Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) darbe girişiminin başarılı olması halinde şehit sayısının binlerce olacağına dikkati çekerek, “Bakınız şu anda biz 53 senedir Avrupa Birliği’nin (AB) kapısındayız, biz idam cezasını kaldırdık. İdam cezasını kaldırdık da ne değişti? Şu anda eğer demokratik bir hukuk devletindeyseniz, demokrasilerde söz kimindir? Halkındır değil mi? Halk şu anda ne diyor? İdam diyor.” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Alman ARD kanalına verdiği mülakatta, Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) darbe girişimi ve sonrasında yaşanan gelişmelerle ilgili soruları cevapladı.
“İlk defa böyle bir silahlı darbe saldırısıyla karşı karşıya kaldık”
FETÖ darbe girişimi ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesine yapılan hava saldırısına ilişkin bir soru üzerine Erdoğan, Külliye’nin ilk defa böyle bir silahlı darbe saldırısıyla karşı karşıya kaldığını anımsatarak., “Hemen önümüzdeki bölgede atılan bombalar neticesinde 5 kişi orada şehit oldu ama onun 200 metre aşağısında yine bir kavşak noktası vardı, oraya da yine uçaklar bomba attılar, orada ölüm olmadı. Böyle bir saldırıyla karşı karşıya kaldık.Tabii sadece burası değil, hepsinden öte Türkiye Cumhuriyeti Parlamentosuna bombalar yağdırıldı” dedi.
“Siyasi yaşamımın en kritik anıydı”
Cumhurbaşkanı Erdoğan söz konusu darbe ve saldırıların siyasi yaşamının en kritik anı olup olmadığı yönündeki bir soruya da şu cevabı verdi:
“Siyasi yaşamımın en kritik anıydı diyebilirim, yani şu ana kadar 14 sene içerisinde böyle bir anı yaşamadık. Tabii en büyük üzüntümüz, bu şahsımdan öte milletime karşı yapılmış bir darbeydi, bir saldırıydı. Çünkü parlamentolar nerenin temsilcisidir? Milletin temsilcisidir, milletin vekillerinin olduğu yerdir. Mesela benim daha önce Başbakanlık odam olarak kullandığım yer tamamıyla adeta şu anda yok oldu ve Parlamentonun Genel Kurul binasının dışında hemen hemen her yer şu anda harabe halinde. Bu bir demokrasiye saldırıdır ve bu demokrasiye saldırıya da milletimiz çok sert karşılık vermiştir.”
“Kim kimdir, bunları bilme zorunluluğumuz var”
Darbe girişimi sonrası görevden alınan hakimler ve söz konusu girişime gösterilen hızlı tepkinin nasıl oluştuğu sorusuna ise Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:
“Şimdi şunu bir defa çok açık, net ortaya koymak lazım. Önce bu silahlı darbe girişiminde bulunanların attığı adımın mazisi 30-40 yıllık bir geçmişe sahip. Biz ise şu anda Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yönetiyoruz ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yönetirken de benim 14 yıl Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı dönemim var. Tabii ki yargıyla, polisimizle, askerimizle burada şüphesiz ki bizlerin her an, kim kimdir, bunları bilme zorunluluğumuz var. Milli İstihbarat Teşkilatımız var, Emniyet İstihbarat Teşkilatımız var, Askeri İstihbarat Teşkilatımız var, bütün bunları biliyorsunuz oralarda çalışan personel hakkındaki bilgileri, her şey ortadadır ve burada zaten yakalananlar, bunların içinde itirafçılar, bunlarla birlikte yargı şu anda adımlarını atmaktadır, kurumlar ve kurumların sorumluları da adımlarını atmaktadır.”
“Hukuk dışında herhangi bir adım söz konusu değil”
Erdoğan, 15 Temmuz sonrası gerçekleştirilen görevden uzaklaştırmaların hukuk çerçevesinde yapıldığını vurgulayarak, hukuk dışı atılmış herhangi bir adımın söz konusu olmadığına dikkat çekti.
FETÖ’nün çok ciddi yapılanması ve bir şeması olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Darbe için, hukuk içinde darbe denilebilir mi? Darbeler tamamen hukuk tanımaz adımlardır ve bu hukuk tanımaz adımlara karşı şu anda bunların mahfilleri neresiyse, bu darbe girişiminde bulunanların kendilerine ait kurumları var, bunların eğitim kurumları da var, bunların asker içerisinde bu temsilcilerinin dışarıdaki irtibatlı olduğu yerler var, bunların kendilerine ait çok ciddi bir yapılanması, bir şeması var ve bütün bunların hepsi, Milli İstihbaratta bunların kimlikleri, vesaireleri belli ve bunlar belli olduğu için zaten bunların üzerine süratle gidilebilmiştir. Bunların okulları var, üniversiteleri var, lise, orta, bu tür okulları var, bunların hepsi zaten biliniyordu.”
“MEB 30 bin öğretmen alımını yapacak”
Eğitim alanındaki öğretmenlerin bu boşluğunun nasıl doldurulacağını ilişkin bir soru üzerini de Erdoğan, bu alanda herhangi bir boşluğun kesinlikle söz konusu olmadığı cevabını verdi.
Erdoğan, “Bizim için 20 bin, 30 bin öğretmen açığı diye bir şey söz konusu olmaz. Biz şu anda bunlarla ilgili hemen Milli Eğitim Bakanlığımız zaten şu anda bir imtihan yapıyor ve bu imtihanla birlikte de yaklaşık bu 25 bin, 30 bin öğretmen alımını yapacak ve bu öğretmenlerle birlikte bu zaten tamamen kapatılacaktır. Burada üniversitelerle ilgili herhangi bir şey hiç söz konusu değil. Çünkü üniversitelerin referans üniversiteleri var, dolayısıyla oralardaki öğrenciler o referans üniversitelere gidecek ve o referans üniversitelerde onlar yine eğitim-öğretimlerine devam edecek. Ama bir şeyi iyi öğrenmemiz lazım. Bu bir terör örgütü, bu terör örgütüne karşı devlet şu anda refleksini ortaya koymuştur ve bu refleksiyle beraber bu darbeyi şu anda def etmiştir. Daha henüz bitmiştir demiyorum, bu süreci takip etmemiz lazım, eğer burada bir gevşeklik, rehavet olursa çok daha tehlikeli olabilir.” değerlendirmesinde bulundu.
“İtirafçıların sayısı her geçen gün artıyor”
Gülen örgütünün (FETÖ) gerçekten bu darbenin esas unsuru olduğunu mu düşünüyorsunuz, yoksa öz eleştirel olarak bu aslında memnuniyetsizliğin oluşturduğu farklı motiflerin bir araya geldiği bir ortam mıydı?” sorusuna ise Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle cevap verdi:
“Şimdi bunları biz aslında gayet iyi biliyoruz, yani bütün istihbarat bilgilerimizle, şu anda hele hele bütün itirafçılarla. Örneğin bakıyorsunuz Silahlı Kuvvetler’deki birisi Genelkurmay Başkanını özellikle adeta konuşturmak isterken söylediği söz, isterseniz sizi kanaat önderimiz Fethullah Gülen’le görüştürelim diyor. Bakın, bu terör eyleminin, bu silahlı darbe girişiminin nereden idare edildiğini, nasıl yönetildiğini çok açık, net ortaya koyuyor. Bunlar tabii şu anda yargıya hepsi verilmiş durumda, yargının elinde bunlar birer belge olarak var ve bu itirafçıların sayısı da her geçen gün artıyor.”
“OHAL’in uzatılmasını gelişen şartlar belirleyecek”
Erdoğan, olağanüstü halin 3 ay sonunda uzatılıp uzatılmayacağı ve bu süreçte neler yapılacağı sorusunu cevaplarken de hukuk çerçevesinde OHAL’in 3 ay sonunda artı 3 ay olarak uzatılabileceğini hatırlattı.
Olağanüstü halin uzatılmasını gelişen şartların belirleyeceğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
“Eğer normalleşme süreci olmuşsa, normalleşme sürecine girmişsek zaten devamına gerek yok. Bakın Fransa’da bizimki gibi bir darbe filan olmadı, bir terör saldırısı oldu ve terör saldırısının da boyutu belli. Bizimkiyle mukayese edilir bir şey değil. Bakın bizde şehit var, bunun yanında 2 bin 187 yaralı var, onlarınkinde böyle bir şey yok ve devlete karşı yapılıyor bu. Ve Fransa ne yaptı? 3 ay önce ilan etti, ardından bir 3 ay daha ilan etti, şimdi bir 3 ay daha ilan etti ve böylece 6 aydan 9 aya şu anda çıkmış vaziyette. Biz ise şu anda 3 aylık bizim böyle bir ilanımız söz konusu. Eğer bu 3 ay içerisinde bir normalleşme olursa zaten tekrar uzatmak diye bir şey söz konusu değil, ama 6 aya kadar bunu uzatma yetkimiz var.”
“AB’nin dışında dünyanın neredeyse tamamında idam var”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gerçekten idamın söz konusu olması, idam cezasının tekrar yürürlüğe konmasını, getirmeyi düşünüyor musunuz? Ki bu durumda dünyadaki dostlarınızı da belki çok azaltma durumu olmayacak mıdır ve bir nevi dostların uzaklaşması söz konusu olmayacak mı? Gerçekten idam cezasının geri getirilmesini düşünüyor musunuz, yoksa sadece bir tehdit miydi bu?” şeklindeki bir soruya da, şu cevabı verdi:
“Şimdi bakın, bir defa bazı gerçekleri görelim, dünya gerçeklerinden uzak yaşamayalım, dünya gerçeklerini görelim. Dünyanın ne kadarında idam var, ne kadarında idam yok, bunu görmemiz lazım. Sadece şurada Avrupa Birliği üyesi ülkelerde idam yoktur ama bunun dışında dünyanın neredeyse tamamına yakınında idam uygulaması vardır.
“İdam cezasını kaldırdık da ne değişti?”
Burada bir gerçeği vurgulayalım; bakınız şu anda biz 53 senedir Avrupa Birliği’nin kapısındayız, biz idam cezasını kaldırdık. İdam cezasını kaldırdık da ne değişti? Şu anda eğer demokratik bir hukuk devletindeyseniz, demokrasilerde söz kimindir? Halkındır değil mi? Halk şu anda ne diyor? İdam diyor. Biz yöneticilere düşen görev nedir? Halkın bu talebini, hayır, biz sizin bu talebinizi kabul etmiyoruz diyebilir misiniz? Bu talebi getireceğimiz yer neresidir? Parlamentodur, Parlamentoya bu talep gelir, Parlamento kabul eder veya etmez. Ederse bununla ilgili adımlar atılır ama etmezse o zaman da söyleyecek hiçbir şeyimiz yok.
“AB’nin yaklaşımını şahsım olarak samimi bulmuyorum”
“Bakınız, eğer bu darbe girişimi başarılı olsaydı bu şehit sayısı binlerce olurdu ama başarılı olamadılar” diyen Erdoğan şöyle devam etti:
“Böyle bir şeye biz seyirci kalabilir miyiz? Halk şu anda isyan ediyor ve halk adeta gittiğimiz meydanlarda, her yerde bize bunu söylüyor. Ve siz siyasetçi olarak, hayır, biz sizin bu söylediğinizi kabul etmiyoruz, dinlemiyoruz dediğiniz anda, o halk o siyasi hareketten de bu ülkeyi yönetenlerden de kopar, onun için böyle bir şeye evet deme hakkımız yok. Avrupa Birliği’nin de bu noktadaki yaklaşımlarını doğrusu başta şahsım olarak da samimi bulmuyorum.”
“Türkiye’de krallık yok”
“Normalde Cumhurbaşkanı olarak önemsediğimiz kararları kendinizin verdiğiniz durumlar oluyor?” sorusuna ise Erdoğan,”Kim söylüyor bunu? Böyle bir karar verme yetkim var mı? Kim söylüyor? Ben kral değilim, ben sadece Cumhurbaşkanıyım, yani halkın, milletin seçtiği yüzde 52’yle bir Cumhurbaşkanıyım ve Türkiye’de krallık yok. Demokratik bir hukuk devleti içerisinde biz halkın taleplerine kapalı olamazsınız, hayır diyemezsiniz.” şeklinde cevap verdi.
“Yurt içinde ve yurt dışında güçlü bir Cumhurbaşkanısınız”
Erdoğan, ARD sunucusun “Yurt içinde ve yurt dışında güçlü bir Cumhurbaşkanısınız” sözleri üzerine, şunları kaydetti:
“Güçlü bir Cumhurbaşkanı olmak Anayasaya aykırı, yasalara aykırı hareket etme yetkisini size vermez ama halkın nabzına kulak vermeyi gerektirir. Eğer halkın nabzına biz kulak vermemiş olsaydık, halkımız beni yüzde 52’yle Cumhurbaşkanlığına getirmezdi. Ama halkımla olan diyaloğum iyi olduğu için, halkım yüzde 52’yle beni Cumhurbaşkanlığına getirmiştir, kurucusu olduğum partiyi yüzde 50’yle iktidarda tutmuştur. Dolayısıyla halkla siyasetçi hiçbir zaman kopuk olmamalı, halkın taleplerine de her zaman kulak vermeli ve parlamenter demokrasinin içerisinde bu açıkça bellidir.”
“Bu destek Türkiye değil, bir insanlık görevi olarak Suriyeli mültecilere gelecek”
Erdoğan, ” Avrupalılar şu anda sizinle çok açık konuşmuyorlar insan hakları konusunda bildiğiniz gibi, çünkü Avrupalılar sizden bir şey istiyorlar ve sizden bir şey alıyorlar ve bunu da iyi bir şekilde alıyorlar hizmet olarak, bu da mülteci anlaşması konusu. Bu durumda aslında bir şansınız da var diyebiliriz değil mi?” sorusu üzerine de sözlerini şöyle sürdürdü:
“Şimdi Avrupalı derken ben Avrupa’da yaşayan halkları kastetmiyorum. Ama Avrupalı dostlarımız, yöneticiler bir defa samimi davranmıyorlar. Şu ana kadar 3 milyon Suriyeli ve Iraklı mülteciyi ülkesinde barındıran Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı şu anda Avrupa Birliği üyesi ülkeler verdikleri sözü yerine getirmemişlerdir. Ve bizler bütün bu yaptığımız harcamaları ki yaklaşık şu anda sadece devletin bütçesinden 12 milyar dolar harcanmıştır, STK’larımız bir o kadar harcamıştır, fakat şu anda Avrupa’dan hala Türkiye’ye herhangi bir destek gelmemiştir; bu destek Türkiye Cumhuriyeti’nin bütçesine gelmeyecek, bir insanlık görevi olarak Suriyeli mültecilere gelecek. Ve biz Suriye’den gelen kardeşlerimizi sadece insani bir görev olarak burada misafir ediyorsak, Batılı niçin burada kendisi de biz de burada bir şey üstlenmemiz gerekir demiyor? Hala Batının bu noktada attığı bir adım yok. Maalesef hiçbir Batılı ülke bu konuda samimi olmadı. Söz verdiler, 3 milyar avro göndereceğiz dediler. Sorun bakın ARD Kanalı olarak, ‘ne gönderdiniz’ diye. Maalesef sembolik şu anda gönderdikleri 1,5,-2 milyar, o kadar.”
“Biz sözümüzün arkasında durduk, Avrupa’ya sorun sözünün arkasında durmuş mu?”
Avrupa ile yapılan mülteci anlaşmasında Türkiye’nin güvenilir bir partner olarak kalıp kalmayacağına ilişkin soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şimdi bir şeyi çok açık, net söyleyeyim; bir defa, biz mülteciler konusunda ne söz verdiysek biz sözümüzün arkasında dururuz. Ama şimdi soruyorum, Avrupa’ya sorun, siz verdiğiniz sözün arkasında durdunuz mu? Bakın şu ana kadar az önce zikrettiğim rakamları bize ödemeleri lazımdı, hala ödemediler. Sorun onlara, ödeniniz mi? Ama Türkiye bakın hala barındırmaya devam ediyor, 3 milyon insanı biz barındırıyoruz. Biz bu 3 milyon insanı bıraksaydık, bunlar Avrupa ülkelerine gitmiş olsaydılar, Avrupa o zaman ne yapacaktı?” ifadelerini kullandı.
Erdoğan, mülteci konusunda Avrupa’nın Türkiye’ye ihtiyacı olduğu, Türkiye’nin de Avrupa’ya hangi konuda ihtiyacı olduğunun sorulması üzerine, “Şu anda Avrupa Birliği (AB), bunu tüm AB üyesi ülkelerden almak suretiyle bize buna aktaracak, yani kendi havuzundan bunu aktaracak, şu ülke, şu ülke diye böyle bir ayrım yapılmadı. Mesela şu anda diyelim ki Yunanistan bir krize girdi, Yunanistan krize girdiği zaman biliyorsunuz yaklaşık 400 milyar avronun üzerinde bir destek oraya verildi. Kime verdiler? Yunanistan devletine verdiler. Biz bunu kendi devletimize istemiyoruz ki, buradaki mülteciler için bu isteniyor.” diye konuştu.
“Böyle bir şeyde din, dil, ırk, bunlar gözetilir mi?”
Para gelmese de Suriyeli, Iraklı mültecilere bakılacağını ve hatta şu an onlarla ilgili vatandaşlık çalışmasının yürütüldüğünü belirten Erdoğan, AB üyesi ülkelerin insani ve vicdani olarak ne düşündüğünü sordu.
AB ülkelerinin kapılarını kapattığını, mültecileri Müslüman oldukları için ülkelerine almadıklarını kaydeden Erdoğan, “Böyle bir şeyde din, dil, ırk, bunlar gözetilir mi? Gözetilmemesi lazım. İnsanlara insan olarak bakacağız, dininden, dilinden, ırkından dolayı değil. Maalesef yaklaşım tarzı içerisinde bunları görüyoruz, bunlar çok daha üzücü oluyor.” değerlendirmesinde bulundu.
“AB verdiği sözleri yerine getirsin”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir başka soruya verdiği yanıtta da şunları kaydetti:
“Şimdi aslında konuşulması gereken, birinci derecede tabi vize serbestisi. Vize serbestisi olayı 2013 yılında bizim karara bağladığımız bir süreçtir ve 2015 itibarıyla da vize serbestisi başlayacaktı ve geri kabul eş zamanlı olarak yürütülecekti ama vize serbestisi olmayınca geri kabul noktasında da tabii şu anda bu iş yürürlüğe girmedi. Halbuki bunu en son dediler ki, ‘tamam, bunu temmuz başı itibarıyla yapalım.’ Şimdi temmuzda geldiğimiz nokta ortada ama hala görüyorsunuz sözler tutulmuyor, vize serbestisi hala sağlanmadı. Geri kabulde, Türkiye’den geri kabul istiyorlar. Şimdi bunları mütekabiliyet anlayışına göre yapmalıyız. Sözleri taraflar tutmalı, yani AB de tutmalı, şüphesiz ki biz de tutmalıyız; biz sözümüzdeyiz. Ben Cumhurbaşkanı Erdoğan olarak hükümetimle uyum içindeyim ve bu işlerde biz ne söz verdiysek bunu yerine getiririz, yeter ki AB verdiği sözleri yerine getirsin.”
“Avrupa ülkelerinin birçoğundan çok daha iyi bir konumdayız”
Erdoğan, ekonomiyle ilgili bundan sonra atılacak adımlara ilişkin soruyu da yanıtladı.
Türkiye’nin, ekonomik bakımdan Avrupa ülkelerinin birçoğundan çok daha iyi konumda olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
“Bizim ekonomik olarak herhangi bir sıkıntımız yok. Gayet iyi bir konumdayız. Bakın ben bir şey söyleyeceğim size, şu anda büyüme oranlarına bakın, büyüme oranlarına baktığınız zaman Türkiye şu anda AB üyesi ülkelerin neredeyse tamamına yakınından çok daha iyi bir noktadır. Ve şu anda yine mesela bu darbe girişimi olmuş, darbe girişiminin olduğu günün ertesinde piyasaya sürülen döviz nedir biliyor musunuz? 2,5 milyar dolar, darbe girişiminin olduğu günün ertesinde, böyle bir yapı söz konusu. Şu anda bizim Merkez Bankamızın döviz rezervi 122 milyar dolardır, iyi bir noktadayız. İhracatımız artışımız devam ediyor, herhangi bir şey burada da kesiklik söz konusu değil. Bunların hepsi, sizin bu sorduğunuz sorudaki ifadeler dezenformasyondur.”
“Türkiye atacağı adımlarla bu süreçten de güçlenerek çıkacaktır”
Erdoğan, turizm noktasında çalışmaların sürdüğünü ve toparlanma olduğunu anlattı.
Türkiye’nin Rusya ile ilgili bu süreçteki toparlanmanın aynı kararlılıkla devam ettiğine değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
“Bir şeyi burada vurgulamam lazım; Almanya turist sayısı itibarıyla Türkiye’nin her zaman bir numaralı destinasyonudur, bu yıl duruma tabii bakacağız ne konumda olacak? Fakat şunu özellikle bilmenizi istiyorum ki; Türkiye atacağı adımlarla yine aynı şekilde bu süreci güçlenerek devam ettirecek ve bu süreçten de güçlenerek çıkacaktır. Bir defa, piyasaların tepkisi hepsinin olumludur. Mesela bizim en büyük kurulumuz iş dünyasında hepsi bu olumlu tepkilerini sürdürüyor. Bankalarımız öyle, hiçbir finans sektöründeki bankamızda sıkıntı söz konusu değil. Niçin bizim bankalarımız yaptığı açıklamalar dinlenmiyor? Bakın şimdi Osmangazi Köprüsü’nü açtık, bu ayın 26’sında Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü açıyoruz, muhteşem bir eser. Ardından aralık ayının başında Boğaz’ın altından ikinci tünel geçiyor, onun açılışını yapacağız. Ülkenin ekonomik durumu budur ya, bunlardır, bunları yapıyoruz.”
“Dezenformasyona gidilirse yazık olur”
ARD sunucusunun, Türkiye’deki olayların toplumun bölünmesine neden olduğunu ve bu bölünmenin Almanya’ya da yansıyarak iç güvenlik sorunu oluşturduğunu iddia etmesi üzerine, Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yorumun neye dayandırıldığına bir anlam veremediğini belirtti.
Erdoğan, şöyle konuştu:
“Siz acaba her akşam Türkiye’nin dört bir yanında, 81 vilayette meydanlardaki bir defa yapılanları hiç duymuyor musunuz? Meydanlarda Türk milletinin nasıl toplandığını, Türk’üyle, Kürt’üyle, Laz’ıyla, Çerkez’iyle, Gürcü’süyle, Abaza’sıyla nasıl toplandığını hiç takip etmiyor musunuz? Almanya devlet televizyonlarının bunları görmesi lazım. Bu meydanlara toplananlar birliği, beraberliği konuşuyor, demokratik ve Cumhuriyet’e sahiplenişi ortaya koyuyor. Ve bir ortak deklarasyonla Parlamento’daki tüm partiler bu darbe girişimini kınadılar, bütün STK’lar kınadılar, kınıyorlar. Siz hangi ayrımdan bahsediyorsunuz, nasıl bir ayrım oluyor? Yani burada bir defa samimi bir medya yayını yapmak lazım, dürüst bir medya yayını yapmak, bu konuda dezenformasyona gidilirse yazık olur. Meydanlar bunu konuşmuyor, Parlamentomuz ortak bildirgesiyle bunu zaten çok açık, net ortaya koymuştur, bütün STK’larımız meydanlarda toplanıyor. Örneğin dün ana muhalefet partisinin şu anda liderliğinde yapılmış dev bir Taksim mitingi vardı, aynı şekilde şu anda STK’ların her akşam o günden bugüne 10 gündür Türkiye’nin dört bir yanında meydanlarda gece geç saatlere kadar toplantıları var. Ve Türkiye’de herkes demokrasiye sahip çıkarken eğer siz derseniz ki, ‘Türkiye’de demokraside bir sıkıntı var’, bu gerçekten bizim için üzüntü verici olur, yanlış olur.”
“İslamcı bir saldırı olarak değerlendirmem”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sunucunun “Almanya’daki İslamcı saldırılar” ifadesine itiraz ederek, “Şimdi bir defa şunu çok açık ortaya koymak lazım: Yani ben ne Münih’teki, ne Ansbach’taki bütün bu şeyleri asla İslamcı bir saldırı olarak değerlendirmem ve sizler de böyle bir yanlışa düşmeyin. Bir defa, terör saldırılarına İslamcı sıfatını takarsanız bu Müslümanlara, tüm dünya Müslümanlara saldırı olur, saygısızlık olur.” diye konuştu.
Erdoğan, “İslamcı terör” ifadesinin çok ciddi bir yanlış olduğunu ve terörün asla İslamcı olmadığına dikkati çekti.
“Ben şöyle bir şey söyleyeyim: Hristiyani bir terör diyebilir misiniz veya Musevi bir terör diyebilir misiniz? Bir Musevi böyle bir terör eylemi yaparsa, kalkıp bu Musevi bir terördür diyebilir misiniz veya Yahudi terörü diyebilir misiniz?” diyen Erdoğan, antisemitizmi dünyada gündeme getirip lanetleyen ilk liderlerden biri olduğunu ve terörün her türüne birlikte karşı çıkılması gerektiğini ifade etti.
Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’ın da “İslami terör” diyerek aynı hatayı tekrarladığını söyleyen Erdoğan, “Müslümanları adeta terörist olarak ilan ediyorsunuz, bu ifade buraya götürür. Antisemitizm neyse bir defa bu noktada Müslümanlara karşı da bir defa İslamcı bir terör ifadesini kullanmak aynı yanlıştır, bundan sıyrılmamız lazım.” değerlendirmesinde bulundu.
“Teröristlerin büyük birçoğu Almanya’da besleniyor”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin son zamanlarda Almanya’da meydana gelen terör saldırılarını önlemeye yönelik rolü konusunda ise şunları kaydetti:
“Ben bir Müslümanım, halkının büyük bir çoğunluğu Müslüman olan bir ülkenin cumhurbaşkanıyım. Biz ülkemizde 30 yıldır, 35 yıldır terörle mücadele ediyoruz ve bu teröristlerin büyük birçoğu Almanya’da besleniyor, Almanya bunlara çok ciddi destek veriyor. Ben bunlarla ilgili Sayın Şansölye’ye 4 bin dosya verdim ve Sayın Şansölye’ye sorduğumda ne yaptınız diye, ‘işte yargı devam ediyor, şu anda o dosyaların sayısı 4 bin 500 oldu’ dedi. Bakın, geciken adalet, adalet değildir. Ve şu anda bu teröristler Almanya’da yaşıyor, Fransa’da yaşıyor, Belçika’da yaşıyor, Hollanda’da yaşıyor ve bizim bunlarla ilgili istihbaratımız bu bilgileri aktardığı halde bu teröristler bize teslim edilmiyor. Bir defa, terörizmle mücadelede ortak mücadele şart, eğer bu ortak mücadele yapılmazsa Almanya’nın da başı derttedir, Fransa’nın da Hollanda’nın da Belçika’nın da tüm Avrupa ülkelerinin de başı derttedir ve dünyanın başı derttedir.”
NATO toplantısında da benzer konulara değindiğini hatırlatan Erdoğan, teröre karşı hep beraber el ele vererek, din, dil, ırk ayrımına gitmeden birlikte mücadele edilmesi gerektiğini ve ortak hedefin insanlığın barışı ve huzuru olması gerektiğini vurguladı.
“Biz bu mücadelenin içindeyiz”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Avrupa’nın verdiği mücadeleye de katılacak mısınız o zaman?” sorusuna, “Biz bu mücadelenin içindeyiz, biz şu anda DAİŞ ile mücadele ediyoruz, biz PKK ile mücadele ediyoruz, biz YPG ile mücadele ediyoruz, biz PYD ile mücadele ediyoruz ama bunları dostlarımıza söylediğimiz zaman kendi ülkelerinde böyle bir mücadele yok.” ifadelerini kullandı.
PKK’nın Almanya’da cirit attığını, çadır kurarak terörist başının resimlerini Strazburg’da, Brüksel’de, Avrupa Birliği Parlamentosu’nda, Avrupa İnsan Hakları binaları ve çevresinde sergilediğini belirten Erdoğan, “Bunlar terör örgütü olarak ilan edildiği halde bu terör örgütü oralarda para topluyor. Nasıl mücadele ediyoruz?” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Münih’te ölenler arasında 4 Türk’ün de olduğunu hatırlatarak, “Her iki taraftaki terör eyleminde ölenler için gerek şahsım, gerekse milletim adına ben tüm Alman halkına başsağlığı diliyorum, gerek Ansbach, gerekse Münih. Tabii el ele vermemiz şart, birlikte olmamız şart ve barışı birlikte yakalamamız şart.” diye konuştu.