulgular değişkenlik gösterir. MS, bir bağışıklık sistemi hastalığı olduğu için, MS tanısı konan kişilerde diğer bağışıklık sistemi hastalıkları da sıkça görülür.

MS BELİRTİLERİ NELERDİR?

1. Duyusal Şikâyetler: MS’in en sık başlangıç belirtisi duyusal şikâyetlerdir. Bu şikâyetler genellikle el ve ayakta uyuşma, karıncalanma, iğnelenme ve his kaybı olarak ortaya çıkar. Bu belirtiler hastaların %50-70’inde görülür.

2. Güç Kaybı: Hastalığın ilerleyen dönemlerinde güç kayıpları başlar. Bu, uzuvlarda kuvvet kaybı, ağırlaşma, sertleşme, direnç gösterme veya ağrı şeklinde olabilir. Genellikle bacaklarda başlar.

3. Görme Kayıpları: Optik nörit, yani görme siniri iltihabı, hastaların %15-20’sinde başlangıç belirtisidir. Tek taraflı görme kaybı, bulanık görme, ışık hassasiyeti ve göz hareketleriyle ortaya çıkan göz ağrısı ile kendini gösterir.

MS ATAĞI NEDİR?

MS atakları, hastalığın belirtilerinin ayrı zamanlarda, tahmin edilemeyen şekilde ortaya çıkmasıdır. Klinik bulgulardan bir ya da birkaçının en az 24 saat süreyle ortaya çıkması ve bunların arasında en az 1 ay süreyle devam etmesidir. Saatler, günler, haftalar veya aylarca sürebilir. Genellikle ardından düzelme dönemi gelir. Ataklar ne zaman ve ne sıklıkla ortaya çıkacağı önceden tahmin edilemez.

MS ATAKLARINI TETİKLEYEN FAKTÖRLER:

1. Viral enfeksiyonlar

2. Fiziksel ve psikolojik stres

3. Cerrahi ya da anestezi

4. Beden ısısı artışı

5. Trafik kazaları

6. Gebelik: Gebelik esnasında atak sayısı azalırken, doğum sonrası dönemde artabilir.

MS TEDAVİ YÖNTEMLERİ:

1. Atak Tedavisi: Atakların tedavisinde ilaçlar kullanılır.

2. Koruyucu Tedavi: Atakların sıklığını, şiddetini veya atakların bıraktığı hasarları azaltmak için kullanılır.

3. Sorunlara Özgü Tedaviler: MS hastalığının doğrudan sonucu olan veya herhangi bir hastalık olmadan görülebilecek sorunlara yönelik tedavilerdir. Depresyon, yorgunluk, unutkanlık, uykusuzluk, kas sertleşmesi, idrar sorunları ve cinsel problemler gibi durumlara yönelik tedavileri içerir.

Elmalı'da ilk defa kapalı yöntemle kolon kanseri ameliyatı yapıldı Elmalı'da ilk defa kapalı yöntemle kolon kanseri ameliyatı yapıldı

4. Tamamlayıcı Tedaviler: Diyet, bitkisel tedaviler, yaşam düzeninde değişiklikler, egzersizler (yoga, gevşeme egzersizleri) gibi tedaviler bu gruba girer.

 MS VE GENETİK

MS’in genetik bir hastalık olup olmadığı hala tartışma konusudur. Tek yumurta ikizlerinde yüksek oranda görülmesi genetik etkinin açık bir kanıtıdır. Tek yumurta ikizlerinin %24’ünde MS ortaya çıkarken, farklı yumurtalardan doğan ikizlerin %2,4’ünde MS tespit edilmiştir. Bu durum, genetik etki ve çevresel nedenlerin etkileşimi ile hastalığın ortaya çıktığını gösterir.

 MS TANISI NASIL KONUR?

MS tanısı, nörolojik öykü, muayene bulguları ve tetkikler sonucunda konulur. Kesin tanı için değişik tanısal ölçütler geliştirilmiştir ve zaman içerisinde yeni bilgilerle güncellenmektedir. Tanıda klinik belirtilerin ve MRI görüntülemelerinin uyumlu olması gereklidir. MS tanısı konduktan sonra, diğer hastalıkların da araştırılması önemlidir.

MS, nedenleri tam olarak bilinmeyen karmaşık bir hastalıktır. Günümüzde kesin bir tedavi olmamakla birlikte, hastalığın yönetimi için birçok tedavi seçeneği mevcuttur. Atakların kontrol altına alınması, hastaların yaşam kalitesini önemli ölçüde artırabilir.

Editör: Nihat Nasır