Mısır'ın yakın siyasi tarihinde demokratik yollarla seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi yönetimine karşı düzenlenen ve uluslararası güçlerin de desteklediği, bölgedeki etkileri bugüne kadar uzanan askeri darbenin üzerinden sekiz yıl geçti.

Mısır, 2011 yılında eski Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek'in 30 yıllık yönetimini Arap Baharı isimli devrimler sürecinde, kitlesel halk ayaklanmaları ve ordunun müdahalesi neticesinde sona erdirdi. Mısır, bu sürecin ardından ordunun himayesinde parlamento seçimleri gerçekleştirdi ve geçiş dönemi için adım attı.

ORDUNUN BAŞINA SİSİ GEÇTİ

Mısır'da haziran ayındaki seçimlerin ikinci turunda eski rejimin temsilcisi Ahmed Şefik ve Muhammed Mursi arasındaki yarışı, Müslüman Kardeşler Teşkilatı'nın (İhvan) adayı Muhammed Mursi kazandı. Mursi'nin kazandığı belli olmasına rağmen Mısır Seçim İdaresi sonuçları 10 gün boyunca açıklamadı. Ayrıca, Mısır yargısı, Mursi'nin çalışacağı İhvan yanlılarının da çoğunlukta olduğu Şura Meclisi'ni lağvederek, yeni cumhurbaşkanını topal ördek durumuna düşürmeye çalıştı.

Mursi, 30 Haziran'da görevi almasının ardından kısa bir süre içinde Mısır Yüksek Askeri Konseyi içinde değişime giderek, 12 Ağustos 2012'de Genelkurmay Başkanı Hüseyin Tantavi'yi görevden alarak Konsey Başkanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı görevine Abdulfettah es-Sisi'yi getirdi.

KARAPROPAGANDA, KÖTÜ EKONOMİ…

Mısır'da Mursi'nin göreve başladığı dönemde, yeni Anayasa yazım sürecindeki uzlaşı arayışı muhalif kesimlerin masadan kalkmasıyla gölgelendi. Bu süreçte Mursi'nin, Anayasa referandumuna giden süreçte güvenliği sağlamak için Kasım 2012'de orduyu göreve çağırmak zorunda kalması, silahlı kuvvetlerin ülkedeki rolünü yeniden perçinledi.

Yeni Cumhurbaşkanı ilk bir yılında, basındaki karalama kampanyaları, aleyhinde yapılan protestolar ve bunlara polisin sert müdahalesi, elektrik, su gibi temel hizmetlerde aksama, devrim ve sonrasındaki geçiş sürecinin doğurduğu ağır ekonomik tablo gibi birçok olayla uğraşmak zorunda kaldı.

TEMERRÜD HAREKETİ KAOS’U TETİKLEDİ

Mısır'da muhaliflerin ve daha sonradan ortaya çıktığı şekilde ordunun da desteklediği Temerrüd (İsyan) isimli bir hareketin Mursi'ye karşı başlattığı imza kampanyası sonucunda, halk 30 Haziran'da sokağa çağrıldı. Basının bu çağrıya destek vermesi ve Mısırlıların gündelik hayatlarındaki memnuniyetsizliğinden dolayı, 30 Haziran'da Mısırlılar kitlesel biçimde sokağa indi.

SİS DARBESİ

Ordu, yaptığı yazılı açıklamayla yönetime 48 saat süre verdi ve 3 Temmuz tarihinde, dönemin Genelkurmay Başkanı Abdulfettah es-Sisi, silahlı kuvvetlerin yönetime el koyduğunu, Anayasa'nın askıya alındığını ve geçici bir yönetimin göreve getirildiğini duyurdu. Mursi, cumhurbaşkanlığı sarayından tutuklanarak götürüldü. Mursi'nin de üyesi olduğu İhvan ve diğer tüm muhalif gruplara karşı geniş bir tutuklama kampanyası başlatıldı.

Ordu birlikleri, ilerleyen günlerde darbe karşıtlarının düzenlediği birçok gösteri ve yürüyüşe, gerçek mermilerle müdahale etti. Olaylarda yüzlerce kişi öldü.

KANLI MÜDAHALE

Mısır'da darbe karşıtlarının toplandığı Rabia ve Nahda meydanları her gün on binlerce kişinin katılımıyla düzenlenen dev protesto alanlarına dönüştü. Mısır'da cuntanın iktidardan uzaklaştırdığı İhvan ve rejim arasında, uluslararası arabuluculuk çalışmalarının sonlanmasının ardından gergin bekleyiş başladı.

Mısır  güvenlik güçleri, 14 Ağustos 2013'te Rabia ve Nahda meydanlarını gerçek mermilerle müdahale ederek boşalttı. Güvenlik güçlerinin bu kanlı müdahalesi karşısında aralarında yabancı basın mensuplarının da olduğu binden fazla insan hayatını kaybetti, binlerce kişi yaralandı ve binlerce insan tutuklandı.

Darbeye destek veren Arap ülkeleri, Mısır ordusunun yanında yer aldıkları beyanatları verirken, Batı ülkeleri, olaylardan kaygı ve endişe duydukları yönünde açıklamalar yaptı ancak Kahire yönetimine bir yaptırım uygulamaktan kaçındı.

Editör: Haber Merkezi