Olay, 19 Kasım'da akşam saatlerinde Karaağaç Mahallesi 115’inci Cadde'deki Kadir Bey Camisi'nin önünde meydana geldi. Belediye personeline ait turuncu yelek giyen 4 kişi, iş makinesiyle kaldırımı kazmaya başladı. Kazı yapan 4 kişi, çevredekilere de kendilerini belediye personeli olarak tanıttı. Bir süre sonra yer altındaki elektrik hattıyla doğal gaz borusuna zarar verilirken, çevredekiler kazıdan şüphelenip, ihbarda bulundu. Bunun üzerine olay yerine çok sayıda polis, zabıta, doğal gaz ve elektrik dağıtım şirketi personeli sevk edildi. Ekiplerin araştırmasında bu kişilerin belediye personeli gibi giyinip, kaçak kazı yaptığı tespit edildi.

5 ŞÜPHELİ TUTUKLANDI
Kaçak kazı yapılan Kadir Bey Camisi önündeki kaldırımı, polis güvenlik şeridiyle çevreleyip gece nöbet tuttu. 20 Kasım'da kazılan çukurda ekiplerin incelemesinde, üzerinde figür ve kabartmalar bulunan kayaya rastlandı. Kaçak kazı yapılan kaldırıma İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü'ne ait uzman personel ekip yönlendirildi. Ekiplerin incelemesinden sonra kazılan yer, Isparta Cumhuriyet Başsavcılığı kararıyla kapatıldı. Kayanın korunması amacıyla çukura kepçeyle toprak döküldü.

Olaya ilişkin yakalanan İsmail Avcı, Halis Tümen, Yaşar Güzel, Hacı Duran Cırdı ve Şükrü Canıtez, 'Tarihi eser kaçakçılığı' ve 'Kamu malına zarar verme' suçundan tutuklandı. İfadelerinde kaçak kazıyı kabul etmeyen şüphelilerin, inşaat işi için bölgede çalışma yaptıklarını söyledikleri öğrenildi.

SONUÇLARA GÖRE KARAR VERİLECEK
Çukurun toprakla doldurulmasının ardından kaldırım düzenlemesi yapılarak alana taş döşendi. Kapatılan çukurun çevresi ve caminin etrafında güvenlik tedbiri alındı. Polis bölgede devriye atarken, cami görevlileri ile esnaf da alanın korunmasına yönelik bilgilendirildi. İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü'ne bağlı ekiplerin çukurdaki kayadan aldıkları numunelerin Antalya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü'ndeki incelemesi sürüyor. Numune sonuçlarına göre çukurun yeniden açılıp, açılmayacağına karar verilecek.

'1700'LÜ YILLARDA YAPILAN CAMİ VARDI'
Kaçak kazının ardından toprak altında görülen kabartma ve figürlü kaya, kentte yaşayanların heyecanlandırdı. İl Müftü Yardımcısı Halil Taş, Kadir Bey Camisi'nin yerinde 1700'lü yıllarda yapılan Yusuf Ağa Camisi'nin yer aldığını anlattı. Zamanla depremler ve yapının yıpranmasıyla tahrip olan caminin 1990 yılında yıkılıp, yenisinin yapıldığını dile getiren Taş, eski cami kalıntılarının bir bölümünün caddede toprak altında kaldığını belirtti.

'KENARLARI İŞLEMELİ BİR TAŞ GÖRDÜM'
Çukurun kazıldığı caddede oturan Nural Özsungur (81), bölgede tarihi alan varlığından haberi olmadığını ve definecilerin kaçak kazısı sonrası rastlanan kayaya şaşırdığını söyledi. Çukurda gördüğü kayayı anlatan Özsungur, "Kenarları işlemeli bir taş gördüm. Buranın tarihi bir değeri olduğunu bilmiyordum. Hiç de duymadım. Ama eski bir mahalle. Çok şaşırdım. Sonra çukuru kapattılar. Bu sadece bizim için değil, bütün dünya için geçerli bir şey. Nasıl başka yerlerde harabeler çıkıyorsa, burada da bir hazine varsa çıksın" dedi.

Lüks otomobil kontrolden çıktı, kara saplandı Lüks otomobil kontrolden çıktı, kara saplandı

'BURADAKİ KATA, CAMİ BASAMAĞIDIR'
Mahallede oturanlardan Fehmi Nalçacı (72) ise Kadir Bey Camisi yapılmadan önce eski cami kalıntılarının toprak altında kaldığını anlattı. Nalçacı, şunları söyledi:

"Çukurun kazıldığı yerde eski cami vardı. Caminin girişinde 5 basamaklı merdiven vardı. Bu basamaklar, işlenmiş uzun taştı. Bu taşlar, kaldırımın altına gömüldü. 3-4 yıl önce cami önünde şadırvan suyunun geçtiği boru patladı. Belediye ekipleri kazdı, tamirini yaptı. O kazıda bir belediye işçisi, 'Burada mezar var' dedi. 'Hayır arkadaşım, burada mezar olamaz, burası ayakaltı' demiştim. Sanırım başkaları da duymuş, define sanmış. Kaçak kazı yapanları görünce yanlarına gidip, 'Hayrola ne yapıyorsunuz' dedim. 'Su patlağı varmış' dediler. Sonra kazmaya başladılar. Sonra polis geldi, durdurdu. Buradaki kaya, cami basamağıdır. Diğeri de camiyi çevreleyen duvarın yanında bir kısmı toprağın üzerinde görünüyor. Bu taşlar basamaktı. Burada tarihi eser, mezar gibi bir şey yok."

Editör: Nusret Odabaş