GÖKHAN EREK / ÖZEL HABER

İran'ın Kirman eyaletinde, Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'nin, 3 Ocak 2020'de ABD tarafından Bağdat'ta gerçekleştirilen saldırıda öldürülmesinin 4. yılı dolayısıyla anma töreninin yapıldığı kabristana giden yol üzerinde yaklaşık on dakika aralıklarla iki patlama meydana geldi. Açıklanan verilere göre saldırı sonrası 103 kişi hayatını kaybetti ve 211 kişi de yaralandı. 

Peki İran’daki saldırıyı kim gerçekleştirdi? Beyrut’taki saldırı ile bir bağlantı var mı? Saldırıda ana hedef ne? Saldırının Kasım Süleymani’nin ölüm yıl dönümünde gerçekleşmesi nasıl yorumlanmalı? Saldırının, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin Türkiye’ye gelip Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmesinden önce gerçekleşmesi manidar mı? 

Diplomatik İlişkiler ve Politik Araştırmalar Merkezi (DİPAM) Başkanı Dr. Tolga Sakman, Diriliş Postası’na değerlendirdi.

İSRAİL BAŞARISIZLIĞINI KAPATMAYI DENEYECEK

İran’daki saldırıların ardından İran yönetiminin önce temkinli davransa da yapılan saldırının İsrail yönetimi tarafından yapılmış bir eylem olduğu kanaatinin hızlıca belirdiğini dile getiren Dr. Tolga Sakman, “İsrail hükümeti ve silahlı kuvvetlerinin ayrı ayrı başarısızlıklarını devletin güçlü mekanizmalarından biri olan istihbarat örgütüyle kapatmayı deneyecektir. Bunu bir süredir farklı yerlerden aldığımız haberlerle teyit edebiliriz. Ki Türkiye’de yakalanan unsur da bu çerçevede değerlendirilmeli.” şeklinde konuştu.

İSTİHBARAT GÜCÜNÜN AZALMADIĞINI GÖSTERME NİYETİNDE

Lübnan ve İran’da yapılan eylemler ile İsrail istihbarat örgütü ve doğal olarak İsrail devletinin gücünün azalmadığını ve etkisinin nerelere uzanabileceğini göstermiş olduğunu belirten Dr. Sakman, “Bunu değerlendirirken eylemlerin nasıl yapıldığı da ince şekilde incelenmeli.” dedi.

BEYRUT’TAKİ SALDIRI İLE BAĞLANTI VAR MI?

İran’da gerçekleşen patlamaların, Beyrut’ta Hamas’ın siyasi kanadının en üst düzey isimlerinden Salih Aruri’nin öldürülmesi ile bağlantısının olup olmadığı merak ediliyor.

Dr. Sakman, Aruri’ye gerçekleştirilen suikastın ardından İran’ın İsrail’e karşı bir misilleme yapma olasılığının olduğunu belirtip sözlerini şu şekilde sürdürdü, “İran’ın kendi içindeki çatışmayla, gerilimle uğraşması İsrail’e karşı adımını yavaşlatır düşüncesi öne çıkmış olabilir. Ayrıca Beyrut’taki saldırı ardından sadece İran değil; İran’ın nüfuz ettiği toplum ve örgütlerin harekete geçme olasılığı da vardı. Bugün bu olasılığın şeklinin değiştiğini söyleyebiliriz.”

Şİİ NÜFUS VE ÖRGÜTLER GÖRÜNÜR OLMAYA BAŞLADI

Bölgedeki Şii nüfus ve örgütlerin gittikçe daha fazla görünür olmaya ve eylemlerini artırmaya başladıklarını hatırlatan Dr. Sakman, “Özellikle son dönemde Husiler üzerinden yapılan tartışmalar, bu eylemleri birbirine bağlayan noktalardan da biridir.” ifadelerini kullandı.

ÇATIŞMALAR BÖLGEYE YAYILACAK MI?

Hamas ve İsrail arasında 7 Ekim’de başlayan çatışmaların hemen ardından İsrail’in, İran’ı suçlamak istediğini hatırlatan Dr. Sakman, sözlerine şu satırları ekledi, “Fakat ABD yönetimi buna engel olmuştu. İsrail’in çatışmayı İran üzerinden bölgeye yaymasını ve seviye yükseltmesini uygun görmemişlerdi. Fakat bu süre içerisinde İsrail’in, hem askeri hem de siyasi olarak gittikçe sıkıştığını görüyoruz. Ayrıca Amerikan yönetimi de İsrail’e verdiği destek konusunda siyaseten sıkıştı ve seçim döneminde kendine alan açması gerekti. Bunun için çatışmanın bölgeye yayılması ve bunu da öncelikli olarak İran üzerinden yapması hem Amerikan hem İsrail politikalarını uygun görünüyor.”

ABD’NİN ORTA DOĞU’YA İLGİSİ TEKRAR ARTABİLİR

Dr. Sakman, İran üzerinden, özellikle Irak, Suriye ve Yemen gibi iran’ın nüfuz ettiği ülkelerde başta ABD askeri tesisleri olmak üzere ilgili hedeflere saldırıların artmasının bölgeyi gittikçe güvenliksiz ve istikrarsız hale getireceğini vurgulayıp, “Özellikle yerel seçimden yeni çıkmış ve yakın geleceği bile hala belirsizliğini koruyan Irak’ta artan şiddet Amerikan yönetiminin Orta Doğu‘ya ilgisini tekrar arttırabilir.” diye konuştu.

SÜLEYMANİ’NİN ÖLÜM YIL DÖNÜMÜ MESAJLAR İÇERİYOR

İran’daki bombalı saldırının İran Devrim Muhafızlarının Kudüs gücünün önemli bir komutanlarından biri olan Kasım Süleymani’nin ölüm yıldönümünde gerçekleşmesi dikkatlerden kaçmadı.

Kasım Süleymani’nin, İran Devrim Muhafızları ile İran’ın Kudüs özelindeki askeri amaçlarının sembolik olarak özdeşleştirildiğini anımsatan Dr. Sakman, sözlerine şu satırları ekledi, “Süleymani’nin öldürülmesi gücün yıpratılması yanında nasıl bir mesajsa; ölüm yıl dönümünde yapılan eylem de aynı şekilde mesajlar içeriyor. Yıldönümünün İsrail’e karşı büyük söylemlerle geçeceği ve Filistin desteğinin en yüksek tondan vurgulanacağı tahmin edilebilir. Böyle bir zamanın seçilmesi, yine Süleymani ve Kudüs gücüyle ilişkilendirilmesi, İsrail yönetiminin bir güç gösterisidir.”

TÜRKİYE VE İRAN’IN SES YÜKSELTMESİ DEĞER KAZANIYOR

Netanyahu’nun, Türkiye ziyaretinden önce 7 Ekim saldırısı gerçekleşti. İran Devlet Başkanı İbrahim Reisi ise saldırının gerçekleştiği bir sonraki gün Türkiye’ye gelip Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşecekti. İki saldırıya bakınca zamanlamanın manidar olduğuna dair değerlendirmeler yapıldı.

ABD istihbaratı: Rusya'dan gelen sabotaj tehditlerine karşı savunma şirketlerine uyarı ABD istihbaratı: Rusya'dan gelen sabotaj tehditlerine karşı savunma şirketlerine uyarı

Türkiye ile İran’ın bölge politikaları üzerinde kolay kolay hemfikir olmadığını dile getiren Dr. Sakman, “İki ülkenin rekabeti farklı kulvarda da olsa bölgede hissedilir. Ama Filistin meselesinde İran ve Türkiye’nin davranışsal süreç olmasa da beklenen sonuç açısından görüşü yakın. İslam coğrafyasında bu mesele hakkında hala ses yükselmezken iki ülkenin sesinin yükselmesi gittikçe daha fazla değer kazanıyor.” İfadelerini kullandı.

REİSİ VE ERDOĞAN GÖRÜŞMESİ

Türkiye ve İran’ın birlikte bazı fikir ve kararları dile getirecek olmasının Müslüman coğrafya içinde farklı bir etki yaratabileceğini belirten Dr. Sakman, sözlerini şu şekilde sonlandırdı, “Tabii ki bu eylem sadece bu görüşmenin engellenmesi için yapıldı denemez ama bu görüşmenin engellenmesi, bu eylemin İsrail açısından başarılı sayılabilecek sonuçlarından biridir. Bölgenin, güvenliksiz ve istikrarsız hale gelmesinden endişe duyan ve bundan olumsuz olarak etkilenebilecek ülkelerden biri olarak Türkiye’nin, diplomatik kabiliyetini azaltacak eylemler İsrail devleti için önemli değerlendirilir. Bunun için Türkiye’nin sadece yurt içinde değil yurt dışında da güvenlik temelli dikkatini artırması gerekir.”

Muhabir: GÖKHAN EREK