Batılı güçler Irak ve Suriye’yi bölmek istiyor. Terör örgütü DEAŞ bahanesi ile Suriye’de 30 bin kilometrekarelik alana PKK’yı yerleştiren uluslararası koalisyon, Suriye’yi dörde, Irak’ı da üçe bölerek 7 "garson devlet" kurmak istiyor.
Türk Tarih Kurumu eski Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, Irak ve Suriye ile ilgili plan ve bölünmüş haritaların hazır olduğunu söyledi. Halaçoğlu, projenin merkezinde İsrail’i bu coğrafyalara taşımak, enerji kaynaklarına tamamen el koymak ve yeni bir göç mühendisliği olduğunu vurguladı.
ABD'DEN BARZANİ'YE TALİMAT: ASKERİ, EKONOMİK, COĞRAFİ VE MALİ HAZIRLIKLARINIZ YAPIN
Irak’ta Mukteda Es-Sadr'ın "siyaseti bıraktım" açıklaması ile başlayan ve kısa sürede yayılan 29-30 Ağustos tarihli olaylar kanlı bir isyana dönüştü. Washington, Erbil yönetimine "siz olaylardan uzak durun" talimatı verdi.
Irak güvenlik kaynaklarından edindiğimiz bilgilere göre ABD’nin Barzani yönetimine gönderdiği mesajda "1 yıl bekleyin. Ukrayna krizi ile aynı anda Irak’ta bir iç savaş süreci istemiyoruz. Irak’a yönelik takvimimiz 2023 yılı ortalarında işlemeye başlayacak. O zamana dek ülkede yaşanacak güçlü bir kaos ve bölünme gerçekliği için askeri, ekonomik, coğrafi ve mali hazırlıklarınızı yapın" denildi.
SURİYE'YE SİLAH SEVKİYATI
Irak kanlı gösterilere sahne olurken Suriye’nin güneyinde askerî hareketlilik de arttı. Koalisyon güçleri Tenef, Suveyda ve Dera’ya yüklü miktarda silah, cephane ve savaşçı takviyesi yapıyor. ABD destekli Suriyeli muhalifler ve Suveyda’da bulunan Dürziler, Esed ve İran destekli gruplara savaş açmaya hazırlanıyor.
DEAŞ YENİDEN SAHNE HORTLAYACAK
DEAŞ terör örgütünün 2014 yılında başlattığı saldırıları bahane ederek Suriye’ye giren Batılı Koalisyon, ülkenin beşte ikilik kısmını terör örgütü PKK’ya teslim etti. Suriye’nin tüm enerji kaynaklarına da el koyan Koalisyon güçleri, Rakka ve Deyr Ez-Zor’dan çıkardıkları binlerce DEAŞ teröristini Humus-Deyr ez-Zor arasında yer alan Badiye çölüne taşıdı. Benzer bir olay da Irak’ta yaşandı ve Musul, Anbar, Tikrit, Basra gibi illerden çıkardıkları DEAŞ’lı teröristleri çöl bölgesi Vadi El Horan’a nakletti.
Uzmanlar, El-Hadar ve El-Horan’da yerleştirilen terör örgütünün yeniden sahne alacağı ve örgütün eylemlerinin İsrail ve ABD liderliğindeki koalisyonun gerçekleştireceği Irak ve Suriye hamlelerinin gerekçesi olarak kullanılacağı görüşünde. Golan işgalini büyük oranda tamamlayan İsrail yeni sürece doğrudan katılarak Suriye ve Irak içlerinde doğrudan var olmanın planlarını yapıyor. Suveyda’yı kendi toprağı olarak gören İsrail, PKK ve Barzani işgal alanlarını ise iki ülkede ilk üslenme bölgeleri olarak belirledi.
HARİTA 100 YIL ÖNCE HAZIRLANDI: TÜRKİYE MÜDAHİL OLMASAYDI KANDİL MERKEZLİ YAPILANMAYI AKDENİZ'E İNDİRECEKLERDİ
Türk Tarih Kurumu Eski Başkanı Prof Dr. Yusuf Halaçoğlu, bugün karşılaştığımız manzarayı 100 yıl önce yapılan hazırlıkların devamı olarak nitelendirdi. Halaçoğlu, "Tıpkı Suriye’de olduğu gibi Irak’ta bir göç mühendisliği uygulayacaklar. Nüfus seyreltilecek, enerji zenginliği tamamen kontrollerine geçecek ve İsrail’in güvenliği garanti alınmakla birlikte genleşmesi sağlanacak" dedi.
Prof. Dr. Halaçoğlu, "Arz-ı Mevud için daha fazla coğrafyayı parçalayacaklar. Şayet Türkiye müdahil olmasa Kandil merkezli terör yapılanmasını Akdeniz'e indireceklerdi. Şimdi güneyden Akdeniz’e inmenin hesaplarını yapıyorlar. İngiliz arşiv belgeleri ve 100 yıl önceki haritalarda tüm bu detaylar var. Sykes Picot, King Crane görüşme ve bezer gizli görüşmelerde bunlar konuşuldu. Şu anki strateji, Körfez krizi sonrası Irak’ta kurdurulan korsan devleti Suriye’nin kuzeyi ile birleştirmek. Konjonktür izin verdiği an bu proje hayata geçirilecek" tespitinde bulundu.
"TÜRKİYE SEYİRCİ KALAMAZ"
Irak’ta haritanın değişmesinden en fazla Türkiye’nin etkileneceğini savunan Halaçoğlu "Suriye örneğinde olduğu gibi yüzbinlerce Iraklı Türkiye’ye sürülecek. PKK varlığı zaten 30 yıllık açık tehdit. Göç baskısı ile birlikte milli güvenlik karışıklıklar ve dönem şartları ile Musul ve Kerkük bir oldubittiye getirildi. Bize o dönem vaat edilen petrol geliri payı da ödenmedi. Türkiye için bu gerekçeler uluslararası meşruiyet sebebidir. Osmanlı sonrası o coğrafya huzur yüzü görmedi. Türkiye, orada sınırların değişmesine seyirci kalamaz" dedi.
KAYNAK: TÜRKİYE GAZETESİ