Diriliş Postası Ankara Temsilcisi Seda Şimşek/Ankara
Yassıada’da kurulan düzmece mahkemede Başvekil Adnan Menderes’i, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’yu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ı darağacına gönderenler, o darağacında demokrasiyi astılar, hukuku katlettiler. Menderes’in darağacındaki fotoğrafı ile Türkiye’de siyaset yapmaya kalkışacak her siyasetçi adeta esir alındı. Burhan Apaydın, 33 yaşında Menderes’in Yassıada savunmalarını yapmayı üstlenmiş. Talat Asal ile birlikte Menderes’in avukatlığını yaptı. Menderes’in avukatı oldukları için Burhan Apaydın ve Talat Asal tutuklandığında ise Burhan Apaydın’ın kardeşi Orhan Apaydın ile Ertuğrul Akça Menderes’i savunmuştur. Menderes’in başka avukatı yoktur. Menderes’in avukatı Burhan Apaydın ile vefatından önce 2011 Mayıs ayında, 27 Mayıs’ı ve idam edilen Başvekil Adnan Menderes’i konuşmuştuk. Anlattıklarından bir bölümü şöyle:
BARO “DÜŞÜK”LERİN SAVUNULMASINI YASAKLADI
27 Mayıs olduğu gün siz neredeydiniz?
İstanbul’da Nişantaşı’ndaki evimizdeydim. Sabahleyin kardeşim Avukat Orhan Apaydın bana telefon ederek “Darbe-i hükümet, felaket” dedi. Böylece öğrendim. Avukat Cahit Tungar başkanlığındaki İstanbul Barosu Yönetim Kurulu, “İstanbul Barosu’ndan hiçbir avukat düşüklerin savunmasını almayacak” diye karar aldılar. Bu kararı İstanbul Askeri Valisi’ne götürüp bildirmişlerdir.
Nasıl Menderes’in avukatı oldunuz?
Menderes’in eşi Berin Hanım beni arayarak, “Adnan’ın avukatlığını üstlenir misiniz” dedi, “Ben de şeref duyarım” diye cevap verdim. İhsan Doruk ile Şükran Doruk’un evinde yemekteydik, Celal Bayar’ın eşi Reşide Hanım aradı ve Bayar’ın avukatlığını almamı istedi. “Biraz evvel Adnan Menderes’in avukatlığını üstlendim. Bilahare düşünürüz” dedim.
Merhum Başbakan Adnan Menderes’in savunmalarını yapan avukatı Burhan Apaydın (solda), 2011 yılında Diriliş Postası Gazetesi Ankara Temsilcisi Seda Şimşek’e konuşmuştu.
VATAN CADDESİ’Nİ UÇAKTAN GÖRÜNCE GÖZÜNDEN 2 DAMLA YAŞ AKTI
Menderes darbeden sonra Yassıada’ya nasıl getirildi?
Adnan Menderes Kütahya’dan sonra Ankara’ya nakledilmiş ve askeri bir uçakla İstanbul’a gönderilmiştir. Askeri uçakta Adnan Menderes’in yanında darbe hareketine iştirak etmeyen ancak Milli Birlik Komitesi üyesi olan Kurmay Albay Şefik Soyuyüce görevlendirilmiştir. Şefik Soyuyüce bana uçakta olanları şöyle anlattı: “İstanbul’a yaklaşırken Adnan Bey ‘Bir sigaranız var mı’ diye sordu. Ben ‘Hangisini içiyorsunuz’ deyince ‘Yenice sigarası’ dedi. Ben de Yenice sigarası içiyordum, cebimden paketi çıkardım, bir sigara içti, ancak uçakta sigara içmek yasak olduğundan ikincisini içemedi, bunun üzerine ‘size paketi vereyim’ diyerek paketi verdim. O sırada, Vatan Caddesi üzerinden geçiyorduk, pencereden aşağıya baktı, açmış olduğu yolu görünce gözlerinden iki damla yaş aktı. Ben kendisine Adnan Bey, ‘Siz bu ülkeye ve bu millete o kadar büyük hizmetler ettiniz ki bu millet sizi asla unutmayacaktır. Kimse sizin isminizi milletin kalbinden silemez’ dedim. Bundan sonra Adnan Menderes, ‘Bizi şimdi ne yapacaksınız’ diye sordu, ben de ‘Sizin suçunuz yok ki, sizi olsa olsa yurtdışına sürerler’ diye cevap verdim.”
27 MAYIS EŞKIYA HAREKETİDİR
27 Mayıs sizce nedir?
27 Mayıs bir eşkıya hareketidir. Ordumuzun hareketi değildir. 38 subay TSK’yı temsil ediyormuş gibi hareket etmişler ve böylece yalana dayalı olarak eşkıya hareketi yapmışlardır. 27 Mayıs’a “ihtilal” diyorlar, “ihtilal” değildir.
ORDUYA DARBE İNDİRDİLER
Kimin hareketidir?
Milli Birlik Komitesi kararıyla 135 general, üst düzeyde eğitim görmüş 5000’i aşkın subay ve astsubay emekliye sevkedilmiştir. Böylece orduya büyük bir darbe indirmişlerdir. 27 Mayıs darbecilerinin iktidarı gaspetmekten başka hiçbir hedefleri olmamıştır. Resmi Gazete’de yayınlanan programlarında “Kümes hayvanlarını ıslah edeceğiz” diye yazıyor. Bu madde 27 Mayıs darbecilerinin kimler olduğunu ve kişiliklerini ortaya koymaya yeterlidir.
YASSIADA KARARLARI KEENLEM YEKÛNDUR
Neden ihtilâl değildir?
Örneğin Atatürk’ün Anadolu ihtilâl, Fransa’nın 1876’da kraliyeti yıkan hareketi, Rusya’da Çarlık’ı yıkan Sovyet hareketi bir ihtilaldir. 27 Mayısçılar sadece iktidarı gasp eden kişilerdir. Kendilerini TBMM’nin yerine koymuşlardır. 38 subay TBMM’yi asla temsil edemez. Bu nedenle çıkarttıkları bütün kanunlar keellem yekûndur, yok addedilmesi gerekir.
Nasıl?
Milli Birlik Komitesi Türk Milleti’ni temsil eden ve yasama yetkisine sahip bir kuruluş değildir. Bir cuntadan ibarettir. Bu bakımdan Yassıada kararlarının tümden yok edilmesi gerekir. Hem suçluyorlar hem de suçladıkları insanları başta Adnan Menderes olmak üzere kendi seçtikleri toplama hakimlere muhakeme ettiriyorlar. 1924 Anayasası’nda, cumhurbaşkanı, başbakan ve milletvekillerinin yargılanacağı yer Adalet Divanı olarak gösterilmiştir. Milli Birlikçilerin “Yüksek Adalet Divanı” dedikleri mahkeme 1924 Anayasası karşısında keellem yekûn addedilmesi gereken bir heyettir.
İDAM KARARLARINI YOK SAYILMASI NAMUS BORCU
Yassıada kararlarını keenlem yekûn ilan edecek merci neresi?
Yassıada kararlarının TBMM tarafından yok addedilmesine karar verilmesi gerekir. Adnan Menderes’in anayasa ihlal suçundan idamına dair verilen kararın kökünden yok edilmesi gerekir. Celal Bayar, Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan hakkındaki kararlar tamamen iptal edilmelidir. Bu Türkiye’nin namus borcudur. Meclis’in tarih karşısında geçmişe karşı demokrasi ve hukuk borcudur, kendi geleceğinin de garantisidir. Öte yandan 27 Mayıs gaspçıları TBMM’yi lağvetmiş olmakla büyük bir suç işlemişlerdir. Bunu yapanların da TCK’ya göre muhakeme edilmeleri ve cezalandırılmaları gerekir. 27 Mayıs’ta Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın ihlal etmişler ve milletin reyi ile oluşmuş olan TBMM’yi lağvetme suçunu işlemişlerdir. Ölenlerin gıyabında, hâlâ yaşayanların yüzlerine karşı dava açılmalıdır. Bu yapılmadıkça eşkıyaların hareketleri cezasız kalmış olur.
BEDİİ FAİK’İ MENDERES SERBEST BIRAKTIRDI
Adnan Menderes’in basına yönelik baskılarda bulunduğu ve bunun da darbe sürecini tetiklediği iddia edilir.
Ben Adnan Menderes ile başbakanlığı zamanında tanıştım. Gazeteciler Cemiyeti adına Türk Ceza Kanunu’nun 141, 142 ve 143. maddelerde basın aleyhine yapılmak istenen değişikliklerle ilgili Adnan Menderes ve Celal Bayar ile görüşmek için Ankara’ya gitmiştik. Adnan Menderes ile Ulus’taki Başbakanlık’ta buluştuk. Yapılmak istenilen değişikliklerin basın hürriyetini aşırı ölçüde sınırladığını söyleyerek, gereğini yapacağını bildirdi. Adnan Menderes hiçbir zaman basının karşısında olmamıştır, mesela bugün İstanbul’da Gazeteciler Cemiyeti’nin faaliyette bulunduğu binayı Adnan Menderes sağlamıştır.
Bazı gazetelere ve gazetecilere baskı uygulanmadı mı?
Adnan Menderes’in basına karşı bir hareketi yoktur. Mükerrem Sarol ile Dünya Gazetesi sahiplerinden Bedii Faik arasında cereyan eden dava sonucunda Bedii Faik tutuklanarak Sultanahmet’teki cezaevine konulmuştu. Adnan Menderes benim konuşmalarımı dinledikten sonra Mükerrem Sarol’a “Bedii Faik aleyhine açtığın davayı derhal geri alacaksın, Bedii Faik hastadır ve cezaevinde kalamaz” dedi. Mükerrem Sarol davayı geri aldı. Bedii Faik hakkındaki tutuklama kaldırıldı ve Bedii Faik de serbest kaldı. İşte bu olay Adnan Menderes’in gazeteciye ve basına verdiği önemi gösterir.
DARBECİLER VATANDAŞI “3 AY SONRA SEÇİM YAPACAĞIZ” DİYE KANDIRDI
Bir gün önce 100 binlerin arkasında olduğu Menderes var, 27 Mayıs olduktan sonra neden halk 27 Mayıs’a tepki göstermedi?
27 Mayıs darbesini yapanlar TSK’nın ismini kullanarak sahtekârlık yapmışlardır. Ordusuna karşı çok büyük sevgi ve saygısı olan Türk milleti böylece aldatılmış ve eli kolu bağlı hale getirilmiştir. Öte yandan Türk Milleti ayrıca kandırılmıştır. DP ve CHP arasındaki çekişmelerden faydalanarak ortaya çıkmış olan darbeciler, “3 ay sonra seçim yapacağız, iktidarı kazanan partiye vereceğiz” diyerek Türk milletini yanıltmışlardır. Bu vaatlere aldanan Türk halkı herhangi bir karşı koyma hareketine girişememiştir.
BAŞBAKANLIK KASASINDAN SARI ZARF İÇİNDEKİ DÖVİZLERİ ALDILAR
27 Mayıs ihtilalinin ardından Başbakanlık kasasından alınan bir sarı zarf meselesi var, ne vardı o sarı zarfta?
27 Mayıs bir talan hareketidir, bir yağmadır. Başbakanlık’ta Başbakanlık kasası açıldığı vakit, kasa içinde olan sarı bir zarf içinde bulunan dövizler ortadan kaldırılmıştır. Rahmetli Alparslan Türkeş’in gözü önünde Milli Birlikçiler’den birisi bu zarfı almıştır. Yassıada duruşmaları sırasında Alparslan Türkeş bana Gazeteci Gökhan Evliyaoğlu ile birkaç defa haber göndererek, “Burhan Bey dövizler içeren sarı zarfın üzerinde dursun ve kim aldıysa ortaya çıkmasını istesin” diye haber gönderdi. Ben de mahkemede sarı zarf üzerinde birkaç defa durduğum halde mahkeme Başkanı Salim Başol sarı zarfın araştırılıp ortaya çıkması doğrultusunda hiçbir harekette bulunmadı.
MENDERES’İ YALNIZLIĞA TERK EDEREK MANEVİ İŞKENCE YAPTILAR
Yassıada’da Menderes’e işkence uygulandı mı?
Adnan Menderes’e olan işkence maddi değildir, ziyaretlerimizde Adnan Menderes böyle bir işkencenin yapıldığından bahsetmedi, ben ve Orhan Apaydın da Adnan Menderes’e işkence yapıldığı kanaatinde değildik. Eğer işkence yapılsaydı bunu bize söylerdi. Kaldı ki Adnan Menderes, kendisine işkence yapılmasını asla müsaade etmeyecek yapıda bir insandır. Ancak, Adnan Menderes yalnızlığa terkedilmek suretiyle manevi işkenceye tabi tutulmuştur. Yıllarca herkesin “beyefendi” diye hitap ettiği Adnan Menderes’e Ada Kumandanı Tarık Güryay “Adnan” diye hitap edince Menderes bundan rahatsızlık duymuştur, manevi işkence budur.
İNTİHAR ETMEDİ, ZEHİRLEDİLER
Menderes’in idam edilmeden önce cezaevinde intihara kalkıştığı iddia edilir, neden intihara teşebbüs etti?
Adnan Menderes ilaçlarını saklayarak, kibrit kutusuna koyarak intihara teşebbüs etmiş değildir. Adnan Menderes’e son savunmasını yaptırmamak için zehirleyici iğne yapılmış, bunun sonucunda Adnan Menderes yatağından “küt” diye yere düşmüştür. Nöbetçiler koşmuşlar ve Ada Kumandanı Yarbay Tarık Güryay, Adnan Menderes’i tam teşekküllü bir hastaneye kaldıracak yerde İstanbul’dan 3 profesör getirmiştir. Bu profesörler Adnan Menderes’in midesinin tam teşekküllü bir hastanede yıkanmasını sağlayacak yerde, o gün çekilen fotoğraflardan da anlaşılacağı üzere Adnan Menderes’in ağzını açtırarak sözüm ona muayene etmişlerdir. Bu bir muayene değil, tıbbi bir hokkabazlıktır.
SON SAVUNMA HAKKINI KULLANMADAN İDAM ETTİLER
Bu neden yapıldı?
Aynı doktorlar bir yandan “Adnan Menderes intihara teşebbüs etti” diyerek, rapor gönderip savunmasını yapmasını önlerlerken, öte yandan “Adnan Menderes’in idamında tıbbi bir engeli yoktur” diye rapor vermişlerdir. Böylece Adnan Menderes son savunmasını yapamamıştır.
Siz avukatı olarak son savunmasını yapamadınız mı?
Ben o sırada İstanbul’da Yıldız Caddesi’ndeki Balmumcu Askeri Cezaevi’nde Yassıada’daki konuşmalarımda Türk Milleti’ni ayaklandırmaya teşvik ekmek gibi bir suç isnadı ile tutuklu olarak yatıyordum. Adnan Menderes’e bu yüzden ulaşamadım ve Adnan Menderes’in son savunmasını yapamadım. Adnan Menderes bütün dünyada kabul edilmiş son savunma yapma hakkını kullanamadan idam edilmiştir. Adnan Menderes’in konuşmasından korktukları için onu zehirlemek yoluna gittiler. Beni de askeri cezaevinin merdiven altındaki “zindan” denilen yere attılar. Bir süre koca koca sıçanlarla boğuştum, Adnan Menderes’in idamından sonra beni çıkardılar, normal koğuşa gönderdiler.
AĞLAMAMA DAHİ MÜSAADE ETMEDİLER
Siz idamı sırasında avukatı olarak bulunmadınız mı?
Hayır, ben tutukluydum. Cezaevinde Adnan Menderes’in idamını öğrenince ağlamaya başladım, fakat subaylar böylece cezaevinde bulunan tutukluları da ayağa kaldıracağım ithamıyla benim ağlamama dahi müsaade etmediler.
Ben de cezaevinde bulunan tuvalete girerek gizlice orada ağladım. Sonra yüzümü yıkayarak dışarı çıktım.
MENDERES HİÇ BİR ZAMAN İDAMDAN KORKMAMIŞTIR
Menderes idam edileceğini biliyor muydu? Vasiyet bıraktı mı?
Ben cezaevinde olduğum için son durumları Adnan Menderes ile görüşmem mümkün olmadı. Görüşebilseydik diyecekleri olurdu. Adnan Menderes hiçbir zaman idam edileceği korkusu içine girmemiştir, hiçbir zaman ümitsizliğe kapılmamıştır. Hatta ilk görüşmemizde bana örtülü ödenek ve anayasayı ihlal davasından bahsederek, “Ben idamlardan korkmuyorum, yalnız tarihte örtülü ödeneği zimmetine geçirmiş bir başvekil denilmesinden korkuyorum. Beni bundan kurtarın yeter” demişti.
DEVLETTEN 400 BİN TL ALACAKLI
Adnan Menderes hakkında açılan cımbız davasının aslı nedir? Cımbız kime alınmış?
Adnan Menderes büyük hizmetlerine karşılık çeşitli iftiralara da maruz kalmış olan bir insandır. Sözde sevgilisine aldığı bir cımbızın parasını örtülü ödenekten verdirdiği gerçek dışıdır. Bu konuyu annemiz Nuriye Apaydın Berin Menderes’e Feneryolu’ndaki yerimize geldiği bir gün sormuş ve Berin Menderes anlatmıştır. Adnan Bey Fransız misafirlerini eve yemeğe davet etmiş, aşçıbaşı buzdolabında epeyce tavuk olduğunu, ancak onların üzerinde tüylerinden kalan küçük siyahlıklar bulunduğunu ve cımbıza ihtiyacı olduğunu söyleyince Berin Hanım özel kalemden bir cımbız istemiş. Onlar da 10 liraya cımbız alıp, eve yollamışlar. Yazılara ve söylentilere konu olan cımbız hikâyesi budur.
Alınan cımbız neden kaydedilmiş?
Adnan Menderes, bana “Örtülü ödenekten 1 kuruş, benim, eşimin, çocuklarımın kursağına girmemiştir. Benden önce başbakanlar örtülü ödenekten şu veya bu şekilde bir sarfiyat yaptıkları vakit bunu kaydetmemişlerdir. Ben ise örtülü ödeneğin nerelere sarf edildiğini kaydetmek için başbakanlık müsteşarına emir verdim” demişti. Adnan Menderes’in Aydın’dan çiftliğinden gelen hesapları da Müsteşarı Ahmet Salih Korur tutuyordu. 27 Mayıs’tan sonra Adnan Menderes’in çiftliğinden gelen gelirlerden yapılan sarfiyat örtülü ödenekten yapılmış gibi gösterilmiştir. Ben cezaevindeyken örtülü ödenek savunmasını kardeşim Orhan Apaydın yaptı. Mahkemeye yazılı olarak da verdi. Orhan Apaydın bu savunmasında Adnan Menderes’in devletten 400 bin TL alacaklı olduğunu dayanaklarını göstererek açıklamıştı.
PANTOLONU ÜTÜSÜZ GÖRÜNMESİN DİYE YATAĞIN ALTINA KOYARDI
Adnan Menderes ile avukatı olarak görüşebiliyor muydunuz?
Beni de Menderes’in avukatlığını yaptığım için sık sık tutukluyorlardı. Önce 6 ay, sonra 10 yıl ağır hapis cezasına mahkûm edildim. Halkı ayaklanmaya teşvik suçundan ilk tutuklandığımda, Mahkeme Başkanı bana “Burhan Bey sizi tahliye ediyoruz ama, Yassıada’ya mahkemeye çıkmayın. Eğer mahkemeye çıkarsanız tekrar buraya geleceksiniz. O zaman biz de seni kurtaramayız” dedi. Ben ise anayasayı ihlal davası başladığından doğrudan doğruya o duruşmalara çıktım. O davadan önce kardeşimle birlikte Adnan Menderes’i odasında ziyaret ettik, Menderes pijamalıydı, çok kibar bir insan olduğundan, “Kusura bakmayın, pantolonum ütüsüzdü, burada ütületecek bir yer yok, ancak yatağımın altına koydum” dedi.
CEMAL GÜRSEL’DEN GELEN “CELAL BAYAR’I BERTARAF ET” MEKTUBU
Yassıada duruşmaları sürerken ikinci kez neden tutuklandınız?
İkinci kez tutuklanmam, Kara Kuvvetleri Kumandanıyken Cemal Gürsel’in Adnan Menderes’e gönderdiği “Seni millet seviyor Celal Bayar’ı bertaraf et, cumhurbaşkanlığına sen geç” içeriğini taşıyan mektubun duruşmada okunmasını istememden kaynaklandı. Adnan Menderes, benden bu talebimi geri almamı istedi, “Tarihin karşısındayız geri almıyorum” dedim. Aynı konuda konuşmaya devam edince, ada kumandanı ile mahkeme başkanı yüz göz işaretiyle anlaştıktan sonra mikrofonun elektriğini kestiler. Sonradan öğrendiğime göre Adnan Menderes’e “Burhan Apaydın Cemal Gürsel’in mektubu üzerinde durup okumasını isterse seni de Burhan Apaydın’ı da berhava ederiz” demişler.
Siz devam ettiniz mi mektupla ilgili konuşmaya?
Benim mikrofonsuz konuşmaya devam edeceğimi anlayan Ada Kumandanı Yarbay Tarık Güryay askerlere işaret etti, bir asker grup beni savunma kürsüsünden alıp, dışarı çıkardı ve o günün akşamında da ikinci defa Balmumcu’ya götürüldüm. Yeni cezaevi müdürü albay bana bir tekme vurarak “Sen bir vatan hainini savunuyorsun sen de vatan hainisin. Vatan hainleri komünisttir” diyerek beni odasının dışına attı. Ertesi gün Cemal Gürsel’in mektubuyla ilgili sorguya çekildim ve yine halkı ayaklandırmaya teşvik suçundan dolayı önceki tutuklamama ilaveten yeniden tutuklandım. Sonuçta 10 yıl ağır hapis cezasına mahkûm edildim, avukatlıktan da menedildim. Bir daha da Adnan Menderes ile görüşmedim, görüşemedim.
NAMLUNUN GÖLGESİNDEKİ SAVUNMA
Mahkemede Menderes için Ziya Paşa’nın “ yere düşmekle cevher sakıt olmaz kadri kıymetten” mısrasını okumuşsunuz.
“Yere düşmekle cevher sakıt olmaz kadri kıymetten” sözü Savcı Altay Ömer Egesel’in Menderes’e çok ağır bir şekilde hücum edişinden dolayıdır. Ben bunu her türlü tehlikeyi göze alarak namluların gölgesinde söyledim. Ben bunu söyleyince salonda birden “yuh” sesleriyle karışık “ooo” sesleri yükseldi.