Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Başbakanlık, MİT Müsteşarlığı, MGK Genel Sekreterliği, Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı, Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, Başbakanlık Tanıtma Fonu Genel Sekreterliği, Diyanet İşleri Başkanlığı ve RTÜK’ün bütçelerine ilişkin görüşmelerde milletvekillerinin sorularını yanıtladı.
Barışı Destekleme Fonu ile ilgili artışın temel nedeninin, Somali Türk Görev Kuvvetleri ile Katar’daki askeri üssün faaliyetlerine başlaması olduğunu belirten Kurtulmuş, MİT ile ilgili “iç istihbarat” ve “dış istihbarat” şeklinde bir çalışmanın sürdürüldüğünü kaydetti.
Kurtulmuş, 6 azınlık gazetesine yardım yapılması konusunda, “Aralık 2016’da yapılacak Basın İlan Kurumu Genel Kurulu toplantısında karar alınarak 6 azınlık gazetesine destek olunacaktır.” dedi.
HDP İstanbul Milletvekili Garo Paylan’ın eleştirisiyle ilgili Kurtulmuş, “Dün vicdanım neyse bugün vicdanım da öyle yarınki vicdanım da öyle olacaktır. Hiçbir şekilde ne fikirlerimizde ne ahlaki duruşumuzda ne siyaset anlayışımızda zerre miktar fark olmadığı gibi vicdanımızda da fark olmadı, olmayacaktır.” değerlendirmesinde bulundu.
Kurtulmuş, Hasan Cemal ve Doğan Akın’ın basın kartlarının iptal edilmediğini, kart yenilemesine başvurmadıkları için eski kartlarının otomatik olarak sistemden silindiğini aktardı.
Darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz’da alınan istihbaratın değerlendirilmesi vaktinde olmasa saat 03.00’te yapılacak bir darbeyle devletin bütün kurum ve kuruluşlarının, herkesin bir şekilde darbeye yakalanmış olacağını anlatan Kurtulmuş, “Özellikle son iki yıldır emniyet ve adalet teşkilatında bu örgüte karşı yapılan temizlik operasyonları olmasaydı, biz bu darbeye yakalanırdık.” ifadesini kullandı.
Diyanet İşleri Başkanlığının faiz geliri olduğu iddiasına da değinen Kurtulmuş, hizmet ve faaliyetlerinde yasa gereği hiçbir şekilde faiz geliri elde etmeyen bir kamu kuruluşu olduğunu belirtti.
Kurtulmuş, bu yıl 643 personelin Milli Eğitim Bakanlığına “Din Bilgisi ve Ahlak Kültürü öğretmeni” olarak transfer olduğunu, ayrıca 89 personelin Diyanet’ten üniversitelere geçtiğini dile getirdi.
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, 2016 yılında Alevi dedelerinin Hıdırellez, muharrem ayı ve nevruz etkinlikleri için yurt dışında görevlendirildiğini, bunların Cem Vakfı, Baba Mansur Derneği, Almanya Alevi İslam Birliği, Almanya Türk Caferiler Birliği gibi vakıflardan temsil edilen, onların tavsiyeleriyle ilgili yönlendiren kişiler olduğu bilgisini verdi.
Haiti depremiyle ilgili toplanan yardım paralarının bu ülke için kullanıldığını söyleyen Kurtulmuş, bu yardımların da Türkiye Diyanet Vakfı üzerinden ulaştırıldığını bildirdi.
FETÖ ile mücadele
Kurtulmuş, ByLock ve Eagle iletişim programlarıyla ilgili elde edilen FETÖ’ye ait bilgilerin tamamının, MİT tarafından yurt içi ve yurt dışındaki ilgili kurumlara gönderildiğini ifade etti.
“MİT’ten şu ana kadar bu örgütle irtibatlı olduğu tespit edilen 118 kişi ihraç edilmiştir.” diyen Kurtulmuş, ByLock ve Eagle’la ilgili sürekli yeni tespitler yapıldığını kaydetti.
Kurtulmuş, ByLock ve Eagle’ın özel, ticari bir kullanımı olmadığını belirterek, şöyle konuştu:
“Tek başına ByLock kullanımı ya da tek başına çocuğunu okulda okutmuş olmak ya da herhangi bir banka hesabına para yatırmış olmak, herhangi bir şekilde delil ihdas edilmiyor. Burada defterler var, kurum kurum… Bu süre içinde yaklaşık 118 bin kişi hakkında bir şekilde işlem yapılmış, 46 bin 117 tanesi görevden uzaklaştırılmış, 72 bin 720’si kamu görevinden çıkarılmış. Yapılan şimdiye kadar, biliyorsunuz 70 bin küsur başvuru yapıldı, bu başvurulardan 11 bin 182’si görevine iade edildi. Geçen hafta belki dikkatinizi çekti, ikisi general olmak üzere 30 küsur kişi Türk Silahlı Kuvvetlerinde göreve iade edildi. Bu hafta da yaklaşık bin küsur kişi ihraç edildi jandarmada. Karşı karşıya kaldığımız tehdidi çok iyi anlamamız lazım. Zor bir süreç. 40 yıllık bir hazırlığı 40 günde ortadan kaldırmak mümkün değil. Bu arada hem partiler arasında hem toplumun geneli bakımından bir dayanışmaya ihtiyacımız olduğunu ifade etmek istiyorum.”
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, 90 bin cami içinde sadece bin 192 camide gençlik kolları bulunduğunu anlatarak, sela okumayan imam kimse bunun da kendilerine bildirilmesini istedi.
“Daha şehitlerin kanı kurumadı, daha insanların gözyaşları kurumadı”
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, FETÖ ile mücadeleye ilişkin bir soru üzerine, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Bu adamların tarzı, herhangi bir şekilde muhalefet edip iktidar partilerini zorlamak değil, kim iktidardaysa onun gölgesi altına girip, kanatları altına girip iktidar nimetlerinden istifade etmek. Hatta eski derin devletin yerine kendileri iktidar gücünü kullanarak, yeni derin devlet oluşturmayı da hedeflemiş olan bir örgüt. Bunu da kendi platformlarında bir şekilde dile getirmiş olan bir örgüt. Hiç kimse kusura bakmasın, ‘Biz eskiden söylemiştik, şunu yapmıştık, bunu yapmıştık’ demeye de gerek yok.”
“FETÖ’cüler kendisini gizliyor, hedefe ulaşmak için her şey mübah ama gerçekten samimi, iyi niyetle inancını yaşamaya çalışanlarsa yakalanıyor. Böyle bir süreci yaşadık.” ifadelerini kullanan Kurtulmuş, herkesin öz eleştiri yapıp hatasını, eksiğini ortaya koyması gerektiğini belirtti.
Devletin kurum ve kuruluşlarının, halkın bütün kesimlerine açık hale getirileceğini anlatan Kurtulmuş, ehliyet, liyakat ve millete sadakat prensipleriyle devleti yeniden yapılandıracaklarını ifade etti. Olağanüstü hal uygulamasına (OHAL) değinen Kurtulmuş, “Bütün bunlar doğru ama şu anda Türkiye’deki olağanüstü hali gerektiren durumu da unutmayalım. Daha şehitlerin kanı kurumadı, daha insanların gözyaşları kurumadı.” diye konuştu.
Kurtulmuş, Türkiye’nin yaşanılan süreçten daha fazla demokrasi ve daha fazla şeffaflaşmayla çıkacağını dile getirdi.
“Musul Musullularındır, Halep Haleplilerindir”
Ortadoğu’nun her şehrindeki gelişmenin birinci derecede Türkiye’yi ilgilendirdiğini vurgulayan Kurtulmuş, Türkiye’nin Musul’a ya da Cerablus’a ilgisiz kalamayacağını belirtti.
Türkiye’nin tavrı ve tarzının açık olduğunu bildiren Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Meydanlarda ne söylüyorsak diplomasi alanında da aynı şeyleri söylüyoruz. Biz Musul, Rakka, Cerablus ve Halep’le ilgili hep şunu söylüyoruz; bu illerin korunması, yeniden DEAŞ’tan alınmasıyla ilgili asli unsur olarak oranın yerel halkı olmalıdır. Musul Musullularındır, Halep Haleplilerindir. Oranın değerli halkını silahlandıralım, onlar mücadele etsinler. Koalisyon güçleri de yukarıdan uçakla destekler versinler. Buralarda özellikle hassas olarak ikinci Sykes Picot’a yeniden atıfta bulunuyorum, her mahallesinin, her sokağının hassas dengeleri olduğunu biliyoruz. Musul da öyle Halep de öyle Telafer de öyle. Yani Şii, Sünni, Türkmen, Arap, Kürt meselesi. Diyoruz ki bir terör örgütünü buradan kovalarken başka terör örgütlerini buraya yerleştirmeyelim. ‘DEAŞ’ı gönderiyoruz, Haşdi Şabi’yi getirelim. DEAŞ’ı gönderiyoruz, YPG’yi getirelim.’ Türkiye buna müsaade edemez. Dolayısıyla Türkiye bu anlamda yurt dışındaki gelişmeleri de yakinen takip etmek mecburiyetindedir.”
“Ortadoğu’nun yeniden inşasına katkıda bulunacağız”
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, bölgede yeni bir toplumsal düzene ihtiyaç olduğuna işaret etti.
Bölgedeki bütün karanlık tabloya rağmen iyimser olduğunu söyleyen Kurtulmuş, şunları anlattı:
“Onlar bizi mezhep temelinde bölmeye çalışıyorlar. Biz, karşılığında Sünni’yi, Şii’yi bir arada tutacağız. Onlar bizi etnik temelde, Kürt’ü, Arap’ı, Acem’i, Türkmen’i birbirine düşürmek istiyorlar. Biz bütün etnik farklılıkları zenginlik olarak kabul edeceğiz ve dört temel üzerinden Ortadoğu’nun yeniden inşa edilmesine katkıda bulunacağız. Tek başına yapabilir miyiz, bunu söylemiyorum. Böyle bir reel politiğin dışında hayalperest bir şey söylemem ama farklılıkları esas alan bir toplumsal anlayışı yeniden ikame etmemiz lazım. Türkiye bu anlamda 300 yıllık modernleşme, 150 yıllık demokratikleşme tecrübesine, 66 yıllık da çok partili siyasi tecrübeye sahip. Hukukun üstünlüğünü esas alan bir adalet anlayışını inşa edeceğiz. Hakça paylaşılmayı esas alan bir ekonomi anlayışının gelişmesini sağlayacağız. Aykırı görüşlere imkan veren siyasal katılımı ve siyasal anlayışı geliştirmeye çalışacağız. Bunları yaptıkça Ortadoğu’daki sorunların tabii ki bugünden yarına çözülmesi mümkün değil ama çözülme istikametinde bir yöne gideceğini ifade etmek isterim.”
“Sen kim oluyorsun da Cebrail sana gelsin”
Diyanet İşleri Başkanlığının faaliyetlerine ilişkin soru üzerine Kurtulmuş, bu kurumun vazifesinin vatandaşları mümkün olduğu kadar doğru dini bilgilerle buluşturmak olduğunu söyledi.
Kurtulmuş, şöyle devam etti:
“Din herkesin özendiği bir şey olduğu için sahtesi çok olur. Sahte mehdisi de olur, sahte peygamberi de olur. Bizim üzerimize düşen, Anadolu topraklarında yetişmiş olan bu geleneği yeniden üreterek, 2016’da ortaya koyabilmektir. Horasan erenlerinin asırlardır bu toplumu bir arada tutan o anlayışını yeniden ortaya koyabilmektir. FETÖ’nün kim olduğunu anlamak için bu kadar beklemeye gerek yoktu. Doğru söylüyorsunuz. Birtakım müsamahalar sonunda bu noktaya geldiğine de hiçbir kuşku yok. Yani özellikle dini alanda, adam kalktı, hatırlayacaksınız yıllar evvel, ‘Bana Cebrail kardeşim gelse, falanca partiye oy ver dese, hadi oradan sen kim oluyorsun diye onu kovalarım’ dedi. Bu söz dahi bu kişinin bir şekilde yuhalanarak İslami tradisyonun dışına atılması yeterli. Sen kim oluyorsun da Cebrail sana gelsin. Haşa Cebrail geldi de sen yine kim oluyorsun da Cebrail’i kovalıyorsun. Yani bu kadar açık sapkınlıkların dahi üzerine gidilmedi. Onu diyorsanız, doğrudur.
Bununla ilgili Diyanet camiamızın, ilahiyat camiasının gecikmiş bir görevi vardır ama şimdi süratle bu eksikliklerin tamamlandığını sizlere söylemek isterim. Bu örgüt değil, biz doğrusunu ortaya koyacağız. İnsanlar sonunda neye inanırlar, nasıl inanırlar, kime, neye inanacaklarını devlet zoruyla tespit edecek değiliz ama insanların doğru bir şekilde bilgilenmesi… Yeni Müslüman olmuş bir toplum da değiliz, bin küsur senedir Müslüman bir toplumuz. Bütün bu geleneğin içinden süzülerek gelen bilgilerin, bugünün şartları içinde millete aktarılması Diyanet’in sorumluluğudur.”
“Kolay değil 70 bin müracaat var”
FETÖ’ye ilişkin yalnızca AK Parti’yi suçlamanın doğru olmayacağına dikkati çeken Kurtulmuş, “Şimdiye kadar gelmiş bütün iktidarlar, sadece Allah rahmet etsin, rahmetli Erbakan Hoca’nın 11 aylık kısa iktidarını kenarda tutalım, onun dışındaki bütün iktidarlar, rahmetli Ecevit de rahmetli Süleyman Demirel de rahmetli Özal da herkesin bu örgütle ilgili bir katkısı olmuştur. Bunu da açıkça ifade etmek lazım. Dolayısıyla bu milli bir mesele.” ifadelerini kullandı.
Kurtulmuş, FETÖ üyelerini bundan sonra her yerde köşeye sıkıştıracaklarını vurguladı.
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, şunları kaydetti:
“Daha önceki dönemlerde gittiğimiz bütün resmi toplantılarda, ‘Tamam iyi ama siz bunları böyle desteklediniz ya biz de bunlara destek oluyoruz’ deniyordu. Şimdi o kalktı. Çok açık söylüyorum, bunu asla siyasi polemik için söylemiyorum; şu ‘FETÖ mağdurları’ edebiyatını da bir tarafa bırakın. Bu memlekette bir mağduriyet söylenecekse 246 şehidimiz var, 2 bin 194 vatandaşımız gazi oldu. FETÖ’nün, Allah muhafaza başarılı olsaydı, mağdur edeceği 79 milyon milletimiz var. Bu süre içinde haksızlığa uğrayanlar yok mu? Bana da intikal eden, benim de bildiğim hakikaten haksızlığa uğramış, yanlışlıkla değerlendirilmiş olanlar var. Onlar da süratle değerlendiriliyor, süratle onlar da düzeltilmeye çalışılıyor. Kolay değil, 70 bin müracaat var. Hakikaten çok ciddi inceleniyor. Şundan emin olun ki siz bu konuyla ilgili ne kadar rahatsızlık hissediyorsanız, biz her gün omuzlarımızda sanki 10 ton yükle dolaşıyoruz. Kimseye yanlışlık yapılmaması için gayret sarf ediyoruz. Kimini çıkarıyoruz, kimini göreve iade ediyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı da aynı şekilde, çok sayıda çıkarılanlar oldu. Bunu dostça, kardeşçe istirham ediyorum; FETÖ’nün algı operasyonuna, ekmeğine yağ sürmek olur, ‘FETÖ mağdurları’ tabiri.”