MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “31 Mart 2019 Mahalli İdareler Seçimleri Öncesi Yeşeren ve Yükselen Tehdit Dalgası” başlıklı bir yazılı açıklama yaptı.
Bahçeli’nin açıklaması:
”Türk milleti bugüne kadar maruz kaldığı çetin imtihanlardan alnının akıyla çıkmış, zorlu ve zorba kuşatmaları eşsiz iradesiyle, emsalsiz imanıyla bertaraf etmiştir. Tarihin her döneminde sahneye çıkan kirli hesap sahipleri, sahaya sürülen karanlık senaryo failleri eninde sonunda mahcup ve mağlup edilmişlerdir. Aziz milletimizin bilhassa Lale Devri’nden bu tarafa aradığı, Tanzimat’tan itibaren arzuladığı, Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e kadar hasretini çektiği, Mütareke ve Milli Mücadele Dönemleriyle birlikte heyecanla bekleyip Cumhuriyet’in ilanıyla taçlandırdığı istikrarlı, ilkeli ve istiklal içindeki yükseliş çabaları her seferinde engellerle karşılaşmıştır. İç barış ve huzur ortamını bozmak, milli beka duruşunu kırmak, milli birlik ruhunu karartmak maksadıyla sürekli denemeler yapılmış, sürekli tuzaklar kurulmuştur.
Türk milletini boğma tertipleri, kriz ve kaosa bulama teşebbüsleri hiç eksik olmamış, hiç ara vermemiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş süreci tedavüldeki düşmanca emellere elbette devasa bir cevap niteliği taşımış, muhasım ve müfsit odaklara ağır bir darbe indirmiştir. Meydanlarda kaybettiklerini masalarda bulmaya çalışan emperyalist çevreler her defasında aziz milletimizin mukavemeti çok üst düzeyde olan muazzam cesaret ve feragatiyle yüzleşmek durumunda kalmışlardır.
Cumhuriyet tarihi boyunca maalesef; ekonomik krizler, toplumsal gerilimler, darbeler, ideolojik ve siyasi kutuplaşmalar, dış müdahaleler, vesayetçi mücadeleler, statükodan beslenen sert münakaşalar hem milli huzuru gölgelemiş, hem de milli istikbali perdelemiştir. Bunun yanında terörizmin amansız saldırıları, aralıksız tahrikleri milli güvenliğimizde dipsiz kuyular açmış, büyük bedeller ödenmesine kapı aralamıştır. Türk devletinin yıkımı, Türk milletinin kıyımı için her alçaklığa müracaat edilmiş, bunlardan fütursuzca medet umulmuştur. Türkiye’den intikam almak için sıraya giren işbirlikçiler ve ihanet merkezleri devamlı surette istikrarsızlığa oynamışlar; kaosa, kargaşaya ve iç kavgaya umut bağlamışlardır.
Devletle millet arasına bariyerler diken, insanlarımızı husumet cephelerine iten, ayrımcılığı ve bölücülüğü taltif ve teşvik eden sorumsuz, şuursuz, suçlu ve sabıkalı zihniyetler ülkemize tarifsiz kötülükler yapmışlardır. Bunlar kimi zaman (sözde) aydın kisvesiyle ortaya çıkmışlar, kimi zaman (eski-yeni) siyasetçi, gazeteci, kanaat önderi, sivil toplum kuruluşu temsilcisi kimliğiyle ortalığa dökülmüşlerdir. Ancak hepsinin niyeti zelil, hevesi zehir olmuştur.
Doğdukları topraklara namertlik yapan, bu vatanın suyuna-ekmeğine nankörlük eden, millete tepeden bakan, takiyeden geçinip istismardan nemalanan dar bir kadro her devirde milletimizin başına bela kesilmiştir. Elit bir kesim, yediği önünde yemediği ardında kaymak bir tabaka, kerpiçli ve sıvasız evlerden çıkıp hilal gibi parlayan kahraman millet evlatlarını hafife almışlar, Anadolu’nun basiret ve bereketini yok saymışlardır.
Milletin vermediği meşru görev ve yetkileri sokaklarda aramışlar, gayri meşru oluşum ve olaylardan güç devşirme izansızlığına kalkışmışlardır. Demokrasiyi demagojiye, anlaşmayı anarşiye, hürmeti hüsrana, kucaklaşmayı kurşuna, uzlaşmayı uçuruma, fazileti felakete, dayanışmayı dağılmaya çevirmek için vahim ve vandal bir süreç uzun süredir herkesin gözü önünde cereyan etmiştir.
Sözde darbe davaları, FETÖ kumpasları, Gezi Parkı olayları, gerekçesi Ayn El Arap (Kobani) olan ve 53 insanımızın hayatına kast eden isyan denemeleri, doğu ve güneydoğu il ve ilçelerimizde hendek terörüyle birlikte tezahür eden işgal planları, büyükşehirlerde patlayan bombalar, dayanılmaz noktalara ulaşan şehit haberleri yakın tarihimizin adeta özeti niteliğindedir.
Türk milleti özellikle son 10 yıldır siyasi, sosyal ve ekonomik ablukaya alınmıştır. Vatan tehlikeden tehlikeye girmiş, Türkiye ateşten gömlek giymiştir. Aziz milletimiz PKK’yla mücadele ediyor görünürken, gerçekte küresel güçlerle göğüs göğüse çatışmış, vatanını ve bekasını savunmuştur. Güney sınırlarımız boyunca baş gösteren dehşet verici iç kargaşa, iç hesaplaşma, iç savaş hızla ağlarını örmüş, ülkemizi doğrudan ve acı verici şekilde etkilemiştir. Türkiye’nin, ya teslim alınarak küresel projelere taşeronluk yapan tutsak bir ülke olması dayatılmış ya da bölünüp parçalanarak içinden yeni yeni devletçiklerin çıkması kurgulanmıştır.
İki seçenekli imha planı bizzat Türk milleti tarafından, bizzat milli uyanış ve kenetlenme sayesinde hamd olsun yerle yeksan edilmiştir. FETÖ’den PKK’ya, IŞİD’ten PYD/YPG’ye kadar bütün insanlık ve istiklal düşmanları Türkiye’ye karşı imal edilmiş, kiralık olarak alenen ve acımasızca kullanılmıştır. Karşımızda Hilal ile Haçın bitmek bilmeyen (bugünkü) savaşı vardır. Karşımızda yeni bir Haçlı akınıyla yeni bir Türk-İslam destanının mücadelesi durmaktadır.
Karşımızda hak ile batılın, şehit ile katilin, kahraman ile caninin karşılıklı mevzilenmesi, eskiye dayalı ezeli meselesi yer almaktadır. Özellikle 7 Haziran 2015 Milletvekilliği Genel Seçimleri sonrası yaşanan ibret verici gelişmeler, 15 Temmuz 2016 FETÖ darbe kalkışması, siyaseti milli ve manevi değerlere hakaret şeklinde yorumlayan sömürge uşaklarının karışıklık çıkarma özlemleri ne kadar ciddi ve alarm verici bir tehdit sarmalına ülkemizin sürüklenmek istendiğini gözler önüne sermiştir.
Başbakanlık yemiyle Milliyetçi Hareket Partisi’ni PKK’nın yanına iliştirip bekamızı kundaklamak, işgalin siyasi alt yapısını kurmak isteyenlerin oyunları kaynağında kurutulmuştur.
İnanıyorum ki, Milliyetçi-Ülkücü Hareket’in bu yüzde yüz Türk duruşunu tarih bir gün altın harflerle yazacak, aziz milletimiz dua ve minnetle yad edecektir.
Hiçbir dünyevi hedef, hiçbir nefsi çıkar maneviyatımızdan, vefamızdan ve milli sadakatimizden üstün değildir, asla da olamayacaktır. 7 Haziran sonrası kurulan siyaset pazarında; PKK patentli, FETÖ siparişli CHP ile HDP ortaklığının oyunları boşa çıkartılmış, içimizdeki virüslerin tezgâhı bozulmuştur. Millete rağmen iktidar talebi gasptır, gafilliktir.
Milliyetçi Hareket Partisi inançlarının izinden yürümüş, zor olsa da, pek çok itiraz yükselse de ilkelerinden, ülkülerinden ve tutarlılığından taviz vermemiştir. Allah alim, hakim ve şahittir ki, küresel barbarlığın yazdığı, PKK ve FETÖ’nün servis ettiği, CHP-HDP ve yedeklerinin figüranlık yaptığı siyasi istila planı 7 Haziran’dan sonra şehit ve gazi yuvası Milliyetçi Hareket Partisi tarafından suya düşürülmüş, önü kesilmiştir.
Bunun siyasi sonuçları partimiz için ağır olsa da, benzeri durum ve şartlar tekrar vuku bulsa, yine aynı tutumu göstereceğimizden; tarihe, ecdada ve millete karşı taşıdığımız sorumluluktan en küçük taviz vermeyeceğimizden herkes emin olmalıdır. 1 Kasım 2015 Milletvekilliği Genel Seçimlerinden hemen sonra partimizi kontrol altına almak, tarihsel ve milli hüviyetini yok etmek için düğmeye basıldığı açık bir gerçektir. FETÖ’nün siyasi bir bedene nüfuz etmesi istenmiş, bunun için de işbirlikçileri vasıtasıyla MHP’nin münhal ve müsait olduğu değerlendirilmiştir.
Milletvekili sayımızın yarı yarıya azalmasıyla birlikte henüz seçim sonuçları netleşmeden, 1 Kasım’ın akşamında gizlendikleri kovuklardan, pusuya yattıkları mahzenlerden pervasızca sağa sola dökülenlerin gerçek yüzleri, asıl niyetleri bugün her yönüyle deşifre olmuştur. Bugüne kadar bir vesileyle yollarını bizimle ayıranlar beş stratejik hataya düşmüşlerdir: Birinci hata, MHP’nin başarılı olmasını engellemek, hatta MHP’yi siyasi tedavülden kaldırmak gayesidir. İkinci hata, gayri meşru kurultay dayatmalarıyla partimizi kamuoyu nezdinde itibarsızlaştırma ve tartışmalara boğmaktır. Üçüncü hata, aksi iddialara rağmen yeni bir parti kurulmasına ortak olmak, buna destek vermektir.
Dördüncü hata, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin karşısında CHP-HDP-SP blokuna girmektir. Beşinci hata, 31 Mart 2019 Mahalli İdareler Seçimleri’nde zillet ittifakının tarafı olmak, cumhur iradesinin karşısında bulunmaktır. Bu beş hatadan nedamet duyan her kardeşime, her arkadaşıma elbette kapımız da, gönlümüz de ardına kadar açıktır, açık kalacaktır. Hataya devam halinde tarih ve Milliyetçi-Ülkücü vicdan bunu kesinlikle affetmeyecektir. Bugün zillet ittifakı rezaletin çukurundadır. 31 Mart 2019 Mahalli İdareler Seçimleri için son kozlarını masaya sürmüşlerdir.
1 Nisan sabahı Türkiye için yeni bir kurgu yapan, yeni bir Gezi düşü kuran, yeni bir sokak hareketi düşleyen varsa kuşku yok ki buna pişman olacaktır.
Masum taleplerin seslendirilmesi amacıyla sokağı adres gösterenler, bunu de televizyon ekranlarından hayasızca yapanlar fitne tetikçiliğinin sonuçlarına katlanacaklardır. Daha önce söyledim, bir kez daha söylüyorum, CHP-HDP-İP ve diğer mayası lekeli ortakları demokrasi dışı arayışlarla Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni berhava etmeyi amaçlıyorlarsa, 12 Eylül öncesi şartları bu mankurtlara ikazla hatırlatmayı tarihi bir görev addederim. Fransa’yı baştan ayağa saran ve diğer Avrupa ülkelerine sıçrayan sarı yelek terörüne özenen varsa, bunun bedelini çok ağır ödeyeceklerini de şimdiden ifade etmek isterim. Sarı yelek giyen çıplak yatmayı göze almalıdır. Bu işin şakası yoktur. Mesele beka meselesidir.
Mesele Türkiye meselesidir. Adalet Bakanlığı’nın önüne sandalye atıp oturmak için rest çekenler, YSK’yı kuşatmadan bahsedenler, zoru görünce kaçacak yer arayanlar vakit geç olmadan ayaklarını denk almalıdırlar. Milliyetçi Hareket Partisi 31 Mart 2019 Mahalli İdareler Seçimleri’ne üç belediye fazla alırım, beş belediye eksik alırım anlayışıyla yaklaşmıyor, yaklaşmayacaktır. 1 Nisan 2019 sabahı Türkiye’nin başına çorap örmek için hazırlık yapan, el ovuşturan, sarı rüyalar gören kim ya da kimler varsa karşılarında bizi bulacaklardır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin güçlenip Cumhur İttifakı’nın geleceğin mimarı olabilmesi için 31 Mart 2019 eşiği güvenle ve demokratik denge eşliğinde geçilmelidir. 31 Mart 2019 Mahalli İdareler Seçimlerine, önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben ilkesi kapsamında bakıyor, bu şekilde kavrıyoruz. Çünkü Türkiye’nin beka düzeyinde tehditlerle muhatap olduğunu görüyor, sadece elimizi değil gövdemizi de taşın altına seve seve koyuyoruz. 31 Mart 2019’da Türkiye kazansın istiyoruz. 31 Mart 2019’da huzur, kardeşlik, refah, beka ve milli birlik öne çıksın diyoruz. Samimiyetle hareket edeceğiz, çerden çöpten, eften püften meselelere takılmayacağız. Milli mutabakatla, Cumhur İttifakı’nın ruhuyla Türkiye’nin prangalarını söküp atacağız. Denizi geçmişken derede boğulmayacağız. Yeni bir Türk zaferine cumhurun ittifak duruşuyla imza atacağız. Ve mutlaka başaracağız, 2023 hedeflerine elele, omuz omuza, dayanışma halinde ulaşacağız.