Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Orta Anadolu Ekonomi Forumu’nda konuştu.
Sivas Kongresi’nde bir araya gelen heyetin, sadece ülkenin siyasi bağımsızlığını değil ekonomik özgürlüğünü de hayal ettiğini belirten Erdoğan, “Nitekim savaşın kazanılmasının hemen ardından, daha Cumhuriyet kurulmadan, İzmir’de Birinci Türkiye İktisat Kongresi’nin toplanması bunun işaretidir. Esasen Türkiye’nin daha Osmanlı döneminde temelleri atılmış ve hedefleri belirlenmiş bir milli iktisat politikası vardı. Ancak ardı ardına girilen savaşlar ve ardından çok zor şartlarda kurduğumuz ve yaşatmak için büyük fedakarlıklarda bulunduğumuz Cumhuriyet döneminde bu politika tam manasıyla hayata geçerilemedi.” ifadelerini kullandı.
Erdoğan, kapitülasyonların kaldırılması, devlet eliyle sanayileşme hamlesi başlatılması, ticaretin ve üretimin desteklenmesi gibi önemli adımların gerçek bir milli iktisat hamlesi haline dönüştürülemediğini vurgulayarak, “Cumhuriyeti kuran kadro, ekonominin en az siyasi ve askeri başarılar kadar hayati bir konu olduğunu gayet iyi biliyordu. Dönemin şartları da hem özel sektörün desteklendiği hem de doğrudan devlet eliyle büyük yatırımların yapıldığı karma model bizi arzu ettiğimiz yerlere taşıyamadı. İkinci Dünya Savaşı’nda fiilen savaşın dışında kalmamıza, savaş sonrası yeniden yapılanma çalışmalarında aynı muameleyi görmemize yol açtı.” dedi.
“İç düşmanlar adeta Türkiye’nin sıçramasına engel oluyorlardı”
Hem İkinci Dünya Savaşı’nın yol açtığı ağır yaptırımlar hem de yetersiz alt yapı sebebiyle neredeyse Türkiye ile kalkınma hamlesine başlayan ülkelerin zamanla Türkiye’yi geçmesine seyirci kalındığına işaret eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bunlardan özellikle Güney Kore örneği. Çok çok önünde olmamıza rağmen Güney Kore, bizi maalesef solladı geçti. Fersah fersah önümüzde. Darbeler, cuntalar, muhtıralar, koalisyonlar, siyasi ve diplomatik gerilimler gibi pek çok sebep ekonominin üzerine gerektiği kadar güçlü bir şekilde eğilmemize mani oldu. İşin dorusu bu süreçte yaşadığımız pek çok olumsuz hadisenin gerisinde ülkemizin siyasi ve ekonomik gelişmesini engellemek olduğu da açık bir gerçektir. Yani iç düşmanlar adeta Türkiye’nin sıçramasına, Türkiye’nin gelişmesine engel oluyorlardı. Türkiye’yi sürekli kendi iç meseleleri ile boğuşan, enerjisini kendi içinde tüketen bir ülke olarak tutmak için her dönemde farklı araçlar devreye sokuldu.
Ülkemize çok ağır ekonomik, siyasi ve insani bedelleri olan bu sürecin Cumhuriyetin ilk yıllarındaki bu hamlelerin dışında üç istisnası vardır. Birincisi Demokrat Parti’nin ve onun şehit lideri Adnan Menderes’in başlattığı büyük siyasi ve ekonomik dönüşümdür. Türkiye bu dönemde sadece özgürlüklerle değil, büyük bir kalkınma heyecanıyla tanışmıştır. Sonu darağacında biten hamlenin ardından ülkemiz yıllarca yine iç mücadelelerine odaklanmıştır. Tabii ki rahmetli Menderes’in bu hamlesinin önüne geçenler dışarıda olmaktan öte maalesef içimizden.
İkinci büyük çıkış, rahmetli Turgut Özal’ın başbakanlığı ile birlikte yaşanmıştır. Dünyadaki gelişmeleri çok iyi okuyan Özal, Türkiye’yi yeni ekonomik trendlere ve kalkınma modellerine hazırlamak için gerçekten büyük gayret sarf etmiştir. Maalesef onun siyasi ve insani ömrü de bu hamleyi tamamlamaya yetmemiştir. Tabii çok farklı bir ölüm, üzerinde şaibelerin olduğu bir ölüm, bunun içeriden dışarıdan soru işaretlerinin çok olduğu bir ölüm.
Türkiye üçüncü ekonomik ve kalkınma hamlesini, 2003 yılından itibaren AK Parti ile birlikte yaşamıştır. Yaklaşık 17 yıldır devam eden bu süreç, elbette dikensiz gül bahçesi misali sorunsuz, sıkıntısız geçmemiştir. Ancak her ne olursa olsun Türkiye’nin demokraside ve ekonomide belirlediğimiz hedeflere yürüme iradesi hamdolsun kırılamamıştır. Bu dönemde, göreve başladığımızdan itibaren yani kişi başına milli gelirin 3 bin 400 dolardan çıkıp 11 bin dolara kadar tırmandığı bir dönemi yakaladık.”
“Dün elini açan bir orduya sahiptik”
İhracatın 36 milyar dolardan 170 milyara çıktığını anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunlar bu dönemin sıçrayışıdır. Tüm bunların yanında savunma sanayinde Türkiye, bugün yerli ve milli olarak ihtiyacının yüzde 70’ini karşılar hale geldi. Bunu karşılarken ihracatımız, savunma sanayinde 2,5 milyar dolara yükselmiş vaziyette. Yani dün elini açan bir orduya sahiptik, şimdi kendimiz üretiyoruz, şimdi göğsümüzü gere gere adımları atıyoruz.” dedi.
Erdoğan, Türkiye’nin alternatifleri çoğaltan ve alternatifleri çoğaltırken de dünya ile masada oturan “tek düze değil, kimden daha uygun şartlarda alıyorsa ondan alırım anlayışını geliştiren” bir ülke konumuna geldiğine dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:
“Bugüne kadar Amerika ile masada otururken şimdi Rusya ile oturuyoruz, belki yarın Çin ile de otururuz. Derdimiz alternatifleri çoğaltmak, alternatifleri çoğaltacağız ki birbirimize yetelim. Bir de sadece pazar değil, ortak üretime girmek suretiyle bizim bu ülkelerle adım atmamız şart. Benim bu dostlara sürdüğüm ilk şart, her zaman ortak üretim yapabilecek miyiz. Eğer ortak üretim yapamayacaksak o zaman kusura bakmayın, çünkü biz yıllarca pazar olduk onlar ise tüccar oldu, üretici oldu. Şimdi bu noktada oturup konuştuğumuzda tabii denilen noktaya geldiler.”
“Muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkmak lafla olmuyor”
Alt yapıda Cumhuriyet tarihinde görülmemiş adımlar atıldığını, 6 bin 100 kilometre olan bölünmüş yol uzunluğuna 17 yılda 20 bin kilometrenin üzerinde ilave ettiklerini vurgulayan Erdoğan, yüksek hızlı trenin de artık Türkiye’de olduğunu ve ramazanda Sivas’a geleceğini ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkmak lafla olmuyor, icraatla oluyor. Onun için Sivas Kongresi’nin ruhunu iyi okuyabilirsek, Erzurum Kongresi’nin ruhunu iyi okuyabilirsek bu adımları atmakta ne kadar geç kaldığımızı daha iyi anlarız. Bunlar bize yeterli mi? Yetmez, daha ileri gideceğiz.” diye konuştu.
İtalyanlarla Atak helikopterlerini Türkiye’de ürettiklerini hatırlatan Erdoğan, bu helikopterlerin her yönüyle çok güçlü olduğunu ifade etti.
Çekya Başbakanı Andrej Babis’i dün konuk ettiğini anımsatan Erdoğan, Babis’in, Çekya’nın eski bir başbakanının “Ben barıştan yanayım.” diyerek benzer yatırımlara engel olduğunu aktardığını ifade etti.
Babis’in, “Bu ne biçim anlayış, adam elinde bombayla saldıracak, sen de diyeceksin ki ‘ben barıştan yanayım’, bütün savunma sanayini kapatacaksın.” dediğini ve o yıllarda ülkesinin bu konuda sayılı ülkelerden bir tanesi olduğunu söylediğini belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Şimdi her şey iyi güzel de birilerinin elinde nükleer başlıklı füze var, bir tane iki tane değil… Ama benim elimde nükleer başlıklı füze olmasın! Ben bunu kabul etmiyorum. Şu anda dünyada gelişmiş ülkeler içinde neredeyse nükleer başlıklı füzesi olmayan ülke yok, hepsinde var. Hatta isim vermeyeceğim, bir tanesi şu anda cumhurbaşkanı değil, ziyarete gittiğimde bana, ‘Bize böyle böyle diyorlar benim elimde şu anda 7 bin 500 kadar nükleer başlıklı var ama Rusya’nın Amerika’nın elinde 12 bin 500, 15 bin nükleer başlıklı füze var, ben de yapacağım.’ dedi. Hale bakın, onlar nerede, neyin yarışını yapıyor, bize de ‘sakın ha sen yapma’ diyorlar. Yanıbaşımızda İsrail var mı? Var. Bütün her şeyiyle onunla korkutuyor.
S-400 olayı oldu kıyamet kopardılar ‘almayacaksın’. Niye almayacağız? Adı üzerinde S-400 nedir? Savunma sistemi, taarruz değil, yani bize savunma sistemini bile almayı engelliyorlar. Aldık ve inşallah nisanda tamamen bitiyor. Ve ben Sayın Trump’a şunu da söyledim sen de bize Patriot ver, senden de Patriot alalım. ‘Doğru mu söylüyorsun?’ dedi, ‘Evet doğru söylüyorum ama şartlar aynı olacak.’ dedim, yani Rusya’dan hangi şartlarda aldıysak senden de aynı şartlarla olursa alırız.”
“Alternatifiniz olmadığı zaman belinizi kırarlar”
ABD Başkanı Donald Trump ile 5 gün önce telefon görüşmesi gerçekleştirdiklerini, Birleşmiş Milletler vesilesiyle tekrar bir araya geleceklerini belirten Erdoğan, bu konuları tekrar görüşeceklerini belirtti.
Erdoğan, “Çünkü alternatifiniz olmadığı zaman belinizi kırarlar bu işin hiç lamı cimi yok. Onun için çok çalışacağız, hem mali noktada güçlü olacağız hem de bütün bu alt yapıları oluşturacağız.” diye konuştu.
Başbakanlığının ilk yıllarında dönemin ABD Başkanı George Bush’a, Türkiye’nin insansız hava aracı konusunda talebinin olumsuz karşılandığını söylediğini anlatan Erdoğan, bunun üzerine Bush’un yetkililere konuyu sorduğunu ve “Hiç olmazsa 48 saat olacak şekilde vereceksiniz.” dediğini aktardı.
“Kötü komşular bizi ev sahibi yaptı”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
“Bakın şimdi kötü komşular bizi ev sahibi yaptı. Şimdi biz insansız hava aracını üretiyoruz, silahlısını da üretiyor muyuz? Onu da üretiyoruz. Şimdi onun da bir üst kademesini şöyle bir iki ay içinde inşallah onu da üretiyoruz. Şimdi bize 48 saatliğine filan değil en az 27-28 saat havada kalabilen, şimdi onun daha ilerisi havada kalabilen hamdolsun bu insansız hava araçlarını benim vatandaşım üretti. Üretmekle de kalmadılar ihracatına da başladılar, mesele bu.”
“Akıllı bombamız var, kendimiz üretiyoruz”
Eski ABD Başkanı Barack Obama’dan da terörle mücadele için akıllı bomba talebinde bulunduklarını anlatan Erdoğan, “Vermediler, ‘Kongre’ye soralım ondan sonra bu işi çözmeye çalışalım.’ dedi. Obama’nın ömrü yetmedi, o gitti. Sayın Trump’a sordum ondan da bir şey çıkmadı. Ama bu arada akıllı bombayı biz yaptık, şu anda bizim akıllı bombamız var, kendimiz üretiyoruz. Bunlar durup dururken olmadı, azmedeceksin, kararlı olacaksın, güçlü ekonomi, güçlü devlet, bunu yakalayacaksın.” değerlendirmesinde bulundu.
“Yüksek faize karşıyım”
AK Parti döneminde başlayan büyük ekonomi hamlesinin zirve noktasının, küresel finans krizinin 2009 yılındaki etkileri bir kenara bırakılırsa, 2013-2014 yılları olduğunu belirten Erdoğan, bu dönemde büyümede yüzde 11’lere kadar varan oranlara ulaştıklarını, milli gelirin 950 milyar dolarlara kadar çıktığını söyledi.
Erdoğan, bu dönemde inşaattan otomotive, ihracattan turizme, döviz rezervlerinden kamu borçlanma faizlerine ve enflasyona kadar her alanda çok güzel bir tabloyla karşı karşıya olduklarını, göreve geldiklerinde Türkiye’nin IMF’ye borcunun 23,5 milyar dolar olduğunu, 2013 Mayıs’ta IMF’ye borcu sıfırladıklarını hatırlattı.
Yine aynı dönemlerde 27,5 milyar dolar Merkez Bankasının döviz rezervi bulunduğunu, şimdi 100 milyar doları aştıklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, başbakanlığı döneminde bir ara 136 milyar dolara kadar döviz rezervini çıkardıklarını ancak yine orayı yakalayacaklarını aktardı.
Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Benim faize alerjim var, yüksek faize karşıyım. Bunda iyi bir noktaya gelmiştik. Çünkü yüzde 63’te almıştık faizi ve 4,2’ye kadar düştük. O zaman enflasyon da 7,6’ydı. Maalesef bu Gezi olayları vesaireyle beraber dışarıdan çok ciddi bir çelme takıldı ve sıkıntı yaşadık. Bütün bunlarla beraber şu anda yeniden faizde düşüş başladı. Faizdeki düşüşle beraber enflasyonun düşüşü, biliyorsunuz son olarak 15,1’e kadar düştü. Şimdi politika faizi daha da düşecek. Buna inanıyorum. Çünkü yeni Merkez Bankası yönetimi bu konuda anlayışı ortaya koydu.”
Erdoğan, faizin doğru orantılı olması hasebiyle enflasyonu da aşağıya doğru etkileyeceğini vurgulayarak, şöyle devam etti:
“Bütün bunlarla beraber tabii ki bizim güçlenme sürecimiz de artarak devam edecektir. Bu konudaki adımlar, Türkiye’nin 2020 yılını çok iyi karşıladığının alametidir. Bizler, şu anda finans yönetiminde çok daha başarılı ülke konumundayız. Finans yönetimindeki bu başarı bizi ekonomide çok daha güçlü hale getirmektedir. Üç şeyi çok önemserim. Bunlardan birisi insan yönetimidir, birisi bilgi yönetimidir, birisi de finans yönetimidir. Bu üç şeyi başardığınız zaman başarı gelir. Şu anda bu adımlar üzerindeki çalışmalarımız kararlı bir şekilde devam ediyor.”
“İstanbul-İzmir arası 3 saate indi”
“Olmaz böyle şey.” denilen birçok şeyleri yaptıklarını belirten Erdoğan, “Sadece İstanbul’da 3. Köprü’yü yaptık. Onu engellemeye çalıştılar. Kimlerin engellemeye çalışacağını zaten anlayın. Benim söylememe gerek yok. Denizden geldiler oralarda gösteriler yaptılar. Marmara’yı yaparken yine engellemeye çalıştılar. Boğaz’ın altından Marmaray’ı yaptık. Avrasya Tüneli’ni yaptık, aynı şeyleri yaptılar.” ifadelerini kullandı.
Şu anda Asya-Avrupa yakasını birbirine bağlayan 3. Boğaz Köprüsü, Marmaray ve Avrasya Tüneli’nin İstanbul’un en büyük zenginlikleri olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul-İzmir arasında 426 kilometre yol yaptıklarını, iki şehrin arasının 3 saat-3 saat 15 dakikaya indiğini söyledi.
Bunun kıymetini bilenlerin de bilmeyenlerin de olduğunu kaydeden Erdoğan, “Önemli değil, at denize balık bilmezse Halik bilir.” ifadesini kullandı.
Erdoğan, şehir hastanelerinin bir devrim olduğunu, dünyada şehir hastanelerinin limitinde hastane bulunmadığını söyledi.
Şimdi hedeflerinin oralardaki doktor kadrolarını daha da artırmak olduğuna dikkati çeken Erdoğan, “Böylece şehir hastanelerinde vatandaşların oradaki tedavilerinin onlara verdiği güven, devletine olan bağlılığını şüphesiz ki artırmaya başladı. Güvenlikte, yargıda, enerjide, sporda… Dün akşam bir sayı farkla baskette Amerika’ya yenildik. O da Amerika seyahati öncesi bizi biraz üzdü.” diye konuştu.
“Yepyeni bir dönemin perdeleri aralanıyor”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, savunmada, çalışma hayatında, sosyal güvenlikte, sosyal yardımlarda, şehircilikte, çevrede, tarımda, uluslararası ilişkilerde yepyeni bir dönemin perdelerinin aralandığına işaret ederek, şunları kaydetti:
0″Ülkemizi 2023 yılında dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri haline getirme yolunda emin adımlarla ilerliyoruz. Tabii hiçbir akılcı ve tutarlı temeli olmayan hadiselerle bu dönemde karşılaşmaya başladık. Gezi parkını söyledim. 3-5 ağaç bahanesiyle ülkemizin büyükşehirlerinin ana caddelerini, meydanlarını işgal eden, kaos peşinde koşan bir kesim çıktı ortaya. Bu süreci önce belki gerçekten çevreci hassasiyetle başlatılmış bir gelişim diye bakarak, suhuletle karşıladık. Sonra gerçek niyeti görünce devlet olmanın gereğini yerine getirip, milletimizin de desteğiyle sokakları bu vandallardan temizledik. Ardından 17/25 Aralık’ta FETÖ ihanet çetesinin emniyet ve yargı teşkilatları içindeki mensupları aracılığıyla yürüttüğü ilk darbe girişimine maruz kaldık. Bu kumpasın amacının şahsım başta olmak üzere siyasetten ekonomiye kadar bu ülkeye faydalı işler yapan kim varsa herkesin kollarına kelepçe takıp, hükümete el koymak olduğunu gördük. Milletimizle birlikte gereken tedbirleri hemen alıp, bu hain teşebbüsü akamete uğrattık.”
“Milletimiz darbeciler ve ekonomik tetikçiler karşısında sapasağlam durmuştur”
Son 6 yıldır her seçimin bir devri sabık, bir intikam, bir örtülü darbe, bir eskiye dönüş vesilesi haline getirme kampanyalarının yürütüldüğünü belirten Erdoğan, şunları söyledi:
“Hatta 15 Temmuz gibi tarihimizin en büyük ihanetine rağmen bu yöndeki çabalardan vazgeçilmedi. Darbecileri aklamak, darbe girişimini sıradan hale getirmek, ülkemize yapılan ihaneti örtmek, milletimizin kahramanlığını görmezden gelmek için akla hayale sığmayacak yollara başvuruldu. Sınırlarımıza kadar dayanan terör örgütlerine karşı yürüttüğümüz mücadeleyi önemsizleştirmek için her türlü yol denendi.”
Erdoğan, bölücü terör örgütünün güdümündeki siyasi oluşumlarla kapalı kapılar ardında ittifaklar kurulduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu bölücü terör örgütünde bayrak var mı? Ezan var mı? Vatan var mı? Böyle bir şey yok. Ama bunlarla el ele dirsek dirseğe ülkemizi bölme, parçalama gayreti içine girildi. Bunu da hukuk adına yaptılar. Hukuk devleti sınırları içerisinde yürüten, adalet dairesinden asla ayrılmayan Türkiye’nin bu onurlu duruşu dahi tenkit konusu yapıldı. Bu süreçte kim nereye savrulursa savrulsun. Hamdolsun milletimiz darbeciler karşısında da ekonomik tetikçiler karşısında da sapasağlam durmuştur.”
“Milletimizin dirayetli duruşu sayesinde senaryolar yırtıldı”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, milletin dirayetli ve kararlı duruşu sayesinde nice senaryoların yırtılıp atıldığını, nice tuzakların bozulduğunu ve nice hesapların boşa çıktığının altını çizdi.
Son olarak yaklaşık bir yıl önce bu dönemde kur-faiz-enflasyon üçgeninde yeni bir saldırıya maruz kalındığını hatırlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
“Öncelikle sistemin içinde böyle bir sorunla karşılaşmamıza sebep olan açıkları kapattık. Ardından da ekonomiyi yeniden önce dengeye getirecek, akabinde de yeniden 2023 hedeflerimize odaklayacak bir programı devreye soktuk. Döviz kurunun nispeten stabil hale gelmesi, faizlerdeki düşüş, enflasyondaki gerileme, ihracattaki ve turizmdeki hele hele bugün malum ihracattaki açıklamalar da yapıldı. Gayet iyi bir konumdayız.”
Turizmde de ciddi manada turist akışının olduğunu ifade eden Erdoğan, bu yıl 52 milyon turistin geleceğini ve bu rakamın Cumhuriyet tarihinin en büyük rakamı olduğunu bildirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, turistlerin artık eşantiyon rakamlarla gelmediğini, parasını veren turistin Türkiye’ye geldiğini dile getirerek, “Şu anda Rusya birinci sırada. Almanya ikinci sırada. Avrupa bunun dışında sıralara girmiş vaziyette. Artık Çin’den de turist akışı başladı.” dedi.
“Büyüme oranına kilitleneceğiz”
Ekonomideki gelişmeleri de değerlendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Enflasyonda 10 puanlık düşüş olurken, faizde, ticari kredilerde 8 puan, konut kredilerinde 13 puan, ihtiyaç kredilerinde 10 puan gerileme yaşandı. Bu yılın ikinci çeyreğinde, ilk çeyreğine göre yüzde 1,2 oranında bir büyüme oranı yakaladık. Fakat 2020 ile ilgili ben bir büyüme oranı veriyorum. Ona kilitleneceğiz. O da büyüme oranını bir defa kesinlikle inşallah yüzde 5 olarak planlayacak ve bunun üzerinde oynayacağız.”
Bu yılın ikinci yarısında çok daha güçlü büyüme oranları beklendiğini dile getiren Erdoğan, “Ve bu 2020’nin alt yapısını oluşturacak. İhracattaki artış devam ederken, ithalattaki köpüğü azalttık. Ve 17 yıldır ilk defa cari fazla veren işlemler dengesine kavuştuk.” şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yılın 8 ayındaki ihracatın da 117,2 milyar dolarla rekor kırdığına dikkati çekerek, “İhracatın ithalatı karşılama oranı, burası da önemli, yüzde 85,6’yı buldu. Böylece ekonomimizin en büyük sorunu olarak gösterilen cari açık meselesini çözme yolunda önemli mesafe katetmiş olduk. Yaşadığımız her tecrübe Türkiye’nin önünde kurulan tuzakların karşı taraf açısından maliyetini yükseltiyor ve başarı şansını azaltıyor.” ifadelerini kullandı.
Erdoğan, Türkiye ekonomisinin dinamik piyasa yapısı ve küresel sisteme entegrasyon gücü ile önümüzdeki dönemin en gözde yükselen ekonomisi haline geldiğinin altını çizerek, bu gelişmelerin ardından Türkiye’ye yönelik hamle niyeti taşıyanların bir değil, 10 değil, en az 100 kez düşünmek ve ondan sonra adım atmak zorunda kalacağını vurguladı.
“Türkiye’nin üretim üsleri arasında ön sıralara çıkma fırsatı var”
Türkiye’nin ekonomide geldiği yerin önemine işaret eden Erdoğan, ancak hala Türkiye’nin gerçek potansiyeline ulaşamadığının da bir gerçek olduğunu vurguladı.
Erdoğan, uzunca bir süredir dünyanın üretim devi olan bölgelerin, hızla eskisi kadar cazip olmaktan çıktığını anlatarak, şunları kaydetti:
“İşçilikten hammaddeye, siyasi ve ekonomik güvene kadar pek çok hususta Asya ile ilgili kafalar karışıktır. Bu durum, Avrupa ve Orta Doğu başta olmak üzere önemli tüketim merkezlerinin hemen dibindeki Türkiye’ye dünyanın üretim üsleri arasında ön sıralara çıkma fırsatı veriyor. Hem kendi firmalarımızı hem de küresel sermaye kuruluşlarını bu fırsatı değerlendirmeye davet ediyoruz.
Özellikle ileri teknoloji noktasında Türkiye adımlarını atmıştır, atmaya devam edecektir. Yetişmiş ve genç insan gücümüz, sanayi ve teknolojide hiç de küçümsenemeyecek düzeye gelmiş olan alt yapımız, avantajlı lojistik ve destek hizmetlerimiz Türkiye’nin cazibesini artırıyor. Ülkemize karşı siyasi önyargıyla hareket eden kimi Avrupa ve Ortadoğu ülkeleri dahi kendilerine sunacağımız ekonomik imkanlara bigane kalmayacaklardır.”
“Çok önemli talepler ve somut adımlarla karşılaşıyoruz”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, son dönemde bu yönde çok önemli taleplerle ve somut adımlarla karşılaştıklarına işaret ederek, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Geçmişte ülkemizi sadece bölgesel irtibat noktası olarak gören ve kullanan küresel pek çok kuruluş, artık tasarımdan üretime kadar her alan burada kök salmaya başlamıştır. Bu süreçte ülkemiz de boş durmuyor. Suriye ve Irak’ta yürüttüğümüz operasyonlarla sınırlarımızın güvenliğini sağlamlaştırıyoruz. Doğu Akdeniz’de milletimizin hakkını korumak için güçlü bir duruş sergiliyoruz. Sivas’ta olduğu gibi ülkemizin 81 vilayetini tamamıyla ekonomide şaha kaldırmanın peşindeyiz.”
İş adamlarıyla yeni pazarlar bulmak, yeni ilişkiler kurmak için dünyanın dört bir yanını dolaştıklarını, hem Türk girişimcilere hem de Türkiye’ye gelen küresel yatırımcılara her türlü desteği verdiklerini anlatan Erdoğan, “İnşallah ekonomimizin toparlanma sürecini 2019’da bitirecek, önümüzdeki yıldan itibaren kaldığımız yerden büyüme hamlemizi başlatacağız.” şeklinde konuştu.