İsrail işgal ve yayılmacılığı Gazze’nin ardından Lübnan’a uzanırken stretajistler Türkiye açısından karada yaşananlar kadar denizde büyüyen tehdidin de önemine dikkat çekiyor.
Konunun uzmanlarından Prof. Dr. Beril Tuğrul, Gazze vahşetinin ve Lübnan saldırılarının ardında yatan en önemli sebepler arasında İsrail’in Akdeniz’de tek güç olma hayali yattığına dikkat çekti. Arzımevut iddiasının yüzlerce yıl sonra yeniden böylesine hortlatılmasının rastgele bir durum olmadığını hatırlatan Prof. Tuğrul, “Bu haritanın bir ucunun Nil deltasından başlayıp Irak’a kadar zengin enerji yatakları boyunca uzadığını görüyoruz. Biz daha çok olayın kara boyutuna odaklandık. İsrail’in sadece kara işgallerine odaklanmak denizde bizi bekleyen tehdidi ıskalamak olur. İsrail denizden Türkiye’ye tehdit unsuru ve her geçen gün bu tehlike büyüyor. Akdeniz’de bu durumun devam etmesi hâlinde yeni çatışma alanlarının doğması kaçınılmaz. Kıbrıs’ta Rumlar ve Ege’de Yunanistan’ı da yanlarına alarak denizden bizi daha büyük ölçekte rahatsız edecekler. Mavi Vatan doktrini bu açıdan önemli ve hepimiz bu yaklaşan felaketi görmeliyiz” dedi.
İsrail’in arzımevut hayalinin yanında küresel aktörlerin hesaplarının da yaşananlarda etkili olduğunu kaydeden Prof. Dr. Beril Tuğrul, söz konusu sahada çok ciddi keşifler yapıldığını ve gizlendiğini belirtti. Tuğrul, Kıbrıs’ta da bazı anormal gelişmeler yaşanabileceğine işaret etti.
İSRAİL TETİĞİ ÇEKTİ
Enerji ve uluslararası ilişki uzmanlarına göre İsrail tetiği çekti ve bölge geri dönülmez bir yola girdi. Süveyş Kanalı ve Hürmüz Boğazı dahil bu yeni durumdan küresel ticaret ve ekonomi koridorların da etkilenmesi kaçınılmaz.
Hacı Bayram Veli Üniversitesi Öğretim Üyesi Göktuğ Şahin, yaşanan gelişmelerin tüm dünyaya Büyük İsrail Projesinin komplo teorisi olmadığını çok net bir biçimde gösterdiğini ifade ederek şu değerlendirmelerde bulundu:
Şimdi herkes yeni pozisyonlar alıyor. Bizim de Akdeniz merkezli İsrail emellerini doğru okumamız gerekiyor. İsrail’in işgal emelleri artık komplo teorisi olmanın ötesinde bir boyut kazandı. Biz Golan’a, İdlib’e, Halep’e ve Lazkiye’ye yoğunlaştık ancak Siyonist yayılmacılık denizde de tehlike saçıyor. İsrail bir yandan Akdeniz’in tüm zengin enerji yataklarını gasbederken diğer yandan Samandağı’ndan komşumuz olma yolunda ilerliyor. Çünkü bu ülkenin herhangi bir kara, deniz sınırı yok ve hiçbir kural kanun da tanımıyorlar. Aynı tehdit Kıbrıs için de geçerli ve aynı oranda yakın. Tehdidi sadece karadan ibaret görmemeliyiz. BM karargâhını vuran ve hatta farklı ülkelerin ticari, siyasi merkezlerini bombalayan kural tanımaz bir yapı ile karşı karşıyayız. Tüm öngörü ve önlemler bu çerçevede ele alınarak denizi de kapsayan konseptler üretmeliyiz.