Kötülük sıradanlaştı.

İyi ve kötü buharlaştırıldı.

Tahrip edilmiş dinler manipüle edildi.

Gazze; demokrasi, insan hakları ve hukukun mezarlığı hâline geldi.

Edward Said’in deyimiyle “Son Amerikan tabusu İsrail”, tüm normları tabuta koyan bir aktöre dönüştü.

Amerikan siyonizmi, Avrupa siyonizmi ve İsrail siyonizmi kol kola girerek din üzerinden büyük bir oyun kurmaktalar.

DİNİ MANİPÜLE ETMEK VE HER ZAMAN MAĞDUR OLMAK!

Gazze soykırımı sürecinde dikkatimi çeken şey, din üzerinden kurgulanan bir oyunun varlığı oldu.

Son gelişme; işgalci İsrail ordusunun hahambaşı Eyal Krim’in yayınladığı fetva üzerine. Hahambaşı bu bildiride, 150 hahamın imzasıyla birlikte 'askerlerin Gazzeli kadınlara tecavüz edebilmesine' izin vermekte.

Tüyleri diken diken eden bu aşağılık yaklaşım; sürecin başında Filistinlileri “insansı hayvan” olarak nitelemiş, katledilmelerini vacip olarak belirtmiş, kadın ve çocukları hedef göstermiş ve kan dökmeyi ibadet olarak yorumlamıştı. Gelinen aşamada da “tüm Filistinli kadınlara tecavüz edin, bu dinin gereğidir” deniliyor.

Kaynağını ‘ilahi bir membadan alan din’, böyle bir söylemi geliştirebilir mi? Siyonist Yahudilerin geldiği aşama, ürettikleri tüm söylemlerin din kaynaklı olmadığını ortaya koyuyor. Güncel yaygın Yahudiliğin “ideolojik uydurma yalanlardan” ibaret olduğunu net bir şekilde gösteriyor.

Kitap ehli diye tabir edilen üç kesimin, “iyilik ve kötülük” kapsamında net çizgilerde ayrışması normal değil. Ayrışmanın siyah ile beyaz kadar farklı olması, dünya tarihinde din bağlamında doğal akışa aykırı!

Altını çizelim… Yahudiler, Tevrat’ı tahrif ettiler. Hristiyanlar da İncil’i tahrif etti ve bozdu. İşte bu nedenledir ki; Kur’an-ı Kerim indirildi. Allah indinde hak din; İslam’dır.

Geldiğimiz zaman diliminde siyonistler, tahrif edilmiş dini bile manipüle ediyorlar. Tevrat’ta “Öldürmeyeceksin” ifadesi geçerken Hristiyan siyonistlerle Yahudi siyonistler kol kola girmiş, ürettikleri çeşitli kehanetler üzerinden bugün Orta Doğu’da soykırım uyguluyor ve orta-uzun vadeli işgal planları yapıyorlar.

Soru şu: Katliamdan tecavüze, abluka altına almaktan hastane, okul, ibadethane bombalamaya kadar ortaya koyulan bu iflas pratiğini, uydurulmuş dinî söylemler mi kurtaracak?

İkinci Dünya Savaşı sonrası en büyük vicdan hareketi Batı’da ortaya çıktı.

Şu sıralar hafta sonu günleri, Batı halkları için âdeta ‘Filistin Günü’ olarak pratize edilmekte. Protestolar, haykırışlar ve itirazlar… Vicdanlar susmuyor.

Yani yetmiyor!

Kurgular, oyunlar, fişlemeler, etiketlemeler… Hepsi bir yere kadar!

Fark ediyor musunuz? En güncel kurgu Yahudilik söylemleri üzerinden geliyor.

“Ama dinimiz bize bunu söylüyor” şeklinde bir algı oluşturuluyor.

Hadi doğru diyelim. Seküler Batı düzeni ne zaman dinî söylemlere teslim oldu.

Evanjelistler bunu kendi halklarına anlatabilirler mi?

Tüm Müslümanları terörist gösterme çabası içinde, İslam’daki cihat kavramını kullandılar. DEAŞ isimli bir terör örgütü kurarak İslam dinini, terör dini gibi göstermeye çalıştılar. Tuttu mu? Hayır, tutmadı. Gazze’deki esirlere karşı uygulanan şefkat, merhamet, İslam hukuku bununla birlikte Filistinli profilinde Müslümanların direniş ve şükür hâli, dinin en güzel hâllerini tüm dünyaya anlatmaya yetti. “İslam nedir?” diyen, Gazze’ye bakıyor bu çağda.

Peki Yahudilik nedir, Hristiyanlık nedir?

Yine Gazze’ye bakalım mı?

Zaten olan da budur. Dünya kamuoyu çok canlı bir şekilde olayları yorumlama gayretinde.

Batı’daki egemen güçlerin pratikleri ise artık faş oldu.

Her zaman mağdurlar.

Kıtaları sömürürken de mağdurlar, hırsızlık yaparken de; bir DEAŞ’lı gelip üç kişiyi öldürdüğünde de mağdurlar, sonrasında ülkeleri işgal ederken de mağdurlar. Filistin’in evlerini çalarken de mağdurlar, soykırım yaparken de…

Argümandan çok ne var? Kendini savunma hakkı, ulusal güvenlik meselesi, terör ile mücadele vs. vs.

Her zaman terörist Müslüman olandır(!) Toprağını savunan Gazzeli, Afganistanlı, Mısırlı… Hiç fark etmez. Batılı olan her zaman haklıdır(!) Din üzerinden Müslümanlar fişlenebilir, İslam’a hakaret edilir… Karikatürler çizilir, ‘Mukaddes Kitap’ yakılır!

Batılının ise uydurma dinî argümanları, işgale neden sayması ise makbul bir harekettir(!) İnsanları katletmesi sorun değildir. Bir nedeni vardır, sorgulanmamalıdır(!)

Öyle olmuyor.

Tutarlılık, ilkeli olma ve haklılık kazanacak.

Şunu da not düşelim…

Eğer din tarihi üzerinden konuşacaksak; Kudüs toprağı hakkında en konuşamayacak kesimdir Yahudiler. Yahudilerin yancısı Hristiyanlar da susmalı!

Rakamlar ortada.

Müslümanlar Kudüs’e 1210 yıl egemen olmuşlardır. Hristiyanlar; 119 yıl, Yahudiler ise 56 yıl egemen olmuşlardır.

Bu arada şunu da not düşelim.

Münevverler ve düşünürler; ‘İsraı̇l’ı̇n katlı̇amlarını dı̇nî referanslar üzerı̇nden meşrulaştırma sorununa’ daha çok kafa yormalı, yazmalı, konuşmalı!