Yayına çıktığı günden bu yana yayın ilkesi, haber seçimi ve dik duruşuyla gündeme gelen Diriliş Postası Gazetesi 3’üncü yılını geride bıraktı. 3 yıl boyunca ortaya çıkardığı politikasıyla koca bir aile haline gelen gazete çalışanları Cemile sultan Korusu’ndaki yemekte buluştu. Gazete imtiyaz sahipleri Ali Yıldız ve Mehmet Akosman’ın da katıldığı yemekte, geride bırakılan 3 yıl ele alınırken mazlumların sesi olmaya devam edileceğine vurgu yapıldı. Usta yazar kadrosunun da yer aldığı yemekte konuşan Fethi Güngör, entelektüel sermaye piyasasında okumaya değer bir gazetenin yayın hayatını sürdürmesindeki yaşadığı mutluluğu anlattı. Gazete kadrosunun gençleştiğine dikkat çeken Güngör, konuşmasına şöyle devam etti:
“Gazetemizin ilk yıl dönümünü Şanlıurfa’da mülteci çadırlarında yapmıştık; iki yılda kadronun gençleştiğini gördüm bu da muhteşem bir şey. Bizim kesimin en büyük kusurlarından biri buydu; birileri bir yere geldiğinde dinozorlaşana kadar orayı kimseye terk etmemek veya o mesleği kimseye devretmemek, öğretmemek gibi kötü geleneği vardı. Ama burada iki yılda üç yılda çok hızlı bir gençleşme olduğunu gördük bu da çok sevindirici. Yarın bir gün ‘Yorulduk’ diyerek köşeye çekilsek hiç gözümüz arkada kalmayacak; çünkü maşallah bizden sonraki nesil geldi onlardan sonraki nesil şimdi geldi torun diyeceğimiz gencecik nesil yazar kadromuz var.”
1976 YILINDAN 2018’E DİRİLİŞ RUHU
Diriliş Postası Gazetesi İmtiyaz sahibi Ali Yıldız
Diriliş Postası Gazetesi imtiyaz sahibi Ali Yıldız yaptığı konuşmada, gazetenin 3’üncü yıl dönümünün aksine 1976’dan beridir İslami çizgiden sapmaksızın yollarına devam ettiklerine vurguda bulundu. Gazetenin yayın politikası ve reklam kriterlerinin İslami usullere göre ayarlandığını belirten Yıldız, “Biz gazeteciliğe 1976 yılında giriş yaptık. Diriliş Postası’na da hareket halindeyken isim değişikliyle gittik. Bu nedenle gazetemiz 3 yıl değil, 1976 yılından beridir çizgisini bozmadan İslami hassasiyete dikkat ederek bu ana getirdik. Ayrıca bu gazeteyi çıkarmaya karar verdiğimizde patron diktalığı yerine ümmet birliği ruhunu canlandırmaya dikkat ettik. Reklam politikasından yayın politikasına kadar her şey İslam politikası içerisinde devam edecek. Bu yolda ölene dek hep birlikte ilerleyerek bildiklerimizi anlatmayı sürdüreceğiz.” dedi.
Diriliş Postası Gazetesi imtiyaz sahibi Mehmet Akosman
İmtiyaz sahibi Mehmet Akosman ise 3 yıl içerisinde birlik beraberlikle yol kat edildiğini vurgulayarak, “Gazetemizin geliştirmiş olduğu genel yaygın politikasıyla birlikte bugünlere kadar geldik. Bundan sonraki süreçte yine sizlerin katkılarıyla daha yakın bir gelecek içerisinde yazılı basın alanında fark yapacağımızı düşünüyorum.” ifadelerini kullandı.
“NEŞRİYAT DÜNYAMIZIN HEYECANINI TEMSİL EDİYOR”
Diriliş Postası Gazetesi Genel Müdürü Orhan Pekçetin
Diriliş Postası Gazetesi Genel Müdürü Orhan Pekçetin toplantıda yaptığı konuşmada yaşadığı sevinci dile getirdi. Gazetenin 28 Şubat’ın ardından neşriyat dünyasında yeni bir heyecan olduğunu söyleyen Pekçetin, “Bayramlarda tüm ailenin birleştiği zaman yaşanılan mutluluğu içimde hissediyorum. Çünkü çeşitli illerde yaşayan kardeşlerimiz, abilerimiz bizlerle birlikte burada yer alıyor. Bundan 3 yıl önce gazetemizin ilk heyecan toplantılarını yaptığımız Hakan Albayrak, Erem Şentürk, Nihat Nasır, Ertuğrul Fındık, Fatih Mutlu, Emrah Koca, Kaya Temel gibi birbirinden değerli dostlarla/abilerle birlikte bu yola çıkmaya karar vermiştik. Elhamdülillah şu an çok büyük bir aile haline geldik. Biz Diriliş Postası olarak başından beri hep farklı olmaya aday olduk. Mutluluğu sadece kendimize ait bir yol çizmekte geçtiğini gördük ve yılmadan devam ettik. Geride bıraktığımız yıllarda yaptığımız işlere göz gezdiriyoruz ve istikametimizin doğru olduğunu görüyoruz. Yazılı basında yaşanan boşluğu Diriliş Postası doldurmuştur. Bana göre de gazetemizin en ayrıştırıcı özelliği 28 Şubat sürecinin ardından neşriyat dünyamızın heyecanını temsil etmektedir.” diye konuştu.
“Tarafsızlık ahlaksızlıktır”
Diriliş Postası Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Erem Şentürk
Diriliş Postası Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Erem Şentürk, gazetenin yayın hayatına başladığı 28 Şubat 2015’ten bu yana mazlumun yanında yer alarak putları yıktığını söyledi. Genç nüfus arasında gazetenin ilgi görmesinin kendilerine daha da büyük sorumluluk yüklediğini vurgulayan Şentürk, “Reklam almaktan yayın politikasına kadar ortaya çıkardığımız yayın politikasıyla aslında kendi ellerimizi bağlamış olduk. Kapitalleşmiş endüstride İslami çizgimizi korumaya ölene kadar devam edeceğiz. Vermiş olduğumuz mücadele özellikle gençlerimiz tarafından dikkat çekiyor ve takip ediliyor. Üniversite rektörlerimizden aldığım haberlere göre gençlerin Diriliş Postası Gazetesi’ne gösterdiği ilgi bizi daha da sorumluluk sahibi yaptı ve çıktığımız yolda davanın ne kadar yüce olduğunu gösterdi. Biz tarafsızlığı, ahlaksızlık olarak nitelendiriliyoruz. Gazete olarak mazlumun yanında olmaya söz verdik ve önümüze çıkan her putu yıkmak için ant içtik.” şeklinde konuştu.
“POLEMİK YAPMAKTANSA AKIL DOLU YAZALIM”
Diriliş Postası Gazetesi Yazarı Özcan Ünlü
Polemikler dolu bir gazeteciliğin ardından Diriliş Postası Gazetesi’yle birlikte insanlara akılcı yazılar yazmanın yolunun açıldığını belirten Özcan Ünlü konuşmasını şöyle sürdürdü: “Sözün anlamını yitirdiği bir dönemde yazsan ne fayda, yazmasan ne fayda; yaklaşık 30 yıldır yazıyoruz hiçbir şey değişmedi ve yazmadım bir dönem. Bir gece rüya gördüm ertesi gün dedim ki: ‘Benim yazmam gerekiyor galiba işaretler çıkıyor.’ Erem Şentürk’e yazı yazmak istediğimi söyledim. O sıralar şöyle bir baskı vardı. Başka gazetelerinden de teklif vardı ancak ‘Polemik yazıları yaz, güzel yazarsın iyi olur para da veririz.’ dediler. Fakat durduğumuz yer belli, ne olduğumuz, kim olduğumuz belli. Erem Bey’e dedim ki: Kişilerle, kurumlarla, partilerle bir işim yok böyle bir şeyi yazmayacağım, değerler üzerinden yazmak istiyorum… Müslüman bir gazetede, Müslüman aklı yazmak istiyorum var mısın? Dedim ve yazmaya başladım. Çalıştığım bütün müesseslerde yazılarım yayımlandı ama gerçekten bu gazete için yazdığımda heyecanlanıyorum. İlginç bir şeydir cumartesi günü toplantı olur korkusuyla cuma akşamından yazıyorum yazıyı. Hatta kendimi bağlıyorum nasipse önümüzdeki yazı devam edelim. Onun için bu heyecanı yaşattığı için sevgili kardeşlerime teşekkür ediyorum. Diriliş Postası’na nice yıllar nasip etsin Rabbim, genç kardeşlerimiz var onlara da başarılar diliyorum.”
“28 Şubat ruhunun temsilcisi”
Gazete yazarlarından Ferhat Ersin 28 Şubat ruhunun Diriliş Postası’nda devam ettiğini belirterek, “Diriliş Postası demek bizim için bir dava demek, dava şuuru demek, bir bilinç demek, bir mücadele demek Diriliş Postası’na sizler nasıl bakıyorsunuz bilmiyorum ama Diriliş Postası, gazetenin çok ötesinde bizim için. Gerçekten oraya yazı gönderdiğim zaman, ola ki bir manşet gördüğüm zaman ben ayrı bir heyecan duyuyorum. Bu heyecan 28 Şubat sürecindeki basın organlarında dönemin gazetelerinde televizyonlarında görüyorduk. Uzun dönem bu heyecanı gerçekten kaybetmiştik. Baktığınız zaman gazeteler kapitalist sisteme çok fazla uyum sağlamış dava şuurunu kaybetmiş. İnsanlara kaza, cinayet haberleri dışında pek bir şey veremeyen bir konuma gelmişler. Diriliş Postası’yla beraber tekrar basın yayın organlarının, gazetenin cinayet haberleri dışında farklı şeylerde verebileceğini gördük.” dedi.
Kimdir bu Diriliş Postası?
2015’in 28 Şubat’ından beri hiçbir yarışa talip olmadık; çünkü yarış diye dayatılanların bizi kendi yollarına sokup kendi kulvarlarında dönen bir gazete yapmaya çalıştıklarını anlamıştık. Oysa biz daha ilk günden beri Diriliş Postası’nı kendi yolumuzu yapmak için çıkarmıştık. Dışarıdan bakınca kimilerine göre yavaş gibi görünen bu yürüyüşün basit sırrı tam da buydu işte. Diriliş Postası 3 yıldır sadece kendi yolunda ilerlemekle kalmıyor, aslında kendi yolunu inşa ediyor. Ve biz yoldan çıkmaktan korkuyoruz.
Haberlerimizde nasipse diyoruz; çünkü ileride olması muhtemel olayları hakkında kesin konuşmanın cüretkâr bir şımarıklık olduğunun farkındayız. Ve biz şımarık olmaktan korkuyoruz. Bizim başkalarıyla yarışmamamız, hedeflerimizin olmadığı anlamına gelmiyor; sadece yarışların finalinde bekleyen ödüller umurumuzda değil. Bizim kendi hedeflerimiz var ve mevcut medyanın hiçbir yarışında bizim hedeflerimizin olmadığının farkındayız. Ve biz hedefsiz kalıp oylanmaktan korkuyoruz.
Özgün hedefimiz varsa özgün kulvarımız da olmalı dedik ve yine hiçbir gazetede olmayan kendimize özgü yayın ilkelerimizi yazdık. Çünkü biz ilkesiz olmaktan çok korkuyoruz. Kanunlara uyarız ama kanunları iyiyi, kötüyü ayırmak için terazi olarak kullanmayız dedik. Kanuni olup meşru olmamaktan korkuyoruz. Her haberde “Doğu da Allah’ın batı da” diye aklımızdan geçirdik ve ülkelere bakarken emperyalistlerin çizdiği çizgilere hiç saygı duymadık. Çünkü biz o sınır denilen şeytanın ayak izlerine saygı duyarsak mazlumların kalbini kırarız diye korkuyoruz.
Şuurun her şeyin başı olduğunu ve şuur yoksa sözlerimizin de amellerimizin de niyetsiz kılınan namazlar gibi hükümsüz kalacağının farkındayız. Ve biz şuursuz olup savrulmaktan korkuyoruz. Sübjektif, objektif diye anlatılan prensipleri ciddiye almıyoruz; çünkü tarafsızlığın aslında duruma göre hareket eden çıkarcılık olduğunun, ahlaksızlık olduğunun farkındayız. Ve biz hakkın tarafında olmamaktan çok korkuyoruz. Öfkeli bir gazeteyiz, atalarımızdan miras asil öfkelerimize sahip çıkıyoruz, hiç kimseden korkmuyoruz ama hiç telaş yapmıyoruz. Çünkü biz taviz veren olmaktan korkuyoruz.
Milleti İbrahim Ümmeti Muhammed olarak tanımladığımız kimliğimizin ne altında ne üstünde ne de yanında başka hiçbir kimlik tanımıyoruz ve yazdığımız her satırın denge denilen puta vurulan bir çekiç olduğunun farkındayız. Ve biz fırsat olunca putları kıramamaktan çok korkuyoruz. İşte böyle bir gazete olabilmek için en başta kendi nefsimizle ve sistemle verdiğimiz mücadelede bize katılan ve kavgamızda kardeş olan herkese teşekkür ederiz…