Nihat Nasır - Diriliş Postası 

İnsülin direnci, vücudun insüline olması gerektiği gibi tepki vermediği karmaşık bir durumdur. Genetik ve yaşam tarzı faktörleri bu duruma neden olabilir.  Ağır yemek veya şekerli gıdalar sonrası aşırı ağırlık ve uyku hali, yemek sonrası el titremesi, terleme, mide kazınması ve kontrolsüz kilo alımı ile iştah artışı insülin direncinin başlıca belirtileridir.

İnsülin direnci, kaslar, yağ dokusu ve karaciğerin insüline yanıt vermemesi durumudur. Bu durumda pankreas, glikozun hücrelere girmesine yardımcı olmak için daha fazla insülin üretir. Gereğinden fazla insülin salgılanması, vücutta yağ depolanmasına neden olur.

İnsülin direnci, Tip 2 diyabet, obezite, kalp-damar hastalıkları, alkolsüz karaciğer yağlanması, metabolik sendrom ve polikistik over sendromu (PCOS) gibi çeşitli sağlık sorunlarıyla ilişkilidir. Dr. Yazıcıoğlu, insülin direncinin kanser riskini bile artırabileceğini belirtiyor.

Tedavi sürecinde, kan testi ile insülin direnci seviyesi ölçülür. Yüksek direnç seviyesine sahip kişiler için doğru diyet ve egzersiz planlaması yapılır. Eğer düzelme görülmezse, 2-3 ay ya da en fazla 6 aylık tedavi süreci ile seviye normale döndürülebilir. İnsülin seviyesi normale döndüğünde kilo vermenin önündeki engel kalkar, iştah azalır ve kilo verme süreci hızlanır. Bu tedavi, kalp hastalığı riski ve kanser gibi ciddi sağlık sorunlarını da önlemeye yardımcı olur.

Kontrolsüz kan sulandırıcı kullanımında büyük tehlike Kontrolsüz kan sulandırıcı kullanımında büyük tehlike

İnsülin direncinin belirtilerini fark eden kişilerin mutlaka uzman bir doktora başvurarak gerekli testleri yaptırması ve uygun tedaviye başlaması önemlidir. 

Editör: Nihat Nasır