GÖKHAN EREK / ÖZEL HABER
İsrail, ABD ve Batılı ülkelerin desteğiyle Gazze'de katliamlarını sürdürürken, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blınken, bölge ülkelerine ziyaret gerçekleştirdi. Ankara ziyareti ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile görüşmesi 2.5 saat süren Blınken'ın, Türkiye'deki karşılanma şekli nasıl yorumlanmalı, Blınken'ın Ankara Havalimanı'nda Vali Yardımcısı tarafından karşılanması neye işaret, Bakan Fidan'ın, kendisine sarılmasına izin vermemesi ne anlama geliyor, Neden ortak açıklama yapılmadı, ABD'nin Orta Doğu'daki planı ve İsrail'in hedefi nedir? Diplomatik İlişkiler ve Araştırmalar Merkezi (DİPAM) Başkanı Dr. Tolga Sakman, Diriliş Postası'na değerlendirdi.
Türkiye'siz çözüm olmaz!
İsrail ile Filistin arasındaki savaş sürecinde başta Türkiye'nin dışta tutulmaya çalışıldığını hatırlatan Dr. Sakman, "Ancak Türkiye’nin, dahil olmadığı bir süreç sonuçlanmayacağı anlaşıldı. Türkiye’nin, özellikle son dönemdeki açıklamaları süreci sadece bir ateşkes değil, devamlı bir barışa yöneltecek pozisyon aradığını gösterdi. Bu nedenle Türkiye ziyareti yapılmadan, bölgeden ayrılması Blinken için rasyonel çözüm arayışında olmadığını gösterecekti." şeklinde konuştu.

En alt düzeyde karşılama!
Türkiye'ye gelişi sırasında havalimanında Blınken'ı Ankara Vali Yardımcısı Namık Kemal Nazlı'nın, karşılamasına ilişkin Dr. Sakman, yabancı dışişleri bakanlarının Türkiye'ye gelişlerinde teamülen Türk Dışişleri Bakanlığı'nı temsilen bir büyükelçinin veya benzeri bir yetkilinin karşıladığını hatırlatarak, “Vali yardımcısı ile karşılamak resmi olarak en alt düzeyde sayılır. Zaten Dışişleri Bakanı Blınken’ın, uçaktan indikten sonraki jest ve mimiklerinden bu uygulamanın kendisine karşı mesaj içerdiğini anladığını görüyoruz.” İfadelerini kullandı.

ABD'ye diplomatik tavır!
Bakan Fidan'ın, Blınken'ı karşılamasındaki tavırlarına işaret eden Dr. Sakman, "Hakan Fidan, kişisel olarak duygularını yüzünde çok fazla belli etmeyen, ilişkilerindeki samimiyeti jest ve mimiklerinde göstermeyen bir mizaca sahip. Blınken ise görüşmelerinde samimiyeti oldukça üst düzeyde gösteriyor. Bu samimiyet, sadece ikili ilişkilerdeki kişisel durumu temsil etmiyor, bu aynı zamanda Amerikan yönetiminin, daha üstten bakan bir diplomatik tavrının da eseridir. Blınken, Ankara’ya geldiğinde de Sayın Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile temasında Fidan’ın, genel olarak sahip olduğu dikkatli duruşu yanında, ABD’nin üstenci tavrı ve ittifak edilemeyeceği tahmin edilen konular nezdinde mesafeli duruşu ile karşılaştı. Sayın Fidan hem Blınken ve ABD Yönetimine hem de Filistin ve bölgeye bu ziyaretin Blınken’ın önceki temas ve demeçleri doğrultusundaki nedenleri ve sonuçları ile ilgili duruşunu göstermiş oldu.” ifadelerine yer verdi.

Arka plandaki fotoğraf!
Bakan Fidan ve Blınken görüşmesi sonrasında paylaşılan 'Ay Yıldız' detaylı fotoğraf ise gündemin öne çıkan başlıkları arasında yer aldı.
Dr. Sakman, dışişleri bakanlıklarının, genellikle sembollerin çok fazla yer aldığı uygulamalarla bilindiğini söyleyerek, sözlerine şu şekilde devam etti, “Türk Dışişleri Teşkilatı da bu konuda oldukça mahirdir ve kurumsal kapasitesini, birçok kereler bu anlamda gördük. ABD Dışişleri Bakanı’nın çantasında bulunan konuların yanında, temaslarda sarf ettiği sözler, ziyaret tarihi ve sırası, Ankara’ya geldiği uçak dahil birçok konuda Türk Dışişlerinin bazı noktalarda şeklen cevap vermesini gerektirdi."

Bakan Fidan ve Blınken görüşmesi 2.5 saat sürdü. Ancak görüşmenin ardından açıklama yapılmadı ve Blinken, Dışişleri Bakanlığı’ndan ayrıldı. Blinken, Esenboğa Havalimanı’nda yaptığı açıklamada ise Orta Doğu’da kalıcı barışı görüştükleri ifade etti.
Dr. Sakman, Bakan Fidan ve Blınken’ın görüşme sonrası birlikte açıklama yapmamalarıyla ilgili herhangi bir görüş birliği oluşmadığı şeklinde yorumlayıp sözlerini şu şekilde sürdürdü, “İki bakanın belli bir konu üzerinde konuşup büyük ihtimalle oldukça zıt ayrılması neticesinde bir basın açıklamasıyla bu karşıtlığı beyan etmesi çok anlamlı olmazdı. Tabi burada ABD ve Türkiye’nin, müttefik iki ülke olarak bölgesel güvenlik konusundaki anlayış farklılığını da somut ve sert olarak göstermek diplomatik olarak bu aşamada tercih edilen bir yöntem olmaz."
ABD istediğini alamadı!
Türkiye’nin, konu başlıkları arasında ateşkes, insani yardımların ulaştırılması ve en kısa sürede iki devlette barış olduğunu dile getiren Dr. Sakman, “Ama ABD Dışişleri Bakanı’nın, Ankara’dan ayrılırken verdiği kısa demeçte kendileri için önemli olan neredeyse hiçbir temel konuya değinilmediği, herhangi bir mutabakatın oluşmadığı gibi bir algı oluşuyor.” dedi.
Washington'un Türkiye planı!
Dr. Sakman, ABD'nin Türkiye planlarına ilişkin, “ABD yönetiminin, Türkiye’yi, Hamas konusunda politika değiştirmeye ikna etmesi, Mısır ve Ürdün’ü Filistinli mültecileri kabul etme konusunda bir ortak politikaya yönlendirmesi ki bu Gazze’nin, boşaltılması politikası için önemli bir adım onlar için ve belki de en stratejik olanı bölgedeki örgütler üzerinde nüfuzu artan İran’ı, bölgede dengeleyecek tek güç olarak Türkiye’nin, İran karşısında da diplomatik konumlanmasını somutlaştırmayı isteyeceği düşünülebilir.” ifadelerini kullandı.

ABD çatışmaların devamını istiyor!
ABD’nin, Gazze üzerindeki çatışmaların devam etmesini planladığını söyleyen Dr. Sakman, sözlerine şu satırları ekledi, “Şiddet ne daha fazla olacak ne de azalacak. Böylece hem bu çatışmalar Filistinlilerin genel olarak taraf olmasını engellemeyi hedefliyor hem de çatışmanın, bölgeye yayılmasına engel oluyor. Çatışmanın, bölgeye yayılması ABD’nin hem iç hem de dış politikası açısından bugünkü şartlarda avantajlı değil. Seçim sathı mahalline girmiş Amerikan yönetimi içerde elini zayıflatacak herhangi bir unsur tutmak istemiyor. Bunun için bölgedeki güvenlik sorunu imajını sağlayarak hem dış politikadaki güvenlikleştirilmiş politikalarını destekleyecek hem de içerideki Yahudi nüfusu kendisine çekmiş olacak.”

"Netanyahu'nun amacı politik olarak büyük bir savaş"
Dr. Sakman, İsrail’in Gazze konusunda ABD’ye göre daha şahin bir tutumla hareket ettiğini belirterek, “Netanyahu, politik olarak daha büyük bir savaş istiyor. Bunun için önce kara harekatı ile Gazze’ye sonra tüm Filistin arkasından da bölgede devamlı bir çatışmanın kapısını aralamak istiyor. Netanyahu, burada dini temellere dayandırdığını söylediği bir ideolojik yönelimin ile yayılmacı ve hatta daha geniş bir politik kazanım sağlamayı hedefliyor. ABD yönetimi ise bu çatışma vesilesiyle birçok kere denediği gibi Orta Doğu üzerinden başlayarak küresel anlamda kendisinin başat aktör olduğu Batı merkezli küresel sistemin devamlılığını ve bu sistem içerisinde de Amerika’nın kurucu ve kurucu unsuru olarak kabul ve varlığını sürdürmek istiyor. Rusya, Ukrayna savaşında Batı merkezli küresel sistem kendini sağlama almak adına girişimlerde bulunurken, ABD burada istediği konumu koruyamadı. Orta Doğu ise Amerika için tam bir strateji uygulama noktası.” diye konuştu.

“İsrail Washington'un belirlediği çerçevede hareket eder"
ABD ve İsrail’in, etle tırnak olmadığının altını çizen Dr. Sakman, sözlerini şu şekilde sürdürdü, “Özellikle bölgedeki politikaları tam anlamıyla birbiriyle örtüştüğü için bugün bu destek sınırsız gibi görülüyor. Özellikle askeri destek ve politik müttefiklik imajı, iki ülkenin de hem bölgede hem de iç siyasetinde kendilerine avantaj sağlıyor. Zaten ABD başkanı Joe Biden, Tel Aviv ziyaretinde İsrail’e destek imajından çok Netenyahu’ya destek gibi bir imaj sergiledi. Bu çatışma ortamı vesilesiyle bölgeye giren Amerikan Politikası, bölgedeki farklı dinamiklerle oynamak için bir avantaj sağlamış bulunuyor. Bunu Doğu Akdeniz’de konuşlandırdığı donanma filoları ve bölgeye getirdiği askerlerden anlayabiliriz. Fakat bu desteğin İsrail yönetiminin Washington'un belirlediği çerçevede hareket etmesi ile sınırlı olduğunu da unutmamak gerekiyor.”

Dr. Sakman, ABD yönetiminin bölge için planladığı stratejinin Netanyahu’nun planladığı strateji ile örtüştüğü sürece devam edeceğini belirterek, “Netanyahu’nun, çatışmayı artırma isteğini dizginleme çabası dahilindeki destekler bu çabanın sekteye uğratılması ile son bulabilir. Gazze’ye derin kara operasyonu, Lübnan’a girmek, Suriye sahasında operasyon yapmak ve daha fazlası İran’ı hedeflemek i̇srail’in bugünkü politikalarında yer alıyor gibi görünse de ABD’nin engeli ile karşılaşıyor.” ifadelerine yer verdi.
Ankara'nın ABD ve İsrail politikalarına etkisi!
ABD başta olmak üzere çoğu Batılı ülkeler, İsrail’e destek verip daha fazla kanın akmasına ortak oluyorlar. Türkiye ise ateşkes ilanı için mücadele ediyor. Türkiye’nin yürüttüğü diplomasi trafiğinin, ABD ve İsrail politikalarına etkisinin ne olacağı ise takip edilen konular arasında yer alıyor.

Türkiye’nin, Filistin ve İsrail arasında yaşanan çatışmaların ardından sadece bir ateşkes değil bölgeyi rahatlatacak bir barış çıkarma umuduyla diplomasi sürecini yürüttüğünü dile getiren Dr. Sakman, sözlerini şu şekilde sürdürdü, “Ankara’nın gündemde tuttuğu İki Devletli Yönetim Anlayışı ilk günler özellikle Batı’da dile getirilmezken, bugün çözümün merkezinde sayılıyor. Garantörlük müessesesinin temini konusunda ciddi ve hassas öneriler, Türkiye’nin bölge özelinde alacağı sorumluluğu artırsa da barışı ne kadar istediğini göstermek için önemli. Fakat bu öneriye sadece Batı değil küresel anlamda pozitif yaklaşım hakim olmadı. İlk günden itibaren hem Sayın Cumhurbaşkanı hem Dışişleri Bakanı nezdinde yürütülen diplomatik girişimler ile bu süreç sağlanmaya ve hızlandırılmaya çalışılsa da kökleşmiş bir problem olarak bölgedeki barışın, yeniden temini konusunda daha geniş bir mutabakata ihtiyaç olduğu biliniyor. Bu mutabakatın sağlanması ise özellikle bölge ülkeler ve Müslüman devletler nezdinde bir fikir birliğine dayanıyor. Bugün diplomatik olarak yapılmaya çalışılan da tam olarak bu.”
“ABD ve İsrail'in hegemonik üstünlüğü tartışılıyor!”
Dr. Sakman, Türkiye’nin yürüttüğü diplomasinin bölge üzerinde ABD’nin hegemonik ve İsrail’in psikolojik üstünlüğünün tartışılmaya başlanması için önemli olduğunu belirterek sözlerini şu şekilde sonlandırdı, “Ortadoğu’da, Batı çıkarlarına hizmet eden bir çatışma ortamının oluşması karşısında ve bölge ülkelerinin müstakilen politika belirleme ve uygulaması için verilen destek noktasında Türkiye’nin bölgede etkin politikası devam etmektedir.”