Recep Yazgan / Özel Haber
Hiç kimsenin tam olarak ne olduğunu, ne işe yaradığını ve neye yarayacağını bilemediği ve fakat herkesin çok merak ettiği yeni dijital oyuncağımız Metaverse’ün, gerçekten bir oyuncak mı yoksa kapımızdaki yeni tehlike olup olmadığını, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi, Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Öğretim Görevlisi Muhammed Kara ile görüştük.
Hocam nedir bu Metaverse, bize kısaca nasıl açıklayabilirsiniz?
Metaverse veya Türkçe tabiriyle sanal evren, geleneksel kişisel bilgisayarların yanı sıra sanal ve artırılmış gerçeklik cihazları aracılığıyla kalıcı çevrimiçi üç boyutlu sanal ortamları destekleyen, İnternetin varsayımsal bir yinelemesidir.
Metaverse, bilgisayarlar, android cihazlar ve 3D cihazlar sayesinde insan zihninin - bilişinin yapay bir fiziksel ortama dâhil olmasını sağlamaktadır.
Metaverse’ü iletişim perspektifinden yeni bir gerçeklik, anlam dünyası ve iş birliği fırsatları sunan; kültürel, entelektüel ve ekonomik üretim için alt yapı ve etkileşim fırsatları tanıyan; farklı gelişmiş teknolojilerin eş zamanlı ve entegre bir biçimde kullanıldığı; siber toplumsal bir düzlem şeklinde tanımlamak da mümkündür.
FİLMLER VE ROMANLARLA ESKİ VE BÜYÜK BİR HAZIRLIK
Metaverse kavramı ilk kez Neal Stephenson'ın 1992 yılında yayımladığı bilimkurgu romanı Snow Crash'de ortaya çıkmıştır. Bu romanda Metaverse kavramı kurgusal bir dünyayı nitelemekteydi.
Nitekim Metaverse kavramı, ortaya atıldığı ilk dönemlerde aşırı abartılı ve spekülatif bir gelecek perspektifi olmakla eleştirilmişti.
1992’de Metaverse'ü internetin halefi olarak öngören Stephenson, kitabında şöyle ifade etmektedir:
“Hiro Protagonist Elbette gerçek insanlarla görüşmüyor. Bunların hepsi, fiber optik kablodan gelen özelliklere göre bilgisayarının çizdiği hareketli resmin bir parçasıdır. İnsanlar, avatar denilen yazılım parçalarıdır.
Avatarlar Metaverse'de insanların birbirleriyle iletişim kurmak için kullandıkları görsel-işitsel bedenlerdir. Hiro'nun avatarı da artık sokakta ve monoraydan inen çiftler ona doğru bakarlarsa Hiro'nun onları gördüğü gibi Hiro'yu görebilirler. Kendi dizüstü bilgisayarlarına sahip olan bu kişiler; Los Angeles'daki Hiro ve muhtemelen Şikago'nun bir banliyösünde bir kanepede oturan dört genç, bir sohbet başlatabilirlerdi. Ancak muhtemelen gerçekte konuşabileceklerinden daha fazlasını birbirleriyle konuşmazlar”
Metaverse, o gün bugündür Avatar'dan Ready Player One'a, Otherland'den Altered Carbon ve hatta Matrix'e kadar birçok filme, kitaba, diziye konu olmuştur.
Örneğin 2018 yılında çıkan bilimkurgu filmi "Ready Player One", internetin halefi olarak görülen Metaverse fikrini ele almaktadır. 2011 tarihli Ernest Cline romanından esinlenen bu filmin yetim olan genç kahramanı, büyüleyici bir sanal evrene dahil olarak kasvetli gerçek dünyadaki varlığından kaçmaktadır. Filmin kahramanı, bir cihazı kafasına takarak "Vaha" olarak adlandırılan, insanların birbirleriyle ve çevreleriyle üç boyutlu olarak fiziksel etkileşimde bulunabildiği bir sanal evrene giriş yapmaktadır.
Yani Metaverse’de bizim bir avatarımız var tıpkı gölgemiz gibi mi?
Aslında bu yıllar önce çocukların oynadığı oyunlarda çocukların kullanıcı adları, kullanıcı profilleri oluyor ya ona benziyor. Yani çocuklarımız Metaverse âlemine bizden çok daha önce ayak bastılar.
Metaverse’ün Türkçesi, Evren ötesi’dir. Birçok insanın kendi sanal temsilleri yani avatarları ile birbirleriyle ve dijital nesnelerle etkileşime girebildiği, sürekli açık olan sanal ortamlardan oluşan bir ağdır.
Metaverse'ü, sürükleyici sanal gerçeklik, çok oyunculu çevrimiçi rol yapma oyunu ve web'in bir kombinasyonu olarak düşünebiliriz.
Metaverse'ün üç temel yönü bulunmaktadır.
Bunlar; varlık, birlikte çalışabilirlik ve standardizasyondur.
Varlık, diğer bireylerle sanal bir alanda bulunma, somutlaşma hissidir.
Somutlaşma hissinin çevrimiçi etkileşimlerin kalitesini iyileştirdiği bilinmektedir. Bu varlık hissi, kafaya takılan VR gözlükleri gibi sanal teknolojiler aracılığıyla elde edilir.
Oyunlarla mı?
Oyunlarda çocuklar ya da gençlerimiz bir kullanıcı adı ve bir kullanıcı profili ile kendi avatarlarını oluşturuyorlar aslında.
Fakat Metaverse kavramı çok ilginçtir, az önce bahsettiğim kitabın çıkış tarihinden bugüne 30 yıldır çok büyük bir popülerliği yoktu.
Ne zaman ki, Zuckerberg bir röportajında Metaverse’den bahsetmesiyle popüler oldu.
Bugün dünyadaki en önemli Metaverse yatırımcılarının başında sanal gerçeklik cihazları üzerine çalışan Oculus şirketini 2 milyar dolara alan Facebook gelmektedir.
ZUCKERBERG KİMİN AVATARI
Nitekim Facebook bu alanda Microsoft gibi önemli yazılım şirketleriyle iş birliği anlaşmaları imzalamıştır.
Facebook CEO'su Mark Zuckerberg, The Verge dergisindeki o röportajında Temmuz 2021'de şunları söylemişti:
“Önümüzdeki 5 sene içinde Facebook kullanıcılarının, bizi bir sosyal medya şirketi olarak değil, bir Metaverse şirketi olarak göreceğini düşünüyorum.
Metaverse, artık bilimkurgudan çıkarak bilime ve teknolojiye dönüşme yoluna girmiştir.”
Aynı yılın Ekim ayının sonunda, neredeyse 1 trilyon dolar değerindeki bu firmanın adı "Metaverse"e ithafen, "Meta" olarak değiştirildi.
Bu yaklaşık 2018 yılından beri planlanan hatta kökenleri 2015'e kadar takip edilebilecek bir yön değişimi hamlesinin ete kemiğe bürünmesi olarak da değerlendirilebilir.
Özellikle Facebook'un konuya ilgi duymaya başlamasıyla kavram daha da ön plana çıktı.
Nitekim elinde büyük bir veri havuzu olan Facebook, milyonlarca insanın meta verilerine sahiptir. Bu da yapay zekâ temelli bir yapay dünyanın, insanların bireysel sınırlarını tehdit edeceği endişesini doğurmuştur.
Bu teknoloji yeterince geliştiği takdirde, insanlar edindikleri sanal gerçeklik cihazları sayesinde alışveriş yapma, sinemaya gitme, kafede zaman geçirme, emlak ve gayrı menkul satın alma gibi pek çok eylemi fiziksel bir çaba harcamaksızın yapmaya da başlayacaklar.
“FİRMALARIN ARKALARINDA BÜYÜK AİLELERİN VAR”
Hocam biraz kitabın ortasından bir soru olacak ama Zuckerberg ve gibilerine bu aklı kim veriyor?
Aslında bunlarla ilgili teoriler var. Mesela Apple’ın devlet tarafından finanse edildiği biliniyor. Bu tarz firmaların sosyal medya platformlarını yöneten ve yönlendiren firmaların arkalarında devletin ya da büyük ailelerin olduğuna inanıyorum ben.
Dünyayı siyasi olarak ekonomik ve sosyal olarak yöneten devletlerin sosyal medya firmalarının arkasında olduklarını da biliyoruz.
Peki bu devletler ya da büyük aileler neyi hedeflemektedirler ve Metaverse kullanıcılarını gelecekte ne beklemektedir?
Devletlerin ya da devletlere yön verebilecek kadar güçlü olan ailelerin genel olarak uyguladıkları bir yöntem var. Önce bu tarz şeylerin Hollywood’da filmini yaparlar ve yavaş yavaş piyasaya sürerler. Fikirleri bize, bizim bilincimize film halinde sunarlar.
Yani Metaverse’nin başlangıcı da bir Hollywood efect mi?
Evet aynen öyle… Bakın bir film izlemiştim ben, Yarının Savaşı isminde. Orada çok ilginçtir, geleceğin liderlerini gösterirken bizim Cumhurbaşkanımızı da geleceğin liderleri arasında gösteriyor.
Orada özellikle bir kurgunun ipucu veriliyor. Dünyanın nüfusunun 500 milyona inmesi hedefleniyor. Siz de birkaç yerde bunu duymuşsunuzdur. Dünya nüfusunu azaltmak ifadesini. Şimdi, bunlar bunu niçin yapıyorlar. Aslında sizde biliyorsunuz ki dünyayı yönetenler dünya üzerindeki güç sahipleri aslında dünyanın yüzde 80 kaynaklarını kullanıyorlar. O kadar açgözlüdürler ki, güce doymayan insanlar.
“METAVERSE ÇİFTLİKLERİ KURULACAK”
Matrix diye bir film var biliyorsunuz. Matrix’te beden duruyor bir bağlantıyla insan sadece temel ihtiyaçlarını fiziksel ortamda karşılıyor. Diğer bütün şeyleri sanal âlemde yaşıyor. Zihinsel olarak tüm ihtiyaçlarını sanal âlemde karşılayan insanları düşünün. İnsanların artık geniş arazilere ihtiyacı yok. Bir salona 20- 30 insanın dolduğunu düşünün. İnsana üç beş metrekarelik yerler yeterli hale gelecek.
Ben ileride Metaverse çiftliklerinin kurulacağını düşünüyorum; kamplar gibi, insanlar buralarda yaşayacaklar, burada suyu ekmeği verilecek, dünya nüfusu belki de bu şekilde etkisiz olarak azaltılmış olacak. 8 milyar insanın sokağa çıkıp dağılmasını engellemek için böyle bir yöntemi öngörüyor olabilirler. Yani insanlar Metaverse çiftliklerinde sanal gerçekliği yaşarken bu kurguyu yapan ve başaran büyük ailelerin de insanların arazilerini işgal etmeleri gibi bir düşüncenin gerçekleştirilmesi olabilir bütün bunlar.
Bu ekonomik hedef mi sadece?
Ekonomik hedef, sosyal hedef… Dikkat ederseniz, kendileri insanları dijital paraya veya sanal âleme yönlendiriyor olmalarına rağmen Bill Gates’in sürekli arazi aldığından bahsediliyor. Bizi belki de bunlara motive etmeye ve buna yönlendirmeye çalışıyorlar. Bunu söylerken bir bilgisayarcı olarak Metaverse karşı olduğum anlaşılmasın. Bana göre teknoloji yaratılmış bir şeydir. Teknoloji yaratıcı ya da yaratan değildir. Yaratan bu teknolojiyi insanların faydasına kullanalım diye yaratmıştır.
“TEKNOLOJİ YARATICI YA DA YARATAN DEĞİLDİR”
Pandemi boyunca bütün dünyada sokakların boşaltılmasını Metaverse bir hazırlık olarak değerlendirebilir miyiz?
Bunu şuradan da anlayabiliriz. Mesela dijital paranın çıkışı bile aslında Metaverse bir hazırlıktır. Şöyle düşünelim, Metin 2 diye bir oyun vardı. Orada çocuklar karakter oluşturup para kazanıyorlardı. Dünyada herkesin Metaverse âlemde dolaştığını düşünün bu âlemlerde insanlar puan topluyorlar. Bu puanlar Metaverse’te dijital paraya dönüştürülüyor. Metaverse, sanal bir kamusal alan oluşturmayı vadetmektedir. Bu kamusal alanın sanal para birimleri bugün hâlihazırda kripto para piyasasında işlem görmektedir.
Şuna da dikkat etmek gerekiyor, Metaverse’in Wikipedia’daki tanımı şudur; ‘İnsan zihninin dijital platformlara adaptasyonu sürecidir.’ Adaptasyon da bir evrim sürecidir. İnsanın dijitalleştirilmesi evrimi ve süreci.
Çıkış itibariyle ve felsefesi itibariyle Metaverse’nin arkasında yatan sebepleri tam ve gerçek anlamıyla bilemediğimiz için Metaverse tam anlamıyla sahip çıkmak da üstünkörü bir yaklaşım olacaktır.
Peki, o zaman Metaverse’ü iyi niyetli olarak nasıl kullanalım. Bu soruya şunu da ekleyelim; İslami bir Metaverse mümkün müdür?
Bugün Zoom’un, Facebook’un eğitim amaçlı kullanıldığı gibi Metaverse’ü de yeni, farklı ve bizim anlayışımıza uygun içeriklerle eğitim amaçlı kullanabilmemiz mümkündür.
İslam bizi zaten sürekli bilime ve teknolojiye yönlendirmiş. Biz bundan vaz geçemeyiz.
Ama İslam bizi sanal âlemden korumaya çalışmıyor mu?
Bir Müslüman beş vakit namaz kılmıyor mu? Müslüman da bu aralıklarda Metaverse’den kopmak zorunda bir şekilde. İslam bizi zaten sanal alemden korumanın yollarını da göstermiş. Hepsinin çözümü şu aslında biz dinimizi dört dörtlük yaşarsak Metaverse’ün zararlarından da korunmuş oluruz bir şekilde.
Şunu mu demek istiyorsunuz; beş vakit namaz, oruç gibi ibadetlerimiz Metaverse’den korunmanın yolları haline gelebilir?
Tabi ki, iyi yaşamak, İslami olarak donanımlı olmak bizi teknolojik ve dijital tehlikelerden koruyacaktır.
İslami olarak Metaverse dediğimizde ben Metaverse olumlu olarak kullanabilirim. Ders verirken Metaverse âleminde avatarım sayesinde daha canlı, dinamik ve daha aktif ders işleyebilirim.
İnsan biliyorsunuz bizim anlayışımızda zübde-i âlemdir. Batılı tanımda ise biyososyal ve biyo kültürel varlıktır. Metaverse’te ise dijisosyal ve diji kültürel bir varlık haline getiriliyor.
En çok endişelendiğim nokta şu benim. Biliyorsunuz biz bu dünyaya Kalübela’da söz vererek geldik. Bu dünyadan ahirete geçiş yapacağız. Biz bu dünyada ahiretteki ebedi formumuza hazırlık yapıyoruz. Bu hazırlık bir imtihan yaklaşımıdır. Metaverse’ün belki de hedefi insanı ölmeden sahte bir cennete sokma çabası da olabilir.
Bir de Evanjelistlerin ‘Tanrı’yı kıyamete zorlamak’ inancı var, bu da olabilir mi Metaverse’ün hedefi?
İyi hatırlattınız… Z kuşağı diyoruz. Z alfabenin son harfidir. Demek ki Z kuşağı son kuşak, kıyamet kuşağı, yani sona geldik.
“SANAL GERÇEKLİK GENÇLERE YENİ BİR ALAN AÇIYOR”
Evet hocam sona geldik. Son olarak neler söylemek istersiniz?
Sanal gerçeklik gençlere yeni bir alan açıyor. Kendilerini güçlü hissedecekleri, yalnız hissetmeyecekleri bir dünya.
Çocuklarımızı bizim hiçbir dahlimiz olmayan bu sanal dünyaya teslim mi edeceğiz yoksa kaçınılmaz olan o dünyanın içinde vermemiz gereken mücadeleyi mi vereceğiz?
Şu bezginliği, yılgınlığı, karamsarlığı üstümüzden atmalıyız.
Bu bilgi çağında sadece bildiklerimizden değil bilmediklerimizden de sorumluyuz. Her türlü bilgi elimizin altında.
Doğrusunu öğrenmek ve öğretmek zorundayız. Henüz hiçbir şey için geç değil. Şanlı bir tarihe ve hak olan bir dine sahibiz. Mesele bir varoluş meselesi ya Türklüğümüzle, Müslümanlığımızla var olacağız ya da hiç kimse olacağız, bir avatar olacağız. Artık sorumluluk bilinciyle hareket etme vakti.
Teşekkür ederim hocam kıymetli vaktinizi ayırdığınız için
Ben de teşekkür ederim. İnşallah faydalı olabilmişimdir.