Toplumsal hayatın içinden geçtiği zaman diliminde adına “modern” denilerek her türden çirkeflik meşru gösterilmeye çalışılırken hakikatte kaybeden insan ve insanlık oluyor. Sapkınlığın özgürlük olduğu yerde insanlık değerleri erozyona uğratılırken toplumun temel taşı aile göz göre göre uçuruma sürükleniyor.

Yüzyıllardır sapkın bir yaşayış tarzı olarak insanlığın içine düştüğü patolojik bir ruh halinin yansıması olan eşcinsellik bugün geldiğimiz noktada küresel bir tehdit unsuruna dönüşmüş durumda. Zira eşcinsellik bugün kıtaları ve coğrafyaları kan gölüne çeviren terör de dahil her türden tehdit algısının ötesinde çok daha büyük bir felakete işaret ediyor.

Sinema, dizi, televizyon yapımları, kitap, dergi, sosyal medya gibi her türden mecraya hükmeden eğlence endüstrisini elinde tutan bu sapkınlığın zihin kodlarına sahip sermaye gücü bütün dünyayı bu şeytani girdabın içine çekmek için çabalıyor.

Baktığımızda bir kısım insanın sapkınlığı merkezine alan kişisel tercihlerinden ortaya çıkan bu anlayışın, bugün örgütsel bir güce ve toplumları fesada düşüren iflah olmaz bir lobiye dönüştüğünü görüyoruz. Eline geçirdiği her fırsatı bütün dünyada kanser hücreleri gibi yayılmakta kullanan ve geçmişte yüzyıllar boyu insanlığa felaketi yaşatmış olan eşcinsel sapkınlığın hedefinde ise aile müessesesi bulunuyor.

Sapkınlığın hakkı olmaz

En başta ıslah yoluna gidilmesi gereken bir meselenin kişisel tercih ve hak talebi gibi gösterilmesinin altında yine çarpık bir bakış açısı yatıyor. Çünkü buradan bakınca bir zaman sonra sapkınlığın normalleştirilmesi ve meşrulaştırılmasıyla birlikte bu sapkınlıktan türeyerek toplumsal bir yaraya dönüşen suçların da aynı şekilde kabul görür noktaya gelmesi kaçınılmaz olacaktır. Öyle ki uzmanlar, bu noktada bir sonraki adımın pedofilinin de meşrulaştırılması olacağı görüşünde ve böylesi bir gidişat toplumun tüylerini diken diken etmeye yeter.

Meselenin kişisel hak boyutuna değinecek olursak bir tercih kişisel olmaktan çıkıp sistematik olarak her türden medya aygıtını da kullanmak yoluyla toplumun sıradan fertlerini de bir bir kendine benzetmeye çalışıyorsa orada durup düşünülmesi gerekiyor. Kaldı ki bu normal şekilde bir üremenin sonucu değil  ve normal bir hayat süren başka insanların çocuklarını kendi ağına düşürme çabasından başka bir anlam da taşımıyor.

Kendisi sapkınlığa düşmüş birinin içine düştüğü çukurdan çıkmaya çabalamak yerine başkalarını aynı çukura çekmeye çalışmasını kabul etmek mümkün değilken bir de bunu toplumsal değerleri çökertmek maksadıyla arkasına belirli sermaye güçlerini alarak organize bir şekilde yapmanın hiçbir şekilde affedilir bir tarafı yoktur.

Şiddeti de meşrulaştırır

Bir çoğunun doğuştan olmadığı bilinen ve sonradan birtakım psikolojik bocalamanın getirdiği bir hastalıkla ortaya çıkan eşcinsel sapkınlığın bilimsel olarak da son yıllarda tanı kapsamından çıkarıldığı gerçeği de göz önüne alındığında bu organize çabanın hangi boyutlara vardığını görmek mümkün. Sapkınlığın bu denli sahipleniliyor olması ve her alanda gözü kapalı meşrulşatırılmaya çalışılmasının başka bir izahı da bulunmuyor.

Öte taraftan diğer hiçbir konuda Allah (cc) lafzını ağzına almayanların “Ne yapalım bu bizim içimizde var” sözleriyle haşa Yaradan’ı da kendilerine suç ortağı gibi göstermeye çalışmaları da bir başka çarpık zihin kodunu gözler önüne seriyor. Öyle ki bir Müslüman için imtihan dünyası olan bu dünyada her birey kendi karnesini dolduruyor. Birer imtihan vesilesi olarak nefsiyle baş başa kalan insanın her türden pisliğe buluşması mümkün iken bunların her birine kişisel hak ve özgürlük gözüyle bakarak meşruiyet kazandırılamaz. Zira böyle olursa bir insanın şiddet duygusuyla cinayet işlemesi de mazur görülebilir.

Yaradılışa suç atıyorlar

Kendilerini vicdanen rahatlatmak için yaradılıştan böyle olduklarını ileri sürenler doğurganlığın dişiliğe mahsus olduğu gerçeğini de görmezlikten geliyor. Kendi yaradılışına müdahale ederek akla, gönle, bilme ve dine aykırı bu durumu normal göstermeye çalışanların bir tek şeye ihtiyacı var o da İslam’daki tövbe kapısı… Maalesef kendi kedilerine vurdukları prangalar yüzünden bu kapıdan içeri giremedikleri için pek çoğu ateizmi, deizmi ve sosyalizmi kendilerine yol olarak seçiyorlar. Vehayut seçtiklerini sanıyorlar da bu örgütsel lobi faaliyetleri onları bu tarz hezeyanların içine itiyor.

Sapkın “eşcinsellik” kimliği

Bugün başta Avrupa olmak üzere topyekûn Batı’dan türeyen bu hastalık üzerinden bir kimlik inşa edilmeye ve en nihayetinde bütünü oluşturan fotoğrafta tüm bunlar ayrı bir millet olarak topluma adapte edilmeye çalışılıyor. Oysa dünya haritasına bakıldığında her milletin bir adı ve kendisine ait bir ülkesi, bayrağı, dili, dini mevcut.

Hiçbir aidiyet duygusu olmadan toplumsal değerleri yok sayarak sıfırdan sapkınlık üzerine kurulu bir hayat algısıyla aileyi ve özellikle de gelecek nesiller olan gençleri hedef alan eşcinsel sapkınlığın buradan da anlaşılacağı üzere küresel bir vebaya dönüştürülüyor.

Geçmişi, eşcinselliğin öne çıktığı Yunan ve Roma’ya dayanan sözüm ona Batı uygarlığı bugün hem medeniyet olarak hem özgürlüğünü esas aldığını iddia ettiği bireyin mutluluğu açısından büyük bir çöküş yaşıyor. Dahası bugün Rothschild ve Rockefeller gibi dünya ekonomisine hükmeden sermayelerin dünyanın diğer ülkelerindeki uzantılarıyla destek verdiği bu çöküşün en önemli alameti olan eşcinsel sapıklık küresel bir tehdit olarak karşımızda duruyor. Tedbir alınmadığı takdire Türkiye gibi nüfusunun yüzde 99’u Müslüman bir ülkenin evlatlarını pençesine alması an meselesi olan bu tehdide karşı herkesin üzerine düşeni yapması gerekiyor.

Devleti tehdit ediyorlar

Bütün bu anlattıklarımız penceresinden bakıldığında bireysel tercihlerden çıkıp toplumun kılcal damarlarına doğru yayılmaya çalışan bu tehlikeye karşı tedbir alınması noktasında en büyük görev devlet makamlarına düşüyor. Bu noktada cinsiyet eşitliği projeleriyle bir değil birkaç neslin heba edilmesine kimselerin müsaade etmemesi ve buna cüret edilmesine dahi müsamaha gösterilmemesi gerekiyor.

Dahası devletin tehdit algılaması içinde toplumda yol açtığı bozulma ve gençleri dipsiz bir uçuruma sürükleyen bu tehlikenin FETÖ ve PKK gibi terör örgütlerinden daha büyük olduğu gerçeğini hep birlikte görmek zorundayız. Yarın çok daha geç olmadan ve Anadolu toplumunun kalesi hükümündeki aile müessesesi yıkılmadan…

Nasipse devamı yarın…

Editör: Haber Merkezi