Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Vahdettin Köşkü’nde Ahmet Hakan, Işıl Açıkkar ve Salih Nayman’ın moderatörlüğünde düzenlenen sosyal medya ve televizyon ortak yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

31 Mart seçimine ilişkin soru üzerine Erdoğan, itirazlar neticesinde 29 binden 13 bine düşen bir neticenin söz konusu olduğunu, bu durumun ister istemez kendilerini itiraza sevk ettiğini, bu itirazlar neticesinde de YSK’nin seçimin yenilenmesi kararını aldığını hatırlattı.

Tüm sandıklara yönelik sayım talepleri yerine gelmiş olsaydı, bugün belki de bu seçimin olmayacağını ifade eden Erdoğan, itirazlar neticesinde 16 bin gibi bir farkın ortaya çıktığını, burada ciddi bir suistimalin olduğunu söyledi.

YSK’nin kararını vermesinin ardından 23 Haziran’da seçime gidileceğini belirten Erdoğan, geriye kalan iki günde pazar gününe hazırlıkları yapacaklarını ifade ederek, bu hazırlıkların İstanbul seçimi için hayırlara vesile olmasını dile getirdi.

Burada “Acaba Batı, bununla niye bu kadar ilgileniyor?” konusunun düşündürücü olduğunu ifade eden Erdoğan, “Bugün, yabancı basınla bir toplantım oldu. Bazı basın mensupları İstanbul seçimlerini sordu. İlgilenmeleri tabii manidar. 31 Mart seçimlerinde çok çok ciddi saldırılar da oldu. Hele hele Yunan basını bu işin üzerine çok farklı gitti.” diye konuştu.

YSK’nin kararını verdiğini, ona da en büyük saldırıyı ana muhalefetin yaptığını anlatan Erdoğan, “YSK üyelerine önce çok güveniyorlardı. Daha sonra çete olarak nitelemeye başladılar. Pazar günü seçime gidiyoruz. Netice ne çıkarsa ona hep birlikte başımız, gözümüz üstüne diyeceğiz ve geleceğe yöneleceğiz.” değerlendirmesinde bulundu.

“Valimiz bu işi yargıya taşıma kararlılığında”

Ordu Havalimanı’nda yaşanan olayın hatırlatılmasının ardından yöneltilen “Sandık ve milli iradeyle var olmuş bir siyasi lidersiniz. Burada sanki seçilse bile başkanlık verilmeyecek gibi bir algıdan söz ediliyor. Bu algı doğru bir algı mıdır? Bu konuda yaklaşımınız nedir?” sorusu üzerine Erdoğan, şu yanıtı verdi:

“Burada hukuki durum ne ise bu küfrün karşılığı ne ise bununla ilgili olarak Sayın Valimiz kendisine yapılan küfürle ilgili olarak, bu işi savcılığa, yargıya taşıma kararlılığında. Sağ olsun burada seçimin ardından bu savcılık müracaatını yapma ferasetini de gösterdi. Burada kararı kim verecek? Yargı verecek. Yargı bu konuyla ilgili olarak, yani bu ülkenin valisine ‘it’ demenin ne olduğunun yasal olarak kararını verecek merci odur. Burada zaten yasalarımızda bir ilin valisine, yöneticisine bu tür küfürlerin karşılığı oralarda belli. Kaç yıldan kaç yıla, bu belli.

Ben burada büyük bir ispat yapacağım. Ben İstanbul’un büyükşehir belediye başkanıydım değil mi? Bu daha belediye başkanı seçilmeden böyle bir şey yaptı. Ben İstanbul’un büyükşehir belediye başkanıyken okuduğum bir şiir sebebiyle mahkum oldum. Bu mahkumiyetimle benim elimden belediye başkanlığımı aldılar mı? Aldılar. Bu ise henüz belediye başkanı olmadan, bir ilin valisine küfrediyor. Ben küfretmedim. Devletin resmi yayın organlarında yer alan bir şiiri okudum ve bundan mahkumiyet aldım 10 ay. 4 ay 10 gün yattım. Ama elimden neyi aldılar? İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını aldılar.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, cezaevine girmeden bir süre önce Ahmet Hakan ile Feshane’de bir program yaptığını ve Hakan’ın kendisine “Sizin yerinize gelecek olana kefil misiniz?” sorusunu yönelttiğini anlattı. Erdoğan, bu soruya “Siyasette babam bile olsa, kefil olmam. Ama ekonomik olarak gücüm neye yeterse o kadarına kefil olurum.” dediğini aktardı.

“Belli süreyi aşan bir cezayı alması halinde düşecektir”

Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

“Vali demek ne demek? Cumhurbaşkanının o ildeki vekili demektir. Siz, bir valiye ‘it’ derseniz, kusura bakmayın bunu kimse yemez. Ben de bir Cumhurbaşkanı olarak valime sahip çıkmak durumundayım. Onu yedirtmem. Polislerimize aynen orada yanındaki bir başkası ‘şerefsizler’ diye hitap ediyor. Bu polisler kim? Yarın eğer sen buranın başına geçecek olursan bunlar senin koruman olacak. Sen bu korumalarına ‘şerefsiz’ dedirtiyorsun.

Bunların en iyi bildiği iki şey var. Algı operasyonu yapmak ve mağduriyet maskesi giymektir. Devletin valisine hakaret edeceksin, polisin üzerine yürüyüp küfür edeceksin. Sonra mağdur edebiyatı yapacaksın, böyle bir şey olmaz. Bu, hukuk içinde olacak olan bir şey. Benim orada zaten yapamaz dediğim bir şey yok. Yargı böyle bir şeyi verdiği takdirde, vermesi halinde zaten bu düşer. Hele hele bir konu var ki o da şudur, özellikle bu tür yargı süreci içinde belli bir süreyi aşan bir cezayı alması halinde bu düşecektir. O süreyi aşmazsa zaten görevine devam eder.”

“Benim nasıl düştüyse, onun da belediye başkanlığı düşer”

Bu sürecin, seçildikten sonra valinin savcılığa müracaatı ile başlayacak olan bir süreç olduğunu aktaran Erdoğan, şunları kaydetti:

“Bu da görevi ihmal değil, görevi kötüye kullanmaktır. Göreve gelmeden bu işi yapması suretiyle o cezayı aldığı anda bir defa bu benim kanaatimdir, yargı da bu kararı verirse, belediye başkanlığım benim nasıl düştüyse, onun da belediye başkanlığı düşer. Ben yaşadım çünkü. Ben yaşadığımı söylüyorum. Bana bu cezayı verdiler. Şiir okuduğum için verdiler. Belediye başkanlığım 4 yıl 6 ay gibi bir süre geçmişti, düştü. Benden sonra seçim yapıldı mecliste, bir başka arkadaşımız başkan seçildi. Onunla süre tamamlandı.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ordu Havalimanı’nda valiye yapılanların görsel ve yazılı kayıtlarını gördüklerini anlatarak, “Halk şunu da söylüyor; ‘Bir Cumhurbaşkanı olarak siz, valinizin izzetini korumayacak mısınız, valinize sahip çıkmayacak mısınız, valinizi böyle ortada bırakacak mısınız?’ Bırakamayız. Ona da sahip çıkmak bizim öncelikli görevlerimiz arasındadır.” dedi.

‘Erdoğan’ın akıbeti de Mursi gibi olacak’ dediler”

“Sisi mi Binali Yıldırım mı? dediniz. Ne demek istiyorsunuz Sisi mi Binali Yıldırım mı derken?” sorusuna karşılık Erdoğan, şunları söyledi:

“Mursi, içeri alındıktan kısa bir süre sonra CHP’nin trolleri benimle ilgili şu başlıkları atmaya başladılar; ‘Erdoğan’ın akıbeti de Mursi gibi olacak’ dediler. Bu sürekli olarak devam etti. Şimdi de yine aynı şekilde Mursi, adeta orada 20-25 dakika çırpınırken en ufak bir müdahale olmadığı halde, yine bu troller devreye girdiler, ‘Erdoğan’ın akıbeti de aynen Mursi gibi olacak’ dediler.

Şu anda benim pazar günü ile alakalı şeyim, bir zihniyet çatışmasında bir tarafta Sisi taraftarları var zihniyet olarak ki bunlar Erdoğan’ı oraya oturtuyorlar. Bir tarafta Binali Bey’in durumu var. Binali Bey’in durumu da benim bir belediye başkanı adayım olarak bizler de Mursi zihniyetini bunların anlayışına göre temsil etmiş oluyoruz.”

Böyle bir anlayışla pazar günü seçime gidildiğini ifade eden Erdoğan, “31 Mart seçiminde nasıl bir benzetme yapıldı, Yunan gazeteleri nasıl devreye girdiler? Tüm bunlar zihniyet çatışmasının ortaya çıkışıdır. Yoksa bir kişinin, bir kişi olarak benzemesi değil, zihniyet olarak benzemesidir. Bu zihniyet benzetmelerini yapmak suretiyle, siyaseti veya siyasi düşüncelerimizi güçlendirmek durumundayız. Bu incelikleri ciddi manada ayrıştıralım ki işi bir yere vardıralım. Çünkü işin neticesi buraya gelecektir.” dedi.

Bugün Batı basınının, kendisine saldırdığını ifade eden Erdoğan, “Bir zihniyet meselesinden dolayı saldırıyor. Hele hele Alman medyasının sürekli olarak saldırılarının arkasında bakıyorsunuz FETÖ, PKK, DHKP/C var. Bütün bunlar ciddi manada neyin nereye oturduğunu göstermesi bakımından çok manidardır.

“Hamdolsun Cumhur ittifakının bunlarla hiçbir ilgisi yok”

Teröristbaşı Öcalan’ın sözde “tarafsızlık” açıklamasına yönelik soruyu yanıtlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan şu ifadeleri kullandı:

“PKK’nın bir kanadı CHP İstanbul adayına destek veriyor. Bir kanadı da 3. yol diyor. HDP/PKK içinde bir iktidar mücadelesi var. Hamdolsun Cumhur İttifakının, Binali Bey’in bunlarla hiçbir ilgisi yok. Bizim ittifakımız MHP ile.”

Başkan Erdoğan: Anketlerde çok ciddi bir rant dönüyorGündem

Editör: Haber Merkezi