MHP lideri Devlet Bahçeli’nin 17 Nisan tarihinde partisinin grup toplantısında yaptığı açıklamayla ‘erken seçim’ konusunu gündeme getirmesinin ardından hükümet cephesinden de olumlu tepkiler gelmişti. Araya hiç zaman koymadan harekete geçen Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Bahçeli gerçekleştirdikleri görüşme sonrasında erken seçim hususunda fikir teatisinde bulunmuş ve müjdeli tarihin 24 Haziran 2018 olacağı 18 Nisan’da bizar Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklanmıştı.

İki liderin fikir birliği sonrasında ise özellikle Türkiye ekonomisinde önemli bir adım olan erken seçim kararının neden bir anda gündeme gelmesi ve bu kadar erken tarihte yapılması akıllarda soru işaretine neden oldu.

Habervakti.com yazarlarından Kemalettin Topdemir köşesinde konuya ilişkin açıklayıcı bir yazıyı kaleme aldı.

İşte Topdemir’in köşe yazısı

“Kısa süre öncesine kadar bir “erken seçim” söylemi gerek AK Parti gerekse MHP yönetimi tarafından asla dile getirilmemişken bir anda ne oldu da iki gün içerisinde bir seçim sürecine girdik?

Bu konuyu birçok farklı noktadan incelemek mümkün ancak ülkede yaşanan süreci doğru şekilde analiz edersek, tali nedenlere takılmadan en direk olarak sonuca gitmiş oluruz. Analize geçmeden önce ilk olarak şu noktayı belirtmekte net olarak fayda var. Hem AK Parti’nin 15 yıllık iktidarı döneminde hem de MHP’nin 90’lı yıllardan bu yana genel seçim performansları daima yerel seçim performanslarından daha iyi olmuştur.

Burada net şekilde lider faktörü olmakla birlikte belki yereldeki yanlış aday seçimlerini de etken olarak görebiliriz. Yerel Seçimlerin 2019 Mart ayında yapılacağını düşündüğümüzde önceki cümlede ortaya koyduğumuz realite perspektifinde Mart ayında alınacak beklenenin altında bir sonuç genel seçimler için de domino etkisi oluşturabilirdi. Tabi ki bu tek neden olarak görülemez ama siyaset duayeni iki liderin bu konuyu da karar noktasında masaya koyduğunu düşünmek gerçekçi bir yaklaşım olacaktır.

Bu realite dışında diğer olası neden ve karara etken konuları inceleyelim. 17/25 Aralık, Gezi süreci, 15 Temmuz kalkışması gibi badireleri atlatmış bir ülkeyiz. Bir bomba patladığında aylarca öncelikle toplumsal psikoloji akabinde yönetimsel ve ekonomik olarak birçok başlıkta ciddi sorunlar yaşayan herhangi bir Batı ülkesi bu badirelerden sadece birisini yaşasa kendisine gelme süresi en iyi ihtimalle birkaç yılını alacaktır.

Ancak Türkiye planlayıcısı Batı ülkeleri ve onların taşeronu örgütler olan bu olayların tamamından çok güçlü şekilde çıkmayı başardı. Yüz günü aşkın süre devam eden Gezi olaylarında bir ekonomik kriz bekleyenler hayal kırıklığına uğrarken, meşru hükümeti cebirle yıkmaya çalışan 15 Temmuz planında başarısız olanlar bunun sonrasında ekonomik ve yönetimsel kargaşalar beklerken hatta bu beklentilerine zayıflamasını tahmin ettikleri bir TSK umut ederken hiçbir beklentilerine karşılık bulamadıkları gibi aynı zamanda Suriye’ye düzenlenen sınır ötesi harekatların başarısı ile de tabiri caizse şok oldular.

Bugün yıllarca devlet içerisine yerleştirdikleri teröristleri sobelenmiş, etkinliğini kaybetmiş, batının kapısında bekleyen bir ülke olmaktan çıkmış hatta bölgesel olarak ülke menfaatleri doğrultusunda kendi çıkarları doğrultusunda sorgusuz kararlar veren ve uygulayan bir Türkiye ile karşı karşıyalar. Ve 2019 seçimleri aynı şer ittifakı için bir kurtuluş niteliğindeydi. Tüm hazırlıklar da tam olarak bu noktada yapılıyordu.

Hazırlanan siyasi çakma/devşirilmiş aktörler, planlanan kaos senaryoları alınan erken seçim kararı ile olgunlaşmadan yakalanmış oldu. Emin olalım bu karar alınmasaydı bu yaz çok sıcak geçecek, FETÖ elemanlarına başlayan ve ivmelenen çözülmeyi engellemek için yeni ümitler vermek adına birçok adım atacaklardı. Şimdi ise hayallerinin 2023 sonrasına kalmaması için daha hızlı davranmak zorundalar…

Zor ve sıkıntılı bir sürece giriyoruz. Ne yaparlarsa yapsınlar tıpkı 15 Temmuz gecesi canlarımızı siper ettiğimiz gibi bu vatanın bekasına ve milli iradeye bedenlerimizi set yapacağımızı hiç kimse asla unutmamalı.

Başaramazlar ancak tedbir esastır. Bir olmaya, diri olmaya, kenetlenmeye hep birlikte farklılıklarımızı tolere ederek kol kola yürümeye mecburuz.

Ve olacağız….”

Editör: TE Bilisim