Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) darbe girişiminden bir ay önce özel bir televizyon kanalında “Ben profesör olacağıma keşke bir albay olsaymışım mesela bu sürece daha fazla katkım olurdu” ifadelerini kullanan Prof. Dr. Osman Özsoy’a akademi çevresinden pek çok isim tepki gösterdi.
FETÖ’nün 15 Temmuz’daki darbe girişiminden bir ay önce 14 Haziran’da katıldığı bir televizyon programında konuşan Özsoy, “Ben profesör olacağıma keşke bir albay olsaymışım mesela bu sürece daha fazla katkım olurdu.” dedi.
Sosyal medyada en çok tartışılan ve FETÖ’nün darbe girişimine kanıt olarak gösterilen konuşmayı, Karatay Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mazhar Bağlı AA’ya yorumladı.
‘Bunun için “böcek” dedim’
Bağlı, FETÖ’nün herhangi bir ahlaki değer ve prensibinin olmadığını söyledi.
FETÖ’nün, bir sürü psikolojisiyle hareket ettiğini belirten Bağlı, “Yani bir birey olarak, Osman Özsoy olarak bir işlevinin, bir rolünün olmadığını, bir halta yaramadığını, bir profesör olarak insanlara ufuk açacak, insanların hayatına veyahut da kendi hayatına bir katma değer üretecek hiçbir şeyinin olmadığını aslında itiraf ediyor. Ancak güç üzerinden bir şey yapabilir, zihinle değil, akılla değil, düşünceyle değil, bilgiyle değil yani. Silahla bir şey yapabileceğine inanıyor adam. Bunun için ‘böcek’ dedim yani aşağılamanın ötesi bir şey.” diye konuştu.
‘”Gönülleri fethetmek” bunların maskesi’
Bağlı, gönülleri fethetmek düşüncesinin bu örgütün bir maskesi olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:
“Maske şuydu yani bu niyetin maskesi, gönülleri fethetmekti, bu bir maskeydi ama bunun arkasında var olan güçle bu işleri yapmak, iktidar olmak istediler. Üniversitede bu yapılanmanın, toplumun temel dinamik alanlarını ve toplumsal alanı dönüştürecek mekanizmaları titiz bir biçimde belirlemiş olduklarını söyleyebilirim. Büyük ihtimalle bu adam da ya soru çalarak sınavları geçmiştir ya jüriye tehdit yaparak profesör olmuştur ya da intihalle profesör olmuştur yani bir araştırılsın bunlar ‘kes yapıştır, kopyala yapıştır’ tarzında yazılarla, makalelerle akademik unvanlar almışlardır. Çoğu yabancı dilde soru çalarak barajı geçmişlerdir. Ben biliyorum yani bizzat bir bildiğimden dolayı söylüyorum. Diyarbakır Dicle Üniversitesi’nde akademik kariyer sahibi olanlar, son 8 yıldakilerin tamamının akademik kariyerleri, çalışmaları gözden geçirilmeli. Çünkü orası FETÖ’nün üssüydü. Başka üniversitelerde de böyle yaptılar. Yani soru çalanın her türlü rezaleti, pisliği yapabileceğini, bir başkasının kitabından bir intihal de yapabileceğini rahatlıkla söylemek mümkün. Bunlar her yere bu tür kumpaslarla sızdılar ve akademiye de böyle sızdılar. Akademiyi de ifsada uğrattılar aslında. Bu ve bunun gibi profesörler epeyce vardır.”
“Değerlendirmelerinin bilimsel alanlarla herhangi bir ilgisinin olmadığı görülmektedir”
Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü Başkanı Prof. Dr. Cengiz Anık ise Osman Özsoy’u tek bir defa bir sempozyumda gördüğünü, bildirisinin ise “Kim ‘bu hükümet dershaneleri kapatır’ derse, onunla yüz bin lirasına iddiaya girerim.” olduğunu söyledi.
Özsoy’un, unvan taşıyor olmakla birlikte, akademisyen olmadığını ifade eden Anık, “Nitekim, değerlendirmelerinin bilimsel alanlarla herhangi bir ilgisinin olmadığı görülmektedir. Hizmetten kastı ise belli ki şer odaklarına hizmet etmek. Bununla, Özsoy’un albay olmayı tercih ettiğini itiraf etmesi, bize açıkça şunu göstermektedir; devlet içinde bir çeteleşme varsa şayet, bu çeteler, asker kimlikleri ile devleti yağmalama ve talan etme şansını daha fazla bulmakta ve bu imkanı çok daha fütursuz ve pervasız değerlendirmektedir. Demek ki siyasal iradenin yeniden yapılandırmalara askeri alanda başlaması isabetli bir girişim.”
“Aklını kiraya vermiş”
Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Büyükaslan ise 15 Temmuz gecesi yaşananların darbeler tarihi açısından çok da kolay anlaşılabilecek türden şeyler olmadığını ifade etti.
Dış destekli bir güç zehirlenmesi yaşayan ve kendisini sözde “hizmet” hareketi olarak sunan FETÖ’nün mensuplarının 15 Temmuz’da bir darbe kalkışmasıyla halkın karşısına çıktığını belirten Büyükaslan, şöyle konuştu:
“Tarihte eşine az rastlanır türden bir kalkışma için 40 yılı aşkın bir süre yatırım yapan dış destekli bu örgüt, ordu, polis, üniversite, sanayi, sendika gibi toplumun birçok katmanında kendisine yer bulmayı amaç edinmişti. 15 Temmuz kalkışmasına entelektüel katkı sağlamak amacıyla üniversitelerde de yapılanmaya giden bu örgütün, bugün gelinen noktada, bu yapının temsilcileri tarafından, en basit ve sade anlamıyla, milli irade anlayışını hiçe sayan profesör unvanlı temsilcilere sahip olmasında çok da şaşılacak bir durum kanaatimce gözükmemektedir. Profesör unvanına sahip olmaktansa milli iradeye düşman insanların hizmetinde bulunmak amacıyla bir insanın kendisini albay olarak görmek istemesi, aslında bilimsel olarak beslendiği kaynağın da çok sağlıklı olmadığının göstergesidir. Bir bilim adamı için hayret verici olansa en basit objektif değerlendirmelerin dahi aklını kiraya verme sürecinde devreye sokulmamasıdır.”