2024 ABD seçim yılı kayıtlara geçen en çalkantılı yıllardan biri oldu.

Geçtiğimiz iki ayda Başkan Joe Biden, gelen eleştirilerin ardından adaylıktan çekildi. Eski Başkan ve Cumhuriyetçilerin mevcut adayı Donald Trump'a suikast girişiminde bulunuldu ve Başkan Yardımcısı Kamala Harris, Demokrat adaylığına yükseldi.

Harris’in kampanyasını ABD halkına sunması için 3 aydan daha kısa süresi var.

Seçimlerde ABD seçmenlerinin ana odağı muhtemelen iç ekonomik baskılar olacak. Ancak 47. başkanının dış politikayı nasıl belirleyeceği sorusu da oldukça kritik.

Ukrayna'daki savaş ve Gazze'deki saldırılar ve artan ABD - Çin rekabeti, bir sonraki yönetimin dış politikadaki ana başlıkları olacak.

Peki ABD’deki başkanlık seçimleri, Gazze’deki soykırım için ne ifade ediyor ve neleri etkileyebilir?

Konuyu açıklamaya, Gazze'deki soykırımda en büyük imza sahiplerinden biri olan Biden ile başlayalım.


Biden'ın "İsrail'e koşulsuz destek" mirası
ABD'nin mevcut başkanı Joe Biden, farklı dönemlerde yaptığı röportajlarda "Ben bir Siyonist'im" diyerek İsrail'e koşulsuz desteğini defalarca gösterdi.

İrlandalı Katolik kökenlere sahip Biden, daha önce de İsrail'e yakınlığını göstermek için benzer konuşmalar yaptı, onlarca yıldır Amerikan politikasında etkili olan "İsrail'in Dostları" grubunun başını çeken isimlerden biri oldu.

Afganistan’da ibadethaneye saldırı: 10 ölü Afganistan’da ibadethaneye saldırı: 10 ölü

Biden, 2007'de başkan yardımcısı adayı olarak kampanya yürüttüğü dönemde Şalom TV'ye bir röportaj vererek, "Ben bir Siyonist'im. Siyonist olmak için Yahudi olmanız gerekmez" ifadelerini kullanmış ve İsrail'i ABD'nin Ortadoğu'da sahip olduğu en büyük güç olarak tanımlamıştı.


ABD Başkanı önceki dönemlerde bu sözü birkaç kez daha tekrarlamıştı.

Reuters tarafından yapılan bir analizde, Joe Biden'ın babasının da İsrail'in 1948'de kurulmasını en çok destekleyen isimlerden biri olduğu ve Biden'ın İsrail yanlısı dünya görüşünün kısmen bu yıllarda oluştuğu yazıldı.

36 yılda 4,2 milyon dolar bağış topladı
ABD siyasetindeki bağışları inceleyen Open Secrets'ın verilerine göre Joe Biden, 36 yıllık senatörlük döneminde İsrail yanlısı gruplardan toplam 4,2 milyon dolar bağış topladı ve Kongre'de bu gruplardan en yüksek miktarları alan isim oldu.

Biden başkan yardımcısı olduğu dönemde Obama'yla Netanyahu arasındaki gerilimli ilişkide ara bulucu rolü de oynadı.

Obama döneminde Ortadoğu danışmanı olarak görev yapan Dennis Ross, Barack Obama'nın 2010'da Doğu Kudüs'teki İşgalci Yahudi yerleşimlerinin yaygınlaştırılması üzerine İsrail'e tepki göstermek istediğini ancak Joe Biden'ın duruma müdahale ettiğini söyledi.

Ross, "İşler ne zaman İsrail'in kontrolünden çıksa, Biden bir köprü görevi görüyordu. İsrail'e bağlılığı bu kadar güçlüydü. Ve bu içgüdüyü şimdi de görüyoruz" ifadelerini kullandı.

"İsrail ile demirden bir ittifak"
Biden, başkanlık kampanyası sırasında ve başkanlık dönemi boyunca, İsrail ile ABD arasındaki güçlü bağların altını çizdi. "Benim yönetimim, İsrail ile demirden bir ittifak kurmaya devam edecek. İsrail'in güvenliği, Amerikan çıkarları için hayati öneme sahip." sözleriyle iki ülke arasındaki stratejik ortaklığın önemini vurguladı.

İsrail'in Orta Doğu'daki istikrar ve güvenlik açısından önemli bir müttefik olduğunu sıkça dile getirdi. "İsrail, Orta Doğu'da bir demokrasi feneridir ve biz onun yanında durmaya devam edeceğiz." diyerek İsrail’in bölgedeki rolünü ve ABD'nin İsrail'e olan bağlılığını ifade etti.

Harris, Gazze'ye yönelik yeni bir politika geliştirebilir mi?
Kendini Siyonist olarak ilan eden Başkan Joe Biden'ın İsrail'e olan sarsılmaz desteği, azalan popülaritesine katkıda bulunarak, Demokrat Parti'nin ilerici ve ılımlı kanatları arasındaki uçurumu genişletti.

Bu, genç seçmenler, Müslüman topluluklar da dahil olmak üzere önemli seçmen gruplarının kaybına yol açtı.

Demokrat Parti bu zaafın farkında olsa da, pek çok kişi adayı Kamala Harris'in hayal kırıklığına uğramış seçmenleri geri kazanıp, Gazze'ye yönelik politikada yeni bir yaklaşım getirip getiremeyeceğini merak ediyor.  

Medya kuruluşları Harris'in bazı yorumlarını Biden'ın kararlı İsrail yanlısı duruşundan uzaklaşma potansiyeli olarak değerlendirdi ve onu yönetim içinde daha anlayışlı bir ses olarak resmetti.


Harris'ten Netanyahu'ya "özel" zaman
Harris, yakın zamanda Filistinlilerin acıları konusunda " sessiz kalmayacağını " söyledi ve bu Biden'ın söylemiyle çelişiyor.

Ancak, birçok Filistin yanlısı savunucu sadece tonda bir değişiklikten daha fazlasını talep ediyor.

Bu seçmenler ABD'nin işgal devletine koşulsuz askeri desteğinden önemli bir uzaklaşma bekliyor.

Gazze'de bir soykırım yaşanırken, Harris'in yakın zamanda İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu'nun Kongre'ye hitabını atlama kararı gibi sembolik jestler artık bu oyları güvence altına almak için yeterli değil.

Görevi gereği Senato'ya başkanlık eden Kamala Harris katil Netanyahu'nun katıldığı oturuma başkanlık etmemiş ancak, Netanyahu ile daha sonra ayrıca görüşmüştü.

Chicago Üniversitesi'nde Karşılaştırmalı İnsan Gelişimi alanında yardımcı doçent olan Dr. Eman Abdelhadi, Harris'in şu ana kadar Gazze konusunda herhangi bir politika taahhüdünde bulunmadığını belirtiyor.  


Harris'in çelişkili açıklamaları
Harris, Mayıs ayında Gazze'de ateşkes çağrısı yaparken "ateşkes" kelimesini kullanan ilk ABD yetkililerinden biriydi.

Kasım ayında yaptığı açıklamada, "Herhangi bir yerde, herhangi bir masum insanın, masum sivilin, çocuğun kaybı gerçekten trajiktir" demişti.

Ancak, onlarca kişinin ölümüne yol açan bir başka İsrail saldırısıyla ilgili, "İsrail'e bu savaşı nasıl yürütmesi gerektiğini söylemiyoruz. Bu yüzden, bu konuda konuşmayacağım." ifadelerini kullanmıştı.

Demokratların yeni adayı çelişkili açıklamalarla seçmenleri yumuşatmaya çalışırken, İsrail’e güven tazelemeyi sürdürdü.

Geçtiğimiz günlerde yaptığı bir konuşmada ise "Ben her zaman İsrail'in kendini savunma hakkını savunacağım ve her zaman İsrail'in kendini savunabilme yeteneğine sahip olmasını sağlayacağım. İsrail halkı bir daha asla terör örgütü Hamas'ın dehşetiyle yüzleşmemelidir." diyerek, İsrail'e silah ambargosu uygulamayacaklarını ilan etti.

The Jerusalem Post gazetesi, Harris'in ülkenin en büyük İsrail yanlısı lobi kuruluşu olan Amerika-İsrail Kamu İşleri Komitesi (AIPAC) ile yakın ilişkileri olduğunu ve bazı Demokratların aksine İsrail’e yardımların koşula bağlanması fikrine sıcak bakmadığını yazdı.

Gazete ayrıca Harris’in Kaliforniya başsavcılığı yaptığı dönemde özel bir nefret suçları birimi kurduğuna ve Yahudilere karşı işlenen nefret suçlarına karşı özel bir hassasiyeti olduğuna dikkat çekti.

Harris'in eşi Emhoff'un ilgi alanı antisemitizm
2014'te Harris ile evlenen avukat Doug Emhoff, ABD'ye göç eden Polonya Yahudisi bir ailenin torunu.

Emhoff, eşi Harris'in 2021'de Beyaz Saray'a adım atmasıyla aktif avukatlığı bırakarak ülkede artış gösterdiğini söylediği antisemitizm konusuna odaklandı ve Yahudi topluluğuyla etkileşimi arttı.

Emhoff'un Beyaz Saray tarafından kullanılan ünvanı, başkan yardımcısının eşi anlamında kullanılan "Second Gentleman".

ABD basını, Harris'in kazanması halinde Emhoff'un, hem ilk "First Gentleman" (başkanın eşi) hem de ilk Yahudi başkan eşi olacağını yazdı.

İngiltere merkezli yayın yapan Jewish Chronicle'a göre Emhoff, Başkan Biden'a "antisemitizm" konusunda gayriresmi danışmanlık yapıyor.

Donald Trump: İsrail'in sahip olduğu en iyi dost
Kendisini sık sık " İsrail'in sahip olduğu en iyi dost " olarak tanımlayan Trump,  başkanlığı döneminde İsrail'e güçlü bir destek verdiğini defalarca ve açıkça ortaya koydu.

Bunun en önemli örneği, 2017 yılında Kudüs'ü İsrail'in sözde başkenti olarak tanıması ve ABD Büyükelçiliğini Tel Aviv'den Kudüs'e taşıması.


Bu adım, uluslararası alanda büyük tartışmalara yol açtı ve Filistin tarafından sert bir şekilde eleştirildi.

Kendi başkanlığı döneminde İsrail için güçlü adımlar attığını ifade eden Trump, "Ben İsrail'e karşı çok iyiydim, önceki tüm başkanlardan daha iyiydim. Golan Tepeleri ve Kudüs'ü başkent kabul etme konusunda çok şey yaptık. Kudüs'te büyükelçiliğimizi inşa ettik. Ve tabii İran'la nükleer anlaşma. Maalesef Biden yönetimi ise hiçbir şey yapmadı" şeklinde konuştu.

İran'la nükleer anlaşmayı iptal ederek İsrail için en büyük iyiliği yaptıklarını savunan Trump, Biden yönetiminin bu konuda da bir şey yapmadığını söyledi.

Trump ayrıca, Demokratların başkan adayı konumuna gelen Harris'in Orta Doğu ile ilgili konularda Biden'dan daha kötü olduğunu belirtti.

Trump, İsrail'e en büyük desteği veren ABD Başkanı olduğunu savunarak, yeniden başkan olması halinde yine bu ülkeye en güçlü desteği vereceğini belirtti.


"Amerikan siyasi sistemi hala İsrail Lobisi'nin elinde"
Oklahoma Üniversitesi Ortadoğu Çalışmaları Merkezi Başkanı Profesör Joshua Landis'e göre her iki siyasi parti de İsrail'e desteğin ve "İsrail yanlısı Amerikalıların seçimlere katkıda bulunduğu paranın vazgeçilmez olduğuna" karar verdi.

Landis, "Adayların İsrail'e sırt çevirmelerini bekleyemeyiz" diyor. 

Columbia Üniversitesi'nde Earth Institute başkanı Profesör Jeffrey Sachs da bu düşünceyi destekliyor ve  "Amerikan siyasi sistemi hala İsrail Lobisi'nin elinde" diyor.

Sachs, "ABD'deki her iki büyük partinin de şu anda İsrail'in katliamcı yollarının arkasında durduğunu ve bunlara ortak olduğunu" söylüyor.


Bu sarsılmaz desteğin yalnızca ABD ve Filistin için değil, aynı zamanda İsrail'in kendisi için de felakete yol açtığı konusunda uyarıyor; çünkü kontrolsüz zulüm ve aşırılık, İsrail toplumunu ve onun "meşruiyetini" parçalamakla tehdit ediyor.

Harris'in Biden'a göre bazı ilerlemeler sağlayabileceği düşünülse de Riyad'daki Kral Faysal Araştırma ve İslam Çalışmaları Merkezi'nden kıdemli araştırmacı Dr. Joseph A. Kechichian, onun öncelikli odağının ABD'nin küresel itibarını yeniden tesis etmek olması gerektiğini düşünüyor.

Özetle ABD’de yapılacak seçim yarışı, Gazze’de akan kanı durdurmak değil İsrail’e koşulsuz destek mirasını kimin daha iyi yürüteceği yarışı üzerine kurulu.
 

Kaynak: TRTHABER