İçişleri Bakanı Efkan Ala, TGRT Haber’de yayınlanan “Neler Oluyor?” programında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.

Türkiye’nin büyük bir ihanet şebekesinin darbe girişimine şahit olduğunu belirten Ala, FETÖ’nün darbe girişiminin “1500 yıllık Türk-İslam tarihinde eşine az rastlanan bir ihanet” olduğuna işaret etti.

“Akıl seviyesinin gerçekten çok altında bir rezillik. İnsanın bu alçaklığı ifade etmekte zorlanması çok tabi.” ifadesini kullanan Ala, “Yani lügatlara baksanız hangi kelimeyi kullansam bu alçaklığı, rezilliği, kepazeliği ifade edebilirim diye gerçekten çok zorlanıyorsunuz. O bakımdan Türkiye’ye büyük bir zararı oldu. Bu, Türkiye’ye yapılabilecek en büyük kötülük ve bunları, bunlar yaptılar. Diğer taraftan bu alçaklığa karşı bütün milletimiz topyekün olarak demokrasiye sahip çıktı. Sokağa indi, kendi iradesine sahip çıktı. Her yaştan, her düşünceden, her siyasi görüşten insan sokaktaydı ve tankları, uçakları durdurdu.” dedi.

“Satılmış bir güruhun darbe teşebbüsü”

“Ben o gece dışarıdan, Doğu’da terörle mücadele eden kardeşlerimizden bin 500’e yakınını Ankara’ya, bir o kadarını İstanbul’a gönderdim.” diyen Ala, şartlar nedeniyle Ankara ve İstanbul’a inemeyen özel harekatçıların, Nevşehir’e indiklerini, oradan da karayoluyla transfer edilerek, darbe girişimine karşı destek verdiklerini bildirdi.

Ala, Türkiye’nin, “alçakça, akılsız, başkasının maşası olmuş, satılmış bir güruhun darbe teşebbüsüne karşı” bütün olarak ayağa kalktığına dikkati çekti.

“O mücadeleyi kurumlar da sivil toplum kuruluşları da bakanlıklar da yeterince vermedi”

Bakan Ala, 17-25 Aralık darbe girişimi hatırlatılarak, “Devlette o günden bu yana FETÖ ile yeteri kadar mücadele verilmedi mi?” diye sorulması üzerine şunları söyledi:

“Verilmedi. Verilseydi böyle olmazdı. Sonuçta liderin yapacağı iş, halktan aldığı güçle halkın istediği hedefi göstermektir. Kamuoyuna da bunu anlatmaktır. Çok açık bir biçimde zaten gereği o zamandan beri yapılsaydı, kurumlar bu işi, Sayın Cumhurbaşkanımızın, bizim, içinde olanların ciddiye aldığı kadar ciddiye alsaydı, Türkiye bununla karşılaşmazdı. Bu çok açık ve net. Herkes de kendine dönüp bir iç muhasebe, özeleştiri yapmalı. Dikkat ederseniz bütün için söylüyorum. Biz de o yasayı (İç Güvenlik Paketi) götürdüğümüzde Meclis’te nasıl bir dirençle karşılaştık. O mücadeleyi kurumlar da sivil toplum kuruluşları da bakanlıklar da yeterince vermedi.”

“Bu o kadar da kötü biri değil, burada dursun”

Bakan Ala, darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz gecesi yaşananları anlatırken de şu ifadeleri kullandı:

“Terörle Mücadele Daire Başkanımızı, Allah’tan şifa diliyorum, yiğit, mert bir kardeşimizi, Jandarma Genel Komutanlığında, o üs yaptıkları yere çağırıyorlar, hemen içeri alıyorlar. Orada ellerini, kollarını bağlayarak iki kurşunla başından vuruyorlar. Kim vuruyor? 1 yıl önce tayinini çıkardığımız, Jandarma Genel Komutanının beraberinde yıllardır Özel Kalem Müdürü olarak çalışan biri. Onun, (Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Galip Mendi) ‘Bu o kadar da kötü biri değil, burada dursun.’ dediği kişi. Albay. Oradaki işleri organize eden de o. Yani bir sene önce bunun tayini çıkarıldı, ama ilişiği kesilmemiş. O gece darbeyi organize eden, Jandarma Genel Komutanlığına el koyan… İçişleri Bakanlığı tarafından tayini çıkarılan bir kişi, fakat ilişiğini kesmemiş. Adam aslında başka bir yerde.”

“Jandarmanın taşrada öyle ciddi bir katkısı, darbecilerle birlikteliği olmadı.” diyen Ala, “Çünkü alay komutanlarının yüzde 75’ini değiştirmiştik. Az bir kısmını da bu sene değiştirdik. Onların da mayıs ayında tayini çıktı ama, halen ‘Ayrılıyorum, ayrılacağım.’ diye biliyorsunuz, tayin çıktıktan sonra ilişik kesme oluyor. İlişik kesmede bunların kimisi 30 Ağustos’u beklemiş ki onları da söyledik, ‘Erken kesilsin.’ diye. Bunlar tehlikeyi bertaraf etmek için alınan tedbirler. Hakikaten birçok birimde bu kadar hassas davranılmadı.” değerlendirmesinde bulundu.

“Önümüzdeki dönemde ortaya çıkacaktır”

Darbe girişiminin sivil ve siyaset ayağında kimlerin olduğuna ilişkin bir soru üzerine Ala, “Sivil ayağı, bir takım siviller zaten içerisinde, onlar da gözaltına alındı. Ama bunun sivil ayağı, siyasi ayağı kimdir nedir, ne değildir ya da dış örgütlenme ayağı, dışarıdan organizasyon nedir? Bunlar artık önümüzdeki dönemde ortaya çıkacaktır.” yanıtını verdi.

“Kalkışmaya yol açan kurumsal ve yapısal eksikler nelerdir? Bu kurumsal ve yapısal bozuklukların giderilmesi için neler yapılacak?” şeklindeki soru üzerine Bakan Ala, şöyle konuştu:

“Türkiye’yi ileriye taşıyacak olan bu soruya verilecek cevaptır. Soru budur. Bu soruya anlamlı, demokratik, demokrasinin kurumsallaşmasını hedef alan bir cevap verebilirsek hep birlikte, Türkiye’de artık darbelerin meselası bile olmaz. Türkiye’yi bu hale getirmek lazım. Peki bu nasıl olur, şimdi bugün Jandarma’yı, Sahil Güvenliği tamamen İçişleri Bakanlığına bağlıyoruz. Bu aynı zamanda gücün bölünmesi demek. 17-25 Aralık’tan sonra biz o iç güvenlik paketini çıkarmasak, oradaki değişiklikleri yapmasak, orada bir kısmını almıştık, o değişiklikleri yapıp kurumsal demokratikleşme yolunda adımlar atmasaydık, bu millet yine büyük şeyler başarırdı biliyorum ama çok ağır bedeller ödenebilirdi. Bunlar gerekli, burada kişisel inisiyatiften çok kurumsal açık yani sistemin zaafiyeti var. Sistem açığı var, demokrasi açığı var bunu kapatmamız lazım. Bu ne demek bir elde güç temerküzü olursa, orayı orada bulunan insanlar kötüye kullanmasa da orayı ele geçirmek için içeriden bazı odaklar, bazı maşaları kullanarak ya da doğrudan ele geçirmeye çalışabilirler. Çünkü orayı ele geçirdiklerinde sistemin tamamını ele geçirebiliyorlar.”

Jandarma’nın başına bir valinin atanmasının söz konusu olup olmadığı sorusu üzerine Bakan Ala, “Olabilir, o da sonraki, şu andaki değişiklikte o yok ama bir sonraki değişiklikte yaparsınız, vali de sivil birini de atarsınız. Önemli olan karar mekanizmalarında Jandarma ve Sahil Güvenlik’te generallerin terfi ve tayinleri tabii yine kararnameyle olacak, YAŞ’a girmeyecek. YAŞ adı üstünde Şura, kanuna da bakarsanız normalde tavsiye de bulunur. Ama bizim sistemin kuruluşu itibariyle tepesi üstüne duruyor sistem. Kanunda tavsiyede bulunur, yazıyorsa yetkinin tamamının kullanıyor. Yetkili yazan da formalite haline gelmiş, mesela yine üçlü kararnameyle atanıyor, YAŞ’ta karar verildikten sonra. Aslında kararname olmuş formalite, YAŞ olmuş esas. Tepesinin üstünde duruyor sistem, bunu çevirmek lazım.” diye konuştu.

Editör: Haber Merkezi