Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması’na (FETÖ/PDY) finansman sağladıkları iddiasıyla aralarında şirket yöneticilerinin de bulunduğu şüphelilere yönelik hazırlanan fezlekede, FETÖ/PDY’nin örgüte katılacak öğrenciler için “2Z kuralı” uyguladığı belirtildi.
Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı Örgütlü, Kaçakçılık ve Mali Suçlar Soruşturma Bürosunca, Birim Gayrimenkul Limited Şirketi ile bu şirkete bağlı kuruluşlarda, özellikle Maltepe’de bulunan Pinhan restoranda FETÖ/PDY ile ilgili toplantılar yapıldığı, terör örgütüne finansman sağlandığı iddiaları üzerine aralarında şirket yöneticilerinin de bulunduğu şüphelilere yönelik hazırlanan fezlekede, örgüte katılacak öğrencilere uygulanan yönteme ilişkin dikkat çekici detaylar yer aldı.
Örgütün, etki altına aldığı öğrencileri öncelikli olarak eğitim fakültelerine yönlendirdiği belirtilen fezlekede, “Hukuk, tıp, mühendislik fakülteleri gibi yüksek puanla kayıt alan bölümleri kazanabilecek öğrencilere bu bölümler yerine eğitim fakültelerinin tercih ettirilmesi toplumun değişik kesimlerince eleştirilmiştir. Ancak zaman göstermiştir ki eğitim fakültelerine yönelinmesinin, örgütün uzun vadeli planlarının bir parçası olduğu görülmüştür.” ifadelerine yer verildi.
“Ya zengin ya da zeki olacak”
Fezlekede, örgütün eğitim kadrosunun nitelik ve nicelik açısından yeterli düzeye ulaşmasının ardından kendisine bağlı öğrencileri çağın gereksinimleri doğrultusunda yönlendirdiği ve geleceğin elitlerini yetiştirmeye başladığı vurgulanarak, şu bilgilere yer verildi:
“Eğitim gönüllüsü diğer kuruluşların ve dini referanslı yapıların aksine FETÖ/PDY, ihtiyaç sahibi olan öğrencileri değil, zeki ve başarılı öğrencileri hedef almış, hatta bu öğrencilere IQ testleri yaptırmıştır. Böylelikle örgütün devleti ele geçirme amacına ulaşmasına katkı sağlayacak kadrolaşma faaliyetlerinin önü açılmıştır. Örgütte ilk kurulduğu günden bu yana ‘2Z kuralı’ diye bilinen bir kural vardır. Örgüte katılacak öğrencilerde iki özellik aranmaktadır. Ya zengin olacak ya da zeki olacak. Zengin olanlar için ayrı, zeki olanlar içinse ayrı programlar uygulanmaktadır. Hem zengin hem de zeki ise örgüt için bulunmaz bir fırsat olarak algılanır.”
Teröristbaşı Fetullah Gülen’in 1970’lerin sonunda başlattığı uzun vadeli projenin ilk halkasını eğitimin oluşturduğu belirtilen fezlekede, tedrisattan geçenlerin başta emniyet, yargı, TSK ve mülkiye olmak üzere devletin önemli kademelerine yerleştirildiği, bir kısmının ise iş adamı olmaya aday gösterildiği kaydedildi.
Fezlekede, örgüte eleman temin etme hususunda düzenli ve sistemli olarak çalışıldığı ifade edilerek, örgüte kazandırılması amaçlanan kişiye “ikram-izzet-ziyafet” yöntemlerinin uygulandığı kaydedildi.
Özellikle küçük yaşta başarılı öğrencilere, sahilde, deniz evinde ya da kırsal alanlarda bulunan yayla evlerinde, yaz kampı şeklinde kampa çağrılarak eğitim verildiği ve şahısların temaslarının kontrol edilip test edildiği aktarılan fezlekede, planlanan bu kampların “düğüne çağırmak”, kamp yapılacak evlerin ise “köşk” şeklinde örgütsel olarak kodlandığı vurgulandı.
Gizli tanık
Fezlekede, örgütün mütevelli heyetinde görev alan ve bildiklerini anlatan “Enes” kod adlı gizli bir tanığın ifadelerine de yer verildi.
Gizli tanık, beyanlarında örgütün sadece kendilerine maddi finans sağlama dışında nasıl paralel devlet yapılanması kurduklarını göstermek için tanık olduğu bir mütevelli heyeti toplantısını anlatmak istediğini belirterek, şunları aktardı:
“2011 yılında kamuoyunda Cübbeli Ahmet Hoca olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü isimli şahıs örgüt lideri olan Fethullah Gülen hakkında olumsuz ve eleştirel konuşmaları basında yapmaya başlayınca mütevelli toplantısına konu oldu. Bu toplantıda Ahmet Çelik ‘Bunun da suyu ısındı, zaten kararı alındı, kellesi kopacak.’ dedi. Bu toplantıdan yaklaşık 1 ay kadar sonra Ahmet Mahmut Ünlü tutuklandı. Bu şahsın tutuklanma olayının da kamuoyundaki diğer kumpas davaları gibi örgütün oluşturduğu PDY ile kendi adamlarını kullanarak kendinden olmayan kişilere karşı nasıl önlem geliştirdiğini, nasıl devlet içinde devlet kurdukları, emniyet ve adalet teşkilatlarında olduklarının açık göstergesidir.”
Mütevelli heyetine ilişkin bildiklerini de anlatan gizli tanık, mütevelli heyetindeki kişilerin maddi durumu iyi olan, çok zengin kişilerden seçilerek tercih edildiğini belirterek, “Bu kişiler arasında da her ne kadar zina yapmayan, kumar oynamayan, namaz kılan kişilerin öncelikli olduğu söylense de ben bu kurala uyulduğunu çok fazla görmedim. Ben mütevelli heyetinde görev aldığım için öncelikle gelir kıstası olduğunu yaşayarak öğrendim.” ifadelerini kullandı.
Gizli tanık, ayrıca şu bilgileri verdi:
“Mütevelli heyetine Peygamberimiz Hazreti Muhammed Efendimizin başkanlık yaptığı bu yüzden mütevelli de olan kişinin üzerine rahmet yağdığını, mütevelliden ayrılan kişinin peygamberimizi terk etmiş olacağını, hatta terk eden kişilerin rüyasına Peygamber Efendimizin girdiğini ve mütevelliye geri döndüğünü, 2010 yıllarında İstanbul imamı olarak bildiğim 50-55 yaşlarında olan Sinoplu Sadık Hoca’nın ağzından bizzat dinledim.
Mütevelli heyetine ayrıca Gülen’in kısa video şeklinde gelen talimatları izletiliyordu. Devamında mütevelli heyetinde bulunan imam ‘Hoca efendi şunu demek istedi.’ şeklinde video görüntüsünü bizlere özetlerdi. Devletin, hükümetin yapmış olduğu bir faaliyetin kendilerince uygun olmadığını düşünürlerse, mütevelli toplantısında üyelere, devlet ve hükümet karalanır. Daha sonra da nasıl önlem alacakları yönünde konuşmalar yapılırdı. Genelde devlet kurumlarına yapılacak atamalarla ilgili olarak kimin nereye atanacağının kararı da alınırdı.”