İklim değişikliği sonucu sayısı ve şiddeti artan aşırı hava olaylarının son örneklerinden biri geçen eylül ayında Fas'ta yaşandı. Ülkenin güneyinde Sahra Çölü'nün başladığı ve yıllık yağış ortalaması 250 milimetre olan bölge, yalnızca 24 saatte 100 milimetreden fazla yağış aldı. Aşırı yağışlar sonrası meydana gelen sel, Sahra Çölü'nde küçük göller oluşmasına neden oldu.

Aşırı hava olaylarının çarpıcı örneklerinden bir diğeri temmuz ayında Antarktika'da görüldü, kış mevsiminin yaşandığı kıtada sıcak hava dalgaları meydana geldi ve normalin 10 derece üzerinde hava sıcaklıkları kaydedildi.

İklim değişikliğinin etkisiyle Sahra Çölü'nde görülen yağış ve Antarktika'daki ısınma, ekstrem iklim koşullarının meydana geldiği her iki bölgenin bitki örtüsünde değişimler yaşanması olasılığını gündeme getiriyor.

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Meteoroloji Laboratuvarı Şefi Adil Tek, iklim değişikliği nedeniyle artan atmosfer sıcaklıklarının, dünyanın kutuplardan Ekvator'a doğru, Ekvator'dan da kutuplara doğru ısı enerjisini dengelediği mekanizmada değişimlere yol açtığını söyledi.

Tek, dünyanın iklimi ve yağış rejiminin oluşmasında birçok parametrenin etkisinin bulunduğunu, bu durumun çok sayıda dişlisi olan motora benzediğini ifade etti.

Tesla hisseleri, otonom sürüş kurallarındaki gevşeme umuduyla yükseldi Tesla hisseleri, otonom sürüş kurallarındaki gevşeme umuduyla yükseldi

Güneşten gelen enerjiye iklim değişikliğiyle yeryüzünden yükselen ısı enerjisinin de eklendiğine dikkati çeken Tek, "Normalde biz yerde ısı kaynağı oluşturmasak güneşten gelen ısıyla birlikte iklim sistemi normal rutininde devam edecek ancak bizim oluşturduğumuz ısı ve atmosfere saldığımız karbondioksit, soğumayı sınırlayarak iklim değişikliğinin meydana gelmesine neden oluyor." dedi.

KÜRESEL DOLAŞIM HÜCRELERİ VE ETKİLERİ

Meteorolojik şartları etkileyen 3 küresel dolaşım hücresinin bulunduğunu ifade eden Tek, bunların Ekvator'dan 30 derece kuzey ve güney enlemlere kadarki bölgeyi kapsayan Hadley hücresi, 30 derece kuzey ve güney enlemlerinden 60 derece enlemlerine kadar uzanan Ferrel hücresi ve daha sonrasında gelen polar hücresi olduğu bilgisini verdi ve bu hücrelerin klasik döngü içinde olduklarını anlattı.

Bu döngülerin yağışların daha fazla olduğu alanları belirlediğine ve hücrelerdeki oynamaların yağış desenlerini değiştirdiğine işaret eden Tek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Hadley, Sahra Çölü'nün oluşmasına neden olan mekanizmadır. Burada yüksek basınçtan dolayı yeterli yağışlar oluşmaz. Bunun kuzeyine ve güneyine doğru gittikçe Ferrel hücresi gelir. Bu sistemde 60 derece enleminde yükselen havanın bir kısmı yüksek irtifada kutuplara doğru ayrılır ve kutup hücresi olan poları oluşturur. Geri kalanı Ekvator'a doğru hareket eder ve burada 30 derece enleminde Hadley hücresinin yüksek seviyeli havasıyla çarpışır. Orada azalır ve altındaki yüksek basınç sırtlarını güçlendirir.

En çok yağış alan yerlerin bu hücrelerin yükselici akımlarının oluştuğu bölgeler olduğunu, çökme olan bölgelerde yağış görülmediğini anlatan Tek, "Çalışmalar bize bu atmosferik meteorolojik koşullarda yaklaşık 10 yılda bir 0,25 derecelik bir enlem kaymasının yaşandığını gösteriyor. Bu mekanizmaların kaymasıyla daha çok sıcak hava kuzeye taşınıyor, ısı arttıkça hareket artıyor. İklim sistemleri birbirinden bağımsız değil, tek bir sistemin çarkları oldukları için birbirine bağlı olarak çalışıyorlar." diye konuştu.

Sahra'yı oluşturan yüksek basınç alanının daha kuzeye kaymaya ve Akdeniz üzerine doğru gelmeye başladığına dikkati çeken Tek, ilerleyen yıllarda bu kayma dolayısıyla Türkiye'de de yağışların ciddi oranda düşeceği uyarısında bulundu.

Bu sıcak havanın buzullarda erimelere ve Sibirya'nın Antarktika'ya yakın bölümlerinde ağaçlanmaya varan yeşil alanların oluşmasına yol açtığına dikkati çeken Tek, "Antarktika ve Sahra Çölü'ne uzun vadeli etkilerinin uzun süreli takip edilmesi gerekiyor. Bizim de ülke olarak stratejik planlarımızı buna göre yapmamız gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu.

"BU YEŞİLLENME SÜRECİNİN HIZLANACAĞI ÖNGÖRÜLÜYOR"

Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Araştırmacısı Dr. Tufan Turp, son zamanlarda Sahra Çölü'nün, iklim değişikliğinin etkisiyle her zamankinden daha yeşil bir hal aldığını ve bu durumun, bölgedeki "Tropikler Arası Yaklaşma Kuşağı (ITCZ)" denilen kuzey ve güney yarım küredeki tropikal hava kütlelerinin karşılaştığı alçak basınç kuşağının hareketindeki değişimle açıklanabileceğini belirtti.

Dünya ısındıkça bu kuşağın normalden daha kuzeye doğru kaydığının ve Sahra Çölü’nün bazı bölgelerine normalden 2-6 kat daha fazla yağış getirebildiğinin altını çizen Tek, bu değişimin ilerleyen zamanlarda da devam edebileceğini vurguladı.

Ekstrem iklim koşullarının hakim olduğu Antarktika'daki sıcaklık artışına da dikkati çeken Turp, bölgenin dünyanın en soğuk, en rüzgarlı ve en kuru iklim koşullarına sahip olduğunu hatırlattı.

Turp, "Kıyı bölgeleri daha ılıman olmakla birlikte iç kesimlerinde sıcaklık sıfırın altında 80 dereceleri bulabiliyor. Özellikle kıyı kesimlerde rüzgar hızları oldukça yüksek. Antarktika son derece kurak bir bölgedir, aslında dünyanın en büyük soğuk çölü kabul edilir. Yağışın büyük kısmı kar şeklinde düşer ancak Antarktika'nın soğuk ve kuru havası nedeniyle bu kar çok nadiren erir. Son zamanlarda iklim değişikliği ile birlikte burada da aşırı sıcaklıklar ve buna bağlı olarak kar kütlesinde azalma gözlemleniyor. Dünya ısınmaya devam ettikçe Antarktika’nın da ısınacağı ve yeşillenme sürecinin hızlanacağı öngörülüyor." ifadelerini kullandı.

Kaynak: AA