Gazeteci-yazar Dilipak, son olarak 1980 darbesiyle şekillendirilen parlamenter sistemde, Cumhurbaşkanı’nın istediği an diktatörlük kurabileceği yetkilere sahip olduğunu, Meclis’in işlevinin bulunmadığını vurgularken Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nde iktidarın denetlendiğini, Meclis’in güçleneceğini, yargının bağımsızlaşacağını belirtti.
Gazeteci-yazar Abdurrahman Dilipak, CHP ve hayırcı ortaklarının “Diktatörlük geliyor, rejimi değişiyor, laiklik tehlikede, Türkiye bölünecek, yargı kontrol altına girecek” şeklindeki gerçeklikten uzak iddiaları ve Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin kazanımlarını Diriliş Postası’na analiz etti. Dilipak, şunları kaleme aldı:
Bana sorarsanız mevcuttan daha kötüsünü başarabilmek için Kenan Evren’den daha aşağılık bir kafaya sahip olmak gerek. Bugünkü mevcut durum, bir darbecinin kendisi için biçtiği gücü tanımlıyor… Mevcut Anayasa bir başka açıdan bir “yamalı bohça” görünümünde… 12 Eylül anayasası, başlangıç bölümü itibarı ile değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen maddeler itibarı ile “tek parti döneminin ruhu”nu ve daha önceki darbelerin zihniyetini taşıyor…
Mevcut Anayasa’dan diktatör çıkar
“Erdoğan, diktatörlük rejimi kurmak istiyor” diyorlar. Asıl diktatörlük rejimi bugünkü düzenlemede mümkün. “Sınırsız ve sorumsuz bir Cumhurbaşkanı… Yeni getirilen düzenleme, sınırlı ve sorumlu devlet başkanlığı… “Erdoğan sonrası ne olacak” diyorlar…
Peki bugün için o soruyu niçin sormuyorsunuz. Kaldı ki, zaten bir adam çıkıp %50’den fazla oy alıyorsa, o icabında Anayasa’yı da değiştirir, yasaları da.
Böyle bir önermenin mantığı yok.
Gençlere niye hak vermiyorsunuz?
Koalisyonlardan, parti enflasyonundan söz etmiyor mu idiniz, alın size çözüm. Öte yandan 18 yaşında seçtiriyorsunuz kıyamet kopmuyor da, seçilince niye kıyamet kopartıyorsunuz… Asaletti sorun yok, vekâlette sorun var… Yasa var diye şimdi Meclis’i 18 yaşındakiler dolduracak sanki. Peki Fatih’in 19 yaşında tahta oturuşunu niye ballandıra ballandıra anlatıyorsunuz…
Yüzde 51 Türkiye’yi yönetecek
Milletvekili sayısı mı sorun, mahkemelerin tarafsız yanında bağımsız olması mı?
Sorun olan ne? Haydi var mısınız, başsavcıları, emniyet müdürlerini ve valileri de millet seçsin. Mahkemelerde de halk jürileri olsun? Daha fazla özgürlük isteyenler hadi, bir sonraki Anayasa değişikliğinde bunu tartışalım. Duruma göre %30 ile seçilen başbakanın yetkileri, %50+1 oy ile seçilen bir devlet başkanına geçince niye yanlış oluyor…
Darbecilere övgü diziyorlar
Hani kuvvetler ayrılığı diyordunuz ya, işte gerçekleşen o. Meclis kendi içinden çıkan hükümeti denetleyemiyordu. Meclis başkanı Cumhurbaşkanı’na vekâlet ediyordu. O dönem kapanıyor. Daha hızlı karar alınacak. Daha etkin bir denetim sağlanacak…
Mevcut sistem darbecilerin sistemi, şimdi “kör öldü badem gözlü mü oldu”. Ölü yüzü pudralamaktan, darbecilere övgü düzmekten vazgeçin. Söyler misiniz sorun ne?
Partili devlet başkanı niye sizi rahatsız ediyor. Münafıklar ve münafıklık ne zamandan beri muteber oldu ya hu! “Tarafsızlık” maskesi altında ne haltlar yendi… Mustafa Kemal ne yapıyordu? Ya da İsmet Paşa, Bayar, Gürsel, Evren, 12 Martçılar mı tarafsızdı, 28 Şubatçılar mı, Özal mı tarafsızdı yoksa!..
Komik duruma düşüyorlar
Maddelerden bir diğeri seçimler 4 değil 5 yılda bir ve eş zamanlı olacak. Kim niye itiraz eder? “Başkanlık” rejim değişikliği imiş. Güldürmeyin insanı. “Başkanlık diktatörlük”müş. Hay Allah, belediyeler diktatörlükle mi yönetiliyor? Yahu vali ve büyükelçileri partili başbakan, içişleri bakanı atamıyor mu idi. Cumhurbaşkanı bir onay makamı değil mi idi fiili durumda. Sahi vakıf, dernek, oda, sendika, hatta parti genel BAŞKANLIK’ları Başkanlıkla yönetilmiyor mu! Bunların ağzından çıkanı kulakları duymuyor. Başbakanın yetkileri, partili başbakanda olunca sorun olmuyor, ama aynı yetkiler devlet başkanında olunca sorun oluyor.
Asla iktidar olamazlar
Bunların öfke ve korkuları akıllarını zail etmiş. FETÖ korkusu, HDP öfkesi, CHP’nin çaresizliği bunları şaşırtmış! FETÖ yok olmaktan, HDP tasfiye edilmekten, CHP artık bir daha iktidar yüzü görememekten korkuyor ve bir takım safları, içimizdeki gafiller ya da kriptoları, öfke ve korkuları akıllarından büyük çevrelerin etkisi altında kalanları etkilemeye çalışıyorlar.
Topunuz birden gelin
Siyasetin bir mantığı, bir matematiği var. Erdoğan’ın aldığı oy belli. AK Parti’nin oyu da. Toplayın. Sonra CHP ve HDP’nin oyunu toplayın. FETÖ faktörünü ekleyin/çıkartın. Sandığa giden/gitmeyen, Meral Akşener faktörünü ekleyin/çıkartın. Artı/eksileri hesaplayın… Kılıçdaroğlu’nun mu oyu arttı, HDP’nin mi? Akşener yüzde kaç alır. FETÖ’nün oyu yüzde kaçtır… Benim oyum EVET. Sonuçta, Allah’ın dediği olacak…