DEMET İLCE / RÖPORTAJ

Gün geçmiyor ki sosyal medyada yine toplumu olumsuz etkileyecek videolar yayınlanmasın. Savaş Cebeci ve Kaan Kazgan’ın videosu sosyal medyanın en çok tepki çeken videolarından biri oldu. Fakat bu tarz içeriklere engel olunamaması ve çözüm üretilememesi, durumu daha vahim bir halin içine sokuyor. Çocuklardan gençlere,  toplumun her kesimi, sosyal medyanın etkisi içerisinde ve ‘sokak dövüşü’ adı altında yapılan kavgalar ve şiddet içeren eylemlerin kullanıcıları nasıl etkilediğini henüz idrak edemedik. Giderek yaygınlaşan şiddet içerikli videoların topluma özellikle gençlere etkisini Toplumsal Gelişim Uzmanı Gurbet Altay ve Psikolog İbrahim Gülyaşar, Diriliş Postası’na değerlendirdi.

“GENÇLER ŞİDDETE EĞİLİM GÖSTERİYOR”

Toplumsal İletişim Uzmanı Gurbet Altay, söz konusu videoların gençliği, gelişme çağında olan çocukları çok kötü etkilediğini dile getirerek, kötü davranışların normalleştirildiğinin altını çizdi. Altay, “İki insanın birbirine meydan okuması, kavga etmesi gençlerde çok kötü etki yaratmakta. Gençler bu videoları izlerken çok kötü etkileniyor. Bu videolar çoğaldıkça gençler, sokakta giderken tanımadığı insanlara meydan okuyabilir. Kavganın evrilmesiyle beraber olağanlaştırılıyor. Gençler, ailesine şiddet uygulamaya başlıyor ve bu durumu olağanlaştırıyor. Asabileşiyor ve sonuçta da bu kavgalar bilinç altına girerek, genç şiddete doğru eğilim gösteriyor.” dedi.

Böyle videoları yayınlamanın doğru olmadığını vurgulayan Altay, videolardaki izlenme oranlarının çok yüksek olduğunu, bu tarz içeriklerin gençlerde ve çocuklarda gelecekte şiddete eğilimli olacaklarını ortaya çıkardığını belirtti. Altay, şöyle devam etti:

“Bütün dönemlerde her yüzyılda hangi olgu ön plana çıkıyorsa oradaki halk o yolda ilerliyor. Bu gibi şiddet görüntülerinin Türk toplumunu daha çok etkileyeceğini, Türk toplumu ile beraber diğer toplumlarda da çok etkili olacağını düşünüyorum. Bu tarz videolar çekilse bile insanlar bu videoları hızlı bir şekilde yayından kaldırmaları ya da olağanlaştırmaması gerekiyor. Ulusal basında yayınlanması ise çok üzücü.”

 “DAHA FAZLA TAKİPÇİ KAZANMAK İÇİN KULLANIYORLAR”

Psikolog İbrahim Gülyaşar ise topluma mal olmuş kişilerin, özellikle sosyal medya gibi erişilebilirlik oranı yüksek olan mecralardaki paylaşımları kendilerini idealize eden gençler arasında ciddi bir kabul olaraktan ortaya çıktığını söyledi. Gülyaşar, bunun etkisini ise şöyle anlattı:

“Onlar da kendi aralarında bu şekilde bir davranışı ortaya koyarak sosyal medyada daha çok beğeni almak, daha çok etkileşimde bulunmak, daha fazlasıyla takipçi kazanmak için kullanabilirler. Özellikle son zamanlarda gençlerin kendi aralarında yaptıklarının dozlarını artırmalarındaki en büyük etkenlerden birisi de yine bu kişilerin özellikle sosyal medyada fenomen olan önemli kişilerin belirli bir kitlesi olan kişilerin yaptığı davranışların etkilerinin direkt yansımasıdır.”

“ETKİ BIRAKTIKLARI KESİMİ DÜŞÜNMELERİ GEREKİYOR”

Söz konusu video hakkında, “Şu anda yaşadığımız olay ünlü sporcuların, toplumsal olaraktan kabul görmüş kişilerin, bu tür paylaşımları bilinç altında yapılabilir, ortaya konulabilir, herhangi bir sıkıntı yok diyerekten toplumsal normları daha sınırlarından kopartaraktan, bu tür davranışlara doğru yönlendirebilecek kapasiteye sahip eylemlerdir.” diyen Gülyaşar, açıklamasına şöyle devam etti:

“Yapılan her eylemin kendilerini idealize etmiş gençler arasında uygulanma ve örnek alınma ihtimali en yüksek yaş dönemi içerisinde oldukları için, bu tür davranışları yapanları etki bıraktıkları kesimleri çok ciddi bir şekilde düşünmeleri gerekmektedir.”

“12 – 25 yaş grubu sürecindeki gençler bu tür davranışları filtreleme yapmadan, o kişilerle özdeşim yaparak içselleştirmeye başlar.” diyen Gülyaşar, bunun sıklık derecesinin de önem teşkil ettiğini söyledi. Bu tür paylaşımların gittikçe arttığını söyleyen Gülyaşar, “Daha fazla beğeni, takipçi etkileşim dünyasına düşmüş ünlüler eğer ki denetleyiciler tarafından takibe alınırsa toplumsal çözülmenin önüne geçebilirler.” İfadelerini kullandı.

“TOPLUMUN TÜM DOĞRULARINI BALTALAYABİLİR”

Kısıtlamanın olmadığı mecraların toplumun tüm doğrularını kolaylıkla baltalayabileceğine dikkat çeken Gülyaşar, “Bu yüzden kendisini takip eden kitleleri fazla olan kişilerin sorumlulukları çok yüksek derecedir çünkü her yaptıkları davranış başkaları tarafından bir zaman sonrasında normal olaraktan yapılabilir, uygulanabilir olaraktan kabul görecektir.” İfadelerine yer verdi.

“EMPATİ EKSİLMEYE BAŞLAR”

Gençleri tamamen sosyal medyada beğeni alabilme potansiyeline dönüştürdüğümüzün de altını çizen Gülyaşar, bu yüzden empatinin eksilmeye başladığını söyledi. Gülyaşar, şöyle konuştu:

“Ebeveynleri de dahil olmak üzere, dışarıdaki kişilere karşı da en ufak bir şekilde saygı, hürmet veya onun hayatına müsaade etme, ona izin verme, yaşam hakları olduğu kavramları tamamen ortadan kalkmaya başlıyor. Bu çığ gibi büyüme eğilimi göstermekte, sonraki süreç ise okullarda, arkadaş grupları içerisinde akran zorbalığını arttırma, dışarıda daha fazlasıyla dövüşçü, mafya vari hareketler yapmaya başlama davranışları ortaya çıkardı ve çıkarmaya da devam edecektir. Bunun en temelinde de çocukların kendi iç dünyalarında sevgi boşluğu, saygı boşluğu, ötekini hissetme boşluğu dediğimiz insani özellikleri var eden en temel duygusal hislerin eksilmeye başlaması olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunun sonucu olarak da kişiler artık tamamen karşı taraflara zarar verici, belirli ülkelerde gettolar diye tanımladığımız ya da banliyöler bölgesi dediğimiz grupların oluşmasının önü açılmış oluyor.”

“BU TARZ VİDEOLARIN BELİRLİ KISTASTAN GEÇMESİ ÇOK ÖNEMLİ”

Bu tarz videoların özellikle sosyal medya denetleyicileri tarafından kısıtlanması, belirli bir kıstastan geçmesinin çok önemli olduğunu belirten Gülyaşar, şunları söyledi:

“Bu tür bir süreç çıktığında bunu yayınlayan ya da istemeden yayınlanması ile yayılan görüntülerden hemen sonra barışçıl, bu davranışların yanlış ve kabul edilebilir olmadığının açıklanması süreçteki olumsuzlukları minumuma indirecektir. Gençler için artık toplumda bir yere gelmek istiyorsan bir şeyler başarmak istiyorsan kırmak dökmek yıkmak gerektiğini, birisinin canını acıtmak gerektiğine dair bir algı oluşmaya başladı. Bu yüzden herkes birbirine bakarken özellikle gençler sanki bir neden arıyormuş gibi bir şey olsun da ben bir buradan bir sorun çıkartayım bir kavga bir gürültü kopartayım tarzına dönmeye başladı. O yüzden bu tür medyadaki yansımaların azaltılması ve bunların ciddi manada düzenleyiciler tarafından denetlenmesi çok önem teşkil etmektedir.”

Muhabir: Haber Merkezi