Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, BM Barış Gücü'nün 60 yıllık misyon süresiyle dünyadaki en uzun"Barış Gücü" görevini yürüttüğü belirtilerek, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 1964 tarihli ve 186 sayılı kararı alırken, "Kıbrıs Cumhuriyeti"nin ortağı olan Türklerin silah zoruyla devletten atılmalarını dikkate almadığı vurgulandı.

BMGK'nin ilgili kararından sonra uluslararası toplumun; Rumlara Ada'daki tek meşru hükümet, Türklere ise "azınlık" bir toplum muamelesi gösterdiği kaydedilen açıklamada, 1963-1974 döneminde Kıbrıs Türk toplumun BM Barış Gücü askerleri dahil uluslararası toplumun gözleri önünde yok edildiği belirtildi.

Siyaset Uzmanı Bastian: Almanya’da birçok şirket yatırımlarını durdurma kararı aldı Siyaset Uzmanı Bastian: Almanya’da birçok şirket yatırımlarını durdurma kararı aldı

Açıklamada, BM Barış Gücü'nün Ada'ya konuşlanmasıyla ilgili alınan BMGK kararının Kıbrıs meselesine yanlış teşhis konulmasına da sebep olduğu vurgulanarak, şunlar kaydedildi:

"BM Barış Gücü'nün misyonu, barışı tesis etmek veya taraflar arasında bir uzlaşı sağlamaktan ziyade statüko bekçiliğinden öteye gidememiştir. Kıbrıs Türk halkının 11 yıl boyunca yaşadığı mezalime son veren ve bugün hala barışı sağlayan ve koruyan yegane taraf, 1974'te 1960 Uluslararası antlaşmalarından kaynaklanan meşru hakları çerçevesinde Ada'ya müdahale eden ana vatan Türkiye Cumhuriyeti’dir."

"GİRİŞİMLERİMİZ DEVAM EDECEKTİR"

BM Barış Gücü’nün Ada'daki varlığının 60. yılının Kıbrıs Türkleri için kutlanacak değil aksine özden gelen ve meşru haklarının elinden alınışının tarihi simgesi olduğu belirtilen açıklamada, BM Barış Gücü'nün 60 yıldan beri görev süresinin uzatılmasında halen meşruluğunu yitirmiş "Kıbrıs hükumeti"ne atıfta bulunulduğuna dikkati çekildi.

Açıklamada, BM Barış Gücü'nün KKTC'nin rızası alınmadan ülkede iyi niyet ve misafirperverlik çerçevesinde faaliyet yürüttüğüne işaret edilerek, "BM Barış Gücü’nün bundan böyle faaliyetlerini yasal bir zeminde yürütmesi konusunda girişimlerimiz devam edecektir." ifadesine yer verildi.

Editör: Ela Duyar