FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimini, darbelerin ve gizli oluşumların siyaset üzerindeki etkilerini araştırmak amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonuna bilgi veren İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan, darbe girişimi akşamında DEAŞ ile ilgili önemli bir operasyon hazırlığındayken bir emniyet müdür yardımcısının kendisini aradığını ve “Bir askeri yetkilinin aradığını, sıkıyönetim ilan ettiklerini söylediğini” aktardı.
Hayatın olağan akışına uymadığı için “Herhalde meczup” dediklerini belirten Çalışkan, “Sonra köprüden sorumlu müdürüm aradı ve 30-40 askerin polislerin silahını almaya çalıştıklarını söyledi. Darbe kısmını çok aklımıza getirmedik ama normal olmayan bir şey olduğu kesindi.” dedi.
Çalışkan, köprüye geldiğinde, askerlerin köprüyü kapattığını gördüğünü belirterek, şöyle devam etti:
“Yaklaşmak istedik, havaya ateş ettiler. Komutanımız ve valimiz geldi. İlk başta ‘bunları ikna ederiz ya da çatışır köprüyü açarız’ diye düşündüm. Tam bu kararı verirken değişik yerlerde tankların geldiğini duyduk. Köprüye müdahale etmeyi beklemeye aldık. Tanklar devreye girince normal bir şey yaşamadığımızı farkettim.
10.30 gibi telsizden ‘Hiçbir şekilde silahımızı teslim etmeyeceğiz ve bulunduğumuz yerden ayrılmayacağız.’ diye anons yaptım. O anonstan sonra olayın şekli değişti. ‘Vatandaşlarla beraber karşımızdakilere de zarar vermeden, onların da bu memleketin çocuklarını olduğunu bilerek…’ dedim, esas zorluk oradaydı. Hiçbir yardımcımda esneme olmadı. 40 tane yardımcım var. Bir tanesi esneseydi gücümüz yüzde 25 azalırdı.”
“Vatandaşlarla beraber köprüye yürümeye başladık. ‘Emniyet Müdürünü koruyun’ diyerek önümde iki saf yapıldı. İnsanlar, tanımadıkları bir insanın önünde saf oluyorlar. Ben de onlara ‘açılın, üzerimizde hiç olmazsa çelik yelek var’ dedim ama hiç birisi seti açmadı.” diyen Çalışkan, üzerlerine ateş açılması sonucu, yakın koruması polis memuru Münir Alkan’ın şehit olduğunu, bir korumasının ağır, özel kaleminin de hafif yaralandığını bildirdi.
Darbe gecesi hem vatandaşları korumak, hem de darbecileri ikna etmek için megafonla anonsta bulunduklarını, ara ara darbecilere ateş ettiklerini aktaran Çalışkan, “Nereden ateş ettiysek oraya tank atışı yaptılar. 4 defa tank atışı yapıldı. Direkt insanların olduğu yere doğru tank atışı yaptılar. Bir tanesi TOMA’yı delip geçti, 3-4 vatandaşı parçaladı.” dedi.
Çalışkan, bu sırada tankları ele geçirip bunlarla darbecilere saldırma fikrinin aklından geçtiğini ve bunu yanında bulunan ve polislerle birlikte hareket eden, o zaman Tümgeneral rütbesindeki Genelkurmay Plan Prensipler Başkanı Korgeneral Yavuz Türkgenci’ne de ilettiğini, ancak daha sonra vatandaşların bu tankları bilmeden kullanmaya çalışmasıyla facia olabileceği düşüncesiyle bu fikirden vazgeçtiklerini söyledi.
Türkgenci’nin o gece çok büyük hizmet ettiğini ve kendilerine çok büyük yardımlarının dokunduğunu belirten Çalışkan, “Özellikle sabah saat 4-5’ten sonra bize çok büyük faydaları dokundu. Bir takım insanları sevk etti, bir takım yerlere çatışmalara bizimle beraber. Hatta onun talimatıyla giden bir albayımız şehit oldu, bir albayımız ağır yaralandı. Başka yerlerde bize çok büyük faydaları oldu. Kahraman kelimesini kullanıyorlar. Gerçek bir kahraman. O manada büyük bir katkısı oldu.” dedi.
“İstanbul’da 26 ayrı noktada darbecilere karşı mücadele verildi”
“Cumhurbaşkanımızın kendi iznini almadan bir iş yaptık ama doğru bir iş yaptık. Bir emniyet müdür yardımcımız bir mesaj yayınladı gece saat 11.00-12.00 civarı. O mesaj halkı davet eden bir mesajdı. Selalar konusunda bir müdür yardımcımız müftümüzle görüştü. Müftümüz bunun Diyanet İşleri Başkanımızın talimatıyla olacağını söyledi. Orayla irtibat kuruldu.” ifadesini kullanan Çalışkan, bir taraftan da tankların ilerleyişini durdurmak için metrobüsten ağır araçlara kadar ellerinde bulunan bütün araçları kullandıklarını bildirdi.
Darbe gecesi İstanbul’da 26 ayrı noktada darbecilere karşı mücadele verildiğini, bu sırada 6’sı polis teşkilatından 99 kişinin şehit olduğuna dikkati çeken Çalışkan, Vatan Caddesi’ndeki Emniyet Müdürlüğüne tankla gelen bir darbeci yarbayın yakalandığını ve bu kişinin telefonundan 104 kişinin haberleştiği WatsApp grubunun belirlendiğini, bunun kendilerine çok büyük bir fayda sağladığını dile getirdi.
Çalışkan, İstanbul Emniyet teşkilatının, darbe girişimi sırasında çok dikkatli davrandığına işaret ederek, “Yani karşı tarafta düşman olarak gördüğümüz insanlar var, bize ateş ediyorlar ve çok ağır hakaret ediyorlar. Ama polis buna bu şekilde karşılık vermedi. Askerler gözaltına alındığında yüzde 99, belki 100 diyeceğim, bilerek hiçbirine kötü muamele yapılmadı.” açıklamasında bulundu.
Bu işi organize eden ve işin başında bulunan darbeci bir tuğgenerali, kendisinin bir zırhlı araçla vatandaşa göstermeden Emniyet Müdürlüğüne getirdiğini söyleyen Çalışkan, bu sırada darbeci subaya hakaret etmeye kalkan bir polisi uyardığını ve “Biz hiçbirine hakaret etmeyeceğiz, küfretmeyeceğiz, herhangi olumsuz hiçbir şey yapmayacağız. Herşeyi bunlar belki haketti. Ama bizim işimiz bu değil.” dediğini aktardı.
“Allah bu memlekete böyle sınav bir daha vermesin”
Çalışkan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, kendisini arayarak, havaalanı kulesini ne kadar zamanda boşaltabileceklerini sorması üzerine o andaki heyecanla 10-15 dakikada alacaklarını söylediğini belirterek, “Ama şimdi sorsa 1 saat derim. İnanın enteresan bir şekilde 10-15 dakika içinde gerçekleşti. Allah bizi utandırmadı özel harekatçılar kuleyi aldı. Biz döndük Cumhurbaşkanımıza, ‘Kule alındı’ dedik ve ondan sonra indi.” diye konuştu.
O gece İstanbul Emniyetinden polislerin, hiçbir mazeret göstermeden görevlerini yaptıklarına işaret eden Çalışkan, “Zor bir gündü. Allah bu memlekete böyle sınav bir daha vermesin. Düşmanla çatışmakta bir sıkıntı yok. Karşınızda düşman olsa hiç problem yok. Üniformalı, devletten maaş alan, aynı benim gibi yıllarca devletin ekmeğini yemiş o kişilerin tamamının kursağında devletin, o fakir milletin ekmeği var.” ifadesini kullandı.
“FETÖ denen yapıyı en iyi bilenler polislerdir”
FETÖ denen yapıyı en iyi bilenlerin polisler olduğunu belirten Çalışkan, şu bilgileri verdi:
“Bunların ciğerine kadar da her şeyini emniyet teşkilatında yaşayan herkes bilir. Seven olur, sevmeyen olur, karşı çıkan olur ama herkes bunların üç aşağı beş yukarı tarzını, duruşunu, her şeyini bilir. Biraz da okuyup araştıran, gündemi takip eden herkes için darbe girişimini hiç somut bir şey görmeden bu yapıyla alakalandırmak zor bir iş değil. Çok net bir şekilde yüzde 90, bunların bu işin içinde olduğu, bunların bu işin başını çektiği, tankları ve o askerleri gördüğümde kafamda canlandı. Böyle bir refleksin, hareket tarzının olacağını hepimiz tahmin ediyorduk, böyle bir şey bekliyorduk. ‘Darbe yapacak’ şeklinde değil ama bir çılgınlık yapacaklarını kendileri de söylüyordu, ima ediyorlardı, köşe yazısı yazdırıyorlardı, ilginç ilginç mesajlar veriyorlardı.”
Çalışkan, “Milli subay dediğimiz, yani bu devletin, bu milletin değerlerine bağlı subaylarımız refleksi çok hızlı vermiş olsaydı, biz çok daha az bir zaiyatla, sıkıntıyla bu darbeyi atlatırdık.” dedi.
“15 Temmuz gecesi somut hiçbir bir bilgi gelmedi”
15 Temmuz gecesinden önce darbe girişimi olabileceğine ilişkin ellerinde bir bilginin olup olmadığı sorusu üzerine Çalışkan, “15 Temmuz gecesi bize köprünün üstünde askerler var diyene kadar somut hiçbir bir bilgi gelmedi.” yanıtını verdi.
O gece bir darbeciye hakaret ettiğini söyleyen Çalışkan, karşısındaki kişinin de kendisine “geri zekalı” diye hakarette bulunduğunu, bu konuşmaların emniyet teşkilatını kamçıladığını bildirdi.
Çalışkan, “Askerler kendilerinden çok emindi. Bunlara çok net talimat verilmiş. ‘Acımasız olun. Bir, iki saatte bu iş biter. Ne polis, ne vatandaş karşınıza çıkabilir’ diye bir şey anlatılmış bunlara. O yüzden de çok kararlı ve acımasız idiler. Aşırı bir özgüven var.” ifadesini kullandı.
“Bu örgüt basit bir örgüt değil”
Mustafa Çalışkan, “Karşımızdaki örgüt gerçekten devasa bir örgüt. Karşımızdaki örgüt, uluslararası hareket kabiliyeti, desteği olan, Türkiye’deki hassasiyetleri de çok kıvrak bir şekilde kullanmış bir örgüt. Bu insanları, kendi halkına ateş ettirecek kadar zehirleyebilmişler. Bu örgüt basit bir örgüt değil. Bu örgüt, düşündüğümüzden daha büyük bir örgüt.” dedi.
FETÖ’ye yönelik soruşturmaların yüzde 99 oranında doğru gittiğini vurgulayan Çalışkan, yüzde 1 oranında da hata veya yanlışlık payı olabileceğini belirtti.
“Ülkücü polis, FETÖ’cü polis kavramını atmamız lazım. Bir tane polisimiz olacak, o da devletin polisi olacak.” diyen Çalışkan, devletini seven ve kanunlara bağlı insanların, FETÖ denen bu yapıyla mücadelesini sürdürdüğünü ifade etti.
Çalışkan, “Devletin ekmeğiyle büyüyüp bir takım dini eğitimlerden sonra böyle canavarca bir şeyi nasıl yaptığı konusu ayrı bir doktora tezi konusu. Bu anlaşılacak bir şey değil. Ailenin içinde babayla evladı düşman yaptılar. Aileyi dağıttılar, milleti dağıttılar. Hatta paralel din yarattılar.” görüşüne yer verdi.
Bu FETÖ’cü yapının geçmişte en fazla yerleştiği ve uç verdiği yerin, Emniyet Teşkilatı olduğunu vurgulayan Çalışkan, bu nedenle en fazla sıkıntının da teşkilatta yaşandığına dikkati çekti.
Emniyet Teşkilatındaki tasfiyelere de değinen Çalışkan, “Benim yerimde olan kişi, eğer tasfiye olmasa, 17-25 Aralık’ta gerekli müdahale olmasa, üzülerek söylüyorum, selam durabilirdi. Yani İstanbul Emniyet Müdürlüğünde kim olurdu o zaman bilmiyorum ama bu yapının adamı olsaydı, ‘Arkadaşlar oturun, askere bizim karşı durmamız gerekmez. Olar Türk askeri. Oturun oturduğunuz yerde’ dese dahi bu zayiat iki üç katına çıkardı.” diye konuştu.
FETÖ denilen yapının, geçmişte kendisine de çok sıkıntı verdiğini ve eziyet çektirdiğini, eski savcı Mehmet Berk tarafından hakkında açılan dava nedeniyle Ağır Ceza Mahkemesinde 4 yıl yargılandığını ve terfi alamadığını anlatan Çalışkan, geçmişte kendisini yargılayan hakim ve savcılar ile emniyet mensuplarının, bugün ya cezaevinde, ya da kaçak durumda olduğunu belirtti.
“Sniper konusu şehir efsanesi”
Çalışkan, “15 Temmuz darbesini sadece askere indirgerseniz bu işi ıskalamış olursunuz. Asker bu işin bir boyutu. Devasa bir örgütten bahsediyoruz. Maliyesiyle, eğitimiyle, uluslararası ilişkileriyle şu an dünyanın bir çok yerinde düşman diaspora oluşturmaya çalışan yetkinlikte, birçok ülkenin desteklediği bir yapıdan bahsediyoruz.” dedi.
Darbe günü Boğaziçi Köprüsü’nde sniper olduğu iddiasına ilişkin de Çalışkan, “Sniper konusu şehir efsanesi. Sniper yoktu orada. O köprünün bir bacağının üzerindeki sallanan şey sniper değildi. Bu örgüt her şeyimize zarar verdi, istihbaratımıza da teşkilatımıza da zarar verdi. Bizi istihbarat manasında çok hırpaladılar. Bir takım dinlemeleri götürdükleri kesin. Ahlaksızca götürmüşler.” ifadesini kullandı.
Çalışkan, darbeciler tarafından hazırlandığı iddia edilen herhangi bir infaz listesini görmediğini başka bir ilde böyle bir liste olup olmadığını da bilmediğini kaydetti.
Darbe gecesi üzerinden iki tank geçen darbe karşıtı Sabri Ünal da komisyona katılarak, kısa bir konuşma yaptı. Ünal, darbenin arkasındaki faillerin aydınlatılması için komisyonun en doğru şekilde çalışmasının ve bir sonuca varmasının, milletin beklentilerinin karşılanması açısından önemli olduğunu belirtti.
Öte yandan, AK Parti İzmir Milletvekili Hüseyin Kocabıyık da kendisine atfen basın yayın organlarında çıkan, eski Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’in komisyona gelmemesiyle ilgili “Siyaseten aklanması için gelmesi lazım” demediğini ifade etti.
Kocabıyık, şunları kaydetti:
“(Siyasetin aklanması için gelmesi lazım) dedim. Bu ikisi çok farklı. Çünkü Necdet Özel, 15 Temmuz’dan sonra bazı televizyonlara çıkarak ‘siyasetçiler zaman zaman bize isteler verdiler. Biz bu listeleri araştırdık bir şey bulamadık. Meğerse personel de onlardanmış, istihbarat da’ demişti. ‘Siyasetin aklanması’ lazım derken bunu kastettim. Necdet Özel’in, darbe girişimi gecesi pozitif rolü de anımsatılarak komisyona yeniden davet edilmeli.”