Rusya’nın Ukrayna’ya saldırdığı süreçten itibaren gündeme gelen NATO’nun genişleme politikası, İsveç ve Finlandiya’nın katılma isteği ile perçinlendi. İki ülkenin de Türkiye’nin onayına ihtiyaç duyması Türkiye’nin elini kuvvetlendirirken, Finlandiya anlaşmalara uyarak Türkiye’den onay aldı. PKK ve FETÖ mensubu teröristleri iade etmediği gibi, ülkesinde Türkiye’ye aleyhinde de birçok eyleme izin veren İsveç, uzun süre Türkiye’den üye izni alamadı. Geçtiğimiz gün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, izin konusunun TBMM’ye geleceğini açıkladı. Yaşanan gelişmeleri ve perde arkasındaki detayları Kocaeli Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinden Prof. Dr. İrfan Kaya Ülger, Diriliş Postası’na değerlendirdi.
Protokole riayet etmedi
Finlandiya ile beraber NATO üyelik başvurusu yaptıktan sonra Türkiye’nin onayına ihtiyaç duyan İsveç’ten, Türkiye’nin hassasiyetlerine saygı gösterilmedi. Üç ülke arasında imzalanan protokole riayet eden Finlandiya’nın NATO üyeliğine Türkiye izin verdi. İsveç hem ülkesinde bulunan teröristleri iade etmedi hem de PKK’lıların Türkiye’ye yönelik hakaret dolu eylemler düzenlemesine göz yumdu. Kur’an-ı Kerim’e yönelik saldırıların da gerçekleştiği İsveç’te, tüm bunlar ifade özgürlüğü olarak nitelendirildi. Türkiye’nin bu süreçte NATO’ya girişine izin vermeyeceğini duyurduğu İsveç’ten, NATO Zirvesi öncesinde Türkiye’ye yönelik yapıcı adımlar atıldı.
NATO şemsiyesi altında işbirliği
Kocaeli Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinden Prof. Dr. İrfan Kaya Ülger, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın iyi bir satranç oyuncusu olduğunu belirterek, “Olan bitene dışarıdan baktığımızda manzara şu: 24 Şubat 2022’de Rusya Ukrayna’ya saldırdı. Bu saldırı Avrupa ülkelerinde güvenlik kaygısı oluşturdu. İsveç, Finlandiya bu tehdit konusunda kamuoyu araştırmaları yaptı ve NATO’ya başvurdu. Bu zamana kadar NATO’nun hükümlüleri tartışılıyordu. Fransa’dan ‘NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti.’ açıklaması gelmişti. Rusya’nın saldırıları sonrasında NATO yeniden birleşti. Batı Avrupa ülkelerinin NATO şemsiyesi altında Amerika ile işbirliği yaptığına şahit oluyoruz.” diye konuştu.
Ülger, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Avrupa’da önümüzü açın, biz de izin verelim.” açıklamasının anlaşıldığı gibi “Bizi Avrupa Birliği’ne alın.” demek olmadığını vurguladı. Ülger, “Bu ifadelerde AB ile olan ilişkideki sorunların çözümünde kolaylık gösterirseniz biz de adım atarız anlamı vardır. İsveç Başbakanı ile Erdoğan’ın görüşmesinden sonra bir metin çıktı. Bu da üçlü protokolün, günün şartlarına uyarlanmış hali. Buradaki kazanımlar da şunlardır: İsveç terör konusunda anayasasını değiştirdi ama denetlenebilir olacak. İsveç hükümeti Gümrük Birliği ve vize muafiyeti konusunda Türkiye’ye destek verecek. Perde arkasında ABD ile F16 pazarlıkları sürüyor. AB’de ve ABD ile olan savunma sanayiindeki engeller kaldırıldı.” dedi.
İsveç adım atmazsa TBMM onaylamaz
“Mutabakat metni koşulluluk esasına dayanıyor.” diyen Ülger, “İsveç’in attığı adımlar takip edilecek, hükümlülüklerini yerine getirmesi takvime bağlandı. İsveç’in attığı adımlara bağlı olarak, NATO üyeliği uygunluğuna onay veren kanun teklifi TBMM’ye gelecek. ABD nasıl topu kongreye atıyorsa Türkiye de TBMM’ye gönderdi. Türkiye, İsveç’in attığı adımların görülmesi gerektiğini belirtecek. Bize on yıllardır uygulan stratejiyi bu kez Türkiye uyguluyor.” dedi.
“Adımlar spontane değil bilinçli”
Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Milletlerarası Hukuk Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Emete Gözügüzelli, “Uluslararası konjonktürde Türkiye’nin gücünü görmekteyiz. Yapılan anlaşma terör konusunda sadece İsveç’in adım atmasını değil gümrük birliği anlaşmasını, savunma sanayii anlaşmalarını, AB ile çalışmaların düzelmesini de içeriyor. Türkiye’nin hamleleri spontane değil bilinçli hamlelerdir. Terörle mücadele bir günde hallolacak bir mesele değil. Terörle mücadele uzun bir süreçtir. Bu konuda ortak komite ve denetim mekanizması kurulması oldukça önemlidir.” dedi.