HASAN TAŞKIN / ANKARA

Eski Emniyet Müdürü Çelik, Diriliş Postası’na 15 Temmuz öncesi FETÖ yapılanmasına ve darbe girişimine ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

15 Temmuz’un ‘Darbe Girişimi’ olarak nitelendirildiğini ancak kendisinin kesinlikle böyle düşünmediğini dile getiren Çelik, “Ben böyle düşünmüyorum. Bu Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı açılmış bir savaş hareketiydi ve bunu yapanların hepsini terör örgütü mensubu olmaktan değil; casusluktan, vatana ihanetten yargılamak gerekiyor” değerlendirmesinde bulundu.

Çelik 2015 yılında yapılanmayla ilgili Emniyet Teşkilatı’ndaki temizlik sürecini şu şekilde anlattı:

“Birinci Sınıf emniyet müdürüydüm. Teftiş Kurulu’nda Polis Başmüfettişi oldum. Ardından iç güvenlik yasası çıktı. 2015’te İç Güvenlik Yasası’nda FETÖ yapılanmalarının emniyetteki yapılanmalarını temizlemek adı altında bir toptan emeklilik yaşandı. Bu örgüte yönelik yapılacak olan çalışmada umutluydum fakat bir baktık ki hiçbir şey olması gerektiği gibi değil. Bizim öğrencilik yıllarımızda bu yapılanmanın içerisinde olduğunu bildiğimiz insanlar kalırken, bizim gibi tamamen mesleğin gerektirdiği hiyerarşik yapıya, kurallara, polis yeminine sadık olanların çoğu, kadro yetersizliği gerekçesiyle emekli edildik. Ben Sayın Cumhurbaşkanımıza da bu durumu bir mektupla arz ettim. Çok geçmedi, bir sene bile geçmeden bu kalanların da desteğiyle nasıl bir girişimde bulunduklarını, nasıl bir savaş açtıklarını gördük.”

“SALYA SÜMÜK AĞLAYAN BİR ADAM TEK BAŞINA BUNLARI ORGANİZE ETMİŞ OLAMAZ”

Yaşanan olayları sadece FETÖ’ye mâl etmediğini, bunun uluslararası bir oyun olduğunu belirten Çelik şu ifadeleri kullandı, “Ben bu olayı FETÖ diye kısıtlamıyorum. Ben bunu uluslararası bir savaş hali olarak görüyorum. Yani bir tane geçmişte vaizlik yapmış, salya sümük ağlayan bir adamın bunca şeyi organize ettiğine ne beni inandırabilirsiniz ne de sokaktaki çocuk buna inanır. Böyle bir şey yok.

CIA ve İsrail planı

“Ülkemizin üzerinde planı olan gizli servislerin, CIA ve İsrail’in birlikte planladıkları bir oyun olarak görüyorum ben bunu. Bunların yaptığı bir tezgâhın, alelacele de yapılmadığını gördüğünüzde 40 yılı aşkın bir sürede işlendiğini gördüğünüzde bunu bir kişinin üzerinden yürütmeyi suçu hafifletmek olarak görüyorum. Kısacası bu FETÖ’yü kullanarak yapılan bir savaş.”

“12 EYLÜL DÖNEMİ BU YAPILANMANIN BAŞIDIR”

“12 Eylül Dönemi’nde de ben polis kolejindeydim. Askeri hareket yapıldı, Kenan Evren başa geçti polis akademisine bir general gönderdi. Emekli general. Polis kolejine de emekli albay. Okul müdürlüğü yapıyor ikisi de. Albay ve general geldikten sonra polis kolejine 4 tane de komiser getirdi. Şu anda hepsi ceza evindeler. Bunlardan biri istihbarat daire başkanı oldu, biri çok önemli bir ilin emniyet müdürlüğünü yaptı. Geçenlerde kelepçeyle ceza evine atıldı. Bu insanlar geldiler, o küçücük polis kolejindeki çocuklara farklı şeyler anlatmaya başladılar. Bu çocuklar Anadolu’dan gelmiş. Biz hep ortalamanın altındaki ailelerin çocuklarıydık. O çocuklara bir takım imkânlar verdiler. Harçlığı olmayanlara harçlık verildi. Hepimiz Müslüman ailelerin çocuklarıydık. Oradan gelen o duyguları sömürerek, o komiserler o çocukları bir takım yerlere götürmeye başladılar. Parçaları birleştirdiğimizde bu yapılanmanın emniyetteki teşkilatlanması 12 Eylül’de başlayan bir hareket. Artık 12 Eylül’ün de bunlar tarafından yapıldığını sokaktaki çocuğa sorsan bilir. ‘’

“BUNLAR KÜÇÜK AKLIN İŞİ DEĞİL”

Çelik 90’lı yıllarda yapılanmanın, ülke içinde nasıl dağıldığını şöyle bir olayla anlattı:

“Yıllar sonra 1991 yılında ben şark hizmetimi yaparken polis akademisine bir baskın yapıldı. O dönemde mezun olan öğrencilerin atanması için kura çekiliyor. O dönemde Ünal Erkan emniyet Genel Müdürü, Ümit Erdal Genel Müdür Yardımcısı. İhbarla gece polis akademisine bir geliyorlar ki, ortada bir torba var fakat aşağıda 4 tane daha torba var. Öğrenciler sırayla içeri giriyorlar. Kimisinin ismi belli. Listede yazıyor bu bizden değil. Ortadaki torbadan çekiyor, illere dağıtıyor. Diğeri geliyor, bu bizden bunu istihbarata verelim. Diğer torbadan çekiyor. Böyle böyle suçüstü yakalandılar. Bunlar küçük aklın işi değil. Polis teşkilatında böyle böyle büyüdüler. Ben sonra Polis Akademisi’ne geldim, yönetici oldum. Bir liste çıkarıldı, on küsür kişi yurt dışında. İçinde komiser var öğretim görevlisi var. Bir bakıyoruz ki elli kişilik öğretim kadrosu alınıyor. Bu 50 kişi yurtdışına gönderiliyor. Nereye? Amerika’ya. Ama nerede oldukları belli değil. Ne gördükleri eğitim hayatı hakkında bir rapor yazıyorlar. Akademinin başkanı bir dakika diyor, bu adamlar nerede, ajan mı, Amerika’da ne yaparlar? Ben bunu imzalamam diyor. O gece görevden alıyorlar adamı. Onu aldıkları için bizi de görevden alıyorlar. Yani 1991 yılında kırılma oluyor. Bu örgütün anlaşılması adına ilk adımdır o. Fakat onu görevden alan başka birini göreve alıyor ve göreve gelen yeni kişi tabi ki imzalıyor. İşte o bakana o gün sormak lazım, “Sen bu adamı görevden neden aldın? Sana bu listeyi imzalatman için kim baskı yaptı?” Bakana kim baskı yapar ona baskı yapmak lazım.”

“FETÖ PKK’YLA UYUŞTURU İŞİNDE İŞBİRLİĞİ İÇİNDE”

Fettullahçı Terör Örgütü’nün devlet üzerindeki çalışmalarının bilinenlerin dışında, daha içten planlarla yürütüldüğüne dikkati çeken Çelik, “Benim İstanbul’da çalıştığım zamanlarda polisin bile çok az bildiği bir sentetik uyuşturucuyu yıllar sonra Nevşehir’de bir ortaokulda yakaladım. Anadolu’ya sentetik girdi. Bu çok tehlikeli. Asıl hedef buydu. Anadolu’ya sentetik sokmak, Anadolu’ya bomba sokmaktı. Bu zihniyetin altını kazıyın yine aynı servisler çıkacaktır. Uyuşturucunun PKK’ya yıllık getirisi 300 milyon dolar. Bizler emekli edildiğimizde bir kararname çıktı. Yedi tane emniyet müdürünün atamasını inceledim. Bir baktım, Türkiye’deki uyuşturucu güzergâhındaki illler. Bu bir tesadüf olamaz. O güzergahtan geçer uyuşturucular. Özellikle Bonzai. Şu an bu emniyet memurlarının hepsi FETÖ’den cezaevinde. Kısacası, uyuşturucu işinde FETÖ’de PKK’yla işbirliği içinde. Ben PKK’nın uyuşturucusunun FETÖ tarafından yönetildiğini iddia ediyorum ” diye konuştu.

“CUMHURBAŞKANIMIZ BU MÜCADELEDE GEREKLİ DESTEĞİ GÖRMÜYOR”

15 Temmuz sürecinden sonra üç siyasi parti liderinin bir araya gelmesini ve Yenikapı’da yapılan mitingi ‘olması gereken’ olarak değerlendiren Çelik, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu mücadelede yalnız olduğunu düşündüğünü dile getirdi.

Çelik şunları kaydetti:

“Ne yazık ki, bence bu mücadelede Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan yalnız. Şunu diyebilmek isterdim, bu mücadelede sayın cumhurbaşkanımızın arkasında, tam anlamıyla bir siyasi destek var. Fakat ne yazık ki bunu söyleyemiyorum. Kendi partisi dahil Cumhurbaşkanımızın yeterince destek alabildiğine inanmıyorum. Sayın Erdoğan, bu mücadeleyi tek başına ve en iyi şekilde verebilen kişidir. Aslında 3 partinin birleşmesinden çok umutlanıştım. Neden bu kadar kısa sürdü? Bunları çok iyi irdelemek lazım.”

Editör: TE Bilisim