Gökhan Erek / Muhabir

İsrail, 7 Ekim Aksa Tufanı Operasyonu’nun başlamasından bu yana Gazze’de soykırım faaliyetlerine devam ederek, çocuk, kadın, yaşlı demeksizin katliamlarını sürdürüyor.

İsrail’in, gerçekleştirdiği barbarca faaliyetlere Türkiye ve dünyanın farklı ülkelerinden eylem ve söylem şeklinde tepkiler geliyor.

Hür Dava Partisi (HÜDAPAR) Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu da  Aksa Tufanı  Operasyonu’ndan sonra Türkiye genelinde 32 ilde siyasetçi, kanaat önderi ve STK temsilcilerinden oluşan 250’den fazla kişiyle birebir görüşmeler yaptıklarını ve görüşmelerde yapılan istişareler sonucunda başta Gazze’deki mevcut durum olmak üzere Filistin ve Kudüs Davası için yapılabilecekler konusunda ortak görüş ve kanaatlerini Gazze Beyannamesi adıyla kamuoyu ile paylaştı. 

STK VE SİYASİ PARTİLERE DÜŞEN GÖREVLER

Gazze Beyannamesi’nin 11 başlıktan oluştuğunu aktaran Yapıcıoğlu, Sivil Toplum Kuruluşları ve siyasi partilere düşecek görevlerle ilgili, “Âlimler ve kanaat önderleri bir araya gelmeli, meselenin halli için ortak çözümler geliştirilmelidir. STK’lar kendi aralarında ortak bir Kudüs Platformu oluşturarak birlik oluşturmalı ve Hükümetin STK’ları dikkate alması sağlanmalıdır. STK’lar ve Kanaat Önderleri ile bir araya gelerek istişare mekanizması işletilmeli, Hükümeti harekete geçirmek için ortak söylem oluşturulmalıdır. Filistin ve Kudüs Meselesi’ne duyarlı Siyasi Partiler birlikte hareket etmeli ve Hükümeti fiili adımlar atmaya zorlamalıdır. Cemaat ve Parti taassubu Kudüs Davası’nın önüne geçmemelidir. ‘Ben kaybetmeye razıyım yeter ki Ümmet kazansın, Kudüs kazansın’ şuuru ile hareket edilmelidir. Sivil inisiyatif, hakkı ve adaleti ölçü ve esas almalıdır. Siyasi baskılara göre hareket etmemelidir. Özellikle Kudüs Davası’nı ilgilendiren konularda devlet dili kullanılmamalıdır.” ifadelerini kullandı. 

“ÂLİMLER HALKIN İÇİNDE OLMALI”

Yapıcıoğlu, Âlimlerin, halkın içinde olması gerektiğini belirterek, “Alimler, Filistin ve Kudüs Davası konusunda toplumu bilinçlendirme çalışmaları yapmalıdır. Cihad ve destek fetvasının toplumun her kesimine ulaşılması sağlanmalı, Siyonistlerin ve destekçilerinin mallarına karşı yapılan boykotun etkin bir şekilde uygulanması sağlanmalıdır. Alimler, kavli duanın yanında fiili dua olarak da miting, yürüyüş vb. kitlesel etkinliklerde halkın önünde ve halk ile birlikte olmalıdır.” şeklinde konuştu. 

YAPILMASI GEREKEN ETKİNLİKLER

Kudüs Davası konusundaki etkinlikleri ve boykotları itibarsızlaştırma çabalarına karşın yapılan etkinlikler ve eylemlerin çok önemli olduğunu vurgulayan Yapıcıoğlu, “Filistin direnişine ciddi katkı sağladığı bilinciyle etkinliklerin dozu ve çeşitliliği artırılarak devam ettirilmelidir.” dedi.

“KAMUOYU BİLGİLENDİRİLMELİ VE BİLİNÇLENDİRİLMELİ”

Miting, konferans, panel, seminer, basın açıklamaları, bildiriler, resim sergileri, TV ve radyo programları, sosyal medya çalışmaları, yürüyüş, yardım ve imza kampanyaları, sosyal farkındalık çalışmaları, vb. etkinlikler düzenlenerek Filistin Davası ve Siyonizm’in tehlikelerinin anlatılması gerektiğini aktaran Yapıcıoğlu, “Kamuoyu  bilgilendirilmeli ve bilinçlendirilmelidir.” diye konuştu. 

“MAVİ MARMARA BENZERİ FİLOLARLA GAZZE’YE YARDIM ULAŞTIRILMALI”

Mümkün olan en geniş katılım ile Mavi Marmara benzeri uluslararası gemi filosu ile Gazze’ye insani yardım ulaştırılması gerektiğini dile getiren Yapıcıoğlu, sözlerini şu şekilde sürdürdü, “Mısır’da Sisi yönetimi Refah Sınır Kapısı’nı kapatsa da yardımların Gazze’nin 40 Km’lik sahilinden direkt olarak Gazze’ye ulaştırılması için çaba ve gayret gösterilmelidir. İnsani yardım konusu devamlı gündemde tutulmalıdır. Refah Sınır Kapısı’nın insani yardıma açık tutulması için Mısır’ın elçilik ve konsoloslukları önünde eylem yapılmalı ve Mısır yönetimine baskı yapılmalıdır.”

BOYKOT ÖNEMSENMELİDİR

Boykotun, Siyonist, işgalci İsrail ile mücadelede çok önemli bir etkiye sahip olduğunu belirten Yapıcıoğlu, “Boykot önemsenmelidir. Hükümet, medya, sivil toplum ve eğitim camiası, birlikte boykot meselesini sahiplenmeli ve toplum 7’den 70’e bilinçlendirmelidir. Nesiller boyu devam edecek bir boykotun alt yapısı oluşturulmalıdır. Halk Siyonist terör örgütü İsrail ve destekçisi olan firmaların mallarını boykot ederken Hükümet de boykota destek vermeli, Halk teşvik edilmeli  ve ambargo uygulamalıdır. Boykot konusunda toplumdaki bilgi kirliliğinin önüne geçilmelidir. Bu amaçla bir enstitü kurulmalı veya bu konu ile ilgili bir Meclis Komisyonu oluşturulmalıdır. Hükümet Siyonist işgalci İsrail’e destekte bulunan firmalara verilen destek ve teşvikleri kesmelidir.” ifadelerine yer verdi.

MESCİDİ AKSA VE KUDÜS İLE BAĞLAR MÜFREDATA EKLENMELİ

Gazze Direnişinin toplumda ciddi bir uyanışa sebep olduğunu aktaran Yapıcıoğlu, sözlerine şu satırları ekledi, “Bu olumlu durum ailelere, gençlere ve çocuklara Kudüs Davası bilincinin verilmesi için önemli bir fırsat olarak değerlendirilmelidir. Çocuklarımız Filistinli çocuklarla tanışmalı, onlarla oturup kalkmalıdır. Ebu Ubeyde ile yeni bir kuşak inşa edilebilir. Çocuklarımızın Ebu Ubeyde’yi rol model almaları ve kahraman olarak tanımaları için farklı çalışmalar yapılmalıdır. Mescidi Aksa ve Kudüs ile olan tarihi, kültürel ve inanç bağlarımız eğitim müfredatına eklenmelidir. Bilinçlendirme çalışmaları kapsamında toplumun tüm kesimlerini kapsayacak etkinlikler artırılarak devam ettirilmelidir. Halkımız ve gençlerimiz üzerine sergilenen oyunlara karşı tedbirler geliştirilmeli ve bu konuda Siyonistlerin oyunları engellenmelidir. Üniversitelerde Kudüs Kürsüsü kurulmalıdır.”

Bakan Ersoy: Formula 1’i İstanbul’a kazandırmak istiyoruz! Bakan Ersoy: Formula 1’i İstanbul’a kazandırmak istiyoruz!

“ORTAK MEDYA HAVUZU KURULMALIDIR”

Siyonist işgalci İsrail’in bir taraftan Gazze’de internet erişimini engellemeye çalışırken, diğer taraftan da dünya medyasını ve sosyal medyayı kontrolüne alarak gerçeklerin üstünü örtmeye çalıştığını hatırlatan Yapıcıoğlu, şunları kaydetti, “Bu amaçla şu ana kadar Filistin’de 130’dan fazla gazeteciyi hedef alarak şehit etti. Siyonist kaynaklı dezenformasyonun önüne geçebilmek ve gerçekleri dünyaya duyurabilmek için İslam ülkelerinin desteği ile Filistin ve Aksa konusunda dünyaya gerçeklerin ulaştırılması için ortak bir ‘Medya Bilgi Havuzu’ kurulmalıdır.”

“KUDÜS DAVASI VE GAZZE HAKKINDA CANLI YAYINLAR YAPILMALI”

Anadolu medyası ve ulusal medyada Kudüs Davası ve Gazze hakkında canlı yayın programları, röportajlar ve etkinlikler yayınlanması gerektiğini aktaran Yapıcıoğlu, “Bu konuda gereken hassasiyetin gösterilmesi için medya temsilcileri ziyaret edilmelidir. Sosyal Medyanın daha aktif ve etkili kullanımı için sosyal medya ekipleri oluşturulmalıdır. Medyanın gücü ve psikolojik savaştaki rolü göz önünde bulundurularak Gazze’de yaşanan vahşet ve soykırımın görüntüleri ve Direnişin başarılarının görüntüleri geleneksel medya ve sosyal medya üzerinden paylaşılmalıdır. Ülke genelinde destek amaçlı yapılan küçük–büyük tüm faaliyet ve etkinlikler görüntülenmeli ve medyada paylaşılmalıdır. Bu vesile ile Filistin halkına ve mücahitlere yalnız olmadıkları gösterilmeli ve moral aşılanmalıdır. Filistin Meselesinin dününü ve bugününü anlatan belgeseller, diziler, kısa filmler, sinema, çizgi film ve animasyonlar vb. çalışmalar yapılmalı ve yayınlanmalıdır. ‘HAMAS’ın başka ülkeler tarafından operasyona zorlandığı’ şeklindeki açıklamalar ve söylemler Filistin halkının ve Direnişinin 75 yıldır yaşadıklarını ve verdikleri kurtuluş mücadelesini görmezden gelmektir. Bu ve benzeri söylemler mahkum edilmelidir.” dedi.

TBMM VE MİLLETVEKİLLERİ NE YAPMALI?

Filistin ve Kudüs Meselesi hakkında endişe sahibi olan milletvekillerinin, meseleyi öncelikli gündem maddesi olarak belirlemesi ve meseleye duyarlı diğer milletvekilleriyle daha fazla iletişime geçmesi gerektiğini belirten Yapıcıoğlu, sözlerini şu satırları ekledi, “Meclis’te gerekli duyarlılık oluşturmalıdır. Milletvekilleri Refah Sınır Kapısı’na gitmeli ve Gazze’ye girmek için çaba içerisine girmelidir. Gazze’de yaşanan katliam ve soykırımı dünyaya anlatmalıdır. Filistin ve Kudüs meselesine duyarlı siyasi partiler, milletvekilleri ve yerel teşkilatları ile daha görünür olmalıdırlar. Siyonist işgalci İsrail’in Arz–ı Mev’ud Haritası anlatılmalı, siyaset camiası ve toplum bilgilendirilmelidir. Filistin ile Türkiye arasında 2018’de imzalanan Güvenlik İş Birliği Anlaşması 2021 yılında Resmî Gazetede yayımlandı. Hükümet, bu anlaşmanın gereğini yapmaya davet edilmeli ve bu anlaşmanın pratik olarak hayata geçirilmesi için çalışmalar yapılmalıdır.”

HÜKÜMET VE DEVLETE DÜŞEN GÖREVLER

Türkiye’de Hamas’ın Resmi Büro açabilmesi için gerekli yasal zeminin oluşturulması gerektiğini dile getiren Yapıcıoğlu, “Filistin Direnişi resmi olarak tanınmalı ve desteklenmelidir. Filistinli gençler için Türkiye’de savunma sanayi ve yüksek mühendislik alanlarında yetişmeleri için imkân sağlanmalıdır. Dışişleri Bakanlığı bünyesinde acil olarak üst düzey bir heyet Gazze’ye göndermelidir. TBMM bünyesinde bir heyet oluşturularak Gazze’ye gönderilmeli, yerinde incelemeler yapılmalı, hastaneler ve yaralılar ziyaret edilmeli ve kamuoyu bilgilendirilmelidir. Hamas’sız bir Gazze’nin Filistin Direnişinin bitmesi anlamına geldiği unutulmamalıdır. Türkiye kendisine ve insanlığa karşı tehditler içeren Siyonist işgalci israil ile diplomatik, ekonomik ve askeri ilişkilerini devam ettirmemeli, en azından bazı Güney Amerika ülkeleri gibi tavır almalıdır. Türkiye Siyonist işgalci israil ile olan yıllık 10 milyar dolara yakın ticaretine ve Türkiye üzerinden sağlanan yakıt satışına ve nakline son verilmelidir.” diye konuştu. 

“İŞGALCİ İSRAİL’İN MEŞRUİYETİ KALMADI”

Dünya’da Siyonist işgalci İsrail’in hiçbir meşruiyetinin kalmadığını aktaran Yapıcıoğlu, şunları söyledi, “Türkiye bundan sonra Siyonist işgalci İsrailli meşrulaştıracak hiçbir oluşumun içinde olmamalıdır. ABD’nin Siyonist işgalci İsrail’e İncirlik üssünden vermiş olduğu lojistik desteği ve Türkiye limanlarından kargo gemileri ile sağlanan lojistik destek durdurulmalıdır. Türkiye limanlarından Siyonist İsrail’e giden yakıt, demir çelik, inşaat malzemesi, gıda vb. bütün ticaret durdurulmalıdır. Hava ve deniz limanları Siyonist işgal rejimine kapatılmalıdır. Malatya Kürecik Radar Üssü’nün Siyonist işgalci israili dış tehditlere karşı korumaya hizmet ettiği bilinmektedir. Böyle bir korumanın ülkemiz üzerinden sağlanması kabul edilebilir değildir. Kürecik ve İncirlik üsleri acilen kapatılmalı ya da Amerikan askerleri buralardan çıkarılıp idare Türkiye tarafından üstlenilmelidir. Eğer bu yapılamıyorsa saldırılar devam ettiği sürece faaliyetleri askıya alınmalıdır.”

“ÇÖZÜM İTTİHAD-I İSLAM’DIR”

Ümmetin birliğinin esas olduğunu ve fitnenin haram olduğunu söyleyen Yapıcıoğlu, “Çözüm ise İttihad–ı İslam’dır. Kudüs Davası birleştirici bir ruha sahiptir. Kudüs Davası çerçevesinde ve Gazze’deki soykırıma karşı duyarlı Müslümanlar millet ve mezhep farkı gözetmeksizin bir araya gelmeyi başardı. Bu vesileyle en azından Kudüs Davası çerçevesinde farklılıklar ve ayrılıklar bir tarafa bırakılmalı ve gündemden çıkarılmalıdır. İslam Ülkeleri arasındaki güvensizlik ve çekişme Müslümanların ve İslam Ülkelerinin faydasına olmamıştır. Bu durum zafiyetlerin oluşmasına ve 9 milyonluk Siyonist şebekeye karşı zayıf, aciz ve teslim olmuş bir portre oluşmasına sebep olmuştur. İslam ülkelerini diplomatik, ekonomik ve stratejik konularda bir araya getirmenin yolları aranmalıdır. Siyonist işgalci israilin İslam coğrafyasının orta yerindeki varlığı ve her bir İslam ülkesi ile ayrı ilişkiler geliştirmiş olması onu güçlü kılarken İslam ülkelerini zayıflatmış ve ümmetin geleceğini karartmıştır. İslam ülkeleri Siyonist İsrail ile olan diplomatik, ekonomik ve askeri ilişkilerini kesmelidir. Gaz ve petrol sevkiyatları durdurulmalı, hava ve deniz sahaları kapatmalıdır.” dedi.

“KUDÜS VE FİLİSTİN DAVASI KONULU ZİRVE YAPILMALI”

Türkiye’nin, İstanbul’da İslam dünyasıyla ve küresel Siyonizm’in rehin alamadığı diğer ülkelerle ‘Kudüs ve Filistin Davası’ konulu bir zirve yapması gerektiğini dile getiren Yapıcıoğlu, şunları kaydetti, “Arap Birliğine üye ülkeleri, İslam İşbirliği Teşkilatı, D8 ülkeleri ve Siyonizm karşıtı ülkeler toplanarak Siyonist işgalci İsrail’e karşı caydırıcı kararlar almalı ve bu kararları uygulamalıdır. Hamas ve direniş grupları Siyonist işgale karşı kurtuluş mücadelesi veren Filistin halkının meşru temsilcisidir. İslam ülkeleri Filistin’i devlet olarak tanımalı, Hamas ve direniş gruplarını muhatap kabul etmelidir. Başta Türkiye olmak üzere İslam ülkelerinden işgal altındaki Filistin’e giden ve oradaki soykırım suçuna ortak olanlar tespit edilmeli, haklarında hukuki süreç başlatılmalı, vatandaşlıktan çıkarılıp, mal varlıklarına el konulmalıdır. Bu yasal düzenlemeler bir an önce hayata geçirilmelidir. ABD ve AB, İsrail’in yanında olduğunu açıkladı ve en üst düzeyde gidip desteğini ilan etti. Fiili olarak da savaş gemileri, asker ve silah göndererek söylemlerini eylemleriyle teyit etti. İslam ülkeleri ise sadece İsrail’i kınıyor. İslam ülke liderleri İsrail’in vahşetini kınama ile yetinmemelidir.”

“MAVİ MARMARA DOSYASI YENİDEN AÇILMALIDIR”

Netenyahu, kabinesi ve soykırım suçunu işleyen işgal kuvvetlerinin yargılanmaları için gerekli hukuki girişimlerde bulunulması gerektiğinin altını çizen Yapıcıoğlu, “Türkiye’de de yargılanabilmelerinin önünün açılması için Adalet Bakanlığı tarafından savcılara gerekli izin vermelidir. Mavi Marmara Dosyası yeniden açılmalı ve yargılanma devam etmelidir.” şeklinde konuştu. 

“İŞGALCİ TERÖR ÇETELERİ TERÖR ÖRGÜTÜ STATÜSÜNE ALINMALI”

Yapıcıoğlu, ABD ve Siyonistlerin yerleşimci olarak isimlendirdikleri işgalci terör çetelerinin uluslararası alanda terör örgütü statüsüne alınması ve yaptıkları terör faaliyetlerine karşı uluslararası mücadele için girişimlerde bulunulması gerektiğini belirterek, şunları söyledi, “İşgalci Siyonist İsrail’in sahip olduğu nükleer tesislerin hızlı bir şekilde uluslararası denetime açılması sağlanmalıdır. Bütün dünyaya meydan okuyarak soykırım suçunu kameralar önünde pervasızca işlemeye devam eden Siyonistlere karşı ellerinde bulundurdukları nükleer silahlar nedeniyle bütün yaptırımlar devreye alınmalıdır.”

BÖLGE BARIŞININ ÖNÜNDEKİ EN BÜYÜK ENGEL

Siyonizm ve Siyonistlerin bölge barışının önündeki en büyük engel olduğunu aktaran Yapıcıoğlu, sözlerini şu şekilde sonlandırdı, “Dünya barışına büyük bir tehdit oldukları ısrarla işlenmelidir. Bu ısrar Siyonizm en tehlikeli terör örgütü olarak kabul edilmesine kadar devam ettirilmelidir.”






 

Muhabir: GÖKHAN EREK