Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Hamburg Messe Konferans Merkezi’nde düzenlenen “G20 Liderler Zirvesi“nin kapanış oturumu öncesinde bir basın toplantısı düzenledi.
Geçen bir yılda tüm dünyayı derinden sarsan terör saldırılarına şahitlik ettiklerine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu sebeple zirvenin en önemli konularından birinin de terörle mücadele olduğunu vurguladı.
Erdoğan, özel gündemle terörle mücadelenin müzakere ettiklerini aktararak, Türkiye olarak Antalya Zirvesi’nde ortaya koydukları kararlılık ve mücadele ruhuna dikkat çektiklerini bildirdi.
Buna karşılık terör örgütlerinin saldırılarını etkisiz hale getirmede başarılı olunamadığını, hiçbir ülke ve bölgenin bu tehlikeden uzak bulunmadığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Küreselleşen terör tehdidiyle mücadelenin, terör örgütleri karşısında ilkeli, tutarlı ve kararlı bir duruş sergilenmesinden geçtiğini de vurguladık. Terör örgütlerine karşı çifte standardı bırakmadan, uluslararası iş birliği ve dayanışmayı sağlamadan bu konuda mesafe katedemeyeceğimizin altını çizdik. Teröre finansman sağlayan hususlarla mücadelede BM, Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü ve Mali Eylem Görev Gücü tarafından yapılan çalışmaları da desteklediğimizi belirttik. Bu çerçevede terörizmle mücadele eylem planına elimizden gelen desteği vereceğiz.”
“PKK ve uzantıları birçok Avrupa ülkesinde haraç toplayabiliyor”
Bugün Türkiye’nin DEAŞ’ından PKK’sına, FETÖ’sünden PYD’sine, DHKP-C’sine kadar dünyanın en canlı terör örgütleriyle yoğun bir mücadele yürüttüğünü anlatan Erdoğan, değerlendirmelerine şöyle devam etti:
“Çoğu zaman ülkemiz kendi vatandaşları yanında tüm dünyanın huzur ve güvenliği için yürüttüğü bu mücadeleyi tek başına sürdürmek zorunda kalıyor. PKK terör örgütü ve uzantıları, birçok Avrupa ülkesinde her yıl on milyonlarca avro haraç toplayabiliyor. Daha da vahimi ülkemizde cinayet işlemiş, terör eyleminde bulunmuş, masum insanların kanını dökmüş şahısların himaye edildiğini, korunup kollandığını ne yazık ki görüyoruz. Bunun en somut, en acı örneğini maalesef ülkemizden kaçan FETÖ’cü teröristler konusunda yaşıyoruz.
Geçen yıl 15 Temmuz gecesi ülkemizde kanlı bir darbe teşebbüsünde bulunan ve 250 vatandaşımızı hunharca şehit eden, 2 bin 193 vatandaşımızı da yaralayan terör örgütünün militanları, Batı ülkelerini kendilerine güvenli liman olarak görüyorlar. Bu tablonun, özellikle 15 Temmuz gecesi demokrasiye canı pahasına sahip çıkan milletimizi rahatsız ettiğini, daha da ötesi rencide ettiğini özellikle belirtmek isterim. Buradaki toplantı ve görüşmelerimizde teröristlere cesaret veren bu tavrın yanlışlığına bir kez daha dikkat çektik.”
‘Güvenliğimizi tehdit eden oluşumlara karşı meşru müdafaa hakkımızı kullanırız’
“Türkiye olarak şu gerçeğin bilinmesini arzu ediyoruz: Sınırlarımızın hemen yanı başında terör örgütlerinin desteklenmesi, silahlandırılması, bölgede terör adacıkları oluşturulmasına kesinlikle sessiz ve tepkisiz kalmayacağız.” diyen Erdoğan, Türkiye’nin ülke güvenliğini tehdit eden oluşumlara karşı meşru müdafaa hakkını kullanmakta tereddüt göstermeyeceğini vurguladı.
Erdoğan, şöyle devam etti:
“Terör örgütlerine verilen silahları topraklarımızda yapılan eylemlerde ele geçiyor olmamız sorunun şimdiden mevcut sınırlarının dışına taşmaya başladığına işaret etmektedir. Dün bölgede dağıtılan ve bugün namlusu bize yöneltilen silahların yarın dünyanın başka yerlerindeki eylemlerde kullanılmayacağının garantisi yoktur. Dilerim bu toplantı terörün dini, dili ve ırkı olmaksızın hepimizi hedef aldığının kabul edilmesi bakımından bir kırılma noktası olur. Yine ümit ederim ki yeni acılar yaşanmadan terörü ve terörizmin finansmanını engellemede başarıya ulaşabiliriz.”
“AB’nin verdiği sözü tutmaması manidar”
AB’nin Türkiye’deki sığınmacıların yükünü paylaşmak üzere verdiği sözü tutmamasının manidar olduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:
“Ne yazık ki Avrupalı dostlarımız milyonlarca masum insan için ölüm kalım meselesi olan bu konuya kayıtsız kalmayı sürdürmüşlerdir. Biz imkanlarımızı zorlayarak insani görevlerimizi eksiksiz olarak yerine getirmenin gayreti içinde olduk. Sığınmacılar için ülkemizde inşa ettiğimiz kampların dünyada örneği yoktur. Mültecileri gettolara, açık hava hapishanesine dönüştürülen adalara, yokluk ve açlığa mahkum etmedik, etmiyoruz. Bilakis onları insan onuruna yakışır geçici barınma merkezlerinde ve şehirlerimizde misafir ediyoruz. Ülkemizdeki mültecilerin eğitimden sağlık hizmetlerine, dil eğitiminden istihdamına kadar her türlü ihtiyacıyla ilgili çalışmaları yürütüyoruz. Bugüne kadar hükümet kurumları, belediyeler ve sivil toplum kuruluşlarımız aracılığıyla az önce de ifade ettiğim gibi 30 milyar dolara yakın yapmış olduğumuz harcama uluslararası toplumdan ciddi hiçbir destek görmemiştir. Bunun özellikle bilinmesini istiyorum.”
Erdoğan, Cerablus, Rai, Dabık ve El Bab bölgesinde Özgür Suriye Ordusu ile oluşturulan 2 bin kilometrekarelik bölgeye şu ana kadar 100 binin üzerinde Suriyelinin dönerek yerleştiğini de bildirdi.
‘Katar’ın egemenliğine saygı duyulmalı’
Erdoğan, henüz bu bölgedeki terör sorunu ve insani krizler çözülememişken Körfez’de yeni sıkıntıların kapısının aralanmasını kesinlikle istemediklerini vurguladı.
Katar’a yönelik ithamları haksızlık olarak değerlendirdiklerinin ve yaptırımları da doğru bulmadıklarının altını çizen Erdoğan, şunları kaydetti:
“Dünyadaki her ülke gibi Katar’ın da egemenliğine saygı duyulmalıdır. Daha önce de ifade ettiğim gibi kardeş kavgasının kazananı olmaz. Türkiye’nin Körfez bölgesindeki bütün ülkelerle çok yakın dostluk ve kardeşlik bağları vardır. Körfez’deki bütün kardeşlerimizin güvenliği, huzuru ve istikrarı en az kendimizinki kadar önemlidir. Bunu tehlikeye atacak adımlardan imtina edilmelidir. Bu konuda bölgenin büyüğü olarak gördüğümüz Suudi Arabistan başta olmak üzere tüm ülkelerin en kısa sürede makul bir çözüm üzerinde anlaşmalarını arzu ediyoruz. Kışkırtmalara asla prim verilmemesini istiyoruz. Türkiye krizin ilk günlerinden itibaren hukukun, adaletin ve istikrarın tarafında yer almıştır. Başta şahsım olmak üzere krizin büyümemesi ve suhuletle çözülmesi için tüm diplomatik araçları kullandık. İnşallah bundan sonra da meselenin aklı selimle halledilmesi için elimizden geleni yapacağız.
Kıbrıs Konferansı’nın sonuçsuz kalması
Kıbrıs Konferansı’nın sonuçsuz kalmasına ilişkin Cumhurbaşkanı Erdoğan:
“Tüm gayretlerimize rağmen Kıbrıs Konferansı’nın 28 Haziran’da başlayan ikinci oturumu sonuçsuz kaldı. Türkiye’nin ve Türk tarafının özverili çabaları, samimi ve ılımlı tavrı hak ettiği karşılığı görmedi. Açıkçası sonuçtan büyük bir üzüntü duyuyoruz. Uzun çabalardan sonra geldiğimiz bu tablo, Kıbrıs sorununa Birleşmiş Milletler iyi niyet misyonu parametreleri çerçevesinde bir çözüm bulunmasının imkansızlığını ortaya koymuştur. Artık bu parametrelerde ısrar etmenin bir anlamı yoktur.”
“Türkiye, sorunun çözümüne farklı parametrelerle katkı sağlama çabalarını yine sürdürecektir” diyen Erdoğan, “Aynı tutumu ilgili tüm taraflardan bekliyoruz. Olmadığı takdirde şüphesiz ki B planı, C planı, bunlar da düşünülmeye başlanacaktır. Elbette bu konuda gereken değerlendirmeleri yapacak, sonucu kamuoyu ve muhataplarımızla paylaşacağız.” ifadesini kullandı.
“Bu bir siyasi intihardır”
Bir gazetecinin Federal Hükümetin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Almanya’da konuşma yapmasına izin vermemesini hatırlatarak, “Uluslararası hukuk dışı karardan sonra özellikle Almanya’daki 3 milyondan fazla vatandaşınız büyük üzüntü yaşadı. Buna karşın Türkiye’den kaçan PKK, FETÖ, DHKP-C gibi birtakım terör örgütü mensuplarının Almanya’da rahat bir şekilde yaşamaları ve Alman vakıfları tarafından maddi olarak desteklenmelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusu üzerine Erdoğan, şunları söyledi:
“Şu anda Almanya’da 3 milyon benim soydaşım var, Türk var. Onlarla Almanya seyahatim vesilesiyle salon toplantısı yapmayı arzu ettim fakat Alman yönetimi, eyaletler vesaire, benim burada salon toplantısı yapmama müsaade etmediler ve buna tahammül edemediler. Acaba bunu hangi özgürlük anlayışıyla bağdaştıracağız? Eğer özgürlükler dünyasında yaşıyorsak, Türkiye Cumhuriyeti’nin, halkının yüzde 52’sinin oyunu alarak cumhurbaşkanı olan bir cumhurbaşkanına Almanya’da, bir salon toplantısında konuşma müsaadesi vermeyenler, kusura bakmasınlar özgürlüklerden bahsedemezler. Şu anda yaşanan, benim söylediğim ‘Siyasi intihardır.’ dediğim olay budur. Bu bir siyasi intihardır ve bu, bumerang gibi döner, bir zaman da kendilerini vurur.”
“Türkiye’de böyle bir yasak yok”
Kendisinin bir mitingde, telekonferansla Almanya’daki vatandaşlara hitabına dahi tahammül edilmediğini anımsatan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şu görüşlerini paylaştı:
“Ama PKK terör örgütünün dağdaki eşkiyalarına, oradan bağlantı kurmak suretiyle müsaade etmişlerdir. Bunları da çok iyi bilmek lazım. Bütün bunları özgürlük planı içinde değerlendirirken, PKK terör örgütünün örgüt liderine sözde, onun kendilerine ait paçavralarına yürüyüş müsaadesi verenler, polis kordonunda onları koruma altında yürütenler ne yazık ki en önemli bu noktadaki toplantı, gösteri ve yürüyüş hakkını kullanmak isteyen meşru derneklere müsaade etmiyorlar. Bunu da özellikle ifade etmek isterim. Türkiye’de böyle bir yasak yok. Bakın şu anda Türkiye’de işte neredeyse 20 günü aştı, ana muhalefet partisinin düzenlemiş olduğu sözde bir adalet yürüyüşü var. Devam ediyor. Halbuki sözde adalet yürüyüşünü yapanlar, partilerinin içinde genel başkanlığa aday olanlara, adaylık hakkı vermiyorlar. Bu tür gariplikleri yaşıyoruz fakat bunların hepsini aşacağız.”
‘Bizim için Irak’ın birliği, beraberliği çok önemli’
Yabancı bir gazetecinin eylül ayında Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin referandum yapması durumunda Türkiye’nin tutumunun ne olacağını sorması üzerine Erdoğan, şöyle konuştu:
“Doğrusu, referandum konusuna ben Irak’ın bütünlüğü açısından doğru bakmıyorum. Bu, Irak’ın yarınları açısından sıkıntı verici bir adımdır. Bunun haberini Sayın Dostum Barzani’ye Dışişleri Bakanlığı olarak da verdik. Dedik ki ‘Bu yanlış bir yoldur. Bundan vazgeçin ve yarın bunun bedelini ödemekte sizin için zor olacaktır.’ Şu anda doğrusu hangi konumda oldukları hala bilmiyorum. Temenni ederim ki bundan referandum yapılmadan vazgeçerler ama bundaki direnmeleri onlara ben kaybettirir diye düşünüyorum. Çünkü bizim için onların birliği beraberliği bütünlüğü çok önemlidir.”
“Bizim siyasetimiz kavmiyetçilik üzerine değildir”
Yabancı bir gazetecinin, Türkiye ile Irak merkezi yönetimi ve Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi arasındaki iyi ilişki olduğunu hatırlatarak “Türkiye’nin güney sınırlarındaki çatışmalar, Suriye’deki Kürtlerle ilişkilerini nasıl etkileyecek?” sorusu üzerine Erdoğan, şunları söyledi:
“Bizim siyasetimiz kavmiyetçilik üzerine değildir, ırkçılık üzerine hiç değildir. Bizim muhatabımız her zaman insandır fakat eğer bizim sınırlarımızda, bizi tehdit eden bazı oluşumlar olursa biz bu oluşumlara karşı haddini bildiririz. Eğer Kuzey Suriye’de sözde bir Kürt devleti kurma gayreti olursa biz buna müsaade etmeyiz. Nitekim Kuzey Suriye’de böyle bir girişim oldu ve biz bu girişimi durdurduk, engelledik. Bundan sonra da buna asla müsaade etmeyiz. Oradan ülkemize olan tehditleri asla affetmeyiz.”
Yabancı bir gazetecinin “Kürtlerin Ortadoğu’da devlet istediğini, Türkiye’nin buna neden destek vermediğini” sorması üzerine Erdoğan, “Anlıyorum ki sen Irak’ın bölünmesini istiyorsun. Biz Irak’ın bölünmesine müsaade edemeyiz.” dedi.
“Söylediğiniz kişi bir teröristtir”
Erdoğan aynı gazetecinin “Selahattin Demirtaş ve Kürt milletvekilleri ne zaman cezaevinden çıkacak?” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Teröristleri cezaevlerinden bırakma yetkisi bizim değildir. Türkiye bir hukuk devletidir. Söylediğiniz kişi bir teröristtir. Öyle bir terörist ki bütün benim Kürt kardeşlerimi sokağa döküp, ondan sonra sokağa döktüğü 53 Kürt kardeşimi yine Kürtlere öldürten bir teröristtir. Bu sadece suçlarından bir tanesidir. Buna benzer daha nice suçları vardır. ‘Bizim arkamızda PKK var, PYD var, YPG var.’ gibi meydan okuyan bir kişidir. Şu anda zaten yargıdadır. Yargı onlarla ilgili ne karar verirse o karar bizim başımız gözümüz üstündedir.”
“Kim o aktivist?”
Bir gazetecinin “Türkiye’nin, uzun süreli gözaltılardan doğacak mağduriyetlerden ve basın özgürlüğü konusunda bu tip insanların, aktivistlerin içeri alınmasından dolayı sürekli eleştirildiği”ni ifade etmesi üzerine Erdoğan, “Kim o aktivist? O aktivist kim? ByLock’çuları mı söylüyorsun, Eagle’cıları mı söylüyorsun yoksa terör örgütüne silah taşıyanları mı söylüyorsun? Silah taşımanın yanında terör örgütlerine her türlü desteği verenleri mi söylüyorsun. Kim bu aktivistler?” ifadelerini kullandı.
Aynı gazetecinin “Ben hakkında somut delil olan insanlarla ilgili hiçbir şey söylemiyorum ama Türkiye’de otomatik olarak herkesin gözaltına alındığı bir ortam var.” demesi üzerine Erdoğan, “Ama şimdi söylemiyorsan, bilmeden de bunu söylemeyin, bilin de söyleyin. Bakın haberi doğru kaynaktan alın ve onun üzerine gerekli olan çalışmayı yapın. Haberi doğru kaynaktan almaz da Wall Street Journal ağzıyla konuşursanız sizi yanlışa düşürürler.” tepkisini gösterdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladıktan sonra basın toplantısı salonundan çıkarken bir Alman gazeteci, “Deniz Yücel ne zaman mahkemeye çıkacak?” sorusuna, “Deniz Yücel tam bir teröristtir, Kandil’de fotoğrafları var.” yanıtını verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Almanya’dan ayrıldı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, özel uçak “TUR” ile TSİ 20.05’de Almanya’nın Hamburg şehrinden Türkiye’ye hareket etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı, Hamburg Havalimanı’ndan yetkililer uğurladı.
Muhabir: İlkay Güder, Esin Işık, Sinan Uslu, Yasemin Kalyoncuoğlu