Diriliş Postası Haber Müdürü Muhammed Şimşek’in hazırlayıp sunduğu ve youtube üzerinden izleyiciyle buluşan 15 Temmuz Özel Yayınında Milletin Zaferinin tarihi, siyasi, sosyolojik ve kültürel kodları ele alındı. Çanakkale’den sonra Anadolu insanının tek yürek olarak yazdığı destanın yıl dönümünde gerçekleştirilen yayında; Diriliş Postası yazarları Recep Yazgan, Nesrin Dülek Çaylı, Ferhat Ersin, Naim Deniz Ayaz, Deniz Unay, Kamil Ekinci, Cemalettin Hacıosmanoğlu, Talip Bayram ve Recep Yeter darbecilere karşı verilen mücadelenin geleceği nasıl inşa ettiği üzerine çarpıcı tespit ve yorumlarda bulundu.

PAYİTAHT ABDÜLHAMİD OYUNCUSU DA KATILDI

Diriliş Postası Genel Yayın Yönetmeni Erem Şentürk ve Yayın Danışmanı Özcan Ünlü’nün de katkı sunduğu programın bir de sürpriz konuğu vardı. Payitaht Abdülhamid dizisinin başrol oyuncularından Ali Nuri Türkoğlu, kendine has üslubuyla yayına farklı bir renk kattı.

15 Temmuz’un 4’üncü yıl dönümü dolayısıyla özel olarak hazırlanan programda o kutlu zafer gecesinin detayları masaya yatırıldı.

“İLK AKLA GELEN DESTANSI MÜCADELE”

Şimşek’in, “Recep Yazgan 15 Temmuz’un bize nasıl tarif eder?” sorusuna, Diriliş Postası Köşe Yazar Recep Yazgan şöyle yanıt verdi:

“İlk akla gelen, ortaya çıkan destansı mücadele… bu destansı mücadele de daha önceden organize olmamış, birbirlerinden haberi olmayan tamamen kendiliğinden, Cumhurbaşkanımızın çağrısıyla birlikte sokağa çıkarak belki tanka, topa, uçağa kafa tutarak ortaya konulmuş bir mücadele ve nihayetinde ilk aklıma ilk gelen ilk düşündüğüm bu destan.”

“BU CİDDİ BİR YAŞANMIŞLIK VE İNANILMAZ BİR TECRÜBE”

Diriliş Postası Köşe Yazarı Nesrin Dülek Çaylı da 15 Temmuz gecesine ilişkin şunları söyledi:

“Aslında 15 Temmuz bir zafer… Ancak bu bir ihtar ve farkındalık manifestosu sunuyor bizlere gençlere, yaşlılarımız ve bizden büyükler ben dahil darbelerin ne demek olduğunu neye mal olduğunu psikolojik olarak, ekonomik olarak ülkemizin refahı ve birbirimize bakış açısı olarak çok kıymetli tecrübeler edindik. Fakat yeni nesil bundan mahrumdu… doğal olarak şimdi onlara yeni bir manifesto sunuldu diye umut ediyorum.”

15 Temmuz gecesinin ‘tiyatro’ olduğu yönündeki iddialara da konunun açılması üzerine yanıt veren Çaylı, “Bu ciddi bir yaşanmışlık ve inanılmaz bir tecrübe.” değerlendirmesinde bulundu.

“15 TEMMUZ’A İKİ TARAFLI BAKIYORUM”

15 Temmuz destanına iki ayrı perspektiften bakılması gerektiğini belirten Diriliş Postası Köşe Yazarı Ferhat Ersin’e, şu değerlendirmelerde bulundu::

“15 Temmuz’u tarif ederken iki taraflı bakıyorum aslında ben. Bir ihanet cephesinden bakıyorum bir de millet cephesinden bakıyorum.

İhanet cephesinden baktığım zaman daha önceki darbelerden farklı olarak daha komplike daha üzerinde çalışılmış doğrudan milleti ve inançlarını hedef almış bir ihanet olarak görüyorum. Daha önceki darbelerden farklı olarak daha önceki darbeler iktidar, güç mücadelesi iken 15 Temmuz’da hedef doğrudan milletimizin kendisi olarak görüyorum. Milletimizi; şuanda da hala çektiğimiz asıl sıkıntı güven bunalımına sevk etmiş olması. Maalesef ki maneviyatın burada kullanılmış olması bizim için en büyük şanssızlık. Uzun yıllara dayanmış olan cemaat kültürümüzü milletimizin birbirine güvenmesi İslami hassasiyet sahipleri insanların oluşturmuş olduğu güven ortamını kısa bir sürede tarumar ettiler. Tekrar eski güven ortamını yakalamamız sanıyorum ki uzun yıllar alacaktır.

Milletimiz açısından baktığımız zaman ise büyük bir kahramanlık mücadelesi. Tarihimizde eşi görülmeyen bir zafer. Çünkü daha önceki darbelerde milletimizin gerekli tepkiyi koyamamış şartlar buna uygun olmadığı için. Bu noktada milletimizin zaferi çok önemli. İnşallah bundan sonraki darbelerin önünü kapattığını düşünüyorum. En azından 60, 70, 80 darbesinde olduğu gibi susan bir millet olmayacaktır. Sokağa çıkacak direnecek bir millet olacaktır darbecilerin karşısında.”

“TÜRKİYE 15 TEMMUZ’DAN SONRA ARTIK ESKİ TÜRKİYE DEĞİL”

15 Temmuz darbesinin Türk milleti üzerinde bıraktığı “güvensizlik” tezahürü konusunda Ferhat Ersin’e hak verdiğini belirten Naim Deniz Ayaz da şöyle konuştu:

“Darbe girişiminin milletimizin kahramanlığıyla bertaraf edilmiş olmasına karşın toplumda oluşturduğu güvensizlik duygusu ve güvensizlik hissini 4 yıl geçmesine rağmen halen hissediyoruz. Türkiye 15 Temmuz’dan sonra artık eski Türkiye değil… hepimiz bundan çok ciddi etkilendik.

O geceyi tekrar hatırlamak o duyguları tekrar hissetmek hiç hoş değildi. Allah şehitlerimize rahmet eylesin, gazilerimizden ve tüm milletimizden razı olsun.

Toplumların kahramanlıklarını gösterebilmesi için liderlikler çok önemli… toplumları doğru kanalize edebilmesi için bir lidere ihtiyaç var bu noktada da Sayın Cumhurbaşkanımızın darbe bertaraf edilmiş oldu.”

“17/25 ARALIKTA TEREDDÜDÜ OLANLAR 15 TEMMUZLA İKNA OLDU”

15 Temmuz’un yeniden bir diriliş olduğunun vurgulayan Deniz Unay ise şu tespitlerini dile getirdi:

“Biliyorsunuz FETÖ’cü alçaklar önce bu milletin çok hassas olduğu bir taraftan girdiler meseleye. Bediüzzaman Said Nursi’nin risaleleriyle başladılar bu işlere ve sonrasında maalesef bu milletin dini duygularıyla oynadılar.

Dolayısıyla 17/25 Aralıktan sonra açıkçası insanlarda biraz tereddüt vardı hala inanmak istemiyorlardı bu meseleye. Ama sonrasında 15 Temmuzla birlikte artık herkes şuna ikna oldu ki; bu alçaklar gerçekten bu ülkenin iyiliği menfaati için değil de bu ülkeye ihanet için ele geçirip iş birlikçilerine teslim etmek için bir gayret içinde oldukları anlaşıldı.

15 Temmuz’da da gereken cevabı aldılar. Bundan sonrasında da zaten farklı bir Türkiye gördük. Sadece insanlar uyanmadı; kurumların da medyanın da uyanışı oldu. Bu işe biraz tereddütlü bakanlar biraz o tarafa daha sıcak bakanlar da kesin bir çizgi çektiler.”

“DARBELER BİZİM MAKUS KADERİMİZDİ”

Diriliş Postası Genel Yayın Yönetmeni Erem Şentürk, Muhammed Şimşek’in “15 Temmuz gelecek nesillere ne anlatıyor?” sorusunu şu ifadelerle cevapladı:

“15 Temmuz bizim ısrarla ve tekrarla ortaya koymaya çalıştığımız bir şey vardır. Birinci Dünya Savaşı sonrası dünyayı yorumlayan düşünürler bir perspektif ortaya koymuşlardı ve demişlerdi ki:

‘1948 dünyasında parçalanarak içinden 64 ülke çıkarttığımız Osmanlı’nın etrafında ve son hali olan Türkiye’de krizlere gebe bir hükümet sistemi kurulmuştur.’ Bu birinci özellikti, ikinci özellik: genelde şöyle yapılıyordu, Meclis denilen yer aslında pek de meclis değildi. Azınlık çoğunluğa tahakküm ediyordu. Belli bir periyotlarla ülkelere göre değişen periyotlarla; Türkiye için mesela 10 yılda bir darbe oluyordu. Bu sayede bu dizayn edilmiş ülkede ölmeyen ama sürünme seviyesinde hayatta kalan pozisyonda tutulan bir şey üretmeyen, iddiası kızıl elması olmayan, Meclisinde sürekli krizler çıkan 10 yılda bir askeri darbe yapılan tuhaf bir ülkeydi ve bu bizim makus kaderimizdi.

Bu ta ki 15 Temmuz’a kadar böyleydi.”

“15 TEMMUZ, İŞGAL GİRİŞİMİYDİ”

15 Temmuz üzerine sosyolojik tahliller yapılması gerektiğinin altını çizen Yayın Danışmanı Özcan Ünlü, “15 Temmuz kayıtsız şartsız askeri darbe girişimiydi. Hatta işgal girişimiydi diyebiliriz. Neden böyle söylüyoruz; 15 Temmuz’un arefesindeki Alman ordusundaki hareketlilik Ege’deki adalardaki silah hareketliliği ki hala devam ediyor. Adanın Yunanistan tarafından silahlandırıldığı, buna bağlı olarak Doğu Akdeniz’deki petrol aramaları Libya ile ilişkilerimiz, münhasır bölge meselesini; büyün bunları 15 Temmuzla bağlantılı olarak ele almamız gerekiyor.” ifadelerini kullandı.

Ünlü şu değerlendirmelerde bulundu:

“Millet, 15 Temmuz gecesi ve daha sonraki demokrasi nöbetlerinde darbeler karşısında topyekün alınan en önemli savunma ya da taarruz biçimi olarak algılamamız gerekiyor.

Bu girişime ‘tiyatro’ demek, ‘iktidarın haberi vardı’, ‘MİT’in haberi vardı’, ‘rejim değişikli için bunu bir bahane olarak kullanacaklar’ demek çok çürük ve mesnetsiz iddialar. Çünkü 250 şehitten bahsediyoruz…”

“AYASFOYA’NIN AÇILMASINDA ETKİSİ OLDU”

Diriliş Postası Köşe Yazarı Cemalettin Hacıosmanoğlu ise o gün verilen mücadelenin gençler zaviyesinden değerlendirerek şu cümleleri kurdu:

“15 Temmuz’da 100 yıllık bir boyun büküklüğünün ve arzuyla hesaplaşmanın hayalini kuruyorduk. Ve bu gerçekleşti, aslında biraz da kendimize geldik. Bu bakımdan ben Ayasofya’nın açılışında çok büyük bir etkisi olduğunu düşünüyorum.”

“SADECE TÜRKİYE’YE KARŞI DEĞİL ASLINDA ÜMMETE KARŞI DARBE”

15 Temmuz ve Ayasofya meselesini birbirinden bağımsız görmenin mümkün olmadığının altını çizen Kamil Ekinci, “Başörtüsü konusunda verilen kararlar vardı en son 2008’de Anayasa Mahkemesi başörtüsü takma konusunda serbestlik tanıyan bir karar verdi. Şimdi bu kararların tamamı aslında aynı mahkeme tarafından aynı hakimler tarafından verilen ve aynı kanunlara aynı uluslararsı sözleşmelere dayanan kararlardı. Ancak bir tanesinde zalimane karar vardır diğerinde ise hak temelli bir karar vardı.

Bu bize neyi gösteriyor; aslında devletin kurumlarının ele geçirilmiş olması bir şekilde vesayet altında olması insanların hakları yaşantıları üzerinde çok büyük etkileri olduğu görülüyor.

15 Temmuz darbe girişiminin sadece Türkiye’ye karşı değil aslında ümmete karşı, tüm orta doğudaki Müslümanlara ve orada yaşayan halklara karşı yapılan bir darbe girişimi olduğunu düşünüyorum.”

“GÖĞÜSLERDE O ATEŞ SÖNDÜRÜLDÜ”

Programın sürpriz konuğu ise Payitaht Abdülhamid dizisinin Emmanuel Karaso’su karakterini canlandıran başrol oyuncularından biri olan Ali Nuri Türkoğlu oldu. Programı kendine has üslubuyla anlam katan Türkoğlu şu ifadeleri kullandı:

“Tarihin gördüğü en büyük belayla karşı karşıya kaldı. Bu kadar yakın, dibimizde sinsice tüm dünyayı saran başka bir teşkilat olmadı. Bir güç atfetmiyorum yanlış anlaşılmasın bunların cürmü bellidir ama çok yakınımzda olduğu için çok canımızı yaktı, çok bizden olduğu için çok canımızı yaktı. Yurt dışına gönderdiğimiz okuyup da başımıza bela kesilen adamlar yurt dışından işgale gelmediler. Buradan benim TSK’mın üniformasıyla yaptılar ya bu işi…

1980 alçaklığında sokağa çıkamayacak kadar çok küçüktüm ama daha evvelki ve diğer teşebbüslerde dedelerim babamlar çıkamadılar korkudan sokağa ama bu defa ‘yeter’ dendi. Bu defa tanklara, uçaklara levye atıldı… Bu defa o zamanla çok ciddi benzerlikler var olmakla beraber sanki teknoloji açısından da daha kritik bir dönemde olduğumuz için daha fazla argümanı daha fazla malzemesi vardı karşı tarafın ve bu defa daha yüksek teknoloji silahla saldırdılar ama göğüslerde o ateş söndürüldü.

Çanakkale ruhunu o kanı artık kaybettiğimizi düşünüyordum ben de herkes gibi. Herhalde kimse çıkmayacak falan dedim herkes gibi ama tahminlerimin çok üzerinden bir el yüreklerdeki o korkuyu alıp hepimizi orkestra etti ve hepimiz o teknolojinin karşısında durduk.”

“ŞEHİTLERİN DÖKTÜĞÜ KANIN ŞUURUYLA HAREKET EDERSENİZ HAKLARI ÖDENİR”

15 Temmuz hain işgal girişiminde şehit olan vatandaşlara Allah’tan rahmet dileyen Recep Yeter şöyle konuştu:

“Şehitlerin hakkı ödenmez diye bir tabirimiz var… Bütün söyleyeceklerimizin, yapacaklarımızın bu cümle etrafında dönmesi hakikatinden bahsetmek istiyorum ben. Şehitlerin hakkı ödenir. Eğer onların döktüğü kanın şuuruyla hareket edebilirseniz ödenir. Yani bunu ödemeye çalışırsanız ödenir.”

Editör: Haber Merkezi