“Bütün dillerde şiir söylenmiştir” der İbn Haldun ve edebiyat ile bir toplumu ayrıştırmak asla mümkün değildir. Peki, toplumsal ortamda doğan ve bizzarure toplumla hemhâl olan edebiyatın ve edebi eserlerin, toplumsal hareketler üzerindeki rolü nedir? Edebi eserlerin toplumsal hareketler üzerinde nasıl bir rolü vardır? Konuya dair kısaca açıklamaları yazımızın devamında bulabilirsiniz...

Edebi eserlerin toplumsal hareketler üzerinde nasıl bir rolü vardır?

Edebiyat, bütün insani eylemler gibi, toplumsal ilişkiler ağının bir parçası olarak varlık kazanır.

Sanat ve edebiyat toplumsal bir üretimdir. Doğal olarak içinde doğduğu toplumsal ilişkilerin mahiyeti sanat ve edebiyatı derinden etkiler, bu ilişkilerle kayıtlanır.

Ait olduğu toplumsallık durumu, edebiyatın derin köklerine nüfuz eder; edebiyat bu köklerden dal budak salar. An be an toplumla nefes alıp verir; kâh onun kaydını tutar, kâh onu yadsır; ama bir şekilde toplumsal kurum olmaktan kendini alamaz.

Edebiyat-toplum ilişkisinde en fazla tartışılan husus, edebiyatın toplumun bir ifadesi olduğu görüşüdür.

Gerçekte etkili ve hayli köklü bir geleneğe yaslanan bu görüş, belki çok fazla işlenmesinden ve bir yönüyle tüketilmesinden ötürü malumu ilamdan başka bir şeye yaramaz hale gelmiştir.

Edebiyat sosyolojisinin öncü isimlerinden biri olan Michaud, çokça konuşulan, bazen hoyratça eleştirilen bu hususu şu yalın cümleleriyle bir güzel özetler: “Edebiyat, toplumun somut, siyasal ve ekonomik yapılarındaki gibi, görünür biçimleri içinde toplumun ifadesidir.

Şunu söylemek daha doğru olacaktır: Edebiyat kendi ruhu ve ruhsal yapıları içinde toplumu ifade eder. 

Editör: Haber Merkezi