Fatma Çetin

Kur’an’da “bayram” şu şekilde ifade edilmektedir:

“Ramazan Kur’an’ın indirildiği aydır. O Kur’an ki insanlara doğru yolu gösteren, açık ayetleri olan ve hak ile bâtılın arasını ayıran bir yüce Kitaptır.  Kim bu aya yetişirse onu oruçlu geçirsin. Kim de bu aya ömrü yetiştiği halde, hasta veya yolcu olursa, başka günlerden sayısınca tutar. Allah Teâlâ sizin için kolaylık ister, sizin için güçlük istemez. Malumdur ki oruç adedini ikmal edersiniz. Ve size hidayet buyurmuş olduğundan dolayı Allah’a tekbirde bulunursunuz ve şükredersiniz.” (Bakara suresi, 185)

İşte bu ayetin sonundaki “ve size hidayet buyurmuş olduğundan dolayı Allah’a tekbirde bulunursunuz ve şükredersiniz” cümlesi, “Bayram Tekbirlerine” işaret eder.

ORUÇ BAYRAMI MÜJDELER

Görüldüğü gibi “bayram” oruç ibadeti ile birlikte tanımlanmaktadır. İslam’da bayramlar böyle büyük ibadetlerden sonra gelir. Bir ay tutulan orucun sonunda bayram yapılır. Aynı şekilde kurban kesmek büyük bir ibadettir ve bayram yapılır.

Ayette görüldüğü gibi bu sevinç tekbirlerle ifade edilir. Çünkü “Tekbir” Allah’ın yüceliğin gönülden benimseyip dile getirmek anlamını taşır.“Allah-u Ekber” cümlesiyle ifade edilen tekbirin manası “Allah en uludur, en büyüktür” demekle beraber, O’nun birlik, teklik ve eşsizliğinin de itirafıdır. Namaza başlarken, rükûa ve secdeye giderken, kurban keserken, tekbir getirirken, ibadetin ancak Allah’a yapılacağını, ondan başkasının buna lâyık olmadığı dile getirilmiş olur. Ramazan ayını oruçlu geçiren ve Kurban Bayramı’nda kurban ibadetini yerine getiren Müslümanlar, bayram namazına giderken ve bayram namazını kılarken tekbir getirirler. Bayram hutbesinde ve namazlarında tekbir getirilmesinin manası ve hikmeti de budur.

Bayramın İdraki Ne Anlama Gelir?

Bayramın gerçekten bayram olabilmesi için, buna sebep olan ibadetin tam manasıyla eda edilmesi gerekir. Ramazan bayramının sebebi ramazan ayının kendisidir. Çünkü bu ayda hidayet kaynağı olan, insanların bunu anlaması için sayısız deliller getiren,Hak ile bâtılın arasını ayıran Kur’an-ı Kerim indirilmiştir. Bu Kur’an, insanlara verilmiş en büyük nimettir.

Allah’ın bu en büyük nimetinin farkına varmak ve şükrünü ifade etmek için “oruç” emredilmiştir. Bu emre itaat eden müminler, bir ay kalplerini Allah’a kulluk duygusu ile doldurmaya, dünyevi meşguliyetlerden uzaklaşmaya özen gösterirler. Aç ve susuz kalmanın zorluğunu yaşadıkça bunu sadece Allah’ın rızasını kazanmak için yaptıklarını akıllarından çıkarmazlar. Bu çabaları onların oruç ibadetinden tat almalarını sağlar.

KARDEŞLİK BAĞLARINI GÜÇLENDİRİR

Oruç, teravih, iftar ve sahur yapmak için verilen mücadelenin yanında bütün bunların diğer müminlerle beraber topluca eda edilmesi de kalplere ve ruhlara huzur verir. Kardeşlik bağlarını güçlendirir. Müminler, hidayete erişmenin sevincini, Allah’a yakınlık kazanmanın sevincini, günahların affedilmesinin sevincini hep beraber hisseder ve yaşarlar. Bayram bu duyguları yaşatır. Ancak bu mübarek ayı, dini bakımdan geçerli bir sebebi olmadığı halde oruç tutmadan ve bu aydaki diğer ibadetleri yapmadan geçirenler için bu bayram, şeker bayramı ya da tatlı yeme bayramı olmaktan başka bir şey ifade etmeyecektir.

Bayram Gecelerini Nasıl Geçirmeli?

Her iki bayram gecesini ibadetle geçirmek tavsiye edilir. Bunun sebebi peygamber efendimizin (sav.) şu hadisidir: “kim iki bayram gecesini ihya ederse, bütün kalplerin öldüğü o günde onun kalbi ölmez.” 

İhya edilmesinden maksat, bu gecelerin büyük bölümünü Allah’ı zikir, namaz, dua, Kur’an okumak gibi ibadetle geçirmektir.

Ramazan bayramı gecesinden kasıt, ramazanın son gününde iftar ile başlayıp bayram namazı için tekbir alınmasına kadar olan zamandır.

Bayram Günleri Nasıl Geçirilmeli, Neler Yapılmalı?

Bayram namazından sonra yerine getirilmesi gereken en önemli iş,“sıla-i rahim” kavramıyla ifade edilen akraba ziyaretlerini yapmaktır. Diğer zamanlarda ziyaret etme fırsatı bulunamayan, hal ve hatırları sorulamayan akrabaları ziyaret etmeye gayret etmelidir.

Peygamber Efendimizin (sav.) davetine başladığı ilk anlardan itibaren ısrarla üzerinde durduğu konulardan birinin yakın akrabalarla bağları canlı tutmak olduğu görülür. İslâm’la ilk muhatap olan birçok kimseye de benzer anlamda emir ve tavsiyelerde bulunmuştur. Nitekim Amr b. Abese adındaki sahabi, Peygamber Efendimizle ilk karşılaşmasını ve İslam’ı kabul etmesini anlatırken şöyle diyor:

“Cahiliye dönemindeyken insanların dalâlet üzere olduğunu, hiçbir işe yarayacak harekette bulunmadıklarını biliyordum. Çünkü onlar putlara tapıyorlardı. Derken bir zatın önemli haberler verdiğini duydum. Onunla görüşme yolu aradım. Mekke’de kendisine ulaştım ve:

“– Sen kimsin, necisin?” diye sordum.

“– Peygamberim” diye cevap verdi.

“– Peygamber ne demek?” dedim.

“– Beni Allah gönderdi.” dedi.

“– Seni hangi vazifeyle gönderdi.” diye sordum. Efendimiz:

“– Akrabayı koruyup gözetmek, putları kırmak ve Allah’ın bir olduğunu ilan edip O’na ortak koşulmaması gerektiğini anlatmakla görevlendirdi” buyurdu.

AKRABAYI KORUYUP GÖZETMEK

Sahabenin Peygamber Efendimizde (sav.) ilk duyduğu söz “akrabayı koruyup gözetmek” olması, bizim de bu konu üzerinde hassasiyetle durmamızı gerektirir. Bayramlarda ilk olarak akrabalar ziyaret edilmeli, bu konu üzerinde hassasiyetle durulmalıdır.

Ebu Zer’den (ra.) rivayet edilen şu hadis de oldukça dikkat çekicidir:

“Dostum (Hz. Peygamber) bana, kendisi benden uzaklaşıp arkasını çevirse bile sıla-i rahmi kesmememi tavsiye etti. Ayrıca acıda olsa hakkı söylememi emretti.”

Senden uzak dursa bile!

Akrabalarını koruyup gözetmenin yani sıla-i rahim yapmanın, kişinin imanına işaret ettiği haber verilir. Çünkü hadis-i şerifte:

“Kim Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsa akrabalarına iyilik etsin” buyurulmaktadır. Dikkat edilecek olursa bu hadiste akrabayı gözetmek imanla eş tutulmuştur.

Ayetlerde akrabaya yardım konusunun, diğer yardıma muhtaç olanların öne geçirildiği görülmektedir. Allah Teâlâ, mallarından ne kadar ve kimlere harcamaları gerektiğini soran mü’minlere, az ya da çok duruma göre infak etmelerini emreder. Bu hususta ilk gözetmeleri gerekenin de ana ve baba ile en yakın akraba olması gerektiğini bildirir. Onların ihtiyacını gördükten sonra muhtaç olan yetimler, hiçbir şeyi olmayan yoksullar ve bir de nafakası kalmadığı için evine, memleketine dönemeyen yolcular gözetilmelidir.

SILA-İ RAHİM ŞART!

İslam’ın şiarından olan namaz, oruç, zekât, hac gibi farz olan ibadetler yanında akraba ziyareti yapmak, onları gücü yettiğince koruyup kollamak gibi insanlar arasındaki karşılıklı ilişkilere dayalı olan ibadetler, farz olan ibadetler kadar önemlidir. Bu yüzden bazı âlimler, farzı yerine getirmek için atılan adımlar kadar sevabı büyük olan bir diğer ibadet, akrabayı ziyaret etmek maksadıyla atılan adımlardır demişlerdir. Ve sıla-i rahim, karşılığı bu dünyada da görülen ibadetlerdendir.

Nitekim Hatice Validemiz (ra.) Peygamber efendimize ilk vahiy geldiğinde yaşadığı korkuyu:“Allah’a yemin ederim ki Allah hiç bir vakit seni utandırmaz (mahzûn etmez). Çünkü sen akrabana bakarsın, işini görmekten âciz olanların işlerine yardım eder, fakire verir, kimsenin kazandıramayacağını kazandırırsın, misafiri ağırlarsın, Hak yolunda zuhûr eden hâdiselerde ve mühim meselelerde insanlara yardım edersin” diyerek, akrabayı gözetmenin önemini bu şekilde dile getirmişti.

RAHMETE VESİLE OLUR

Akrabalık ilişkilerini devam ettirmek Allah’ın rahmetine vesile olurken, bunu kesmek ve akrabalık hukukuna riayet etmemek de Allah’ın rahmetinden uzak kalmaya sebep olmaktadır. Bir Kudsî hadiste şöyle buyrulmaktadır:

“Allah Teâlâ buyurur ki: Ben Rahmân’ım. Rahim (akrabalık bağı) var ya, işte onu kendi ismimden bir isim olarak türettim. Ona riayet edene Ben iyilik ve ihsanda bulunurum. Onu koparanı da lütuf ve merhametimden mahrum bırakırım.”

“Ey insanlar! ... Adını kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’tan ve akrabalık haklarına riayetsizlikten sakının. Şüphesiz Allah, üzerinizde gözetleyicidir.”

Unutulmamalıdır ki akrabalık bağlarını gözetmek, Allah’ın rızasını kazanmaya vesile olur, ömrü uzatır, rızkı bereketlendirir, düşmanlık ve dargınlıkları giderir. Bayramlar, akraba ziyaretleri yapmak özellikle de hangi sebeple olursa olsun uzun zamandan beri görüşme imkânı olmamış akrabaları ziyaret için çok önemli bir fırsattır.

**

KAYNAKÇA:

(1) Fatma Çetin, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi, İslami İlimler Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi.

(2)Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili ve Ömer Nasuhi Bilmen,  Kur’an-ı Kerim’in Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri, Bakara suresi, 185. Ayet tefsiri.

(3)Müslim, Müsâfirîn, 294.

(4)Taberani, el-mu’cem el-kebir, 1648.

(5)Bkz. Bakara suresi, 215. Ayet.

(6)EbûDâvûd, Zekât, 45.

(7)Nisâ suresi, 1.

Editör: Haber Merkezi