Fetullahçı Terör Örgütünün (FETÖ) darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında şüpheli sıfatıyla ifadesi alınan cumhuriyet savcısı T.D. ile eşihakim T.D. itirafçı oldu. Karı-koca verdikleri ifadelerle FETÖ’nün yargı yapısını deşifre etti.
Cumhuriyet savcısı T.D. ifadesinde, ayrıntılı beyanlarda bulunacağını belirterek, etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istediğini söyledi.
Üniversiteye hazırlık için 1999-2000 yıllarında İstanbul Şirinevler FEM Dersanesine gittiğini anlatan T.D, kurstaki hocaların yönlendirmesiyle Fetullah Gülen cemaatine bağlı, “abiler” olarak adlandırılan kişilerin kaldığı cemaat evlerine gidip gelmeye başladığını, burada kendisi gibi olanlara “Şakirt” dendiğini, kendilerine burada Fetullah Gülen’in kitaplarının okutulduğunu, vaaz kasetlerinin dinletildiğini ifade etti.
Konya Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazandığını, burada yurt bulamadığı ve adaptasyon sorunu yaşadığı için geri döndüğünü dile getiren T.D, dershanedeki hocasının “Ben senin adını Konya’ya bildirmiştim” diyerek kendisine kızdığını ve Konya’daki Fatih Erkek Öğrenci yurduna gönderdiğini belirtti.
Yurtlarda geçen 2 yılın ardından bir cemaat evinde kalmaya başladığını, ardından yeniden yurda geçtiğini anlatan T.D, son iki yılında kendisine “belletmenlik” görevi verildiğini, iki hukuk öğrencisinden sorumlu olduğunu bildirdi. T.D, yurdun ücretlerinin çok makul olduğunu, hatta son yılında kendisinden yurt için ücret alınmadığını söyledi.
Mezun olduktan sonra Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğinden burs alan kuzeni nedeniyle kendisine şüpheyle bakıldığını belirten T.D, bu tereddüde karşın Ankara’daki eve alındığını, burada hakimlik sınavına hazırlandıklarını, adli yargı hakimlik ve savcılık sınavını ikinci girişinde kazandıktan sonra başka bir eve geçtiğini belirtti.
“Cemaate mensup olmayan biriyle evlenmek hoş karşılanmaz”
Bu evde beraber kaldıkları kişilerden birinin cemaatten olmayan bir kızla evlenmesi nedeniyle “abiler” tarafından şiddetle eleştirildiğini dile getiren T.D, “Cemaat yapılanmasında cemaate mensup olmayan biriyle evlenmek hoş karşılanmamaktadır. Hatta bu gibi kişiler cemaatten dışlanabilmektedir” dedi.
Adalet Akademisinde eğitim gördüğü dönemde buradan sorumlu bir başka “abi”nin yönlendirmesiyle Adalet Akademisi yurdunda kalmaya başladığını belirten T.D, “Bizden diğer stajyer arkadaşları tanımamız istenmişti. Cemaat hücre yapılanması şeklinde bir yapılanmayı haiz olduğu için cemaatten çok kişinin aynı ortamda birbirleriyle diyalogları doğru karşılanmamakta, hatta mümkün olmamaktaydı.” diye konuştu.
Akademi eğitimi sonrasında yeniden cemaat evine döndüğünü aktaran T.D, “Zülfikar abi” adında bir hakimin bu eve gelerek Gülen’in kitaplarından veya Said Nursi’nin kitaplarından sohbetler yaptığını anlattı.
“Maaşımın yüzde 10-15’ini himmet olarak verdim”
Stajını tamamladıktan sonra 2010’da Vakfıkebir Adliyesine Cumhuriyet Savcısı olarak kura çektiğini belirten T.D, ifadesinde şunlara yer verdi:
“Bir yıl burada görev yaptım. Gümüşhaneli olan idari yargı hakimi T.K, benimle irtibata geçti. Aylık maaşımın yüzde 10’unu orada görevliyken himmet olarak kendisine verdim. Staj süresince de aynı şekilde bekar olduğum dönemde maaşımın yüzde 15’ini, evlendikten sonra ise maaşımın yüzde 10’unu himmet olarak verdim. Akademideki abi K.O, bir gün bana ikinci akademideyken bugün eşim olan kişinin de içinde bulunduğu hakim ve savcı adaylarını uzaktan gösterdi ve T.D’yi işaret ederek, ‘kendisiyle görüşmek ister misin?’ dedi. Ben de uygun gördüğümü söyledim. K.O, eşimin telefon numarasını bana verdi ve bir ev tarifi vererek, ‘oraya git onunla görüşeceksiniz’ dedi. Bizim görüştüğümüz ev 2010-2014 döneminde HSYK’da tetkik hakimi olarak görev yapan S.S’ye aitti. O da cemaat mensubudur. Böylelikle tanışıp telefonlaştık ve birkaç kez yemeğe çıktık. Ardından da evlendik. Vakfıkebir adliyesinde bir yıl kadar çalıştıktan sonra eşimin Karaman’a kura çekmesi neticesinde eş birleştirmemiz Karaman’da yapıldı.”
Burada cemaat üyeleriyle ve “abiler”le ayda bir bir araya gelip sohbet ettiklerini belirten T.D, Gülen’in vaazlarını, internet sitesi üzerinden dinlediklerini anlattı.
“(Bylock) programıyla mesajlaşıyorlardı
Himmet paralarını ise M.İ. adındaki “abi”ye verdiklerini anlatan T.D, “Himmet paralarını verdiğimiz M.İ, cep telefonuna yüklü ‘bylock’ programını kullanarak diğer cemaat mensuplarıyla yazışıyordu. Kanaatimce ‘tango’ programı yerine, hukukçu olan cemaat mensupları, ismini belirttiğim programı kullanmaktaydılar” ifadesini kullandı.
T.D, MİT tırları, 17-25 Aralık gibi olaylar nedeniyle cemaatle ilgili sorgulamalar yapmaya başladığını belirterek, şunları söyledi:
“Soru çalma hadiselerine dair deliller vardı. Devlet büyükleri hakkında ‘yezit, nemrut’ gibi yakıştırmaları yoğun olarak kullanmaları, benim cemaati tanıdığımdan beri söylenegelen ‘hoşgörü, diyalog, insanların kusurunu görmeme’ gibi hasletlerden uzak kaldığını görmüş olmam, Peygamberimizin sürekli birilerinin rüyasına girmesi ve Peygamberimizin cemaatle ilgili vaatlerde bulunduğunu belirtmeleri, bunların hepsinin asılsız çıkması üzerine cemaatten ciddi manada kendimizi soyutladık. Mesela 2014 Ekim ayında gerçekleşen HSYK seçimleri öncesinde Ankara’dan gelen ismini bilmediğim bir şahıs evime geldi. Gülen’in rüyasında Kabe’ye gittiğini, Peygamberimiz ile görüştüğünü, Peygamberimizin ‘seni üzüyorlar değil mi’ diye sorduğunu, bunun üzerine Gülen’in ‘evet’ manasında başını sallayıp ağladığını, bunun üzerine Peygamber Efendimizin ‘merak etme az kaldı’ şeklinde cevap verdiğini anlatarak, HSYK seçimlerini kesinlikle bağımsız aday denilen şahısların kazanacağını, onlar için oy vererek, oy istememiz gerektiğini belirten konuşmalar yaptı. HSYK seçimleri yapıldıktan sonra cemaatin desteklediği adaylar kazanamayınca, ben bu alçakların yalancı olduklarını anladım. Yalanlarına Peygamberimizi alet edecek kadar alçaldıklarını görünce tamamen cemaat ile olan bağlarımı kopardım.”
“En fazla 3-4 kişiyle irtibat kurulurdu”
Bu terörist grubun hiçbir suçuna iştirak etmediğini, sahte delil üretmediğini, usulsüz dinleme, arama gibi eylemlerde bulunmadığını savunan T.D, darbe girişiminden de haberi olmadığını ileri sürdü. T.D, ifadesinde örgütün yapısına ilişkin şunları anlattı:
“Her ay maaşımın yüzde 10-15’ini himmet parası adı altında cemaate veriyordum. Cemaatte herkes prensip olarak maaşının yüzde 10’u miktarında himmet adı altında maddi yardımda bulunur. Özellikle Afrika gibi yoksul ülkelerde açılan okul öğrencilerinin giderlerinin ancak bu tür yardımlarla karşılanabileceği belirtilerek kişiler himmet vermek hususunda ikna ediliyordu.
Prensip olarak görev yapılan yerlerde bir cemaat mensubundan sorumlu biri belirlenir. Bunun dışında en fazla 3-4 kişi ile irtibat kurulurdu. O bölgedeki tüm hakim ve savcıların toplanıp sohbet etmeleri söz konusu olmamaktaydı. Çünkü bu cemaatin benimsediği ilkeler arasında yer almaktadır.
Cemaat yapısında cemaat mensubu birinin cemaate mensup olmayan başka bir bayanla evlenmesi benimsenmeyen bir eylem olarak kabul edilmekte, bu tür kişiler ya cemaatten uzaklaştırılmakta ya da bunlara mesafeli davranılmaktadır. Bunun amaçlarından biri, kişinin cemaatten uzaklaşmaması, ikincisi başka kimselerin cemaatin gizli sırlarına vakıf olmalarını engellemektir. Bu nedenle cemaate mensup olan kişilerin mensup olmayan birileriyle evlenmesi nadir görülen bir olaydır. Cemaat mensubu bir bayanın mensup olmayan bir erkekle evlenmesi daha sert davranılması gereken bir tercih olarak kabul edilmekte, böyle bir bayan mutlak surette cemaatten uzaklaştırılmaktadır. Bir başka ifadeyle bayan ile erkek arasındaki müsamaha farkı, bayanların daha kolay üçüncü kişilerin etkisi altına gireceklerinin düşünülmesinden kaynaklanmaktadır.
Cemaate mensup hakim ve savcılar T1, T2, T3, T4 olarak kategorize edilmektedirler. Birbirlerine yakın siciller belli bir sayıyı doldurulduktan sonra belirttiğim numara ve harf atlamaktadır. Bildiğim kadarıyla Ankara dışında yani taşrada görev yapan hakim ve savcılar taşra (T) olarak numaralandırılmaktadır. Böylelikle kurumsal bir yapı ortaya konulmaktadır.
Cemaat toplantılarında yahut çoklu/ikili sohbetlerde genellikle Fetullah Gülen’in özel bir kişi olduğu, Peygamberimiz Hazreti Muhammed ile uyku ile uyanıklık arasındaki ‘yakaza’ gibi farklı boyutlarda diyalogda bulunduğu, sürekli onu rüyalarında görüp istişare ettiği, ondan nasihat ve kararlar aldığı yönünde konuşmalar yapılmaktaydı. Cemaat mensuplarının tamamına yakını bu düşüncededir.”
“Beni, YARSAV’da aktif görev alan kadın hakim eve yerleştirdi”
Cumhuriyet savcısı T.D’nin eşi hakim T. D. ise üniversite sınavına hazırlanırken FETÖ’nün dershanelerine gittiğini, hukuk fakültesini kazandıktan 1 yıl sonra dershane hocasının yönlendirmesiyle İstanbul’da FETÖ’ye ait bir eve yerleştirildiğini anlattı.
T.D, 2005-2007 arasında “ev ablası” olarak FETÖ’ye ait evlerde kaldığını bildirerek, ifadesinde şunları kaydetti:
“Evden ayrılıp aynı yapıya ait bir yurtta kalmaya başladım. Bu yurtta şu anda avukat ve hakim olan insanlarla beraber kaldım. Bu yapıya ait öğrenci evlerinde 1-2 ayda bir toplanmaya başladık. Söz konusu buluşmalarda bizim hakimlik savcılık sınavlarına girmemiz teşvik ediliyordu. AKP’ye karşı açılan kapatma davasından ve üniversite kapılarında itilip kakılan başörtülü öğrencilerin videoları izlettirilerek bu mağduriyetin son bulması için bizim gibi dindar insanların da askeriye, yargı gibi kurumlara girip buralarda yükselerek bir denge unsuru olmamız gerektiği telkin ediliyordu. Bu durum bana mantıklı geldi ve hakimlik savcılık sınavlarına hazırlanmaya karar verdim.”
Mezun olduktan sonra hakimlik savcılık sınavlarına hazırlanmak için Ankara’ya geldiğini ve burada YARSAV’da aktif görev yapan bir kadın hakimin kendisini eve yerleştirdiğini belirten Hakim T.D, aynı evde kendisiyle beraber 5 hakimin daha kaldığını belirtti.
Bu kişilerle birlikte sınava hazırlandığını ifade eden Hakim T.D, şöyle devam etti:
“Aralık 2008’de yapılan hakimlik savcılık sınavından 86 puan aldım, mülakat sonrasında Ankara Adliyesinde staja başladım. Bu yapıya mensup 30 kadın olduğunu, bunların 15’erli 2 gruba ayrıldığını öğrendim. Bizden sorumlu kişinin şu an hakim olan H.Ç’nin olduğunu öğrendikten sonra H.Ç, bizle ikişerli gruplar halinde evlere yerleşmemiz söyledi. Gruplardaki tüm kişilerle belli aralıklarla bir araya geliyorduk. Gülen cemaatine mensup insanlar 3’er, 4’erli gruplar halinde vazifelendiriliyorlardı. Bu kişiler her biri, bir üniversitenin hukuk fakültesinden sorumlu oluyordu. Sorumlular kendi üniversitelerine giderek burada ‘beşlik’ diye tabir edilen, cemaate bağlılığı en üst seviyede olan bu kişileri Ankara’daki çalışma evlerine hazırlarlardı. Başka bir faaliyet de çalışma evlerine giderek hakimlik-savcılık sınavlarına hazırlanan kişilere ders anlatmaktı. Diğer bir faaliyet ise Ankara’da görev yapan hakim ve savcıların kızlarıyla ilgilenmekti.”
Adalet Akademisinde okurken çevresindeki insanların kendisine evlenmesi için birini düşündüklerini aktardığını belirten Hakim T.D, “Ben de olabileceğini söyledim. Elvankent’te HSYK’da Tetkik Hakimi olan S.S’nin evinde buluştum. Eşim T.D. ile burada tanıştım.” dedi.
Savcı T.D. ile tanıştıktan 5 ay sonra evlendiğini bildiren Hakim T.D, “Mesleğe başladıktan sonra ilk maaşımızın tamamını, daha sonraki maaşlarımızın yüzde 10’unu himmet olarak vermemiz gerektiği ve bu paraların yurt dışındaki okullara ve ihtiyacı olan üniversite öğrencilerine harcanacağı söylendi. Ben de bu şekilde ikna olarak bir müddet para verdim.” diye konuştu.