Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması‘nın (FETÖ/PDY) “Selam Tevhid” soruşturmasında kumpas yaptığına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında, o dönemde görev yapan 54 hakim ve savcı hakkında hazırlanan ve Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilen iddianamenin ayrıntıları ortaya çıktı.

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcıvekili Ömer Faruk Aydıner tarafından tamamlanarak gönderildiği Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilen iddianamede, haklarında soruşturma yapılan hakim ve cumhuriyet savcılarının, kolluk amir ve memurları ile sivil kişi konumundaki şüphelilerle fikir ve eylem birliği içerisinde, “silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek”, “kurulan örgüte üye olmak”, “siyasi ve askeri casusluk”, “gizli kalması gereken bilgileri (devlet sırrı) açıklama ve bu suça teşebbüs etmek”, “cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen ya da tamamen yapmasını engellemeye teşebbüs etmek”, “özel hayatın gizliliğini ihlal etmek”, “hukuka aykırı olarak elde edilen verileri kaydetmek”, “suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirmek”, “resmi belgede sahtecilik” ve “görevi kötüye kullanma” gibi suçları işlediğinin anlaşıldığı bildirildi.

“Kurye” aracılığı ile görüşme

Şüphelilerin, PDY örgütüne mensup “Yargı imamı- Yargı İmam Yardımcısı-Tayin Heyeti Üyesi- Ana Kadro, Üst Düzey Sorumlusu” olarak nitelendirilen şahıslarla onlarca telefon görüşmelerinin tespit edildiği belirtilen iddianamede, bu görüşmelerin bir kısmında kurye olarak tabir edilen kişilerin aracı olarak kullanıldığı aktarıldı.

İddianamede, şüpheli hakim ve savcıların ABD, İspanya, Almanya, Avusturya, Britanya Hint Okyanusu, Sudan ve Fransa’daki irtibatlı oldukları örgüt üyeleriyle direkt ya da kurye yoluyla görüşmelerinin bulunduğu, farklı birimlerde çalışan şüpheli hakim ve cumhuriyet savcılarının yurtdışındaki aynı telefon numaraları ile görüşmelerinin örgütsel bağlantıyı ortaya koyduğu kaydedildi.

“PDY’ye finansal destek sağlayanlarla irtibatları var”

İddianamede, şüphelilerin doğrudan ya da birinci derecedeki akrabalarının PDY örgütüne finans sağlayan ve PDY kapsamında haklarında soruşturma yürütülen iş çevreleriyle ekonomik bağlantıları bulunduğunun tespit edildiğine işaret edildi.

FETÖ Lideri Fetullah Gülen’in, şüphelilerin de dahil oldukları örgüt üyelerine “www.herkul.org”isimli internet sitesinde yer alan “Bamteli” sohbeti olarak adlandırılan kısımda 20 Aralık 2015’te yayınlanan sohbetinde “kaçın” mesajı verdiği anlatılan iddianamede, şüpheli hakim ve savcıların “haklarında dava açılan kolluk amir ve memurları ile sivil kişi konumundaki şüphelilerle fikir ve eylem birliği içerisinde FETÖ/PDY kapsamında iddiaya konu suçları işledikleri, eylemler bütün olarak değerlendirildiğinde şüphelilerin, yaklaşık 40 yıllık süreç içerisinde, yerli ve yabancı iş birlikçiler ile birlikte, Türkiye Devletini müstemleke haline getirme amaçlı, planlı ve sistematik bir şekilde yürütülen bir organizasyonun parçası oldukları”nın anlaşıldığı kaydedildi.

“Hakan Fidan terör örgütü üyesi gibi gösterilmek istendi”

İddianamede, yapılan tape dökümlerinde, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın terör örgütü üyesi gibi gösterilerek “Emin” kod adı verildiği, yine AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un danışmanı Furkan Torlak’ın bulunduğu konum itibariyle yaptığı bu görüşmelerden ötürü soruşturmaya dahil edilerek Kudüs Ordusu Terör Örgütü ile irtibatlı olup olmadığının tespiti ve bağlantılarının ortaya konulabilmesi, örgüt içerisindeki hiyerarşik yapının deşifre edilebilmesi amacıyla telefonu ve e-posta adresinin 19 Şubat 2012 tarihinden itibaren teknik takibe alındığı anlatıldı.

Çok sayıda gazeteci, akademisyen, devlet kurumlarındaki görevliler dinlenmiş

“Selam Tevhid” soruşturmasında çok sayıda gazeteci, akademisyen, yazar, iş adamları, devlet kurumlarındaki görevliler, vakıf, dernek gibi kuruluşların başkan ve üyelerinin soruşturmaya dahil edildiği belirtilen iddianamede, şunlar kaydedildi:

“Bu dinlemeler sonucu elde edilen verilerin içeriklerinin devlet güvenliği açısından önem arz ettiği ve gizli kalması gereken bilgiler olduğu, bu haliyle bu bilgilerin temini ile siyasal ve askeri casusluk suçunun oluşacağı, zira ülke başbakanının diğer ülke cumhurbaşkanları ve başbakanları ile onlarca dakika görüşmelerinin dinlenmesinin ve kayıt altına alınmasının tesadüf olamayacağı kanaatine varılmıştır.”

Aralarında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakan, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun da Dışişleri Bakanı olduğu dönemdeki danışmanlar, bazı bakan ve bürokratların da bulunduğu kişilerin usulsüz şekilde dinlenildiğinin altı çizilen iddianamede, bu kişilerin görüştüğü üçüncü şahısların da dinlemeye takıldığı ve kişisel verilerin bu yolla ele geçirildiği kaydedildi.

“Devlet olmaya teşebbüs”

İddianamede, FETÖ/PDY’nin devletin tüm organlarını ele geçirip devletin silah, cebir, caydırma yetkilerini örgüt lehinde kullanarak devlet olmaya teşebbüs ettiği bildirilerek, “Kısaca cemaat gerektiğinde CIA, MOSSAD, KGB gibi istihbarat örgütlerinin emrine girmiş, topluma iki yüzlü davranmış, sonuç alma adına ‘her yol mübah’ anlayışı içerisinde hareket etmiştir.” açıklamasına yer verildi.

Gülen’den ”dimdik durun” talimatı

Yürütülen soruşturmaların operasyona dönüşmeden önceki safhalarında bu grubun gazetelerinde köşe yazarlığı yapan Emre Uslu ve Mehmet Baransu gibi kişiler tarafından ilerleyen dönemde gerçekleşen operasyonları bilmelerinin manidar olduğu tespitlerine yer verilen iddianamede, Fetullah Gülen tarafından yapılan “utanılacak iş yapmadınız, dimdik durun ve ahirete alacaklı gidin, hiç utanmayın, daima dimdik durun” söylemleriyle sahiplenilmesi ve nasıl davranmaları gerektiği konusunda talimat verildiğinin anlaşıldığı kaydedildi.

Editör: Haber Merkezi