DEMET İLCE / MUHABİR
“Dünyada ve ülkemizde, meslek hastalıkları arasında en yaygın olanı, gürültü nedenli işitme kayıplarıdır” diyen İAU VM Medical Park Florya Hastanesi Kulak Burun Boğaz Bölümü hekimlerinden Op. Dr. Efser Başaran, gürültünün yalnızca işyeri zararlısı değil aynı zamanda da önemli bir çevresel patolojik etken olduğunu ifade etti.
EN YAYGIN MESLEK HASTALIĞI
Dünyada ve ülkemizde, meslek hastalıkları arasında en yaygın olanının, gürültü nedenli işitme kayıpları olduğunu belirten Başaran, “Gürültü yalnızca işyeri zararlısı değil aynı zamanda da önemli bir çevresel patolojik etkendir. Ülkemizde büyük şehirlerimizde yapılan gürültü ölçümlerinde elde edilen değerlerin eşik değerleri geçtiği saptanmıştır. Yine Avrupa'da 13 milyondan fazla insanın 65 dB'in üzerinde çevresel gürültüye maruz kaldığı belirtilmektedir” dedi.
“GÜRÜLTÜ, ÖNEMLİ BİR STRES AJANIDIR”
Gürültü, insanlarda işitme kayıplarının yanı sıra önemli bir stres ajanı olarak psikolojik, nörovejatatif ve kardiyovasküler sistemleri etkileyerek çeşitli hastalıklara yol açtığının altını çizen Başaran, “Sesin iki temel belirleyicisi frekansı ve şiddetidir. Sesin şiddeti doğrudan kulak zarına ulaşan mekanik basınçla ilişkilidir ve desibel (dB) olarak ölçülür. Kulağımız 0-140 dB arası sesleri algılar. 140 dB kulakta ağrı, kulak zarında yırtılma gibi etkiler yapar” şeklinde konuştu.
GÜRÜLTÜNÜN İŞİTME DUYUSUNA ETKİLERİ
Gürültünün öncelikle işitme duyusu ve yollarında zararlara yol açtığını ifade eden Başaran, gürültünün kişilerde huzursuzluk, uykusuzluk, sinirlilik konsantrasyon bozukluğu gibi etkileri vardır dedi. “Gürültü, çalışma etkinliğini azaltır, düşünmeyi engelleyebilir. Bellekle ilgili çalışmalar, sözcük öğrenme amacıyla yapılan çalışmalar gürültüden etkilenmektedir. Öğrenme yaşantılarının olumsuz etkilenmesi özellikle okullarda belirgindir. Gürültü bölgelere yakın olan okullarda öğrenme etkinliğini azaltıcı etki yapmaktadır. Okuma, anlama, öğrenme düzeyini azalttığından okul sağlığı açısından da önemli olabilir” şeklinde konuşan Başaran, “Gürültü karakter değişikliklerine neden olabilir. Eğilimi olanlarda sorunların ve bunaltıların ağırlaşmasına yol açar. Çabuk sinirlenme ve kızgınlığa yol açar. Aralıklı ve ani gürültü kişide ani adrenalin deşarjı yaratarak kalp atış oranını, solunum sayısını, kan basıncını arttırmakta, dikkat azalması, uyku düzeninde bozulmalara neden olabilmektedir. Ani gürültüde kalp hızı artmakta, gözbebeklerinde dilatasyon olabilmektedir” dedi.
GÜRÜLTÜNÜN İŞİTME DUYUSU ÜZERİNE ETKİSİ
Başaran, “Gürültüden etkilenmenin boyutu, gürültüye maruz kalma süresi, gürültünün frekansı, şiddeti, kesikli ya da sabit olması ve kişisel özelliklere bağlıdır. Gürültü maruziyeti sonucunda işitme sisteminde başlıca üç etki görülür. Bunlar; akustik zedelenme ya da travma, geçici eşik kayması ve kalıcı eşik kaymasıdır.
Başlangıçtaki etki işitme yorgunluğu olarak tanımlanmaktadır. Sesin şiddeti ve yoğunluğu arttıkça işitme yorgunluğu da artar. İmpuls gürültünün biyolojik etkisi, sürekli gürültüden bazı bakımlardan farklıdır. İç kulak kısmen akustik refleks nedeniyle sürekli gürültünün etkisinden korunmaktadır. Bu refleks 90 dB üzerindeki seslerde stapedius ve tensor timpani iç kulak kaslarının kasılmasına bunun sonucunda ses girişine direnmesine olanak tanır. Yüksek şiddetteki impuls gürültü akustik refleksin oluşumundan önce kohleaya ulaşmaktadır. 140 dB şiddetinde bir darbe gürültüsü ani ve irreversible işitme yitimine yol açabilir. Buna akustik travma denir” şeklinde konuştu.
“Giderek artan sanayileşme ve kentleşme sonucunda gürültü önemli bir çevresel kirlilik etkeni haline gelmiştir. Gürültünün insan sağlığını pek çok yönüyle olumsuz etkilediği görülmesine karşın, toplumumuzda halen bir risk olarak algılanmamaktadır diyen Op. Dr. Başaran sözlerine şu şekilde devam etti:
“Oysa yine bilinmektedir ki gürültünün bu olumsuz etkilerinden korunmanın en etkin yolu, gürültü kaynağının denetimidir. Okullarda ve işyerlerinde sağlık eğitimi çalışmalarına ağırlık verilmeli ve bu konuda toplumsal duyarlılık oluşturulmalıdır. Gürültü ile ilgili mevzuatımızda gürültü limit değerleri konusunda, farklı yasa ve tüzükler bulunmaktadır. Mevzuattaki bu farklılıkların giderilmesi, etkin denetim ve kontrollerin yapılması, yerel yönetimlerin ve işverenlerin bu konudaki sorumluluklarını yerine getirmeleri konusunda ısrarla izlenmesi gürültü kontrolünde etkili olacaktır.