Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Kalın Reuters’a yaptığı açıklamada, Türkiye ile ABD arasında patlak veren krize ilişkin değerlendirmelerde bulundu. İki ülke arasında yaşanan krize zemin hazırlayan ABD’li casus Andrew Craig Brunson’ın FETÖ ve PKK terör örgütleri adına terör faaliyeti yürüttüğü gerekçesiyle yargılandığına değinen Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, “Dava yasalara uygun olarak sürüyor” bilgisini paylaştı.

Kalın şu ifadeleri kullandı:

“Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Rahip Brunson davası da hukuki bir davadır. Şahıs hakkında devam eden bir yargı süreci vardır. ABD’nin yargı sürecini yok sayarak bir takım taleplerde bulunması elbette kabul edilemez. ABD kendi ülkesinde yapamadığını bir başka ülkeden talep edemez.

Her fırsatta yargı bağımsızlığı konusunda Türkiye’ye ve başka ülkelere tavsiyelerde bulunan, hatta onları töhmet altında bulunduran ABD’nin devam eden bir yargı süreci hakkında keyfi yorum ve taleplerde bulunması dikkate değer bir durumdur.

“TÜRK YARGISININ VERECEĞİ KARARA SAYGI DUYMALIDIR”

Bir kişinin rahip yahut din adamı olması, tek başına suçsuz ve masum olması için yeterli bir karine değildir. Karar merci yargıdır ve ABD dahil herkes Türk yargısının vereceği karara saygı duymak zorundadır. Şu ana kadar olduğu gibi bu kural bundan sonra da geçerlidir.

Öte yandan Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla’nın, FETÖ’nün bir kumpası olarak görülen dava sonucunda haksız bir şekilde ceza aldığını herkes bilmektedir. Aynı şekilde Halkbank’a yönelik bir takım haksız ve mesnetsiz suçlamaların gündeme getirilmesi ve bu kamu bankamızın yıpratılmak istenmesi de kabul edilemez. Burada amacın İran yaptırımlarıyla ilgili hakikatlerin ortaya çıkartılmak olmadığı, tersine saygın kurum ve kişilerin itibarsızlaştırılması ve haksız cezalar kesilmek istendiği anlaşılmaktadır. Türkiye olarak bu süreçten son derece rahatsız olduğumuzu ifade ediyoruz.

Bolton’ın Türkiye’deki ekonomik durum ve Katar’ın yatırım kararıyla ilgili söyledikleri daha vahim bir durumu işaret etmektedir. Zira bu ifadeler, Trump yönetiminin bir NATO müttefikini ekonomik savaşın hedefi haline getirdiğinin itirafıdır. Fakat bu mesele Türkiye ile sınırlı değildir. Trump yönetimi bugüne kadar Meksika, Kanada, Küba, Çin, Rusya, İran, AB, Almanya ve diğer ülkelerle benzer çatışmalara girmiş ve ticaret, vergi ve yaptırım gibi unsurları küresel bir ticaret savaşı başlatmak için kullanmak niyetinde olduğunu göstermiştir. Oysa bu yaklaşım serbest piyasa kurallarına aykırı olduğu gibi vergi kararları Dünya Ticaret Örgütü’nün kurallarına da aykırıdır. Bu yüzden Türkiye, Hindistan, Çin Halk Cumhuriyeti, İsviçre, Norveç, Kanada, Rusya, Meksika ve Avrupa Birliği çelik ve alüminyum ürünlerine ek vergi koyan ABD’yi Uluslararası Ticaret Mahkemesi’ne şikayet etti. Dolayısıyla ortada küresel bir sorun var. Türkiye ile ABD arasında yaşanan sorun, Trump yönetiminin dünya ile yaşadığı sorunların bir parçası olarak ortaya çıkmıştır.

“TÜRKİYE’NİN KİMSEYLE BİR EKONOMİK SAVAŞ BAŞLATMA NİYETİ YOKTUR”

Türkiye’nin kimseyle ekonomik bir savaş başlatmak gibi bir niyeti yoktur. Fakat kendi ekonomisine ve yargısına yönelik saldırılara sessiz kalması beklenemez. Türkiye yasaklayıcı ve cezalandırıcı yaklaşımlara karşı dünyayla birlike hareket edecek ve ulusal çıkarlarına her zeminde sahip çıkacaktır.

Son dönemde Türkiye’ye destek olmak için yapılan açıklamalar ülkemizin doğru yolda olduğunu göstermektedir. Dost ve kardeş ülke Katar’ın 15 milyar dolarlık yatırım kararı piyasalar üzerinde rahatlatıcı bir etki yapmıştır. Katar’ın bu tavrını takdirle karşılıyoruz. Türkiye-Katar ilişkileri her düzeyde bundan sonra da güçlenmeye devam edecektir.

Öte yandan Almanya, Fransa, İtalya, Rusya, Çin ve İran gibi ülkelerin yaptığı destek açıklamaları da önemlidir. Türk lirasına yönelik saldırıları bertaraf etmek için atılan adımlar olumlu netice vermiştir. Hazine ve Maliye bakanlığımız ve ilgili kurumlarımız bu alanda tedbirler almaya ve ekonomimizi rahatlatmaya devam edecektir.

Bu tür siyasi, hukuki ve ekonomik tavırlar müttefiklik ruhuna sığmaz. Bunlar NATO’nun kuruluş ilkelerine de aykırıdır. Nitekim pek çok NATO ülkesi de ABD yönetiminin bu tutumundan rahatsız olduğunu açıkça ifade etmektedir. Son dönemde ABD yönetiminin izlediği politikalar, NATO ittifakının temel ilke ve değerleriyle çelişmektedir. Türkiye’ye karşı bir ekonomik savaş açıldığının itirafı mahiyetindeki açıklamaların kabul edilmesi mümkün değildir.”

TÜRKİYE İLE ABD ARASINDA NELER OLDU?

FETÖ/PDY ve PKK terör örgütleri için terör faaliyetleri yürüttüğü belirlenen ABD’li casus Andrew Craig Brunson, yargılandığı dava kapsamında 35 yıllık hapis cezasına çarptırılmıştı. Daha sonra ise casusun sağlık sorunları göz önünde bulundurularak 35 yıllık hapis cezası ev hapsine çevrilmişti.

Ülkesi tarafından masum olduğu iddia edilen casus ABD’ye teslim edilmediği için ABD Başkanı Donald Trump ve Yardımcısı Mike Pence Türkiye’ye yönelik küstah bir dil kullanarak pervasızca tehditler savurmuştu.

Bunun üzerine peşi sıra gelen ekonomik yaptırımlara karşı dünyanın birçok ülkesinden Türkiye’ye destek gelmiş Türk yetkililer ise konuya ilişkin ekonomik tedbirler almıştı.

Editör: TE Bilisim