Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Kastamonu Üniversitesi İlahiyat Fakültesince düzenlenen 4. Uluslararası Şeyh Şaban-ı Veli Sempozyumu’nun açılış programında yaptığı konuşmada, kentte olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek, sempozyumun fikir hayatına katkı sunması temennisinde bulundu.

Hayatı hakkında bilgi verdiği Şeyh Şaban-ı Veli Hazretlerinin Türk ve Anadolu tasavvufunun önemli simalarından biri olduğunu ifade eden Kurtulmuş, kendisinin zahir ve batın ilimlerini birleştirerek çok sayıda alime de yol gösterdiğini anlattı.

Anadolu ve Rumeli topraklarında yaşanan İslam geleneğinin irfan geleneği olduğunu belirten Kurtulmuş, üretilen ilmin tek başına yeterli olmayacağına, mutlaka hikmetle, irfanla kuşatılmış olması gerektiğine dikkati çekti.

İnsanlığın bugün temel sıkıntısının kendisini, sınırlarını bilmemek olduğunu dile getiren Kurtulmuş, şunları dile getirdi:

“İşte bundan dolayı dünyada birçok meseleyi yaşıyor, birçok kavgayı gürültüyü hep birlikte izliyoruz, bunun tarafı oluyoruz. Halbuki hikmetle kuşanmış ve irfan mertebesine ulaşmış olan bir bilgi, insanlığın hayrına olan, insanlığa yol gösteren bir bilgidir. Onun için Anadolu’daki irfan geleneği, sadece bilmekten ibaret değil, bir eylemdir, eylemler bütünüdür.”

İslam tarihinin iki büyük çıkışının bulunduğunu, birincisinin Hazreti Muhammed ve ashabının, raşit halifeler dönemi olduğunu aktaran Kurtulmuş, Hazreti Peygamber’in vefatının ardından İslam düşüncesinde ve İslami yaşayışta belli sapmaların ortaya çıktığını, ısırıcı sultanlar dönemi başladığını anlattı.

Siyaset hileleri, ayak oyunları, despotlukların ısırıcı sultanlar zamanında yaşandığını aktaran Kurtulmuş, şöyle devam etti:

“Bu sapmanın İslam tarihinde ne büyük yanlış olduğunu biliyoruz. O sapma, bugün bile devam eden bir büyük kırılmanın başlangıcı oluyor. Mezhep ve meşrep çatışmaları, saltanat ve etnik çatışmalar, soy, sop ile övünerek yapılan mücadeleler ne yazık ki bugüne kadar devam eden bir yanlışlığı ortaya koyuyor. İslam’daki bu sapmalar, yanlış itikatlar, yanlış uygulamalar sonucu İslam’ın ikinci büyük çıkışı, Kufe’den, Taif’ten kaçarak, Mekke’den kaçarak Horasan’a yerleşen erenler tarafından mayalanmış ve oradan yükselmiştir.”

“Lütfen İslamofobia tabirini kullanmayın”

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, Horasan erenlerinin mayaladığı, insanları ağyar olarak görmeyen anlayışın irfan mektebinin ikinci kez ayağa kalktığı bir döneme işaret ettiğini belirtti.

İslam dünyasının bugün büyük alt üst oluşlarla karşı karşıya bulunduğuna vurgu yapan Kurtulmuş, şunlara dikkati çekti:

İslam dünyasının iki temel tehlike ile karşı karşıya olduğunu ifade etmek isterim. Bunlardan birincisi, Müslümanların güç, kuvvet, izzet ve şeref kaybetmesiyle, Osmanlı Cihan Devleti’nin çözülmesiyle birlikte sürekli içine kapanması, maalesef uluslararası alanda Müslümanların güçsüz kalması sonucu oluşturulan bir İslam karşıtlığıdır. Son günlerde ‘İslamofobia’ diyoruz. Lütfen bu tabiri kullanmayın. Bu emperyal bir dilin parçasıdır. Fobi, kendiliğinden olan bir korku demek. Kişinin yenemediği, doğal olan bir korkudur. Ama bugünkü dünyada var olan, adına emperyal dilin İslamofobia koyduğu şey, üretilmiş bir İslam düşmanlığı, üretilmiş bir İslam karşıtlığıdır. Üniversitelerde, araştırma merkezlerinde birtakım İslam karşıtı odakların üretmiş olduğu modern bir tabirdir. Bir zamanlar ‘radikal İslam’ diye, bir zamanlar ‘militar İslam’ diye, bir zamanlar ‘folklorik İslam’ diye bir şey uydurdular. İslam bir tane. Hazreti Peygamberin bize öğrettiği dinin adı İslam’dır, Adem aleyhisselamdan kıyamete kadar tevhid dininin ismi İslam’dır”

Emperyal dilin zaman zaman küresel ölçekteki siyasal ile ekonomik hakimiyetine de güvenerek Müslümanların zihinlerini ve gönüllerini kırmak için bir sürü terim öğretttiğini söyleyen Kurtulmuş, “Yıllardır bu tür terimlerle İslam dünyasında zihinleri karıştırdılar. En acısı, İslam karşıtlığı, Müslüman toplulukları arasında da yayılmaya başlamaktadır. Buna karşı dikkatli olmamız ve bizim İslam’ın sahihi inançlarını ve İslam’ın bu topraklardaki irfan geleneği gibi doğru uygulamalarını da bütün dünyaya anlatmamız lazım.” ifadesini kullandı.

“Mezhebi ve etnik bölünmeye karşı lütfen duyarlı olalım”

Kurtulmuş, İslam için çalışmalar ve İslam adına yapılan birtakım yanlışlıklara da dikkati çekerek, başta DEAŞ, Boko Haram, El Kaide benzeri örgütler olmak üzere İslam’ın muazzez ve mukaddes adını kullanarak bütün dünyada Müslümanların aleyhine bir devrin gelişmesine aracı olanların tamamının da aslında İslam karşıtı çevrenin ürünü unsurlar olduğunu ifade etti.

Kurtulmuş, “İslam ne terörle, ne adam öldürmekle, ne cinayetle vesaireyle kaim değildir. İslam bu anlamda cinayetlerle, terörle yan yana gelmez, gelemez. İslam bizatihi barıştır, bizatihi insanları ya dinde kardeş ya yaradılışta kardeş olarak kabul eder.” dedi.

“İslam dünyasında korkunç derecesine hızlandırılmış bir mezhep çatışması oryaya konulmaya çalışılıyor” ifadesini kullanan Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bunun da birtakım siyasi amaçlarla beslendiği, büyütüldüğü ve mezhep çatışmaları üzerinden İslam coğrafyasının lime lime edildiğini hep beraber görüyoruz. Burada kullanılan emperyal dile de dikkat etmenizi istiyorum. Orta Doğu lime lime olmuş vaziyette. Irak’a bakın, Irak’ın şehirleri bölünmüş vaziyette. Televizyonu açıyorsunuz, ‘Şii milisler, Sünni milisler, Kürt milisler, Türkmen milisler’ diyor. Yahu arkadaş, buradaki silahlı grupların bir adı yok mu? Bu mesele bir Şiilik, Sünnilik savaşı değildir. İslam coğrafyasının içine habis bir ur gibi sokulmuş olan bir vekalet savaşıdır. Eğer ismini söyleyeceksen Haşdi Şabi de, PYD, PKK, DEAŞ de. Terör örgütünün adını kullan. Mezhebi ve etnik bölünmeye karşı lütfen duyarlı olalım.”

“Ehli kıbleyi tekfir etmeyiz”

Hanefilik ve Maturidilik mezheplerine ilişkin de bilgi veren Kurtulmuş, şunları kaydetti:

“Bir kişinin mümin olduğunu kabul etmek için ibadetlerine bakmayız. Çünkü ibadetler Cenab-ı Allah ile kul arasında olan bir iştir. Kimin takva ile kimin halis kalple Rabb’ine yönelik hizmet ettiğini bizler bilmeyiz. Bugün İslam dünyasındaki aşırılıklara bakın. Bırakın itikat üzerinden amellerini, şöyle ya da böyle yapıyor diye insanlara haksızlık yapan, zulmeden birtakım terör grupları var mı? Var. Bu, kabul edilemez bir şeydir. Bu bir aşırılıktır. Orta ümmet olmaktan sapmak, orta ümmet olmanın dışına çıkmaktır. Maturidi itikadına göre, ehli kıbleyi tekfir etmeyiz. Onun için bütün meşrep mezhep sahiplerini mümin olarak kabul ederiz.

FETÖ denilen terör örgütü, 15 Temmuz gecesi 249 kardeşimizi şehit etti mi, 2 bin 193 kardeşimizi gazi yaptı mı? İnsanların üstüne tanklarla yürüdüler, uçaklardan bomba attılar, helikopterlerden taradılar, çünkü onlara göre Müslüman olmak için sadece kıbleye dönmek yetmez. Onlar üzerine ateş ettikleri insanları kendilerinden saymadıkları için, kendi ekiplerinden görmedikleri için onların üzerine ölümü hak olarak gördüler. Bu caniler de maalesef Anadolu topraklarının asırlar sonra gördüğü yeni Haşhaşiler olarak tarihe kaydedildiler. Onlar da Müslüman kardeşlerini, Müslüman kitleleri kendilerinden görmediler, sadece kendilerini Müslüman, kendilerini kurtulmuş, geridekileri de sapık olarak gördüler.”

Kurtulmuş, bunlara karşı cevabın Anadolu’nun irfan geleneği içerisinde verileceğini aktararak, “İnşallah bu topraklar İslam’ın üçüncü büyük çıkışına hazırlanmaktadır. Türkiye, güçlü bir Türkiye olarak Osmanlı’dan sonra dağılmış olan İslam dünyasının fikir, düşünce, eylem, siyaset, ekonomi alanında derlenen toplanan merkezi haline gelmektedir.” sözlerine yer verdi.

Editör: Haber Merkezi